“Selam Uzaylı. Ben Bağ-kurluyum.
Hayatım boyunca derdimi Dünyalılara anlatamadım.
Zaten anlamak da istemediler.
Daha geçen yıl aynı maddenin başka bir fıkrasında yer alan çalışanlar “Niye hepimizin gün hesabı 5.000’e indirilmedi?” diye veryansın ederken, hiç kimse benim hizmet süremin neden hâlâ 9.000 gün olduğunu ve neden örneğin 7.200 güne indirilmediğini sorgulamadı bile.
Gerçi ben bundan vazgeçtim.
Çünkü yanımdaki çalışanlar 1 gecede emekli oldular.
Olsunlar.
Ama bir gecede yılların kıdem tazminatı üzerime yıkıldı.
Hem de 15 ay içinde yüzde 180 artmış halde.
Yanlış okumuyorsun. Yüzde yüz seksen artmış halde.
Yani yüz bin lira ödeyeceksem bir anda iki yüz seksen bin lira ödemeyle karşı karşıya kaldım.
Sadece bununla kalsa iyi.
Ödediğim ücret de aynı oranda arttı.
Bitmedi.
9.000 güne tamamlayacağım diye kıvrandığım ve bin bir zorlukla ödediğim Bağ-Kur primim de % 180 arttı.
Kirası, elektriği, suyu, telefonu, gıda ve eğitim masrafları hepsi fırladı.
Yok hayır.
Kimse dönüp arkasına bakmadı.
Sen bu kıdem tazminatını nasıl ödeyeceksin demedi.
KGF kredisi falan dediler. Sonra o iş de “limitler kapandı” halini aldı.
Daha 1 ay önce asgari ücrete bir zam daha yapıldı.
Şimdi çalışanıma 11.402,32 ₺ veriyorum.
Sigorta primi olarak da 4.359,71 ₺ ödüyorum.
Bir de benim Bağ-Kur primim var, o da 3.957,28 ₺ olarak ödeniyor.
Oldu mu sana toplam 19.719,31 ₺?
Öde ödeyebilirsen.
Bunlar daha düzenli ödeme yaparsam indirimli halleri.
Yoksa toplam rakam 21.000 ₺ yi atlıyor.
Kirayı, elektriği, suyu, telefonu, interneti, evin gıdasını, çocukların eğitimini, kılık kıyafeti saymıyorum bile.
Bu artık devam ettirilebilir, katlanılabilir bir şey olmaktan çıktı.
Diyeceğim o ki Uzaylı, gelecekseniz gelin artık.
Ne olacaksa olsun, bu iş bitsin gitsin.”