İnebolu, Sel ve Biz Ne Yaşadık?

Aslında bu sitede mevzuatın dışında yazı yazmaktan hoşlanmıyorum. Çünkü asıl amacın dışına çıkmış oluyorum. Mümkün mertebe bundan uzak durmuşum ama, bazı daha önemli gördüğüm konularda da yazmadan edememişim.

Sayıları çok olmasa da, mesela İnebolu’nun Trilyonları Eğitim İçin İlçe Dışında Harcanıyor yazısı, mesela KÖYDES’ten Anladığımız: İnebolu Köylerinin Sorunu Kalmamış yazısı, mesela Zincir Kopmuş, Akıllar Tatile Çıkmış yazısı bunlara örnek.

Bu yazı da bir yenisi olacak. Elbette, dışarıdan gelen yardım tırlarının önüne ayrıca araç ekleyip “Belediye Sizin İçin Çalışıyor” pankartı açılan, kendi kendini küçük düşürmekten ileri gitmeyen arsızlıklara ya da siyaset yapmanın tillahına, ilçemizde rastlanmadığı için, yazıda siyaset yapılmayacak.

BİZ NE YAŞADIK?

Cumhuriyet Caddesi ve Anıt Çevresi düzenlemeleri sonrası, İnebolu Çarşısı’nın bir su baskınıyla karşı karşıya kalması için, artık İnebolu Çayı’nın taşmasına bile gerek kalmadığını, Uğur Mumcu Caddesi’nde ise 15 dakikalık etkili bir yağışın yeterli olduğunu, sel afeti sonrası yaşanan yağışlarla da görmekle birlikte, biz 11 Ağustos 2021 günü, bundan sonra her an yaşayabileceğimiz bir felaketin ön gösterimini yaşadık. Tabiri caizse kendi felaketimizin kıyısından döndük.

Bundan sonra her an diyorum çünkü, görünen o ki Karadeniz’in deniz suyu sıcaklığı bu seviyede seyrettiği sürece, Devlet kayıtlarında 23.07.1963, 24.07.1983 ve 20.09.1995 tarihlerinde rastlanan İnebolu Çayı’nın yatağı dışına çıkması olayına şahit olmak için 20-25 yıl beklenmesine de gerek kalmayacak.

DEVLET FARKINDA, FARKINDA OLMAYAN BİZİZ

Aslında İnebolu Çayı’nın taşması ya da İnebolu merkezli bir sel felaketinin yaşanabileceğinin Devlet farkında. Farkında olmayan biziz.

Devlet o kadar farkında ki, su derinliğini, tehlike ve risk bölgelerini, tahliye alanlarını ve tahliye noktalarını bile belirlemiş.

Temmuz 2019 yılında Tarım ve Orman Bakanlığı 821 sayfalık Batı Karadeniz Taşkın Yönetim Planı yayımlamış. Bu planda İnebolu ilçe merkezi, Evrenye ve Yunus Köyleri riskli olarak değerlendirilmiş. Çaydüzü, Çaykıyı ve Özlüce ise risksiz görülmüş.

Batı Karadeniz Havzası İlçeleri Hidro-Dinamik Model Sonucu 2d haritalarda da İnebolu, Gemiciler ve Yunus Köyü RİSK VAR olarak görülüyor.

Bu yönetim planında İnebolu’da oluşacak bir su taşkınında 81 işletmenin bundan etkileneceği, 6-23 arası şahsi mülkün ortadan kalkabileceği, 297 kişinin direkt etkileneceği, hatta suyun ilçeye ilk taşmasının Kapalı Pazar Alanının karşısındaki açık otoparktan olacağı da yazılı.

Tahmini ekonomik zararlar bile, kurumlar bazında belirlenmiş:

Bu zararın 4 milyon 286 bin 395 liraya kadar çıkabileceği de öngörüler arasında.

DEVLET’İN TEDBİR ÖNERİSİ

Bütün bu tespitlerden sonra, İnebolu Çayı’nın yatağını daraltan Devletimizin bir de tedbir önerisi var. (Bu tedbir önerileri Evrenye ve Yunus Köyü için de var.) Bizim anlayacağımız dilde tedbir şu: “Musa Köprüsü’nden Kapalı Pazar Alanı önündeki demir köprüye kadar olan 210 metrelik arada, sağ sahil duvarı yarım metre yükseltilmelidir.” Maliyeti bile hesaplanmış.

Tedbir mi? Evet tedbir. Ama yaşanan ön gösterim, bunun yeterli olmayacağını da ortaya koyuyor. Hatta yaşanan pratikler bundan çok ileride tedbirler gerektiğini gösteriyor ve hatta bu tedbirler Aşağıhatipbağı Mahallesi’nin İnebolu Çayı’ndan kot farkını hesap etmiyor. Kızılkara Mahallesi’nin arkasındaki çay, su, dere çokluğunun da farkında değil.

O zaman Devlet’in önüne fikir ya da tedbirleri biz götürmek zorundayız.

NELERİ KONUŞMALIYIZ?

Bu konuda bazı şeyleri yeniden düşünmek, üzerine kafa yormak ve konuşmak zorundayız. Şöyle listelemeliyiz bunları:

1- İnebolu Çayı’nın daraltılıp, yan taraflarda peyzaj alanı ya da otopark alanı bırakılması işini yeniden konuşmak zorundayız. Görüldü ki, derinleştirme ile birlikte tabanı betonlayıp suyu hızlandırma bir işe yaramıyor. (Bu arada “çayın üstünü kapatıp kullanalım” başlıklı şehir efsanesi de sona erdi.)

2- Musa Köprüsü’nün çok hızlı sağlamlaştırılmasını konuşmak zorundayız.

3- Kapalı Pazar Alanı karşısındaki demir yaya köprüsü sınavı başarıyla atlatmış olsa da yeniden konuşulmalıdır. Evet, köprü ayakta kaldı ama, bu orta beton ayak sayesinde olmuş olabilir. Orta beton ayağın ise suyun akışında bir engel olduğu görüldü. Orta beton ayak etrafında bir tomruk kümelenmesi olsaydı işin rengi çok değişik olabilirdi.

4- Köprübaşı mevkiindeki köprü ayaklarının sağlamlaştırılmasını konuşmalıyız.

5- Hepsinden önemlisi yapılması düşünülen Otogar Köprüsü’nün şeklini, şemalini ve hatta her şeyini yeniden konuşmalıyız. Burada yapılacak köprünün yüksekliği doğru hesap edilmezse İnebolu için sıkıntının başlayacağı nokta burası olur ki, yaşanacak bir su baskını İnebolu Çarşısı içiyle sınırlı kalmaz.

6- Suyun yola atladığı başka bir nokta olarak görülen İnebolu-Kastamonu yolunda İnebolu Devlet Hastanesi’nden sonraki virajın İnebolu Çayı içinde yumuşatılmasını ya da orada bir genişleme sağlanmasını konuşmalıyız.

7- Afet hali yönetimi ile ilgili bir bilgimiz olmadığını kabul edip, 11 Ağustos 2021 günü, suyun yükselmeye başladığı saat 10:30 ile suyun yola atlamaya başladığı 16:30 aralığında ne yapıp ne yapmadığımızı masaya koymalıyız.

Konuşmamız gerekenler elbette ortak akılla çoğaltılacaktır.

VE SON SÖZ…

Bakın işin en acı yönlerinden biri nedir biliyor musunuz?

Bu Batı Karadeniz Taşkın Yönetim Planı’nın en sonunda bir bölüm var. Tedbirler sıralanıp, bu tedbirlerin hayata geçirilmesi için gereken maliyet hesaplanıp, sonuna bir tablo eklenmiş. Bu tablo, yapılacak tedbir harcamasının rantabilitesini yani öz sermaye kârlılığını hesaplıyor.

Yani özetle diyor ki, bu tedbiri alırsak mı daha kârlıyız yoksa tedbir için harcama yapmazsak mı daha kârlıyız.

Yani kâr zarar hesabının satırlarından biriyiz. Amortismana tâbi demirbaş gibiyiz.

Ya bunları düşünüp konuşacağız ya da yardım arabalarının önünde kornalara basacağız. Seçim bize kalmış.

Bu Yazıyı Paylaşın