T.C. YARGITAY Altıncı Hukuk Dairesi |
|||
Esas No | : 2016/5122 | ||
Karar No | : 2016/4844 | ||
Tarih | : 21.06.2016 |
ÖZET: |
|
İÇTİHAT METNİ
DAVA :
Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı kira bedelinin tespiti davasına dair karar, davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
KARAR :
Dava, halen aylık 41.653 TL olan kira bedelinin 07.04.2011 tarihinden itibaren aylık 12.000 TL olarak uyarlanması istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulü ile 2014 yılı için aylık kira bedelinin 13.117 TL, 2015 yılı için 13.237 TL olarak uyarlanmasına karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili dava dilekçesinde, … adresinde yer alan taşınmazın akaryakıt istasyonu olarak … ile yapıla sözleşme ile 18/03/2011 tarihinde müvekkiline ihale edildiğini, imza tarihinden itibaren 10 yıllık süre ile geçerli olmak üzere ilk yıl için 402.000,00 TL üzerinden kira sözleşmesi imzalandığını, takip eden yıllara ilişkin kira bedellerin bir önceki yıla ait kira bedelinin ÜFE oranında artırılması suretiyle hesaplanacağını, 2014 yılı için davalı tarafından aylık 41.653 TL kira bedeli talep edildiği, aylık 41.653,00 TL olan kira bedelinin aylık 12.000,00 TL olarak uyarlanmasını istemiştir. Davalı sözleşmeye göre davacının uyarlama talep edemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece davanın kısmen kabulü ile 2014 yılı için aylık kira bedelinin 13.117 TL, 2015 yılı için 13.237 TL olarak uyarlanmasına karar verilmiştir.
Taraflar arasında ihale yolu ile 07.04.2011 başlangıç tarihli 10 yıl süreli, yıllık 402.000 TL bedelli akaryakıt istasyonu olarak kullanılmak üzere kira sözleşmenin düzenlendiği hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmenin 3. Maddesinde yapılan düzenleme ile yıllık artış şartının ÜFE oranında olacağının kararlaştırıldığı anlaşılmıştır.
Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa-Pacta Sund Servanda) ve sözleşme serbestliği ilkeleri kabul edilmiştir. Bu ilkelere göre, sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Eş söyleyişle, sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeni ile değişmiş olsa bile, borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir. Sözleşmeye bağlılık ilkesi, hukuki güvenlik, doğruluk, dürüstlük kuralının bir gereği olarak sözleşme hukukunun temel ilkesini oluşturmaktadır. Ancak bu ilke özel hukukun diğer ilkeleriyle sınırlandırılmıştır. Türk hukukunda da öteden beri MK.nun 2 ve 4. maddesinden de esinlenilerek, hem Clausula Rebus Sic Stantibus ilkesi, hem de İşlem Temelinin Çökmesi Kuramı uygulanmak suretiyle, uyarlanma davalarının görülebilir olduğu benimsenmiştir.
Yargıtay tarafından benimsenen ve sözleşmeye bağlılık ilkesinin istinasını oluşturan, uyarlama davası 6098 Sayılı TBK.nın yasalaştırılması sırasında da benimsenerek, 6098 Sayılı Yasanın 138. maddesinde “Aşırı İfa Güçlüğü” madde başlığı altında düzenlemiş, “Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır. Bu madde hükmü yabancı para borçlarında da uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir. İlgi maddenin gerekçesinde de “Bu yeni düzenleme, öğreti ve uygulamada sözleşmeye bağlılık (ahde vefa) ilkesinin istisnalarından biri olarak kabul edilen, “işlem temelinin çökmesi”ne ilişkindir. İmkânsızlık kavramından farklı olan aşırı ifa güçlüğüne dayanan uyarlama isteminin temeli, Türk Medenî Kanununun 2 nci maddesinde öngörülen dürüstlük kurallarıdır. Ancak, sözleşmenin değişen koşullara uyarlanması ya da dönme hakkının kullanılması, yasa maddesinde açıklandığı gibi dört koşulun birlikte gerçekleşmesine bağlıdır.
a.Sözleşmenin yapıldığı sırada, taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum ortaya çıkmış olmalıdır.
b.Bu durum borçludan kaynaklanmamış olmalıdır.
c.Bu durum, sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirmiş olmalıdır.
d.Borçlu, borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olmalıdır.
Maddeye göre, uyarlamanın bütün koşulları gerçekleşmişse borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteyebilir. Bunun mümkün olmaması hâlinde borçlu, sözleşmeden dönebilir; sürekli edimli sözleşmelerde ise kural olarak, fesih hakkını kullanır.” denilerek uygulama da kabul edilen uyarlama davasının yasa maddesi haline getirildiği belirtilmiştir.
Mahkemece, sözleşme koşullarının kiracı aleyhine ağırlaştığı, petrol istasyonlarının karlılığının düşmesi, etrafta pekçok petrol istasyonu açılmış olması nedeniyle edim dengesinin bozulduğu gerekçesiyle kira bedelinin kısmen uyarlanmasına karar verilmiş ise de; yukarıda açıklanan ilkeler ışığında uyarlama koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunda araştırma yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hatalı değerlendirme ve inceleme ile hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Hüküm bu nedenlerle bozulmalıdır.
SONUÇ :
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 21.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.