Keçiler Ormanı Yangınlardan Koruyor

Türkiye 2021 yazında tarihinin en büyük orman yangınlarına maruz kalırken yüzbinlerce hektar ormanlık alan da küle döndü. Büyük kayıplara neden olan orman yangınlarının ardından başlatılan bilimsel çalışma, keçi otlatılan alanlarda yangının durduğunu ya da yavaşladığını ortaya koyuyor. Kış aylarını Mersin sahillerinde, yazı ise Konya ve Karaman yaylalarında geçiren Sarıkeçili Yörüklerinin kış yurdu olan Aydıncık’ta geçtiğimiz yaz çıkan büyük orman yangınını, otlatma yapılan bölgede durdu. Yolda Girişimi öncülüğünde bir araya gelen 13 Akdeniz ülkesinden doğa koruma örgütü temsilcileri yangın bölgesinde ve Sarıkeçili Yörüklerinin otlatma yaptığı alanda incelemede bulundu. Her türlü zorluğa karşın geleneksel üretim kültürünü sürdürmek için direnen Sarıkeçili Yörüklerinin kışı geçirdiği çadırlara konuk olan doğa koruma örgütü temsilcileri keçi çobanlarıyla bilgi alışverişinde bulundu. Geleneksel üretim kültürünün bir parçası olan keçi yetiştiriciliğinin kontrollü olarak sürdürüldüğü bölgede orman yangınının durduğu ortaya çıktı. Alanda yapılan incelemenin ardından farklı disiplinlerce hazırlanacak olan bilimsel makalelerin, karar alıcıların dikkatine sunulacağı belirtilirken aynı zamanda iklim krizi ve kuraklığa ilişkin yeni mücadele yolları açılmasına da katkı sunması bekleniyor.

Geçtiğimiz yıl yaşanan orman yangınları Türkiye’nin önemli bir orman varlığının yok olmasına neden oldu. Havaların ısınmaya başlamasıyla birlikte yangına hassas bölgelerde endişeler artıyor. Bir yandan geçtiğimiz yaz yanan orman alanlarında kesim çalışmaları yapılırken diğer yandan da ağaçlandırma çalışmaları için hazırlıklar sürüyor.

Ancak orman yangınlarının yoğun olduğu Mersin’de sürdürülen bir başka bilimsel çalışma ise yıllardır hep tartışma konusu olan keçi-orman ilişkisinin karar vericiler ve toplumsal algı yönünden yeniden gözden geçirilmesini gerektirecek veriler barındırıyor.

SARIKEÇİLİ YÖRÜKLERİNİN KEÇİ OTLATTIĞI YERDE YANGIN DURDU

Türkiye’de geleneksel konar-göçer hayvancılık kültürünü yaşatan son topluluk olan Sarıkeçili Yörükleri’nin kış aylarını geçirdiği Mersin’in Aydıncık ilçesinde geçtiğimiz yaz yaşanan büyük orman yangınının, keçi otlatılan alana geldiğinde durduğu ortaya çıktı. Yıllardır orman düşmanı olarak görülen keçilerin yangınların önlenmesi ya da etkisinin azaltılmasında ne tür bir rol oynadığını tespit etmek amacıyla bölgeye düzenlenen geziye, 13 Akdeniz ülkesinden doğa koruma örgütü temsilcileri ve akademisyenler katıldı.

AKDENİZ ÜLKELERİNİN DOĞA KORUMA ÖRGÜTLERİ MERSİN’DE BULUŞTU

Uzun süredir Sarıkeçili Yörüklerinin geleneksel hayvancılık üretimini yakından izleyerek bu konuda saha çalışmaları yürüten Yolda Girişimi, doğayla uyumlu yaşam biçimlerinin korunması ve desteklenmesi için uğraş veriyor. Yolda Girişimi’nin öncülüğünde bir araya ve aralarında İspanya, Portekiz, Tunus, Fas, Lübnan, Yunanistan, Türkiye ve KKTC gibi ülkelerin de yer aldığı 13 ülkeden doğa koruma örgütünün temsilcileri Mersin’de bir araya gelerek ortak çalıştay düzenledi.

SARIKEÇİLİ ÇADIRLARI VE YANGIN BÖLGESİ ZİYARET EDİLDİ

‘Akdeniz Doğa ve Kültür Birliği’ çatısı altında bir araya gelen ortak doğa koruma girişiminin düzenlediği ‘Biyoçeşitlilik Üzerindeki Etkinin İzlenilmesi Çalıştayı’nın ardından Aydıncık’ta yangından zarar gören orman alanları ile Sarıkeçili Yörüklerinin çadırları ziyaret edildi.

Sarıkeçili Yörüklerinin geleneksel üretimi olan gıdaların ikram edildiği farklı ülkelerden konuklar, çobanların yaşadığı zorluklar ve yaşam biçimleri hakkında bilgi aldı. Yolda Girişiminden Engin Yılmaz ve Sarıkeçililer Yaşatma ve Dayanışma Derneği Başkanı Pervin Savran, bahar göçünün hemen öncesinde yapılan çalışmalar hakkında sorularımızı yanıtladı.

PERVİN SAVRAN: ‘HAZIRLADIĞIMIZ RAPORU YETKİLİLER ÖNEMSEMEDİ’

Sarıkeçililer Yaşatma ve Dayanışma Derneği Başkanı Pervin Savran, geçtiğimiz yıl bölgede yaşanan orman yangınlarının ardından başlatılan çalışmalar hakkında şunları söyledi: “Geçtiğimiz yaz bu bölge çok uzun süre yandı. Yapmış olduğumuz çalışmada, keçilerin otladığı alanların, yurt yerlerinin yanmadığını tespit ettik. Yangın bu alanlara geldiğinde durdu. Bu alanlar için daha önce Yoldayız Girişimi ile birlikte bir rapor hazırlatmıştık. Yanan ve yanmayan yerleri öncesi ve sonraki halleriyle fotoğraflayarak hazırladığımız raporu ilgili kurumlara ilettik. Bakanlığa, valiliğe, her tarafa gönderdik. Maalesef kimsenin bundan haberi olmadı. Onlar tomruk hesabı yapıyorlardı, bunu önemsemediler.”

‘BİRLİKTE HAREKET ETMEK ZORUNDAYIZ, AKDENİZ SADECE BİZE AİT DEĞİL’

Akdeniz ülkelerinden gelen doğa koruma örgütlerinin Sarıkeçililere yönelik ziyaretleri ve desteklerinden çok mutlu olduklarını dile getiren Savran, “Akdeniz ülkelerinde çalışmalar yürüten doğa koruma örgütlerinin bu konudaki duyarlılığı bizleri çok duygulandırdı. Bölgeye gelip yanan ve yanmayan alanları yerinde gözlemlediler. Yaşam biçimlerimize tanıklık ettiler. Bundan sonrası için birlikte hareket etmek zorundayız. Çünkü Akdeniz Havzası sadece bize ait değil” diye konuştu.

YILLAR ÖNCE DAĞLARDA BAĞIRIYORDUM SESİMİZİ DUYAN YOK MU DİYE

Yıllardır her türlü zorluğa karşın yaşam mücadelesi veren Sarıkeçili Yörüklerinin seslerini duyurmak için çaba harcadıklarını dile getiren Pervin Savran, “Ben yıllar önce çok haykırıyordum. ‘Sesimizi duyan yok mu?’ diye bağırıyordum o dağlarda. Şimdi inanıyorum ki sesimizin yankısını almaya başladık. Bu kültürün yaşaması için bugün daha umutluyuz ancak daha çok çabayla, daha çok ve birlikte yaşam mücadelesiyle umudumuzu çoğaltacağız” ifadelerini kullandı.

ENGİN YILMAZ: ‘SARIKEÇİLİLER DOĞAYLA UYGUN ŞEKİLDE YAŞIYOR’

Doğa korumada geleneksel üretim biçimlerinin önemine değinen Yolda Girişiminden Engin Yılmaz ise bu konuda göçebe hayvancılığın önemli olduğuna işaret ederek şunları dile getirdi: “Sarıkeçili Yörükleri, Türkiye’de halen keçilerini yoldaş bilip doğayla en uygun şekilde yaşamlarını devam ettiren insanlar. Bizim faaliyetlerimiz Türkiye ile sınırlı değil. Akdeniz coğrafyasında birçok ülkede de çalışmalarımız devam ediyor. Bu kapsamda çalışan doğa koruma örgütleriyle bir ortaklığımız var: Akdeniz Doğa ve Kültür Birliği. Farklı ülkelerdeki benzer toplulukların hem doğaya hem de ekonomiye kültürel mirasa olan katkılarını bilimsel çalışmalarla ortaya koymayı amaçlıyoruz. Bir yandan da bu toplulukların yaşamlarını devam ettirebilmek için verdikleri mücadeleye destek olmak amacıyla bir arada çalışıyoruz.”

‘KÜRESEL ÖLÇEKTE KANITLAR ÜRETMEK İÇİN BİR ARAYA GELDİK’

Mersin’de yapılan çalıştayda farklı ülkelerden doğa koruma örgütü temsilcileri ve bilim insanlarıyla bir araya gelerek küresel ölçekte sonuçlar elde etmeyi amaçladıklarını kaydeden Yılmaz, “Çünkü doğaya yönelik faydaları yönünden bizim için aşikâr olan şey, politika yapıcılar tarafından halen kabul edilmiyor. Kabul edilse bile uygulamaya geçmiyor. Bunun için küresel ölçekte nasıl daha güçlü kanıtlar üretebiliriz, bunun için bir araya geldik” dedi.

‘OTLATMANIN EN YOĞUN OLDUĞU YERDE YANGIN DURMUŞ’

Orman yangınlarına karşı nasıl bir kontrol yöntemi kullanılabileceğine yönelik çalışmalar yaptıklarına da değinen Engin Yılmaz şunları dile getirdi: “2021 yılında Türkiye’de gerçekleşen orman yangınlarında en azından bu bölgede ya da Mersin’de Sarıkeçililerin otlatma yaptırdığı alanlarda yangının ya durduğu, durmasa bile şiddetinin azaldığını veya yavaşladığını gördük. Şu anda bir çalışmamız coğrafi bilgi sistemleri ve uydu görüntüleriyle bunun analizini yapıp bilimsel bir şekilde sonuçları ortaya koymak üzerine.  Geçtiğimiz yıl çıkan yangının ortasında yanmamış bir bölge var. Adem Bacak adlı bir arkadaşımızın yurdu. Otlatmanın en yoğun olduğu yerde yangın durmuş. Ortada bir daire var, yemyeşil orman duruyor. Tek başına bu fotoğraf bile bu durumu kanıtlayabilecekken biz bunu bilimsel çalışmalarla da ortaya koymaya çalışıyoruz. Bu çalışmalar güçlü kanıtları olan bilimsel makalelere dönüşecek. Bu bilgilerin kaynağının bir kısmı da bu toplulukların kendi geleneksel bilgileri. Çünkü bütün saha çalışmalarımızda aynı şeyi görüyoruz. Onların yüzlerce yıldır taşıdığı bilgilerin bir kısmı hali hazırda bu çalışmaların içeriğini ve yöntemini etkileyebilecek kudrette ” ifadelerini kullandı.

‘KEÇİNİN YEDİĞİ BİTKİ TOHUMLARI DIŞKISINDA UZUN SÜRE KALIYOR’

Yolda Girişimi’nin göçebe hayvancılığın tohum yayılımı açısından nasıl bir önemi olduğuna ilişkin yürüttüğü bilimsel çalışmaya da değinen Engin Yılmaz, “Geçtiğimiz senelerde bir Sarıkeçili ailenin yanına katılarak hem göçü takip ettik hem de örnekler topladık. Sonrasında topladığımız keçi dışkılarını uygun ortamlarda ekerek keçilerin topladığı binlerce tohumun yeniden yeşerdiğini gördük. Bu arada fark ettiğimiz şeylerden bir tanesi de şuydu: Keçi dışkısının kabuğu o kadar sert ki içeriye hava geçirme oranı çok az ve içindeki nemlilik oranı korunuyor. Bu yüzden çok uzun süre o dışkı toprakta durduğu sürece bir tür tohum bankası işlevi görüyor. Keçinin yediği bitkilerin tohumları dışkısının içinde uzun süre kalıyor.

‘YAŞAMI ÇOĞALTAN BİR TOHUM BANKASI İŞLEVİ VAR’

Geçtiğimiz yıl yanan yerlerde yaptığımız çalışmada, en yoğun yangına maruz kalan alanlarda bile keçi dışkılarının halen nemliliğini koruduğunu, dolayısıyla içindeki tohumları da koruduğunu gördük. Bu kadar büyük afetlerden, bu kadar travmatik olaylardan sonra bile yaşamı çoğaltan bir tohum bankası işlevi var. Bu her hangi bir tohum bankası değil. Bu toprağın, buradaki bitki örtüsünün tohumları. Aslında buradaki sürekliliğin de garantisi bu tohumlar. Bu alanların bitki örtüsünün yeniden kendini bulması, sürdürülebilir bir biçimde vejetasyonun kendini yenilemesi için de önemli. Sadece bir tohum bankası değil, yaşamın belleği diyebiliriz.”

Kaynak: odatv4.com-Yusuf Yavuz

https://odatv4.com/makale/keciler-ormani-yanginlardan-koruyor-235739

Bu Yazıyı Paylaşın