İstihdam Gerçekleri

TÜİK’e göre Ekim ayı ortalamalı ankette mevsimsellikten arındırılmış işsizlik beklentilerin tersine gerilemeye devam etti. Mevsimsellikten arındırılmış olarak işsizlik oranı Ekim’de %10,3’e, tarım dışı işsizlik oranı da %12,2’ye geriledi. Genç nüfusta işsizlik oranında da gerileme eğilimi sürüyor: %20,0’den %19,0’a geriledi. İşgücüne katılımdaki artış ise duraksadı.

İstihdamdaki güçlü artış sevindirici ve ekonomik faaliyette canlı seyrin yılın son çeyreğinde de sürdüğünün bir göstergesi. Tabii, istihdam geriden gelen bir gösterge, dolayısı ile bir tek ona bakarak ekonominin direnci hakkında karar veremeyiz. Fakat, bu kısa notta asıl değinmek istediğim, istihdamda artışın hiç de parlak olmadığı gerçeği.

Önce Akbank Araştırmadan istihdam artışının detaylarını alalım:

Hizmet: Hizmetler sektörü istihdamı Ekim’de 107 bin, 2017 başından bu yana ise toplam 807 bin kişi artış göstererek, toplam istihdam artışına en büyük katkıyı yapan sektör oldu.

Tarım: Ekim’de 13 bin kişi azaldı; yıl başından bu yana istihdam artışı ise 176 bin kişi oldu.

İnşaat: İnşaat istihdamı Ekim’de 8 bin kişi ile sınırlı gerilemekle birlikte, yıl başından bu yana istihdam artışı 129 bin kişi oldu.

Sanayi: Ekim’de sanayi istihdamında, sanayi üretiminde görülen olumlu eğilime paralel olarak, 49 bin kişi artış görüldü. 2017 başından bu yana toplam istihdam artışı 205 bin kişi.

İnşaatta gerileme diğer verilerle uyumlu. 2018’de daha da kötüye gidecek. Hizmetlerde kesif artış ise soru işaretleri uyandırıyor, çünkü okullar açıldı ve turistler Türkiye’yi terketti. O ayda istihdam emen perakende de oldukça zayıf bir performans gösteriyordu.

Rekor büyüme işsizliği eritemedi

Prof Seyfettin Gürsel’in yönettiği Betam Araştırma Merkezi istatistiğin açıklanmasından sonra şu notu yayınladı:

“Mevsim etkilerinden arındırılmış verilere göre Ekim 2017 döneminde Eylül 2017 dönemiyle kıyaslandığında tarım dışı işgücü artışı 19 bin ile sınırlı kalarak 26 milyon 318 bine yükselirken, tarım dışı istihdam ise 148 bin artarak 23 milyon 107 bin kişi olarak kaydedilmiştir (Şekil 1,Tablo 1). Bu gelişmeler çerçevesinde tarım dışı işsiz sayısı da 129 bin kişi azalarak 3 milyon 211 bine, tarım dışı işsizlik oranı ise yüzde 12,7’den yüzde 12,2’ye düşmüştür. Ocak 2017’den itibaren azalmakta olan işsizlik oranı halen Mart 2016’da ulaştığı yüzde 11,7’lik en düşük seviyenin üzerindedir”.

Ne ilginç değil mi? Bir yıldır çok hızlı büyüyoruz ve işsizlik hala yüksek. Bunun bir nedeni işgücüne katılımın teşvik edilmesi, kabul ediyorum. Fakat işdünyası artık eskisi kadar işçi istihdam etmiyor, bir anlamda ekonomide emek elastikiyeti daralıyor.

Hükümetin istihdam hamlesine ne oldu?

Ocak-Ekim 2017 döneminde tarım-dışı istihdam mevsimsellikten arındırılmış olarak takriben 1 milyon kişi arttı. Bu dönemde hükümetin istihdam teşvikleri de yürürlükteydi. En az 1 milyon kişiye sübvansiyonlu iş imkanı sağlanacağı sözü verildi. Bu kişiler “korunmaya muhtaç” kesimlerden gelen, becerisi düşük vatandaşlar.

Şimdi genel manzaraya bakalım. Toplam istihdamda artış 1 milyon kişiyse, hükümetin istihdam hamlesi havada mı kaldı? Eğer havada kaydıysa, 2018’de hedefi ikiye katlamanın anlamı ne?

Belki de 2017’de tüm tarım-dışı istihdam devlet sübvansiyonları sayesinde gerçekleşti. Yani özel sektör destek almadan işgücü kullanamıyor mu? O zaman sanayi gibi kalifiye eleman kullanan sektörler (215 bin artış) ne yaptı? Tam bir muamma. Ama yanlış giden bir şeyler olduğu kesin.

İstihdam ve sosyal güvenlik sistemi

Artan istihdam ve Sosyal Güvenlik Affından gelen katkılara rağmen merkezi bütçeden Sosyal Güvenlik Sistemine 136 milyar TL aktarıldı. Yıllık artış oranı %11.5. Bu transferin tamamı Sosyal Güvenlik açığı değil, çoğu kamu çalışanlarının emekliliği için ödenen katkı payı.

Ama sorun da burada başlıyor zaten. Tüm çabalara rağmen tarım-dışı sektörlerde kayıt dışı oranı %21’ler civarında nerdeyse yatay seyrediyor. Yani, 23 milyon istihdam edilenden nerdeyse 5 milyonu sosyal güvenlik primi ödemiyor. Son kayıtlara göre Türkiye’de 12 milyon civarında emekli var.

Bir sosyal güvenlik sisteminin hayatta kalması için her emekliye en az 3 çalışan düşmesi lazım. Halen Türkiye’de bu oran 2’nin de altında. Kaç sene içinde 3’ün üstüne çıkar? Bana sorarsanız hiç çıkmaz. Çünkü bir ara yükselen işgücüne katılım, yılın son aylarında istihdam olanaklarının daralması ile yeniden yataya döndü. Devlet katkısı olmadan özel sektör istihdam yapmıyor ve ekonomi gittikçe daha sermaye-yoğun bir yapıya dönüşüyor. Gençlerin eğitim kompozisyonu ile emek pazarının talep ettiği beceriler gittikçe birbirinden kopuyor. İlerleyen yıllarda bütçenin Sosyal

Güvenlik sistemine katkısı mecburi artacak ve hepimiz daha fazla vergi ödeyeceğiz.

Kaynak: paraanaliz.com-Atilla Yeşilada

Bu Yazıyı Paylaşın