Türkiye’nin, son 10 yılda ekilen ve dikilen tarım arazilerinin yaklaşık yüzde 8,2’sini, toplam tarım alanlarının da yüzde 5,22’sini kaybettiği bildirildi. Yüzölçümü, söz konusu alandan daha küçük 87 ülke bulunuyor.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, geçen yılın sonu itibarıyla Türkiye’de ekilen ve dikilen tarım alanı 23 milyon 763 bin hektar, çayır ve mera arazileriyle toplam tarım alanı da 38 milyon 380 bin hektar olarak belirlendi.
Tarım alanlarının yüzde 40,58’ini tahıllar ve diğer bitkisel ürünleri, yüzde 10,55’ini nadasa bırakılan topraklar, yüzde 2,10’unu sebze bahçeleri, yüzde 0,01’ini süs bitkileri, yüzde 8,67’sini uzun ömürlü bitkiler ve yüzde 38,08’sini de çayır ve meralar oluşturdu.
2006 yılıyla kıyaslandığında 10 yılda toplam tarım alanının yüzde 5,22 (2 milyon 113 bin hektar) azaldığı tespit edildi. Dünya Bankası verilerine göre yüzölçümü Türkiye’nin kaybettiği tarım alanlarından daha küçük 87 ülke mevcut. Bu ülkeler arasında Lübnan, Kuveyt, Senegal gibi ülkeler de bulunuyor.
2006 yılında Türkiye’nin toplam tarım alanı 40 milyon 493 bin hektar olarak açıklanmıştı.
EN FAZLA KAYIP TAHIL TOPRAĞINDA
10 yılda en fazla tarım alanı kaybı tahıllar ve diğer bitkisel ürün alanlarında gerçekleşti. 2006 yılında 17 milyon 440 bin hektar olan tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerin alanı yaklaşık yüzde 11 azalarak geçen yıl 15 milyon 574 bin hektara geriledi.
10 yıl önce 850 bin hektar olan sebze bahçelerinin büyüklüğü 804 bin hektara düşerken, 14 milyon 617 bin hektar olan çayır ve mera arazi miktarında değişiklik olmadı. 10 yıl önce 2 milyon 895 bin hektar düzeyinde olan toplam uzun ömürlü bitkilerin alanı ise 3 milyon 329 bin hektara çıktı.
YANLIŞ İŞLEMLER TARIM ALANLARINI YOK EDİYOR
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, geçmişte yaşanan hızlı nüfus artışının, kırsaldan kente göçün, yerleşimlerin içinden veya yakınından geçen karayollarının, yollar çevresinde kurulan sanayinin, madencilik faaliyetlerinin, turizm ve kamu yatırımlarının Türkiye’de tarım topraklarının gerilemesine yol açtığını söyledi.
Tarım alanlarının son döneminde yüzde 8,2 gerileyerek 25 milyon 876 bin hektardan 23 milyon 763 bin hektara indiğini belirten Bayraktar, ekilen alanlarda 1 milyon 866 bin, nadas alanlarında 641 bin, sebze bahçelerinde 46 bin hektarlık azalma görülürken, meyve, içecek ve baharat bitkileri alanının 434 bin hektar arttığını, 2011 yılından bu yana istatistiklerde yer alan süs bitkileri alanının ise 4 bin hektardan 5 bin hektara çıktığını bildirdi.
Bayraktar, verimli tarım arazilerinin konut ve karayolu yapımı, sanayi ve turizm amaçlı kullanılmasının kabul edilemeyeceğinin altını çizerek, şöyle devam etti:
“Alternatif marjinal tarım arazileri mevcutken verimli tarım arazilerini tarım dışı amaçlarla kullanmak büyük savurganlıktır. Birinci sınıf sulamaya uygun tarım arazilerimizin imara açılmasına asla izin verilmemelidir. Bu arazilerin üzerine sanayi tesisleri, konut alanları kurulmamalıdır. Turizm, madencilik ve ulaştırma için verimli tarım arazileri heba edilmemelidir. Bu konuda valiler ve özellikle büyükşehir belediye başkanlarının hassasiyetle hareket etmesi, kamu yararı kavramını verimli tarım arazilerinin tarım dışına çıkarılması için kullanmaması gerekir.”
Türkiye tarımında 32,5 milyon parsel ve 3,2 milyon işletme bulunduğunu anlatan Bayraktar, “Ortalama işletme büyüklüğümüz 61 dekardır. İşletmelerimizdeki ortalama parsel sayısı yaklaşık 10’dur. Buna göre, parsel büyüklüğümüz ortalama 6 dekar düzeyindedir. Türkiye’den çok daha küçük yüzölçümüne sahip İngiltere’de işletme büyüklüğü 538, Fransa’da 521, Almanya’da 457 ve İspanya’da 240 dekarı bulmaktadır. Bu rakam ABD’de bin 818 dekara ulaşmaktadır. Ülkemizdeki bu ölçekli işletme yapısıyla verimli tarım imkanından söz etmemiz mümkün görünmemektedir. Arazilerin daha fazla bölünmesinin önüne geçilmeli, toplulaştırma çalışmalarıyla işletme büyüklükleri artırılmalıdır.” dedi.
Bayraktar, genç nüfusun tarımda tutulmasının ülkenin gıda güvencesi için hayati önemde olduğunu vurgulayarak, kırsalda tarım dışında istihdam imkanlarının sağlanmasının önemine dikkati çekti.
TARIM ARAZİLERİ AMAÇ DIŞI KULLANILIYOR
Türkiye Ziraatçılar Derneği Başkanı Hüseyin Demirtaş da tarım topraklarının kaybında bu alanların amaç dışı kullanılmasının birinci sırada geldiğini belirtti.
Erozyonun da olumsuz etkisine işaret eden Demirtaş, “Türkiye’deki arazilerin 5,6 milyon hektarında hafif, 15,6 milyon hektarında orta, 28,3 milyon hektarında şiddetli ve 17,4 milyon hektarında çok şiddetli erozyon görülmektedir. Tarım arazilerinin yüzde 59’u erozyon tehdidi altındadır.” değerlendirmesinde bulundu.
YAPILAŞMA DA ARAZİLERİ YOK EDİYOR
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Coşkun da tarım arazilerindeki yapılaşmaya dikkati çekti. Coşkun, ekonomik değer üretmeyen tarım arazilerinin konut ve sanayi tesisi yapımına ayrılması nedeniyle yok olduğunu bildirdi.
Halihazırda tarım vasfını koruyan arazilerin maliyetlerinin yüksek olduğunu belirten Coşkun, “Ürünün değerinin masrafları karşılamaması, arazinin ekonomik değer üretecek boyutta olmaması gibi ekonomik sebeplerle bu araziler boş bırakılıyor. Türkiye’de tarım ürünleri ithalatı giderek artan bir trend. Çiftçi hasat yaparken tarımda ithalat vergileri düşürüldü. Önümüzdeki yıl acaba kaç üretici vergi indirimi yapılan ürünlerde üretim gerçekleştirir?” ifadelerini kullandı.
“TARIMSAL YAPIMIZI HIZLI ŞEKİLDE DÜZELTİYORUZ”
Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Elemanı Prof. Dr. Orhan Özçatalbaş ise Türkiye’de tarım arazilerinin çok parçalı ve hisseli olduğunu anımsatarak, bu arazilerin birleştirilmesi ve tarım sektörünün profesyonel üretim yapan işletmelere dönüştürülmesi gerektiğini söyledi.
Son yıllarda arazilerin bir araya getirilmesi üzerine önemli çalışmalar yapıldığını anlatan Özçatalbaş, şunları kaydetti:
“Yapılması gereken işletme kavramının oturtulması. Tarımsal yapımızı hızlı şekilde düzeltiyoruz. Araziler birleştirilmeli ve bunlara uygun destek verilerek kendi ayakları üzerinde durabilecek, rekabet edebilecek hale getirilmeli. Tarım sektörü, profesyonel üretim yapan işletmeler haline dönüştürmeli, dönüştürülemeyen küçük işletmeler de korunmalı, ihtisas bölgeleri oluşturulmalı.”
Kaynak: Paraanaliz.com