Zoe Gordon
Milyonlarca kuş, her kış kıtalar arasında hayranlık uyandıran seyahatlere çıkar. Bu büyük göç, yol üzerindeki bölgelerde var olan sınırlı kaynaklara bir yanıt olarak, öncelikle hayatta kalmaya dair ilkel içgüdülerinden kaynaklanır. Kış gelirken havanın ısısı düşer ve yiyecekler azalır; bundan ötürü pek çok kuş daha yeşil otlaklar aramak zorunda kalır. Her ne kadar kaynakların miktarı merkezi bir önem taşısa da kuşlar hangi kışlağı tercih edeceğine karar verirken farklı birçok etkeni göz önünde bulundurur. Belki de şaşırtıcı bir şekilde, kimi kuşlar belirli bir kışlama bölgesinde hangi tanıdıkların bulunduğuna aşırı düzeyde önem verir.
ABD’deki Nebraska-Lincoln Üniversitesi’ndeki araştırmacılar yayınladıkları yeni bir makalede, bu duruma bir örnek olarak, altın taçlı serçelerin aşina oldukları sürü arkadaşlarına ve bulundukları yerlere olağanüstü derecede bağlılık sergilediklerini aktardı. Hem serçeler hem de insanlar için yuva demek, gönlünün olduğu yer demek. Altın taçlı serçelerin (lat. ‘Zonotrichia atricapilla’) kışlama alanları için Kaliforniya’ya doğru uçarken göç yolculuğunda kat ettikleri mesafe 4 bin 800 km’yi bulabilir. Araştırmacılar, tercih ettikleri kışlaklara geri dönen serçelerin, bir önceki yıl konuşlandıkları alandan ortalama yalnızca 28 metre uzağa yerleşme eğilimi sergilediklerini keşfettiler.
Araştırmanın başyazarı olan Annie Madsen verdiği bir demeçte, “Bu kışlama alanına geri dönmeleri ve ardından -aynı bireylerle birlikte olmak onlar için önem taşıdığından- aynı bireylerle vakit geçirmeleri hâlâ kafamızı karıştıran çılgınca bir olgu” diyor. Serçeler yalnızca o bölgede açan çiçekleri sevmeleri nedeniyle belirli bir noktaya geri dönmüyordu. Araştırmacılar, ABD-Santa Cruz’da bulunan Kaliforniya Üniversitesi’nde bulunan bir serçe kışlağını yaklaşık on yıl boyunca gözlemlerken, bacak bantları ve gözlemler aracılığıyla serçelerin bireysel davranışlarını ve sosyal ilişkilerini tam bir hassasiyetle kayıt altına aldılar.
Araştırmacılar, peş peşe en az üç kış döneminde bölgede görülen altın taçlı serçelerin, şayet en sevdikleri sürü arkadaşları aynı bölgeye geri dönmüyorsa, asıl konumlarından uzaklaşmaya başladığını keşfettiler. Bu davranış, serçelerin kışlaklarının seçimini etkileme noktasında sosyal ilişkilerin taşıdığı önemi gözler önüne seriyor.
BÖLGEYİ Mİ ARKADAŞLARINI MI SEVİYORLAR?
Bununla birlikte, serçelerin bunu yapma nedenlerini anlamak kolay bir iş değildi; zira yanıtlanması gereken soru bilindik bir ‘tavuk mu yumurta mı önce gelir’ ikilemi barındırıyordu. Yani, serçeler bölgeye mi yoksa arkadaşlarına mı bağlıydı? Bu serçe türü, dağılmadan önce küçük gruplar halinde toplanır ancak daha sonra sürünün diğer üyeleriyle tekrar toplanırlar ve bu ‘fisyon-füzyon’ bağlantılarıyla tanınırlar.
Madsen, “Bir kaynak yüzünden mi toplanıyorlar? Sosyal ortaklaşmalar sebebiyle mi toplanıyorlar? Acaba kaynaklar için bir araya geldiklerinde sosyal ortaklar mı ediniyorlar? Yahut kaynaklara ulaşmak için sosyal ortaklar mı kullanıyorlar? Bu, yanıtlaması güç bir soru, bunu yanıtlamak gerçekten de zor” diyor: “Yine de burada bir tür baskın eğilim bulunup bulunmadığını, yani güçlerden birinin daha öncelikli olup olmadığını anlamak istedik. Her sene geri döndükleri gerçekten güzel bir yer olan bu özel çalılık alanı mı önemsiyorlar? Yoksa birlikte vakit geçirmek için geri döndükleri sürü arkadaşlarını mı önemsiyorlar?”
Madsen ve meslektaşları, ellerindeki verileri kullanarak, bir serçenin Santa Cruz’da peş peşe ne kadar kış geçirirse yer değiştirdiği alanında o kadar az değiştiğini açığa çıkardı. İlk bakışta bu bulgu, kimi özel alanların türlere aşırı düzeyde çekici geldiğine işaret ediyordu.
Buna karşın, araştırmacılar, yakın arkadaşların kaybolmasının ya da birlikte görülme ihtimali en yüksek olan serçelerin sadece yüzde 10’unun bir arada görülmesinin etkilerini fark ettiğinde, ortaya bir eğilim değişimi çıktı. Bir serçenin bağlılığının yalnızca bir bölgeyle değil, orada bulmayı umduğu dostluklarla bağlantılı olduğunu keşfettiler. Bu dostluklar azaldığında, belirli bir bölgeye ilişkin bağ da azalıyor.
SOSYAL İLİŞKİLERİ ZAMAN GEÇTİKÇE GÜÇLENİYOR
Madsen, gözlemlerini “Göründüğü kadarıyla, aşina olunan sürü arkadaşlarıyla birlikte olmanın önem taşıyan bir yanı var” diye özetliyor. Araştırma, ayrıca, niceliksel bir tuhaflığı da gün yüzüne çıkardı. İkinci kışını geçiren serçeler, sürü arkadaşlarının kaybından aynı oranda etkilenmemiş gibi görünüyordu; bu durum, büyük ihtimalle kendilerinin henüz bu düzeyde yakın bağlar geliştirmediklerini ortaya koyuyordu. Madsen, “Bu ilişkilerin bir kısmı birkaç yıl içinde oluşuyor” diye izah ediyor: “Kısacası, büyük bir sosyal birikim inşa ediyorlar.”
Altın taçlı serçelerin göçleri ve tercih edilen kışlaklara olan ilgileri, yalnızca bir bölgeyle değil, tıpkı zarif bir dansta olduğu gibi birbirleriyle kurdukları bağlantıların hikayesini anlatıyor. Elde edilen bulgular bu hayvanların sosyal davranışlarına ilişkin bizlere yeni bir bakış açısı sunarken, onları yalnızca hayatta kalma içgüdüsünün yön verdiği canlılar değil, bağlar ve dostluklar kurabilen varlıklar olarak görmemizi sağlıyor.
Yazının orijinali ZME Science sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)