YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas | : 2017/3127 |
Karar | : 2021/1419 |
Tarih | : 16.11.2021 |
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 12/10/2015
NUMARASI : 2015/1240-2015/858
1. Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Bursa 4. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin maliki bulunduğu ……. plakalı Citroen marka aracın 06.05.2012 tarihinde seyir hâlindeyken aniden durduğunu, aracın yeniden çalışmaması üzerine çekici yardımı ile servise çektirildiğini, servis incelemesi sonucunda motor bloğunun pistonların vurması sonucu iki yerden delindiğini öğrendiğini, servisin onarımı tamamlayarak hasar bedelinin %60’ının davalı tarafından karşılanacağının bildirilmesi ile bakiye bedelin müvekkilinden 25.05.2012 tarihli fatura ile tahsil edildiğini, davacının aracı servisten çıkarmak için ödemek zorunda kaldığı miktarın 9.737,52TL olduğunu, davalıya gönderilen 11.07.2012 tarihli ihtarname ile ödenen bedelin iadesinin istendiğini, ancak davalı tarafından bir cevap verilmediğini ileri sürerek onarım bedelinden dolayı müvekkilinin ödemek zorunda kaldığı 9.737,52TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticarî avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; süresinde ayıp ihbarı yapılmayarak davacının ayıba karşı tekeffülden doğacak haklarını kaybettiğini, aynı zamanda altı ay olan zamanaşımı süresi dolduktan sonra davanın açıldığını, davacının ödeme yaptığı tarih ve dava tarihi arasında dokuz aylık bir süre geçtiğini, aracın bayiden ikinci el olarak satın alındığı tarih dikkate alındığında garanti süresinin sona erdiğini, davacının aracında katkı maddesi kullanmak suretiyle aracın arızalanmasına kendi kusuru ile sebebiyet verdiğini, buna rağmen müşteri memnuniyeti kapsamında ticarî destek sağlandığını ve motor değişimi işlem ücretinin %60’ının davalı şirket tarafından karşılandığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. Bursa 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 02.06.2014 tarihli ve 2013/77 E., 2014/189 K. sayılı kararı ile; aracın trafik kayıtlarının incelenmesinde, Citroen bayisi …. A.Ş.’nin 15.06.2009 tarihinde kendi adına fatura keserek aracı tescil ettirdikten sonra 22.07.2009 tarihinde noterden satış sureti ile davacı adına trafiğe kaydedildiğinin anlaşıldığı, garanti belgesinin incelenmesinde ise garanti süresinin iki yıl olduğu, ikinci el satışlarında dâhi garantinin geçerli olduğunun belirtildiği, aracın garanti süresinin 15.06.2011 tarihinde dolduğu, altı aylık zamanaşımı süresinin de dolduğu, dava zamanaşımı süresi geçmiş olsa da arızanın tamirinin garanti kapsamında yapılması kabul edildiğinden zamanaşımı def’înde bulunulamayacağı, ayıp ihbarının yapılmamış olması iddiasının da ileri sürülemeyeceği, arızanın motorun içerisinde ve teslimden üç yıl sonra meydana gelmesi nedeniyle arızanın olağan kontrol ile tespitinin mümkün olmadığı, davacı tarafından da aracın servisine müracaat edildiğinden ayıp ortaya çıkar çıkmaz ihbarın yapılmış olduğu, bu nedenle davalının zamanaşımı def’î ve ayıp ihbarının süresinde yapılmadığı iddiasının yerinde olmadığı, davalının tamir bedelinin % 60’ının müşteri memnuniyeti kapsamında alınmadığını ileri sürdüğü, ancak bununla ilgili bir delil sunmadığı, aksine davacı tarafından dosyaya 21.05.2012 ve 25.05.2012 tarihli “ilgili makama” başlıklı belge sunulduğu, 21.05.2012 tarihli belgede motorun müşteri memnuniyeti çerçevesinde bedelsiz değiştirildiğinin belirtildiği, 25.05.2012 tarihli belgede ise garanti kapsamında değiştirildiğinin yazıldığı, bu belgenin kime yönelik yazılı olduğu belli değil ise de, yazı içeriğinde gümrük evraklarının ekte olduğu belirtildiğinden üretici firmaya yönelik olduğunun anlaşıldığı, söz konusu belgeye ve belgedeki davalı imzasına itiraz edilmediği, bu belgelerin içeriğine göre aracın motorunun garanti kapsamında ve müşteri memnuniyeti çerçevesinde değiştirildiğinin anlaşıldığı, belgede motorun tamir bedelinin %60’ı oranında değiştirildiğinin yazılı olmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile 9.737,52TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince 09.06.2015 tarihli ve 2014/19282 E., 2015/8496 K. sayılı karar ile;
” …Ticari satışlarda ayıp iddiasında zamanaşımı bakımından, yasal süreden daha uzun süreli garanti verilmesi halinde zamanaşımının garanti süresi sonuna kadar uzayacağı Yargıtay’ca kabul edilmektedir. Arızanın davalı tarafça kabul edilerek tamirinin garanti kapsamında yapılması durumunda artık ayrıca ayıp ihbarı aranmayacak ise de, bu durum zamanaşımını etkilemez.
Somut olayda dava konusu aracın satışı 15.06.2009 tarihinde yapılmış, 2 (iki) yıllık garanti süresi ise 15.06.2011 tarihinde dolmuş, alacak davası garanti süresinin sona ermesinden sonra 22.02.2013 tarihinde açılmıştır. Bu durumda mahkemece davalının süresinde beyan ettiği zamanaşımı def’i yönünden zamanaşımı hükümleri tartışılıp, değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi yerinde görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir,…” gerekçesiyle kararın bozulmasına, bozma nedenine göre davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Direnme Kararı:
9. Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 12.10.2015 tarihli ve 2015/1240 E., 2015/858 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesi yanında, davacı tarafından dosyaya sunulan davalı tarafından itiraz edilmeyen ve üretici firmaya yazıldığı anlaşılan yazışma belgelerine göre, aracın motorunun müşteri memnuniyeti ve garanti kapsamında değiştirildiğinin bildirildiği, araçtaki arızanın tamamının giderileceğinin kabul edilmesinden sonra kısmi talepte bulunulmasının yerinde olmadığı, davalının davacının tüm talebini kabul ettiği anlaşılmakla artık zamanaşımı def’înde bulunulmasının da mümkün olmadığı, bu şekildeki savunmanın hakkın kötüye kullanılması olarak da değerlendirildiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı tarafça onarımı yapılan ve davacıdan tahsil edilen kısmî onarım bedelinin iadesinin talep edildiği somut olayda, mahkemece davalının zamanaşımı savunması yönünden zamanaşımı hükümlerinin değerlendirilmesinin gerekip gerekmediği, mahkemenin davacının onarım talebi kabul edildikten sonra zamanaşımı def’înde bulunamayacağı yönündeki gerekçesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle zamanaşımı kavramına ilişkin açıklama yapılmasında yarar vardır.
13. Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 125-140., 6098 Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 146-161. maddeleri arasında düzenlenen zamanaşımı, hakkın ileri sürülmesini engelleyici nitelikte olup alacak hakkının alacaklı tarafından yasanın öngördüğü süre ve koşullar içinde talep edilmemesi hâlinde dava yoluyla elde edilebilme olanağından yoksun kalınması sonucunu doğurur.
14. Zamanaşımına uğrayan alacağın tahsili hususunda devlet kendi gücünü kullanmaktan vazgeçmekte, böylece söz konusu alacağın ödenip ödenmemesi keyfiyeti borçlunun iradesine bırakılmaktadır. Şu hâlde zamanaşımına uğrayan alacak ortadan kalkmamakla beraber artık doğal bir borç (Obligatio naturalis) hâline gelmektedir. Ancak belirtmek gerekir ki, alacağın salt zamanaşımına uğramış olması, onun eksik bir borca dönüşmesi için yeterli olmayıp borçlunun kendisine karşı açılmış olan alacak davasında alacaklıya yönelik bir def’îde bulunması şarttır (Reisoğlu, Safa: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1998, s. 334 vd.; Kuru, Baki/Arslan, Ramazan/Yılmaz, Ejder: Medeni Usul Hukuku, Ankara 1995, s. 304 vd.; Üstündağ, Saim: Medeni Yargılama Hukuku, İstanbul 1997, s. 346 vd.; Pekcanıtez, Hakan/Atalay, Oğuz/Özekes, Muhammet: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2009, s. 323; Hukuk Genel Kurulunun 12.03.2020 tarihli ve 2017/13-650 E., 2020/301 K., 05.02.2019 tarihli ve 2018/21-523 E., 2019/70 K. ve 03.05.2006 tarihli ve 2006/4-232 E., 2006/269 K. sayılı kararları).
15. Yargıtayın istikrar kazanmış son uygulamalarına göre, zamanaşımı hukuk niteliği itibariyle, maddi hukuktan kaynaklanan bir def’î olup, usul hukuku anlamında ise bir savunma aracıdır [Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt:II, s. 1761; Von Tuhr, Andreas: Borçlar Hukuku (C. Edege Çevirisi ), Ankara 1983, s. 688 vd.; Canbolat, Ferhat: Def’i ve İtiraz Arasındaki Farklar ve İleri Sürülmesinin Hukuki Sonuçları, EÜHF Dergisi, Cilt:III, Sayı:1, Kayseri 2008, s. 255 vd.; Hukuk Genel Kurulunun 23.05.2019 tarihli ve 2017/13-563 E., 2019/605 K., 04.10.2018 tarihli ve 2017/4-1420 E., 2018/1419 K. ve 12.03.2014 tarihli ve 2013/4-544 E., 2013/315 K. sayılı kararları].
16. Nitekim, Türk-İsviçre öğretisinde ağırlıklı görüşün ve İsviçre Federal Mahkemesinin de, zamanaşımını maddi hukuka ilişkin bir kavram olarak kabul ettikleri anlaşılmaktadır (Erdem, Mehmet: Özel Hukukta Zamanaşımı, 1. Baskı, İstanbul 2010, s. 8, dipnot 15-16 ).
17. Hem mülga 818 sayılı BK’nın 125. maddesi hem de TBK’nın 146. maddesiyle alacak haklarının tabi olacağı genel zamanaşımı süresi on yıl olarak düzenlemiştir. Ancak madde metninde de açıklandığı üzere Kanun koyucu tarafından bunun aksine yasal düzenleme yapılabilir. Nitekim aynı hususlara Hukuk Genel Kurulunun 22.09.2021 tarihli ve 2017/(19)11 E., 2021/1069 K. sayılı kararında da değinilmiştir.
18. Ayıbın ortaya çıktığı tarih itibariyle somut olaya uygulanması gereken BK’nın 207. maddesi; “Bayi daha uzun müddet için kefalet etmemiş ise, mebii ayıba karşı tekeffülden mütevellit her türlü dava, mebideki ayıp daha sonra meydana çıksa bile müşteriye teslim vukuundan itibaren bir sene geçmekle sakıt olur. Fakat müşterinin, bayi tarafından aleyhine ikame edilen davaya karşı mebiin tesliminden itibaren bir sene geçmeksizin ihbar ettiği ayıptan dolayı defi hakkı sene geçmekle sakıt olmayıp devam eder.
Bayi müşteriyi iğfal etmiş ise bu bir senelik müruru zamandan istifade edemez.” Şeklinde düzenlenmiştir.
19. Borçlar Kanunu’nun 207. maddesine göre ayıptan dolayı sorumluk, ayıp sonradan ortaya çıkmış olsa dahi bir yıllık zamanaşımı süresiyle sınırlıdır. Kural bu olmakla birlikte maddenin son cümlesinde istisna öngörülmüş ve ağır kusur veya hile ile ayıbın tüketiciden gizlenmesi hâlinde zamanaşımı süresinden yararlanılamayacağı hüküm altına alınmıştır.
20. Mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6762 sayılı TTK) 25/3. maddesine göre ticari işlerde ayıp açıkça belli ise iki gün, açıkça belli değil ise sekiz gün içinde muayene etme ve tespit edilen ayıbın ihbarı zorunludur. Ayıbın gizli olması hâlinde, anılan 25. maddenin BK’nın 207. maddesine atfı nedeniyle nihayet altı ay içinde bu konudaki davanın açılması gerekmektedir.
21. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; dava konusu Citroen marka aracın 15.06.2009 tarihinde Citroen bayisi ….. Otomotiv…A.Ş. adına tescil edilmesinden sonra 22.07.2009 tarihinde davacıya satıldığı, dosyaya sunulan garanti belgesine göre aracın garanti süresinin iki yıl olduğu ve ikinci el satışlarında dahi garantinin geçerli olduğu anlaşılmaktadır.
22. Aracın 06.05.2012 tarihinde seyir hâlinde iken aniden durması üzerine servise götürüldüğü, yapılan inceleme sonucu aracın motor bloğundaki arızanın tamiri sonucunda davalı tarafından 25.05.2012 tarihli 16.317,49TL bedelli onarım faturası düzenlendiği, fatura bedelinin %60’nın davalı tarafça karşılanması sonucu davacıdan aynı gün 9.737,52TL tahsilat yapıldığı, davacı tarafından davalıya gönderilen 11.07.2012 tarihli ihtarname ile aracın ayıbından kaynaklı onarım bedelinden ödenmek zorunda kalınan 9.373,52TL’nin ödeme tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte iadesinin ihtar edildiği anlaşılmaktadır.
23. Mahkemece yargılama aşamasında makine mühendisinden alınan 10.03.2014 tarihli bilirkişi raporunda, araçtaki motor arızasının üretimden kaynaklandığı belirtilmiştir.
24. Somut uyuşmazlıkta davacı tarafından davalıya yapılan ödeme tarihi 25.05.2012 olup dava 22.02.2013 tarihinde açılmıştır. 6762 sayılı TTK’nın 25. maddesi uyarınca altı aylık dava zamanaşımı süresi dolmuş ise de, alınan bilirkişi raporu ile de sabit olduğu üzere araçtaki motor arızasının üretim kaynaklı olduğu, bu durumda ortaya çıkan gizli ayıp nedeniyle davalının ağır kusurlu olduğu ve ayıbın hile ile davacıdan gizlendiğinin kabulü gerekmektedir.
25. Araçtaki gizli ayıp nedeniyle davalının ağır kusurlu olması durumunda BK’nın 207/3. maddesi uyarınca ağır kusur veya hile ile ayıbın tüketiciden gizlenmesi hâlinde zamanaşımı süresinden yararlanılması mümkün olmayıp davalının zamanaşımı def’î yerinde değildir.
26. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, somut olayda iki yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu, ancak araçtaki ayıba ilişkin olarak davalının ağır kusurunun bulunup bulunmadığı noktasında mahkemece değerlendirme yapılması gerektiği gerekçesiyle bozma kararı verildiği, bu nedenle direnme kararının Özel Dairenin bozma kararında belirtilen nedenlerle bozulması gerektiği yönünde görüş ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
27. Hâl böyle olunca, mahkemece verilen direnme kararı açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerle yerindedir.
28. Ne var ki, Özel Dairece bozma nedenine göre davalı vekilinin işin esasına ilişkin temyiz itirazları incelenmediğinden bu konuda inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Direnme kararı yerinde olup, davalı vekilinin esasa ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440-III/1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 16.11.2021 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.