Likidite Deryası Kuruyor, Kim Donsuz Yüzüyor?

Önce, tüm kadın ve cinsiyeti ne olur olsun kendini kadın olarak kimliklendiren okurlarımdan bu patavatsız başlık için özür dilerim. Fakat başlığın ikinci kısmı büyük üstat ve poker arkadaşım Warren Buffett’e aittir. Dahi şahsiyet, poposunu Fed’in cömertliğine dayayıp bol bulamaç riskli varlık satın alanlara yaptığı tarihi uyarıda: “Plajda sular çekilince kimin mayosuz yüzdüğünü göreceğiz” demiştir. Güzelim plajlarımız mayo değil, donu dahi zor bulan Suriyeli ve Afgan mültecilerle kuşatıldığı için Buffett’in tarihi uyarısını hafif bir revizyona tabi tuttum.

Anladık, tüm bunların likidite deryasıyla alakası yok, ama 2 haftadır yazmaya çalıştığım bu Odin’in belası makaleye bir yerden başlamak zorundaydım.

Makalelerimde tümden varım yöntemini kullanırım, ama bu kez tüme erimle topa gireceğim. Yani örneklerden yola çıkarak manzaranın bütününü analizleyeceğim. Cuma günü Mısır Lirası tarihi bir devalüasyon yiyerek dolara karşı 24’e geriledi. Yükselen gıda fiyatları, ABD faizleri ve dolar endeksi ortamında derin sarsıntı yaşayan Mısır ekonomisi sonunda IMF’in kucağına oturmuş, Fon da adeti olduğu üzere “önce esnek kur rejimi!!!” emir buyurmuştu. Mısır’a tüm Körfez Krallıkları mali destek verdiği gibi, bir de “kaynağı belli olmayan” $1 milyar yatırım aldı, yine  Mısır Lirasının akıbeti muğlak.

Bloomberg’in “Financial Crisis Haunts Korea as It Confronts a Credit Meltdown” başlıklı haberine göre, Güney Kore kurumsal bono ve tahvil pazarında yakın tarihin en sert sarsıntılarından biri yaşanıyor, yani ihraçlara talep azalırken, Güney Kore devlet tahvilleri ile bu piyasada tedavül eden kağıtların faizleri arasında makas (spread) hızla açıldı.

Eskiden bizde de moda olan kısa vadeli finansman bonosu pazarında spreadler 13 yıllık zirveye yükseldi.

Ardından bir inşaat şirketi temerrüte düştü ve piyasa tıkandı. Okurlarımın tahmin edeceği gibi, Güney Kore Hazinesi derhal devreye girerek 50 trilyon won (1 dolar = 1422 won) destek paketi açıkladı. Merkez Bankası da repo işlemlerinde teminat olarak kabul ettiği menkullerin listesini genişletti. Panik şimdilik yatıştı.

“Mısır nire, Güney Kore nire” diyebilirsiniz. Ama, FÖŞ gibi nadir fanilerin dehası bağlantısız olaylardan bir döngü, bir trend yakalamaktır. İki olayın ortak sebebi de küresel dolar ve Euro likiditesinin yavaştan fakat kalıcı olarak daralması. İngiltere’de BoE’nin müdahalesi ve başbakan değişimi ile bastırılan “gilt”, yani  İngiliz devlet tahvilleri pazarında spazm da üçüncü olay.

Global ekonomi konuşurken doğal olarak Fed ve AMB başta nerdeyse tüm dünya para otoritelerinin sürdürdüğü parasal sıkılaştırma hamlesini konuşuyoruz. ABD açısından bu süreç tüm dünyanın borçlandığı birincil para birimi olan Dolar Endeksi’nin yakın tarihin en sert rallilerinden birini başlatması ile anlam kazandı. Ayrıca Suudi Arabistan’dan Alman devletine kadar her devlet, kuruluş ve kişinin borçlanırken ödediği faiz de yükseldi. Tam 22 yıl süren bol para – sıfır faiz devrinin bir yılda kapanması tabi ki tüm finansal piyasalar ve aktörlerde şok yaratıyor. Yaşadığı suya dinamit atılmış balık gibi şaşkoloz olup kendilerini kayığa fırlatıyorlar. Mesela Cuma günü S&P500 dev bir ralli sergiledi, çünkü NYSE’de aniden “Fed yakında cayar” virüsü “kılastır” yaptı.

Bu yüzden de S&P500 ve Türkiye’nin de dahil olduğu Gelişmekte Olan Piyasaların (GOP, Ülkeler = GOÜ) fiyatlama “hikayesi” (narrative) tamamen Fed’in ne zaman faiz artırımlarına son vereceği VEEEEEEE yeniden parasal gevşemeye geçeceği projeksiyonları üzerine kurgulandı. Halbuki, arka planda Fed-AMB parasal sıkılaştırmasından çok daha uzun sürecek ve eş yönde hareket eden bir süreç daha var:  Merkez Bankalarının (MB) bilanço daraltması. Fed artık ABD devlet tahvili (DİBS) satın almıyor. AMB da yıl sonunda bilanço daraltmayı masaya yatıracak. AMB’ın ikinci bir likidite tedarik mekanizması olan uzun vadeli repo imkanı (LTRO ve türevleri) şimdiden tırpan yedi ve faiz yükseldi.

Halihazırda Fed-AMB bilançosu takriben $15 trilyon civarında, global para arzının en büyük 2 kalemi bunlar. Yanına, JYeni, İsviçre Frangı ve İngiliz Sterlini gibi ”çerezleri” de eklersek global para arzının yekününü buluruz. Bu parayı basan bankalardan BoJ hariç hepsi  gelecek yıl bilançolarını daraltacak. Şimdi bu sürecin finansal piyasalar üzerinde etkisini Fed örneğini kullanarak inceleyelim.

Şöyle düşünelim, Fed faiz artırırken tahvil satıp, piyasadaki doları emiyor. Bilanço daraltırken de aynı şeyi yapacak. Velakin, tüm dünya dolar rezerv tutuyor, ticaret yapıyor ve borçlanıyor. Dünya ekonomisi genişledikçe bu üç faaliyetin sorunsuz yürümesi için dolar arzının da paralel biçimde genişlemesi gerekir. Halbuki dolar arzı yavaşlıyor.

Öncelikle, DİBS pazarlarında bir numaralı alıcı olan MB’ın piyasadan çekilmesi ile ciddi bir likidite darlığı yaşandı. Bu kurumlar aynı zamanda “piyasa yapıcı“ rolü de oynuyorlardı. Onlar devreden çıkınca, bu piyasalarda işlemler sığlaştı ve alım-satım fiyatları arasındaki makas genişledi. Bir kötümser gelişme daha oldu. Pandemiden çıkışta işsiz ve evine kapananlara mali desteğin kesilmesi ile büyük devletlerin bütçe açıklarının daralması gerekiyordu. Ama, en azından Avrupa örneğinde bu doğru değil, çünkü bu kez de Almanya başta bir çok ülke dar ve orta gelirlileri rahatlatmak için enerjiye sübvansiyon uygulamaya ya da aile bütçelerine doğrudan gelir enjekte etmeye başladı. Orta ve dar gelirli ülkelerde yalnız enerji değil, gıda fiyatları da toplumun büyük kısmı için erişilemez hale gelince, o cephede de kemer sıkma imkansız hale geldi. Özetle, DİBS arzı artıyor da alıcı azalıyor. Üstelik arz-talep dengesizliği patlak verdiğinde piyasaya girip ortalığı yatıştıran MB da saha kenarına çekildi.

Fed ve AMB 2023 sonunda faiz artırımlarını sonlandırır. Ama, 2024-2025 yılında dahi dolar ve Euro kıtlığı sürecek, çünkü bilançoların en az %50 kırpılması lazım. İşte bu ikinci süreç tüm dolar ve Euro borcu taşıyan ve kredi notu yatırım yapılır seviyesinin altında olan devlet kuruluşlar için büyük tehlike arz ediyor. Geçen hafta Mısır Lira’sı ve Güney Kore finansman bonosu pazarında yaşananlar 2023 yılında mali yapısı bozuk tüm ülkelerde sahnelenecek. On binlerce dolar ve Euro borçlu, geliri yerel para cinsinden şirket mevta olacak. Türkiye açısından, Erdoğanımız başta kaldıkça, dış kredi musluklarının yavaş yavaş kapandığını göreceğiz.

Bu Yazıyı Paylaşın