Kişisel İlişki Düzenlenirken Göz Önünde Tutulması Gereken Temel İlke, Çocukların Üstün Yararıdır

T.C. YARGITAY

İkinci Hukuk Dairesi

Esas No : 2018/7999
Karar No : 2019/49
Tarih : 14.01.2019

İÇTİHAT METNİ

DAVA :

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı tarafından; ortak çocuklar ile davalı baba arasında kurulan kişisel ilişkinin tamamen kaldırılması talebinin reddi yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR :

Davacı kadın, davalı ile ortak çocuklar arasında kurulan kişisel ilişkinin kaldırılması ve çocuklar lehine iştirak nafakası hükmedilmesi talebiyle dava açmış, ilk derece mahkemesince her bir çocuk için 750’şer TL iştirak nafakasına hükmedilmiş, kişisel ilişkinin tamamen kaldırılması talebi ise kısmen kabul edilip kısmen reddedilmiş, davalı baba ile ortak çocuklar arasındaki kişisel ilişki sınırlandırılarak her ayın 1. ve 3. haftasına denk gelen pazar günleri saat 09:00 ile 17:00 arasında, dini bayramların 2. günü saat 09:00 ile 17:00 arasında ve Temmuz ayının 1. günü saat 09:00 ile 7. günü 17:00 arasında kişisel ilişki kurulmasına karar verilmiş, karara karşı davacı kadın tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine bölge adliye mahkemesince davacı kadının istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiş, hüküm davacı kadın tarafından kişisel ilişkinin tamamen kaldırılmaması yönünden temyiz edilmiştir.

Davacı ile davalı boşanmış, ortak çocuklar 2009 doğumlu … , 2012 doğumlu Rüzgar ve 2014 doğumlu Liya’nın velayetleri davacı anneye verilmiş, davalı baba ile çocuklar arasında yatılı olacak şekilde kişisel ilişki kurulmuş, karar 27.11.2015 tarihinde kesinleşmiştir. Toplanan delillerden davalı babanın, boşanma davasından sonra davacı kadın ve ortak çocuklar… ve Rüzgar’ı kaçırdığı, bu eylemi nedeniyle çocukların olumsuz etkilendikleri, hatta Efe’nin kekeme olduğu, Rüzgar’ın korkudan lavaboya dahi gidemediği, mahkemece alınan sosyal inceleme raporundan çocukların uzmana davalı babalarını görmek istemediklerini söylediği, babalarının annelerine şiddet uyguladığını, kendilerini kaçırdığını, karanlık bir odaya kilitlediğini beyan ettikleri anlaşılmaktadır. Bunun yanı sıra davalı babanın, davacı anneyi çocukları elinden almakla tehdit ettiğine ilişkin mesajlarının olduğu ve bir çok ceza dosyasının olduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Mahkemece uzman psikolog tarafından tanzim edilen rapora göre öne sürülen psikolojik ve fiziksel şiddet olaylarına çocukların maruz kalması iddiaları nedeniyle çocukların fiziksel ve psikolojik sağlıklarının daha fazla etkilenmemesi ve risk oluşturabilecek herhangi bir durumun içinde olma olasılığını önlemek amacıyla çocuklarla baba arasındaki kişisel ilişkinin dava sonuna kadar tedbiren kaldırılmasının ve davalı babanın sözlü beyanları alındıktan sonra kalıcı duruma ilişkin değerlendirme yapılmasının daha sağlıklı olacağı belirtilmiştir. Ancak mahkemece başkaca bir rapor alınmamış, bu raporla yetinilerek karar verilmiştir. Kişisel ilişki düzenlenirken göz önünde tutulması gereken temel ilke, çocukların “Üstün yararı”dır. Çocukların üstün yararı belirlenirken bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. Düzenlenen sosyal inceleme raporu, kişisel ilişkiye yönelik hüküm tesisi yönünden yeterli değildir. Gerçekleşen bu durum karşısında, 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 5. maddesi gereğince Aile mahkemesi bünyesinde bulunan psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacıdan oluşan uzmanlardan her iki ebeveyn ve çocuklarla görüşmek suretiyle inceleme ve rapor istenip; tarafların barınma, gelir, sosyal ve psikolojik durumlarına göre çocukların sağlıklı gelişimi için davalının kişisel ilişkiye engel bir durumun bulunup bulunmadığının ve davacı iddialarının ve bu iddiaların çocuklar üzerindeki etkisinin araştırılması, diğer deliller de göz önüne alınmak suretiyle kişisel ilişki konusunda bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ :

Yukarıda açıklanan sebeple … Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 03.10.2018 tarihli kararının KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi olan … 5. Aile Mahkemesi’nin 02.11.2017 tarihli 2016/810 esas, 2017/738 karar sayılı kararının yukarıda gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğinin ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi.14.01.2019 ( Pzt. )

Bu Yazıyı Paylaşın