YARGITAY
ONYEDİNCİ HUKUK DAİRESİ
Esas | : 2015/11957 |
Karar | : 2018/9334 |
Tarih | : 22.10.2018 |
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün temyizen tetkiki davacılar vekili ile davalı … Taş. Lojistik Tic. A.Ş. vekilince talep edilmiş, davalı … Taş. Lojistik Tic. A.Ş. vekilince de duruşma istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 16.10.2018 Salı günü davalı … Taş. Lojistik Tic. A.Ş. Vekili Av. … geldi. Davacılar ile diğer davalılar tarafından gelen olmadı. Temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davalı … Taş. Lojistik Tic. A.Ş. vekili dinlendikten sonra vaktin darlığından dolayı işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmış olup dosya incelendi, gereği düşünüldü.
-K A R A R-
Davacılar vekili, davalıların işleteni, sürücüsü ve trafik sigortacısı olduğu aracın karayolu üzerinde önlem almadan durması nedeniyle meydana gelen kazada, davacıların çocuğu olan Ethem’in öldüğünü, davacıların ölenin desteğinden yoksun kaldığını ve manevi zarara uğradıklarını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak ve davalı … şirketi sadece maddi tazminattan sorumlu olmak kaydıyla 12.000,00 TL. maddi ve 20.000,00 TL. manevi tazminatın kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsilini talep etmiş; 05.01.2014 tarihli ıslah dilekçesiyle, davacı … için maddi tazminat taleplerini 21.747,99 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı … şirketi vekili, poliçe limitiyle sınırlı biçimde ve sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında zarardan sorumlu olduklarını, davacıların başvurusuyla açılan dosyada hesaplanan 8.064,23 TL’nin davacılar tarafından kabul edilmediğini, dava açılmasına sebep olmadıklarından temerrütlerinin söz konusu olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı … Taşım. ve Loj. Tic. A.Ş. vekili, araç maliki olan davalının kazada kusuru olmadığını, sorumluluğu için kaza ile davalı eylemi arasındaki illiyet bağının ve zararın davacı yanca ispat edilmesi gerektiğini, kaza tarihinden faiz isteminin yersiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı …, davaya konu kazada kusurunun bulunmadığını, davacı …’ın kusuru nedeniyle kazanın meydana geldiğini, araçta ön koltukta oturan ölen çocuğun emniyet kemeri takmamakla müterafik kusurlu olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davanın kısmen kabulü ile davacı … için 7.611,79 TL. ve Ramazan için 5.336,30 TL. maddi tazminatın, davalı … şirketi yönünden dava ve diğer davalılar yönünden kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte müteselsilen tahsiline; davacılar için 5.000,00’er TL. manevi tazminatın kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte sigorta şirketi dışındaki davalılardan tahsiline, maddi ve manevi tazminata ilişkin fazla isteğin reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili ile davalı … Taşım. ve Loj. Tic. A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içerisinde mevcut olan sosyal ekonomik durum araştırma tutanakları ile diğer belgelere istinaden, 6100 sayılı HMK’nun 336. maddesi uyarınca, davacılar vekilinin adli yardım talebinin kabulüne karar verilmek suretiyle yapılan incelemede;
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 109/2. maddesi gereğince, uzamış ceza zamanaşımı süresi içinde ıslahın yapılmış olmasına; kazaya karışan aracın maliki olan davalı … Taşımacılık A.Ş’nin, sürücüsünün kusurundan kendi kusuru gibi sorumlu olduğu dikkate alındığında, zarardan sorumluluğuna karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; oluşa ve dosya kapsamına uygun olarak düzenlenen, uzman bilirkişi heyeti raporundaki kusur oranlarının benimsenmesinde bir usulsüzlük bulunmamasına; aşağıdaki bentte yer alan nedenler dışında, maddi tazminatın hesaplanmasında, Dairemiz’in yerleşik uygulamalarındaki prensiplere uygun hesaplamalar içeren raporun hükme esas alınmış olmasına göre; davacılar vekili ile davalı … Taşım. ve Loj. Tic. A.Ş. vekilinin, aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
Dava, trafik kazası sonucu oluşan ölüm nedeniyle, ölenin yakınlarının, destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacıların, ölen yakınlarının mevcut ve gelecekteki muhtemel desteğinden yoksun kalmaya ilişkin zarar talebi, davacıların henüz doğmamış ve geleceğe ilişkin zararı olduğundan, desteğin ve zarar giderim talebinde bulunan davacıların muhtemel yaşam sürelerinin usul ve uygulamaya uygun olarak belirlenmesi önem kazanmaktadır.
Somut olayda; hükme esas alınan 20.07.2014 tarihli bilirkişi raporunda, davacıların ve ölenin muhtemel bakiye yaşam sürelerinin, CSO 1980 Yaşam Tablosu’na göre belirlendiği, devre başı ödemeli belirli süreli rant yöntemine göre ve teknik faiz %3 kabul edilerek hesaplama yapıldığı görülmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1989/4-586 esas, 1990/199 sayılı kararı ve Dairemiz’in yerleşik içtihatları gereği, … Tablosu esas alınarak desteğin ve davacıların muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi gerekmektedir. Bilirkişi raporu bu yönüyle hatalı hesaplamaları içermekte olup hükme esas alınacak mahiyette değildir.
Diğer taraftan; destekten yoksun kalma zararının hesabında, destekten yoksun kalanlara müteveffanın sağlığında sağlamış olduğu yardımın miktarı doğru biçimde belirlenmelidir. Ölenin parasal veya bedensel destekliğinin derecesi ile bundan yoksun kalanların tazminat isteklerinin ölçüsü ya da hesaplama yöntemi konusunda, öğretide görüş birliği yoktur. Gerçek yardım miktarının yeterli delillerle ispat edilemediği durumlarda yargıç, takdir hakkını kullanarak yardım miktarını belirleyebilecektir. Bu belirlemede, destek ile destek olunan kimse arasındaki yakınlığın derecesi, aralarındaki manevi bağ, davacıların yaşları, dahil oldukları sosyal ve ekonomik çevre, yaşam standartları, cinsiyetleri gibi bakım ilişkisine ve miktarına etkili olabilecek unsurlar da göz önünde bulundurulacaktır. Hayatın olağan akışı içinde, destek sayılan kimsenin, baktığı kimselere gelirini belli paylara bölerek baktığı pek söylenemese de tazminat hesabında bir paylaştırma yapmak zorunlu hale gelmektedir.
Davacıların desteği olan Ethem, kaza tarihinde 10 yaşındadır. Mahkemenin hükme esas aldığı raporda bilirkişi tarafından, desteğin bekarken davacı anne ve babası için %25’er, evli ve çocuksuz iken %7,5’er ve çocuğu olduktan sonra %5’er pay ayıracağı kabul edilerek hesaplama yapıldığı görülmektedir.
Trafik kazası sonucu ölen çocuk ölmeseydi ana ve babaya bakması muhtemeldir. Uygulamada çocuğun 18 yaşına gelmesi ile birlikte gelir elde edeceği ana ve babasına destek olacağı varsayılmaktadır. Ancak ileriki yaşlarda çocuğun büyüyerek evleneceği ve en az iki çocuğunun olacağı, gelirinin bir kısmını ana ve babasına da ayıracağı varsayılır. Bu şartlarda çocuğun gelir elde etmesi ile birlikte, evleninceye kadar gelirinin yarısını kendisine ayıracağı yarısını da ana ve babası ile paylaşacağı varsayılması hayatın olağan akışına uygun düşecektir. Ancak çocuk yaşasa idi ileriki yıllarda evlenecektir. Evlenmesi ile birlikte pay esasına göre 2 pay desteğe ayrılacak, 2 pay eşine, birer pay ana ve babaya verilecektir. Destek, ileriki yıllarda evlenmesi ile birlikte bir süre sonra ilk çocuğu ve yine bir süre sonra ikinci çocuğu olacağı varsayılır. Bu nedenle çocukların olacağı süreler içinde desteğe 2 pay, eşe 2 pay, çocuklara birer pay ayrılacak ve ana ve babaya da birer pay verilecektir. Bu durumda ana ve babanın payları 1/8 olacaktır. Esas alınan bilirkişi raporu davacıların destek paylarının belirlenmesi bakımından da hatalıdır.
Bu durumda mahkemece; destek ve davacıların muhtemel bakiye ömür sürelerinin PMF Yaşam Tablosu’na göre belirlenmesi, desteğin bilinmeyen devreye ilişkin gelirinin her yıl için %10 artırılıp %10 iskonto edilerek peşin değerinin saptanması, yine Dairemiz’in yerleşik uygulamaları ile belirlenen ve yukarıda ifade olunan destek payları esas alınmak suretiyle, davacıların talep edebileceği tazminat miktarının belirlenmesi hususunda, konusunda uzman başka bir aktüerya uzmanından rapor alınarak karar verilmesi gerekirken, destek payları ile bakiye ömür sürelerinin hatalı saptandığı rapordaki hesaplamanın kabulü doğru görülmemiştir.
Davacı taraf, davacılar desteğinin yolcu olduğu (davacı …’ın idaresindeki) araç ile davalı tarafa ait aracın karıştığı kaza nedeniyle, karşı aracın sürücüsü, işleteni ve trafik sigortacısı olan davalılardan tazminat isteminde bulunmuş; mahkemece, desteğin kazada kusursuz olduğu kabul edildikten sonra, davacı araç sürücüsü Ramazan’ın kazada daha ağır kusurlu olduğu ve bu kusur oranında davacıların tazminatlarından indirim yapılması gerektiği gerekçesiyle, bilirkişi raporunda saptanan bedellerden, davacı sürücü Ramazan’ın %65 kusuru oranında indirim yapılarak davacıların tazminat alacaklarının belirlendiği görülmektedir.
Karayolları Trafik Kanunu’nun 85. maddesinde “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa,
motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar” düzenlemesine; aynı kanunun 88. maddesinde ise “Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur” düzenlemesine yer verilmiş olup; motorlu araçların işletilmesi neticesi üçüncü kişinin zarar görmesi durumunda o aracın işleteni, aracın sürücüsü ve varsa teşebbüs sahibinin müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu; ayrıca, birden fazla kişinin zararı tazmin ile yükümlü olması durumunda, zarar görene karşı müteselsil sorumlu oldukları belirtilmiştir. Bu haliyle Karayolları Trafik Kanunu, trafik kazaları neticesi doğacak zarar sorumluluğunda müteselsillik esasını benimsemiştir.
Yine 6098 sayılı TBK’nun 61. maddesinde “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır” demekle birden çok kişinin zarardan aynı sebeple ya da çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu olabileceği vurgulanmıştır (818 sayılı BK’nun 51. maddesinde de paralel düzenleme mevcuttur). Bu durum iki veya daha çok kişinin şahsında sorumluluğun ya da herhangi bir tazminat yükümlülüğü şartlarının gerçekleşmesi halinde söz konusu olur. İşte bu tür durumlarda sorumlular hakkında müteselsil sorumluluk hükümleri uygulanacaktır.
Müteselsil sorumluluk, kanundan doğan bir sorumluluk türü olup müteselsil sorumluların birinden talepte bulunan hak sahibinin, tüm ilgililer bakımından müteselsil sorumluluğa dayandığını ifade etmesine de gerek yoktur. Müteselsil sorumluluk ilkesi gereği, araçta yolcu olarak bulunan davacılar desteğinin kazanın oluşumunda kusurunun bulunmamasına göre, zararın tamamını, isterse sorumluların tamamından isterse bir kısmından isteyebilir. Davacı taraf, açıkça davalıların kusuru oranında sorumlu tutulmasını istemediğine göre, davacı araç sürücüsü Ramazan’ın da kusurunun bulunması davalıların müteselsil sorumluluğunu ortadan kaldırmayacaktır. Açıklanan bu hususlar, zarar gören 3. kişi konumunda olan ve zararın doğumunda kusuru bulunmayan davacı anne Nürsel yönünden söz konusu olup, kazada %65 oranında kusurlu olan davacı baba Ramazan açısından uygulama alanı bulmayacaktır.
Bu durumda mahkemece; davaya konu kazada desteğin kusurlu olmadığı ve davacı …’in zarar gören kusursuz 3. kişi konumunda olduğu hususları gözetilmek suretiyle, davacı … için tazminatın belirlenmesinde herhangi bir kusur indirimi yapılmaması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve hatalı gerekçeyle, yazılı şekilde hüküm tesisi de hatalı olmuştur.
Davacılar vekili, dava konusu kaza sonucu davacılar murisinin ölümünden duyulan üzüntü nedeniyle, murisin annesi ve babası olan davacılar için toplam 20.000,00 TL. manevi tazminat isteminde bulunmuş; mahkemece talebin kısmen kabulüne karar verilerek hükümde belirtilen miktarlarda manevi tazminata karar verilmiştir.
6098 sayılı TBK’nun 56. (818 sayılı BK’nun 47.) maddesi hükmüne göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
O halde mahkemece; meydana gelen trafik kazası sonucu davacıların oğlu olan Ethem’in ölümü nedeniyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla; tarafların sosyal ve ekonomik durumları, davacıların ölene yakınlıkları nedeniyle duyacağı elemin derinliği gözönünde tutularak, olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen, manevi tazminat isteminde bulunan davacılar için hak ve nesafet kuralları çerçevesinde daha yüksek manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, somut olay ile bağdaşmayan, bir miktar düşük manevi tazminata hükmedilmesi uygun görülmemiş ve kararın bozulması gerekmiştir.
Davacı taraf, davaya konu tazminatlar için temerrüt faizi olarak ticari faize karar verilmesini ıslah dilekçesiyle talep etmiştir. Islah yoluyla, dava dilekçesindeki faiz türünün değiştirilmesinin mümkün olmasına ve davacı yanın bu değişikliği yapmış olmasına; zarara neden davalı yana ait araç da ticari araç olmasına rağmen, temerrüt faizi olarak ticari faize hükmedilmeyişi de hatalıdır.
Bozma ilamının kapsam ve şekline göre, davacılar vekili ve davalı … Taşımacılık A.Ş. vekilinin, yargılama giderleri ile vekalet ücretlerine ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacılar vekili ile davalı … Taşım. ve Loj. Tic. A.Ş. vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE; hükmün, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacılar ile davalı … Taşım. ve Loj. Tic. A.Ş. yararına; (3), (4) ve (5) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle, davacılar yararına BOZULMASINA; (6) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacılar vekili ile davalı … Taşım. ve Loj. Tic. A.Ş. vekilinin, anılan yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına; 1.630,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davalı … Taş. Lojistik Tic. A.Ş.’ne verilmesine, duruşmada vekille temsil olunmayan davacılar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılar vekili ile davalı … Taşım. ve Loj. Tic. A.Ş.’ne geri verilmesine 22/10/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.