Dünyanın önde gelen tıp dergilerinden The Lancet’in yüze yakın bilim insanının katkısıyla hazırladığı rapora göre insan sağlığı fosil yakıtların insafına kalmış durumda…
51 ULUSLARASI KURULUŞTAN YÜZE YAKIN BİLİM İNSANI ÇALIŞTI
Fosil yakıtlara aşırı bağımlılık mevcut ve gelecek nesillerin sağlığını tehlikeye atıyor. Bu başlık dünyanın önde gelen tıp dergilerinden biri olan The Lancet’in hazırladığı yeni rapordan. Yedinci Lancet Geri Sayım raporu, aralarında Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Dünya Meteoroloji Örgütü’nün de bulunduğu 51 kurumdan 99 uzmanın çalışmalarını temsil ediyor ve University College London tarafından yönetiliyor. Rapor, 27. BM Taraflar Konferansı (COP27) öncesinde yayınlanarak, aşırı sıcaklığın gıda güvensizliği, hane halkı hava kirliliği ve fosil yakıt endüstrisinin sağlıklı bir gelecekle uyumu üzerindeki etkisini izleyen yeni ve geliştirilmiş ölçütleri içeren 43 gösterge sunuyor.
GIDA GÜVENSİZLİĞİ, ENERJİ YOKSULLUĞU VE BULAŞICI HASTALIKLAR
Rapor, iklim değişikliğinin sağlık üzerindeki etkilerinin, birlikte var olan diğer krizlerin etkilerini hızla ağırlaştırdığına ve kötüleştirdiğine işaret ediyor. Bu durumun gıda güvensizliği, bulaşıcı hastalıkların yayılması, sıcaklığa bağlı hastalıklar, enerji yoksulluğu ve hava kirliliğine maruz kalmaktan kaynaklanan ölüm risklerinin de artmasına neden olduğuna yer verilen raporda yer alan veriler, iklim değişikliğinin yakın vadede gıda güvenliğinin düşük mahsul verimi, gıda güvensizliği ve kuraklık gibi her ayağını etkilediğini gösteriyor.
SADECE 2021’DE FOSİL YAKITLARA 400 MİLYAR DOLARLIK DESTEK
Hükümetler ve şirketlerin, dünyanın her köşesindeki tüm insanların sağlığı ve refahı aleyhine fosil yakıt çıkarlarına öncelik vermeye devam ettiğine işaret edilen raporda, “İncelenen ülkelerin yüzde 80’i sadece 2021 yılında 400 milyar ABD Doları tutarında bir çeşit fosil yakıt sübvansiyonu sağladı. Bu net sübvansiyonlar 31 ülkede ulusal sağlık harcamalarının yüzde 10’unu, 5 ülkede ise yüzde 100’ünü aşıyor. Petrol ve gaz şirketleri en ağır suçlular olmaya devam ediyor: iklim konusundaki iddiaları ve taahhütleri ne olursa olsun, en büyük 15 petrol ve gaz şirketinin mevcut stratejileri, sera gazı üretimlerinin 1,5°C’lik ısınmayla uyumlu emisyon paylarını 2030 yılında yüzde 37, 2040 yılında ise yüzde 103 oranında aşmasına yol açacaktır” ifadelerine yer veriliyor.
TEMİZ ENERJİ YATIRIMI YILDA 1,3 MİLYON HAYAT KURTARABİLİR
Bu olumsuz tabloya rağmen yine de umut olduğuna işaret eden raporun yazarları, birleşen krizlere verilecek olan sağlık merkezli bir yanıtın, daha iyi bir gelecek sunmak için fırsat sunduğunu belirtiyor: Temiz enerjiye yatırım yaparak hava kalitesinin iyileştirilmesinin yılda 1,3 milyon hayat kurtaracağı kaydedilen raporda, “Bitki temelli beslenmeye geçişin hızlandırılması, tarım sektörü emisyonlarının yarısından fazlasını azaltacak, aynı zamanda beslenme risk faktörleri ve bulaşıcı olmayan hastalıklardan kaynaklanan ölüm oranlarındaki iyileşmelerden kaynaklanan sağlık yan faydaları da olacaktır. Şehirler ve altyapı söz konusu olduğunda, sağlığı ön planda tutan kentsel tasarım kentsel ısıyı azaltabilir, hava kalitesini iyileştirebilir ve zihinsel ve fiziksel sağlık üzerinde olumlu etkilere sahip olabilir.
TEMİZ ENERJİDE İSTİHDAM ORANI FOSİL YAKITLARI GEÇTİ
Yenilenebilir enerji kaynaklarındaki istihdamın, fosil yakıt şirketlerindeki istihdamı aştığına da değinilen raporda, yenilenebilir enerji istihdamı 2019’dan bu yana yüzde 5 artarken, fosil yakıt sektöründeki istihdam 2019’dan bu yana yüzde 10 azaldığı bilgisine yer veriliyor. Ancak, iklim değişikliğinin yıkıcı ekonomik ve sağlık etkilerini önlemek için bu hızın artırılması gerektiğine işaret ediliyor.
BM GENEL SEKRETERİ GUTERRES: ‘İKLİM KRİZİ BİZİ ÖLDÜRÜYOR’
Raporun yayınlanmasının ardından açıklama yapan BM Genel Sekreteri António Guterres, “İklim krizi bizi öldürüyor. Sadece gezegenimizin sağlığını değil, zehirli hava kirliliği, azalan gıda güvenliği, daha yüksek bulaşıcı hastalık salgını riskleri, rekor düzeyde aşırı sıcaklar, kuraklık, seller ve daha fazlası yoluyla her yerdeki insanların sağlığını baltalıyor. Fosil yakıt bağımlılığı kontrolden çıktıkça insan sağlığı, geçim kaynakları, hane bütçeleri ve ulusal ekonomiler darbe alıyor. Bilim nettir: yenilenebilir enerji ve iklim direncine yapılacak büyük, sağduyulu yatırımlar her ülkedeki insanlar için daha sağlıklı ve daha güvenli bir yaşam sağlayacaktır” değerlendirmesinde bulundu.
İNSANLAR PİYASAYA KARŞI SAVUNMASIZ, ENERJİ YOKSULUĞU ARTIYOR
Bu yılki raporun kritik bir kavşakta olunduğunu ortaya koyduğunun altını çizen University College London’dan Lancet Countdown İcra Direktörü Dr. Marina Romanello, “İklim değişikliğinin tüm dünyada sağlık üzerinde ciddi etkilere yol açtığını, küresel fosil yakıt bağımlılığının ise çok sayıda küresel krizin ortasında bu sağlık zararlarını artırdığını, hane halklarını değişken fosil yakıt piyasalarına karşı savunmasız bıraktığını, enerji yoksulluğuna ve tehlikeli seviyelerde hava kirliliğine maruz bıraktığını görüyoruz” görüşünü dile getirdi.
HIZLANDIRILMIŞ İKLİM EYLEMİ FAYDA SAĞLAYABİLİR
Zorluklara rağmen, temiz enerji ve enerji verimliliğine hızlı bir geçişle acil eylemin hala milyonlarca insanın hayatını kurtarabileceğine dair açık kanıtların olduğuna dikkat çeken Romanello, “Hızlandırılmış iklim eylemi, daha dirençli sağlık, gıda ve enerji sistemleri ile basamaklı faydalar sağlayacaktır. Dünya çalkantı içindeyken, hükümetler ve şirketler sağlığı bu eşzamanlı krizlere verilecek uyumlu bir yanıtın merkezine koyma ve herkes için sağlıklı, güvenli bir gelecek sağlama fırsatına sahiptir” diyor.
KRİZ, HER YIL YÜZBİNLERCE İNSANIN HAYATINA MAL OLUYOR
Fosil yakıtlara aşırı bağımlılık iklim değişikliğini hızla kötüleştirmekte ve dünyanın dört bir yanındaki insanlar tarafından hissedilen tehlikeli sağlık etkilerine yol açıyor. Veriler, hiçbir ülkenin güvende olmadığını gösteriyor. İklim değişikliği, sıcak hava dalgaları, şiddetli yağışlar, orman yangınları, fırtınalar ve kuraklıklar gibi aşırı hava olaylarının olasılığını ve şiddetini artırarak dünya genelinde her yıl yüz binlerce insanın hayatına mal oluyor.
SAĞLIK SİSTEMLERİ İLK SAVUNMA HATTI
Lancet Countdown Sağlık için Adaptasyon, Planlama ve Dayanıklılık Çalışma Grubu Lideri ve Washington Üniversitesi Sağlık ve Küresel Çevre Merkezi Profesörü Kristie Ebi ise “Sağlık sistemleri, aşırı hava olaylarının fiziksel ve ruhsal sağlık üzerindeki etkilerini ve değişen iklimin diğer etkilerini tedavi etmek için ilk savunma hattıdır. Ancak sağlık sistemleri COVID-19 salgını, tedarik zinciri aksaklıkları ve diğer zorluklarla başa çıkmakta zorlanıyor ve hem bugün hem de gelecekte insan yaşamını tehlikeye atıyor” görüşünü kaydediyor.
BUĞDAY, PİRİNÇ VE MISIRDA ÜRÜN VERİMİ TEHDİT ALTINDA
Bu yılki raporda yer alan veriler, iklim değişikliğinin yakın vadede gıda güvenliğinin her ayağını etkilediğini gösteriyor. Artan sıcaklıklar ve aşırı hava olayları, ürün verimini doğrudan tehdit ederek ürünlerin büyüme mevsimini mısır için 9,3 gün, pirinç için 1,7 gün ve kış ve ilkbahar buğdayı için 6 gün kısaltıyor. Aşırı sıcaklar, 2020 yılında 103 ülkede, 1981 ve 2010 yılları arasına kıyasla, 98 milyon daha fazla insanın orta ila şiddetli gıda güvensizliği bildirmesiyle ilişkilendirildi. Ortalama olarak, 2012-2021 yılları arasında küresel kara alanının yüzde 29’u, 1951-1960 yılları arasında olduğundan her yıl daha fazla aşırı kuraklıktan etkilenerek insanları su ve gıda güvensizliği riskiyle karşı karşıya bıraktı.
GIDA FİYATLARI ARTIYOR, TEDARİK ZİNCİRİ ŞOKLARA DAYANIKSIZ
Lancet Countdown İklim Değişikliği Etkileri, Maruziyetler ve Kırılganlık Çalışma Grubu Lideri ve London School of Economics Grantham Araştırma Enstitüsü Direktörü Profesör Elizabeth Robinson, “İklim değişikliği hali hazırda gıda güvenliği üzerinde olumsuz bir etkiye sahip olup, yetersiz ve dengesiz beslenmeye ilişkin endişe verici sonuçlar doğuruyor. Sıcaklık, aşırı hava olaylarının sıklığı ve yoğunluğu ile karbondioksit konsantrasyonlarındaki daha fazla artış, özellikle en kırılgan durumdakiler için besleyici gıdaların bulunabilirliği ve bunlara erişim üzerinde daha fazla baskı yaratacaktır. Bu durum, küresel gıda tedarik zincirlerinin bu yıl bir kez daha şoklara karşı son derece savunmasız olduğunun ortaya çıktığı, hızla artan gıda fiyatları ve gıda güvensizliğindeki orantılı artışlarla kendini gösterdiği göz önüne alındığında özellikle endişe vericidir” diyor.
İKLİM KRİZİ İNSAN SAĞLIĞINI NASIL ETKİLİYOR
Raporda iklim krizinin insan sağlığına etkilerine ilişkin ise özetle şu görüşlere yer veriliyor: “Aşırı sıcağa maruz kalmak sağlığı doğrudan etkiliyor, kardiyovasküler ve solunum yolu hastalıkları gibi altta yatan rahatsızlıkları şiddetlendiriyor ve sıcak çarpmasına, olumsuz hamilelik sonuçlarına, kötüleşen uyku düzenine, kötü ruh sağlığına ve yaralanmaya bağlı ölümlerin artmasına neden oluyor. Ayrıca, insanların çalışma ve egzersiz yapma kapasitelerini sınırlandırarak sağlığı dolaylı olarak da etkiliyor.
65 YAŞ ÜSTÜ VE BİR YAŞ ALTI İÇİN AŞIRI SICAK RİSKİNDE ARTIŞ VAR
Hassas gruplar, aşırı sıcaklardan dolayı en fazla risk altında olan gruplardır. 1986-2005 yıllarına kıyasla 2012-2021 yılları arasında bir yaşın altındaki çocuklar toplam 600 milyon gün (çocuk başına 4,4 gün), 65 yaş üstü yetişkinler ise 3,1 milyar gün (kişi başına 3,2 gün) daha fazla sıcak hava dalgası yaşadı. Sıcaklığa bağlı ölümler 2000-2004 yıllarına kıyasla 2017-2021 yılları arasında yüzde 68 oranında artarken; insanların çok yüksek veya aşırı yüksek yangın tehlikesi günlerine maruz kalma oranı 2001-2004’ten 2018-2021’e kadar ülkelerin yüzde 61’inde artı.
2021’DE 470 MİLYAR POTANSİYEL İŞGİCÜ SAATİ KAYBI YAŞANDI
Isıya maruz kalma, 2021 yılında küresel olarak 470 milyar potansiyel işgücü saati kaybına yol açarak ülkelerin GSYİH’sinin önemli oranlarına eşdeğer gelir kayıplarına neden oldu, düşük ve orta gelirli ülkeleri orantısız bir şekilde etkiledi (düşük ve orta gelirli ülkelerde yüzde 5,6) ve hayat pahalılığı krizinin etkisini kötüleştirdi.
SITMA GİBİ BULAŞICI HASTALIKLAR YENİDEN GÜNDEMDE
Değişen iklim, bulaşıcı hastalıkların yayılmasını da etkiliyor. Sıtmanın bulaşması için uygun olan süre, 1951-1960 yıllarına kıyasla 2012-2021 yılları arasında Amerika’nın dağlık bölgelerinde yüzde 32,1, Afrika’da ise yüzde 14,9 oranında arttı. İklimin dang bulaşması riski üzerindeki etkisi aynı dönemde küresel olarak yüzde 12 oranında arttı. COVID-19 salgını ile birlikte, iklim değişikliğine bağlı olarak bulaşıcı hastalıkların artması yanlış teşhislere, sağlık sistemleri üzerinde baskıya ve eş zamanlı hastalık salgınlarını yönetmede zorluklara yol açtı.”
HÜKÜMETLER VE ŞİRKETLER İNSAN SAĞLIĞINI DÜŞÜNMÜYOR
Hükümetler ve şirketlerin insanların sağlığına zarar verecek şekilde fosil yakıtlara öncelik vermeye devam ettiğine işaret eden raporda, şu bilgilere yer veriliyor: “Küresel enerji sisteminin karbon yoğunluğu (küresel sera gazı emisyonlarına tek başına en çok neden olan sektör), ülkelerin insan kaynaklı tehlikeli iklim değişikliğini ve bunun insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini önlemeyi kabul ettiği UNFCCC’nin kabul edildiği 1992 seviyelerine göre yüzde 1’den daha az azaldı. Mevcut değişim hızıyla, enerji sisteminin tamamen karbondan arındırılması 150 yıl sürecek ve Paris Anlaşması’nda belirtildiği üzere küresel ısınmanın 1,5°C’de tutulması gerekliliğinden çok uzak.
FOSİL YAKIT ŞİRKETLERİ REKOR KÂR ELDE ETTİ
İklim konusundaki iddiaları ve taahhütleri ne olursa olsun, en büyük 15 petrol ve gaz şirketinin mevcut stratejileri, sera gazı üretimlerinin 1,5°C ısınma ile uyumlu emisyon paylarını 2030 yılında yüzde 37, 2040 yılında ise yüzde 103 oranında aşmasına yol açacak. Birçoğu bu yıl rekor kârlar elde ederken, sıfır karbonlu enerjiye geçiş için yatırımlarını daha da ertelemeleri, dünyayı Paris Anlaşması’nda belirlenen taahhütleri yerine getirmekten kalıcı olarak uzaklaştırma tehdidinde bulunuyor.
2020’DE 62 ÜLKEDE HAVA KİRLİLİĞİ DSÖ TAVSİYESİNİ 30 KAT AŞTI
Bu arada, temiz enerjiye erişimdeki gecikmeler ve adaletsiz erişim, hane halklarını kirli yakıtların kullanımına bağımlı hale getirdi, enerji yoksulluğuna ve tehlikeli seviyelerde iç mekân hava kirliliğine maruz bırakı. Biyokütle (odun veya tezek gibi) 2020 yılında küresel olarak ev sektöründe tüketilen enerjinin yüzde 31’ine katkıda bulunurken, düşük ve orta gelirli ülkelerde bu oran yüzde 96’ya çıkıyor. Tehlikeli partikül madde hava kirliliğinin hane içi konsantrasyonları (PM2.5 ), değerlendirilen 62 ülkede 2020 yılında DSÖ tavsiyesini 30 kat aşarak aileleri tehlikeli seviyelerde hava kirliliğine maruz bırakıyor.
HÜKÜMET VE ŞİRKETLER KÖMÜRE DÖNEREK SAĞLIĞI TEHDİT EDİYOR
Küresel krizler tek başlarına ele alınamaz, aksine herkes için adil çözümler üretmek amacıyla birleşik ve uyumlu bir yaklaşıma ihtiyaç vardır. Bunu yapmamak genel sağlık sonuçlarını daha da kötüleştirecektir. COVID-19 pandemisine müdahale için harcanan 3,1 trilyon doların üçte birinden azı sera gazı emisyonlarını veya hava kirliliğini azaltacaktır. Şu an, enerji krizine ve hayat pahalılığı krizine verilen dar görüşlü tepkiler iklim değişikliğini daha da kötüleştirmekle tehdit ediyor, birçok hükümet ve şirket kömüre geri dönerek insanların sağlığını ve hayatta kalmasını daha da tehdit ediyor.”