İklim değişikliğinin kıyametvari sonuçları kaçınılmaz değil, ancak durum gittikçe daha umutsuz bir hal alıyor. Yapılan yeni bir analizde tahmin edilenlere göre, insanların 2. Dünya Savaşı sırasında gösterdiği çabalar gibi hemen ve sert bir şekilde harekete geçmezsek; iklim değişikliği, “insan medeniyetine yönelik varoluşsal bir tehdit” haline gelebilir ve bu durum bir daha asla düzeltilemeyebilir.
Eskiden fosil yakıt endüstrisinde yöneticilik yapmış birinin de eş yazarı olduğu bu yeni rapor, Avustralya’daki bir düşünce kuruluşunun 2018 yılında yayınladığı tezi üzücü bir biçimde takip ediyor. Söz konusu teze göre; iklim modelleri, en uç noktada bulunan senaryoları sıklıkla hafife alıyormuş.
Avustralya’nın eski genelkurmay başkanı Oramiral Chris Barrie’nin de desteklediği mesaj basit: Eğer iklim konusunda önümüzdeki 30 yıl içinde eyleme geçmezsek, gezegenimizin 3°C daha ısınması ve bildiğimiz şekliyle insan medeniyetinin çökmesi tamamen mümkün.
Yazarların açıkladığına göre; bu senaryo altında dünya, bir “sera Dünya’sı” senaryosuna hapsolacak ve küresel kara alanlarının yüzde 35’i ile küresel nüfusun yüzde 55’i, yılda 20 günden fazla süreyle “insanların hayatta kalma eşiğini aşan, ölümcül sıcaklık koşullarına” maruz kalacak.
İçinde mercan resiflerinin, Amazon yağmur ormanının ve Kuzey Kutbu’nun da yer aldığı ekosistemler çökecek. Kuzey Amerika; yıkıcı orman yangınlarından, sıcak dalgalarından ve kuraklıktan muzdarip olacak. Asya’daki büyük nehirler, dünya çapındaki kullanılabilir sularda olduğu gibi şiddetli şekilde azalacak ve bu durum yaklaşık 2 milyar insanı etkileyecek.
Meksika ve orta Amerika’daki yağmur miktarı yarı yarıya düşecek ve tarım, kurak astropik iklimde yapılamaz hale gelecek. Yarı kalıcı El Nino koşulları etkili olacak ve ölümcül sıcaklık dalgaları, bazı bölgelerde yılda 100 günden fazla sürecek. Bir milyardan fazla insan göç etmek zorunda kalacak.
Yazarlar şöyle yazıyor: “Bu senaryo; insan medeniyetinin ve bildiğimiz şekliyle modern toplumun sonuna giden bir güzergâhta, ‘düpedüz kaosun’ hakim olduğu bir dünyayı işaret ediyor. Burada, küresel güvenliğin karşı karşıya olduğu zorluklar karşı konulamaz; siyasi telaş ise olağan hale geliyor.”
Yazarların öne sürdüğüne göre bunun tek çözümü; iklim modellerine daha az ve olağanüstü senaryo planlamaya daha çok odaklanılan, dünya çapında sıfır karbonlu ve devrimsel bir enerji, endüstri ile ekonomi stratejisi.
Raporda şöyle açıklanıyor: “Bu tehlikeyi azaltmak ve insan medeniyetini korumak için, sıfır yayımlı bir endüstri sistemi inşa etmek ve güvenli bir iklimin yeniden yapılandırılması amacıyla, önümüzdeki on yılda küresel kaynakların devasa bir ölçüde seferber edilmesi gerekiyor”
“Bahsi geçen durum, ölçek bakımından 2. Dünya Savaşı’ndaki acil durum seferberliğine benziyor.”
Tez; iklim modelleri araştırma bakımından kullanışlı olsa da, bu araçların sık sık tedbirli davrandığını ve orta yollu sonuçlara odaklandığını belirtiyor. Bu sebeple; en uçtaki ihtimalleri görmezden gelerek, beklenmedik bir felakete karşı iyi hazırlanmamış oluyoruz. Ancak böyle bir felaketin geldiğini gerçekten görmemiz gerekiyor.
Bu durum, kulağa fazla çarpıcı veya telaşlandırıcı bir şey gibi gelebilir; fakat bunun gerçekleşme ihtimali, muhtemelen düşündüğümüzden daha fazla.
Günümüzdeki çoğu iklim modeli muhafazakâr bir tutum sergiliyor ve erimekte olan donuk toprakların çıkardığı sera gazları, Batı Güney Kutbu’ndaki buzul kayıpları ile atmosferden giderilen okyanus ve kara CO2’sinin azalışı gibi; ısınmayı artırabilen taşma noktaları ile olumlu geribesleme döngülerini hesaba katmıyorlar.
Bunun gibi kaçak olaylar ile birlikte; iklim değişikliğinin normal bir dağılım şeklinde değil, şişman kuyruk özelliğiyle sunulması gerekiyor. Yani, ortalama iklim modellerini epeyce geçen, daha büyük bir ısınma ihtaliminin belirtilmesi gerekiyor.
Yazarlar, aynı tas aynı hamam senaryosunda, ısınmanın 2050 yılı itibariyle 2.4°C’yi aşacağını açıklıyorlar. Ancak geribesleme döngüleri hesaba katılırsa, mevcut modellerin varsaymadığı başka bir 0.6°C’lik ısınma da gerçekleşebilir.
Tez şöyle devam ediyor: “Bunun olağanüstü bir senaryodan uzak olduğu dikkate alınmalıdır ancak; düşük olasılıklı, yüksek etkili bir ısınma (yüzde beş olasılık), 2050 yılı itibariyle 3.5-4°C’yi geçebilir.”
Bu politika tezi, Avustralya Yeni Buluş Ulusal İklim İyileştirme Merkezi tarafından yayınlandı.