İletişimin tek yolunun konuşma olmadığına dikkat çeken bilim insanları, hayvanlar arasındaki iletişimi bir gün çözeceğimizi ve onları daha iyi anlayacağımıza inanıyorlar.
Goril Koko 2,000 kelimeyi anlayabiliyor, fakat fizyolojik yapısı uygun olmadığı için kendini sözel olarak ifade edemese de işaret diliyle meramını anlatabiliyor. Yani bu 40 yaşındaki dişi goril kendi goril dili, İngilizce ve işaret diliyle toplam 3 dil biliyor!
Ayrıca sadece yemek gibi ihtiyaçları hakkında konuşmakla kalmıyor, insanlarla ilişkilendirdiğimiz sevgi, üzüntü, aşk, yas ve utanma gibi duyguları da anlatabiliyor.
Afrika gri papağanı Alex de 2007 yılındaki ölümüne kadar 150 kelimeyi eksiksiz söyleyebiliyor, farklı renk ve şekilleri kullanarak yeni anlamlar üretebiliyordu.
Elbette bir insanın yunusların dilini öğrenmesi, bir yunusun işaret dilini öğrenmesinden çok daha kolay olabilir. Dolayısıyla hayvanlara insan iletişim sistemlerini öğretmek yerine insanlara hayvan dilini deşifre etmeyi öğretmek daha doğru olmaz mı?
Bu noktada bilim insanları yunus, fil, goril, köpek gibi hayvanların dillerini öğrenmeye çabalıyorlar. Hatta araştırmacılardan birisi çayır köpeklerinin dilini çözmeye çok yaklaştı bile. Ancak aşması gereken çok önemli bir engel var: Hayvanların kendilerine ait dilleri olmadığı düşüncesi.
Çayır köpeklerinin dili
Kuzey Arizona Üniversitesi’nden biyolog Constantine Sclobodchikoff, Amerika’nın farklı bölgelerindeki çayır köpeklerini inceleyen bir bilim insanı ve son 30 yılda yaptığı çalışmalar bir kemirgen türü olan çayır köpeklerinin iletişimi hakkında heyecan verici bilgiler içeriyor.
Örneğin yırtıcı bir düşman gördüklerinde çayır köpekleri birbirini yüksek şiddetli sesler çıkararak uyarırlar. Eğitimsiz bir kulak için hemen hepsi aynı olan bu sesler gerçekte bambaşka anlamlar yüklüdürler.
Araştırmada çayır köpeklerinin yırtıcı yaklaştığında çıkardığı sesler kaydedildi ve yırtıcı olmadığı zamanlarda hoparlörden dinletildi. Çayır köpeklerinin bu sesi duyduklarında kaçıp saklandıkları görüldü. Böylece bu seslerin özel mesajlar içerdiği anlaşıldı.
Buraya kadar her şey alışılmış, sıradan uyarılar gibi görünebilir ancak işler bu noktadan sonra başlıyor. Araştırmacılar çayır köpeklerinin farklı yırtıcı türleri için farklı çağrılar ürettiklerini keşfetti. Sözgelimi çakal, insan ve evcil köpekler için uyarılar farklı oluyor. Hatta türlerinin yanında renk, boyut ve şekil bilgisi vermeyi de ihmal etmiyorlar. Yani, kilolu, uzun ve beyaz gömlek giyen bir insanla zayıf, kısa ve yeşil gömlek giyen bir insanı ayırt edebiliyorlar.
İşin en ilginç tarafı ise daha önce hiç görmedikleri yepyeni bir nesne için bile, örneğin siyah, oval bir karton için birbirinden habersiz aynı çağrıyı üretebiliyorlar. Böylece kendi aralarında şeklini, rengini ve boyutunu iletebiliyorlar.
Ve tıpkı insanlar gibi farklı kabilelerden gelen çayır köpekleri birbirinin dilini anlamıyorlar. Sözgelimi Meksika çayır köpekleri ve Gunnison çayır köpekleri birbirinin ürettiği çağrıları yanıtsız bırakıyorlar.
Çayır köpeklerinin iletişimi yırtıcı görmeleri ve birbirini uyarmaları üzerine kurulu gibi görünse de günlük hayatta çok güzel muhabbet de edebiliyorlar. Kendi aralarında farklı sesler çıkarıyorlar ancak bu seslerin sonunda herhangi bir eylem gözlenmiyor. Bazen bütün gün çene çalıyorlar. Maalesef sosyal hayatlarındaki bu tatlı sohbetlerini anlayabilecek mekanizmaları henüz geliştiremedik.
Yunus dili
Eğer çayır köpekleri gibi kemirgenlerin bile kendilerine özgü bir dili olması size ilginç geliyorsa bir de diğer gelişmiş canlılara göz atın.
Fillerin ölen arkadaşlarının ardından cenaze düzenledikleri ve kaçak avlanan insanların köylerine saldırı düzenledikleri biliniyor. Şempanzeler uzun süren savaşlar yapıyorlar. Bu tip karmaşık davranışlar elbette karmaşık iletişim sistemlerini gerektirir. Mesela kurtların nasıl olup da büyük saldırıları düzenlediğini ve koordine ettiğini hiç merak etmiş miydiniz?
Yunusları ele alalım, son yapılan araştırmalarda diğer yunuslarla iletişimlerinde basit şeyleri kullandıkları ve “kültürleri” oldukları görüldü. Islık ve şaklama gibi eslerle birbirleriyle konuşuyorlar. Tüm bunlar anlamsız değil gibi görünüyor, peki biz ne dediklerini ne zaman anlayacağız?
Aslına bakılırsa araştırmacılar yarım yüzyıldan beri hayvan-insan iletişiminin iki yönlü olması için çok uğraşıyorlar ancak kat edilecek daha çok yol var.
Yunuslarla olan serüvenimizde araştırmacılar en büyük engellerden birisinin iletişim birimlerini bilmeyişimiz olduğunu savunuyorlar. İnsanların iletişim birimi olan ses birimleri dilin yapısını oluştururken yunuslarda şakırtıların mı ıslıkların mı iletişimi sağladığı bilinmiyor. Dahası bunların kombinasyonları hakkında öğrenmemiz gereken çok şey var.
Yunusların ıslıkları birbirinin adını söylerken kullandığı biliniyor ancak şaklamaları ve vücut dilleri hala çözülememiş bir gizem. Tabii ki yunusların çözüm gerektirecek bir dilleri olmadığını söyleyenlerin sayısı da epey fazla.
Araştırmacılar yunusların bizim anladığımız manada kelime, cümle ve gramer yapısına sahip olmadığını, dolayısıyla yunus dilini çözmeyi Mısır hiyeroglifi okumaya veya yeni bir dil öğrenmeye benzetmenin mantıksız olduğunu söylüyorlar. İletişim ve dil arasında bir ayırım olup olmadığını ancak zaman söyleyecek.
Sonuç olarak çayır köpekleri de dâhil olmak üzere birçok hayvan iletişim sistemlerine sahiptirler ve eğer çayır köpekleri siyah, oval bir nesneyi zihinlerinde canlandırıp anlatabiliyorlarsa, bilim insanlarının diğer sosyal hayvanların da nasıl anlaştığını araştırmasının zamanı gelmiş demektir.