Disiplin Cezalarının Yönetmelikte Düzenlenmesi Uygun Değildir

T.C.
DANIŞTAY
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
 
Esas : 2017/2221
Karar : 2020/1527
Tarih : 23.09.2020

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Sekizinci Dairesinin 06/04/2017 tarih ve E:2011/6074, K:2017/2625 sayılı kararının iptale ilişkin kısmının esas yönünden, davanın ehliyet yönünden reddine ilişkin kısmının ise gerekçe yönünden temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :

Dava konusu istem: … Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapan davacının, bir derece ağır cezanın uygulanması suretiyle görevinden çekilmiş sayma cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin … Üniversitesi Disiplin Kurulunun … tarih ve … sayılı işleminin, bu işleme yapılan itirazın reddine ilişkin Yükseköğretim Kurulu Yüksek Disiplin Kurulunun … tarih ve … sayılı işleminin, bu disiplin cezası ile ilgili yürütülen disiplin soruşturmasının, davacıya 13/01/2011-15/04/2011 tarihleri arasında ödenen 16.792,19-TL maaşın geri alınmasına ilişkin işlemin ve Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği’nin 1. maddesinde yer alan “verilecek disiplin cezalarını göstermek amacıyla” ibaresinin, 4., 5., 6., 7., 8., 9., 10., 11., 12., 13., 14., 15., 16. maddelerinin ve 46. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “Disiplin cezaları verildiği tarihten itibaren hüküm ifade eder ve derhal uygulanır.” ibaresinin iptali ile yoksun kalınan tüm özlük ve parasal hakların yasal faiziyle birlikte ödenmesine ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 53/b ve 65/a-9 maddelerinin disiplin işlemlerine ilişkin kısımlarının Anayasa’ya aykırı olduğundan bahisle iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurulmasına karar verilmesi istenilmiştir.

Daire kararının özeti: Danıştay Sekizinci Dairesinin 06/04/2017 tarih ve E:2011/6074, K:2017/2625 sayılı kararıyla; davalı idarelerden … Üniversitesi Rektörlüğünün usule ilişkin görev itirazı yerinde görülmeyerek ve davacının Anayasa’ya aykırılık iddiası reddedilerek işin esasına geçilmiş,

Anayasa’nın 138. maddesinin 1. ve 3. fıkraları, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 7. maddesi, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun değişiklikleriyle birlikte 53. maddesinin (b) fıkrası ve 65. maddesinin (a) fıkrasının (9) numaralı bendinde yer alan kurallar aktarılarak,

Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendi ve 10. maddesi yönünden;

Dava konusu Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendi ile 10. maddesinin, 29/01/2014 tarih ve 28897 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile yürürlükten kaldırıldığı ve davanın bu kısmının konusuz kaldığı,

Yönetmeliğin 1. maddesinde yer alan “verilecek disiplin cezalarını göstermek amacıyla” ibaresi, 9. maddesinin 1. fıkrasının (c), (d) ve (h) bentleri, 15. maddesi ve 46. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “Disiplin cezaları verildiği tarihten itibaren hüküm ifade eder ve derhal uygulanır.” ibaresi yönünden;

Yönetmeliğin 1. maddesinde, bu Yönetmeliğin, yükseköğretim üst kuruluşları ile yükseköğretim kurumları yönetici ve öğretim elemanları ile memur ve diğer personeline verilecek disiplin cezalarını göstermek amacıyla, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 53. maddesi ile 65. maddesinin (a) fıkrasının (9) numaralı bendi gereğince düzenlendiği kuralına yer verildiği,

Anılan Yönetmeliğin 9. maddesinde ise, kademe ilerlemesinin durdurulması cezasını gerektiren fiil ve hallerin sayma suretiyle belirtildiği ve maddenin 1. fıkrasının (c) bendinde, görevi ile ilgili olarak her ne şekilde olursa olsun çıkar sağlama(k); (d) bendinde, amirine ve maiyetindekilere karşı küçük düşürücü veya aşağılayıcı fiil ve hareketler yapma(k); (h) bendinde, ticaret yapmak veya kısmi statüde bulunanlara 2547 sayılı Kanun’un tanıdığı imkanlar dışında Devlet Memurlarına yasaklanan diğer kazanç getirici faaliyetlerde bulunma(k)nın, kademe ilerlemesinin durdurulması cezasını gerektiren fiiller arasında sayıldığı,

Yönetmeliğin ”Disiplin Suçunun Tekerrürü” başlıklı 15. maddesinde, disiplin cezası verilmesine sebep olmuş bir fiil veya halin cezaların sicilden silinmesine ilişkin süre içinde tekerrüründe bir derece ağır ceza uygulanacağının, aynı derecede cezayı gerektiren fakat ayrı fiil veya haller nedeniyle verilen disiplin cezalarının üçüncü uygulanmasında bir derece ağır verileceği belirtilmişken, maddenin birinci cümlesinin 29/01/2014 tarih ve 28897 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmelik ile değiştirildiği ve disiplin cezası verilmesine sebep olmuş bir fiil veya halin cezaların özlük dosyasından çıkarılmasına ilişkin süre içinde tekerrüründe bir derece ağır ceza uygulanacağı kuralına yer verildiği,

Yönetmeliğin ”Uygulama” başlıklı 46. maddesinin 1. fıkrasında, disiplin cezalarının verildiği tarihten itibaren hüküm ifade edeceği ve derhal uygulanacağının kurala bağlandığı,

Hukuk Devletinin, faaliyetlerinde hukuk kurallarına bağlı olan ve yönetilenlere hukuki güvence sağlayan bir devlet olduğu, Anayasa koyucu tarafından, suç ve cezaların kanuniliği ilkesi öngörülerek ve öğretim elemanlarının disiplin ve ceza işlerinin kanunla düzenleneceği belirtilerek, öğretim elemanları bakımından kanuni güvence sağlandığı, dava konusu Yönetmelik maddeleri ile getirilmiş olan disiplin işlemlerine ilişkin hükümlerin ise, yükseköğretim kurumları yönetici, öğretim elemanı ve memurları bakımından Anayasa’da öngörülen kanuni güvenceyi ve belirliliği ihlal ettiği,

Nitekim, yükseköğretim kurumları yönetici, öğretim elemanı ve memurları bakımından, hangi fiillere hangi disiplin cezasının uygulanacağı, disiplin işlemleri ve disiplin amirlerinin yetkilerinin, Devlet memurlarına uygulanan usul ve esaslar da göz önüne alınmak suretiyle Yükseköğretim Kurulunca düzenleneceğine ilişkin 2547 sayılı Kanun’un 53. maddesinin (b) fıkrasının ikinci cümlesinin, kapsama dâhil personelin disiplin işlemlerine dair usul ve esasların kanunda gösterilmeyerek, tüm bu işlemlerin Yükseköğretim Kurulunca düzenlenmesini öngörmesi nedeniyle, Anayasa’nın 38., 128. ve 130. maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle, Anayasa Mahkemesinin 14/01/2015 tarih ve E:2014/100, K:2015/6 sayılı kararıyla iptal edildiği,

Bu itibarla, Anayasa’nın amir hükümleri gereği ancak kanunla düzenlenebilecek olan disiplin suç ve cezalarının Yönetmelikle düzenlenmesine hukuken olanak bulunmadığı,

Bu durumda, yükseköğretim kurumları yönetici, öğretim elemanı ve memurlarının disiplin işlemlerine ilişkin hususların, Anayasa’nın 38., 128. ve 130. maddeleri uyarınca kanunla düzenlenmesi ve kanuni belirlilik sağlanması gerekirken, dava konusu Yönetmelik maddeleri ile düzenlenmesinin Hukuk Devleti ilkesine, Anayasa’ya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 7. maddesine aykırı olduğu sonucuna varıldığı,

Yönetmeliğin dava konusu edilen diğer kısımları yönünden;

2577 sayılı Kanun’un 2. maddesinde, iptal davalarının, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan davalar olduğu tanımına yer verildiği,

İdare hukukunun yerleşik içtihatları gereği idarî işlemlerin, bu idarî işlemle meşru, kişisel ve güncel bir menfaat ilgisi kurabilenler tarafından, iptal davasına konu edilebileceğinin kabulünün zorunlu olduğu,

Taraf ilişkisinin kurulması için gerekli subjektif ehliyet koşulu olan menfaat ihlalinin, davanın niteliğine ve özelliğine göre idari yargı mercilerince belirlendiği ve davacının idari işlemle ciddi ve makul, maddi ve manevi bir ilişkisinin bulunduğunun anlaşılmasının, dava açma ehliyeti için gerekli sayıldığı,

Bununla birlikte, 2577 sayılı Kanun’un 14. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, dava dilekçelerinin, görev ve yetki, idari merci tecavüzü, ehliyet, idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken işlem olup olmadığı, süre aşımı, husumet, 3. ve 5. maddelere uygun olup olmadıkları yönlerinden sırayla inceleneceği kuralına yer verildiği,

Dava dilekçesi, 2577 sayılı Kanun’un 14. maddesinin 3. fıkrasında öngörülen hususlar yönünden sırayla inceleneceğinden, görev, yetki ve idari merci tecavüzü yönünden yapılan değerlendirme sonrası öncelikle ehliyet yönünden inceleme yapılması gerektiği,

Dava konusu işlemle davacı arasında güncel menfaat ilişkisinin kurulamaması durumunda, diğer hususların incelenmesinin mümkün olmayacağı, menfaatin güncel olmasının, herşeyden önce iptal davasına konu edilmek istenilen işlemin ihlal etmiş olduğu menfaatin davanın açıldığı anda mevcut ve davacıya ait olmasının gerekliliğini anlattığı, henüz kişinin menfaatini ihlal etmeyen bir idari işlemin, ileride menfaatini ihlal edeceği veya bunun olası olduğu ileri sürülerek iptal davasına konu edilemeyeceği,

Bu bakımdan; 2577 sayılı Kanun’un 7. maddesinin 4. fıkrası kapsamında ilanı gereken düzenleyici işlemlerin, ilan tarihini izleyen günden itibaren dava açma süresi içerisinde dava edilmemiş olması durumunda; bu işlemlerin ancak uygulanması üzerine ilgililerin, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açılabileceğinden, henüz davacıya uygulanmayan düzenleyici işlemin ileride uygulanacağından bahisle, olası menfaat ihlaline dayanılarak iptal davasına konu edilemeyeceği,

Bu durumda, dava konusu uygulama işleminin davacının görevinden çekilmiş sayılma cezası olduğu ve bu disiplin cezasının, anılan Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendi haricindeki kısımları, 5., 6., 7., 8. maddeleri, 9. maddesinin (c), (d), (h) bentleri haricindeki kısımları, 11., 12., 13., 14. ve 16. maddelerine dayanılarak tesis edilmediği anlaşıldığından, davacının bu maddeler ile güncel menfaat ilişkisinin kurulamadığı ve bu maddeler bakımından davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşıldığı,

Davacının görevinden çekilmiş sayma cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin işlem ile bu işleme yapılan itirazın reddine ilişkin işlem yönünden;

Dosyanın incelenmesinden, … Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyesi olarak görev yapan davacının, kız öğrencilere cinsel tacizde bulunduğu, öğrencilere kitap sattığı, kendi bölümündeki öğretim üyelerine ve öğrencilere hakaret ettiği ve onları aşağıladığından bahisle yapılan şikayetler üzerine açılan disiplin soruşturması sonucu tesis edilen disiplin cezasının dava konusu edildiğinin anlaşıldığı,

Anayasa’nın 38. maddesi ve Anayasa Mahkemesinin 14/01/2015 tarih ve E:2014/100, K:2015/6 sayılı kararı gereğince, yükseköğretim kurumlarında çalışan yönetici, öğretim elemanı ve memurlarına uygulanacak disiplin suç ve cezalarının kanunla düzenlenmesinin zorunlu olduğu,

Dava konusu işlemin tesis edildiği tarih itibarıyla, davacıya verilen görevinden çekilmiş sayma cezasının ve bu cezayı gerektiren fiillerin, 2547 sayılı Kanun’da düzenlenmediği gibi, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda da böyle bir cezaya yer verilmediği, bu itibarla, görevinden çekilmiş sayma cezası ve bu cezayı gerektiren fiillerin kanuni dayanağının bulunmadığının anlaşıldığı,

Bu durumda, davacının görevinden çekilmiş sayma cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin işlemin ve bu işleme yapılan itirazın reddine ilişkin işlemin Hukuk Devleti ilkesine, Anayasa’ya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 7. maddesine aykırı olduğu sonucuna ulaşıldığı,

Bununla birlikte, yukarıda aktarılan Anayasa Mahkemesi kararı ve hukuki süreç dikkate alındığında, 2547 sayılı Kanun’a ve dava konusu Yönetmeliğe göre başlatılan disiplin soruşturmasında, genel kanun olması nedeniyle 657 sayılı Kanun’un uygulanması suretiyle, usulüne uygun olarak yapılacak disiplin soruşturmasında, davacının fiillerinin diğer disiplin suç ve cezaları bakımından değerlendirilmesi gerektiğinin de açık olduğu,

Nitekim, Anayasa’nın 138. maddesi ve 2577 sayılı Kanun’un 28. maddesi gereği, bu kararın gerekçeleri doğrultusunda, 657 sayılı Kanun’un uygulanması suretiyle, usulüne uygun disiplin soruşturması yapılması ve davacının fiillerinin diğer disiplin suç ve cezaları bakımından değerlendirilmesinin, yargı kararından bağımsız yeni bir işlem tesisi olmayıp, disiplin hukuku ile tesis edilmek istenen çalışma düzeninin yargı kararı ile yerine getirilmesine yönelik olduğu,

Ayrıca, aksine düşüncenin, disiplin hukukuna aykırı davranışta bulunmuş ise davacı hakkında disiplin cezasının uygulanmaması sonucunu doğuracağı ve üniversitenin çalışma düzeninin ihlal edilmesi ve kuruluş amacı olan eğitim-öğretim hizmetinin sekteye uğramasına neden olacağı,

Davacıya 13/01/2011-15/04/2011 tarihleri arasında ödenen 16.792,19-TL maaşın geri alınmasına ilişkin işlem yönünden;

Davacının görevinden çekilmiş sayma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemin yukarıda belirtilen gerekçe ile hukuka aykırı bulunmuş olması nedeniyle, bu disiplin cezasına bağlı olarak tesis edilmiş olan maaşın geri alınmasına ilişkin işlemin, sebep unsurunun ortadan kalktığı anlaşıldığından, iptal edilmesi gerektiği sonucuna ulaşıldığı,

Yoksun kalınan tüm özlük ve parasal hakların yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemi yönünden;

Yukarıda aktarılan gerekçe ile davacının görevinden çekilmiş sayma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlem hukuka aykırı bulunmuş ise de, usulüne uygun olarak yapılacak disiplin soruşturmasında, davacının fiillerinin diğer disiplin suç ve cezaları bakımından değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinden, bu aşamada özlük ve parasal hakların yasal faiziyle birlikte ödenmesi isteminin reddedilmesi gerektiği sonucuna ulaşıldığı,

Nitekim, Dairelerince verilen 14/11/2011 tarih ve E:2011/6074 sayılı yürütmenin durdurulması kararı sonrası, … Üniversitesi Rektörlüğünce yeniden soruşturma yapılarak işlem tesisi yoluna gidildiği anlaşıldığından, özlük ve parasal hakları konusunda mevcut durumun dikkate alınması suretiyle idarece karar verileceğinin de açık olduğu,

Dava konusu disiplin cezası ile ilgili yürütülen disiplin soruşturması yönünden;

İdari Yargılama Hukuku’nda, bir işlemin kesin ve yürütülmesi zorunlu işlem sayılabilmesi için, hukuk düzeninde varlık kazanabilmesini sağlayan prosedürün tamamlanmış olması gerektiği, kesinlik kavramının; işlemin hukuki etki ve sonuç gerektiren nihai işlem niteliğinde olduğunu gösterdiği, bir başka anlatımla; idarelerin kamu gücüne dayanarak tek yanlı irade beyanıyla tesis ettikleri idari işlemlerin hukuk düzeninde ve ilgililerin hukuki durumlarında değişiklik yarattıklarında kesin ve yürütülmesi gerekli işlem niteliğine sahip olacağı,

Bu durumda, davacı hakkında yürütülen disiplin soruşturmasının, hukuk düzeninde icrai sonuçlar doğuracak işlemler zincirinin bir aşamasını oluşturması, doğrudan hukuksal sonuçlar doğuracak mahiyette olmaması, tek başına etkili, kesin ve yürütülmesi gereken işlem niteliği taşımaması nedeniyle, 2577 sayılı Kanun’un 14/3-d ve 15/1-b maddeleri uyarınca, bu kısım yönünden davanın incelenmeksizin reddine karar verilmesi gerektiği gerekçeleriyle,

Davacının görevinden çekilmiş sayma cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin … Üniversitesi Disiplin Kurulunun … tarih ve … sayılı işleminin, bu işleme yapılan itirazın reddine ilişkin Yükseköğretim Kurulu Yüksek Disiplin Kurulunun … tarih ve … sayılı işleminin, davacıya 13/01/2011-15/04/2011 tarihleri arasında ödenen 16.792,19-TL maaşın geri alınmasına ilişkin işlemin ve Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği’nin 1. maddesinde yer alan “verilecek disiplin cezalarını göstermek amacıyla” ibaresinin, 9. maddesinin 1. fıkrasının (c), (d) ve (h) bentlerinin, 15. maddesinin ve 46. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “Disiplin cezaları verildiği tarihten itibaren hüküm ifade eder ve derhal uygulanır.” ibaresinin iptaline, Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendi ile 10. maddesi yönünden konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Yönetmeliğin dava konusu edilen diğer kısımları yönünden davanın ehliyet yönünden reddine, dava konusu disiplin cezası ile ilgili yürütülen disiplin soruşturması yönünden davanın incelenmeksizin reddine, yoksun kalınan tüm özlük ve parasal hakların yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemi yönünden davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davalı idareler tarafından, fiillerin işlendiği ve cezanın verildiği tarihte görevinden çekilmiş sayma cezasının yürürlükte olduğu, iptali istenilen Yönetmelik maddelerinde hukuka aykırılık bulunmadığı, bu nedenle Daire kararının iptale ilişkin kısmının bozulması gerektiği, diğer taraftan, davanın ehliyet yönünden değil süre aşımı yönünden reddine karar verilmesi gerektiğinden, bu kısmın da bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından, savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’NIN DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin reddi ile Daire kararının gerekçeli onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden davalı idarelerden … Üniversitesi Rektörlüğünün yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY :

Davacı, … Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır.

Bir kız öğrencinin şikayeti üzerine davacı hakkında; kız öğrenciye cinsel taciz, öğrenciye kitap satmak, kendi bölümündeki öğretim üyelerine ve öğrencilere hakaret etmek ve aşağılamak suçlarından disiplin soruşturması başlatılmıştır.

Söz konusu soruşturma sonucunda düzenlenen 11/12/2010 tarihli soruşturma raporunda; davacıya isnat edilen fiiller sabit görülerek, Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği’nin 9. maddesinin 1. fıkrasının (c), (d) ve (h) bentleri uyarınca davacının 2 yıl süreyle kademe ilerlemesinin durdurulması cezasıyla cezalandırılması teklif edilmiştir.

Bu teklif doğrultusunda, Üniversite Disiplin Kurulunun … tarih ve … sayılı kararıyla, tekerrür hükmü uygulanarak davacının bir derece ağır ceza olan görevinden çekilmiş sayma cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir.

Davacının söz konusu cezaya yaptığı itiraz, Yükseköğretim Kurulu Yüksek Disiplin Kurulunun … tarih ve … sayılı kararıyla reddedilmiştir.

… Üniversitesi Rektörlüğünün 10/05/2011 tarihli kararıyla, davacıya verilen görevinden çekilmiş sayma cezasının 13/01/2011 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verilmiştir.

Bu karar üzerine, davacıya 13/01/2011-15/04/2011 tarihleri arasında ödenen 16.792,19-TL maaşın geri alınmasına ilişkin işlem tesis edilmiştir.

Bunun üzerine temyizen incelenen dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT :

İşlem tarihinde yürürlükte bulunan, Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği’nin 4. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendinde, görevinden çekilmiş sayma cezası, görevle ilişkinin istekle olmuşçasına kesilmesi olarak tanımlanmış, 9. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde, “Görevi ile ilgili olarak her ne şekilde olursa olsun çıkar sağlamak”; (d) bendinde, “Amirine veya maiyetindekilere karşı küçük düşürücü veya aşağılayıcı fiil ve hareketler yapmak”; (h) bendinde ise, “Ticaret yapmak veya kısmi statüde bulunanlara 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun tanıdığı imkanlar dışında Devlet Memurlarına yasaklanan diğer kazanç getirici faaliyetlerde bulunmak” fiilleri kademe ilerlemesinin durdurulması cezasını gerektiren fiil ve haller arasında sayılmış, 10. maddesinde, kademe ilerlemesinin durdurulması cezasından bir derece ağır ceza olan görevinden çekilmiş sayma cezasını gerektiren fiil ve haller sayılmış, 15. maddesinde de, disiplin cezası verilmesine sebep olmuş bir fiil veya halin cezaların sicilden silinmesine ilişkin süre içinde tekerrüründe bir derece ağır ceza uygulanacağı öngörülmüştür.

2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 53. maddesinin (b) fıkrasında, “Devlet ve vakıf yükseköğretim kurumlarının öğretim elemanlarına uygulanabilecek disiplin cezaları uyarma, kınama, aylıktan veya ücretten kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması veya birden fazla ücretten kesme, üniversite öğretim mesleğinden çıkarma ve kamu görevinden çıkarma cezalarıdır.” hükmü yer almaktadır.

2547 sayılı Kanun’un 53. maddesinin (b) fıkrasının (4) numaralı bendinde, “Kademe ilerlemesinin durdurulması veya birden fazla ücretten kesme: Devlet yükseköğretim kurumlarında görev yapan aylıklı öğretim elemanlarının bulundukları kademedeki ilerlemelerinin fiilin ağırlık derecesine göre bir ila üç yıl arasında durdurulması; vakıf yükseköğretim kurumları öğretim elemanlarının ise fiilin ağırlık derecesine göre üç ila altı ay süreyle brüt ücretinden 1/30 ila 1/8 arasında kesintiye gidilmesidir. Kademe ilerlemesinin durdurulması veya birden fazla ücretten kesme cezasını gerektiren fiiller şunlardır:

a) Hizmet içinde resmi bir belgeyi tahrif etmek, yok etmek, gizlemek veya sahte olarak düzenlemek, sahte belgeyi bilerek kullanmak, kullandırmak.

b) Görevi sebebiyle veya görevi sırasında doğrudan veya dolaylı olarak her ne ad altında olursa olsun menfaat sağlamak, iş sahiplerinden veya öğrencilerden borç para istemek veya almak.

c) Kamu hizmetlerinin yürütülmesini engellemek, boykot ve işgal eyleminde bulunmak.

d) Ders, seminer, konferans, laboratuvar, grafik çalışma ve sınav gibi öğretim çalışmalarının yapılmasına engel olmak; görevlileri, öğrencileri eğitim-öğretim alanı dışına çıkartmak; görev yapılmasına engel olmak; öğrencileri bu tür davranışlara teşvik etmek veya zorlamak ya da bu maksatla yapılacak hareketlere iştirak etmek.

e) Basın-yayın veya bilişim sistemlerini kullanarak amiri, iş arkadaşları, personeli, hizmetten yararlananlar veya öğrencileri hakkında gerçeğe aykırı açıklamada veya haksız isnatta bulunmak veya rızaları olmaksızın özel hayatlarıyla ilgili açıklama yapmak.

f) İnsanlarla ilgili biyomedikal araştırmalarda ve diğer klinik araştırmalarda ilgili mevzuat hükümlerine aykırı davranmak suretiyle kişilere zarar vermek.

g) Bilimsel araştırmalarda gerçekte var olmayan veya tahrif edilmiş verileri kullanmak, araştırma kayıtları veya elde edilen verileri tahrif etmek, araştırmada kullanılmayan cihaz veya materyalleri kullanılmış gibi göstermek, destek alınan kişi ve kuruluşların çıkarları doğrultusunda araştırma sonuçlarını tahrif etmek veya şekillendirmek.

h) Görevin yerine getirilmesinde dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep ayrımı yapmak, görevin gereklerine aykırı davranmak suretiyle kişilerin yarar veya zararını hedef tutan davranışlarda bulunmak.

ı) (Mülga:15/4/2020-7243/7 md.)

j) Mükerrer yayınlarını akademik atama ve yükselmelerde ayrı yayınlar olarak sunmak.

k) Göreve sarhoş gelmek, görev yerinde alkollü içki içmek.

l) Gerçeğe aykırı rapor ve belge düzenlemek.

m) İlgili kanunların tanıdığı istisnalar dışında ticaret yapmak, yasaklanan diğer kazanç getirici faaliyetlerde bulunmak.

n) Görevi gereği öğrendiği ve gizli kalması gereken bilgi ve belgeleri açıklamak.

o) Amirine, maiyetindekilere, iş arkadaşları veya hizmetten yararlananlara hakarette bulunmak veya bunları tehdit etmek.” hükmüne yer verilmiştir.

2547 sayılı Kanun’un 53. maddesinin (b) fıkrasının (6) numaralı bendinde de, “Kamu görevinden çıkarma: Kamu kurum ve kuruluşları ile vakıf yükseköğretim kurumlarında öğretim elemanı ve memur olarak bir daha atanmamak üzere kamu görevinden çıkarmadır. Kamu görevinden çıkarma cezasını gerektiren fiiller şunlardır:

a) Terör niteliğinde eylemlerde bulunmak veya bu eylemleri desteklemek, kamu imkân ve kaynaklarını bu örgütler için kullanmak ya da kullandırmak.

b) Amire, iş arkadaşlarına, personeline, hizmetten yararlananlara veya öğrencilerine fiili saldırıda veya cinsel tacizde bulunmak.

c) Kamu hizmeti veya öğretim elemanı sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak.

d) Uyuşturucu veya uyuşturucu olarak kabul edilen diğer uyarıcı maddeleri kullanmak, bulundurmak, başkalarına vermek, kullanılmasını özendirmek, satmak, imal etmek.

e) Hukuka aykırı olarak kurumun verilerini elde etmek, kaydetmek, kullanmak, depolamak, dağıtmak, değiştirmek veya yok etmek.

f) Kurumun bilişim sistemlerinin işleyişini kasten engellemek veya bozmak.” hükmü yer almıştır.

2547 sayılı Kanun’un 53/D maddesinin 2. fıkrasında, “Disiplin cezası verilmesine sebep olmuş bir fiilin, cezaların özlük dosyasından çıkarılmasına ilişkin süre içinde tekerrüründe bir derece ağır ceza uygulanır. Tekerrüre esas alınacak cezanın, süresi içerisinde itiraz edilmemesi veya itirazın reddedilmesi suretiyle kesinleşmiş olması gerekir. Aynı derecede cezayı gerektiren fakat ayrı fiiller nedeniyle verilen disiplin cezalarının üçüncü uygulamasında bir derece ağır ceza verilir. Kanunla affedilmiş disiplin cezaları ile tekerrür nedeniyle verilen bir derece ağır cezalar tekerrüre esas alınmaz.”; 4. fıkrasında, “Kademe ilerlemesinin durdurulması veya birden fazla ücretten kesme cezasına bir üst ceza uygulanması gereken hallerde üst ceza kamu görevinden çıkarma cezasıdır. Kamu görevinden çıkarma cezasına bir alt ceza uygulanması gereken hallerde ise alt ceza kademe ilerlemesinin durdurulması veya birden fazla ücretten kesme cezasıdır.”; 53/G maddesinde ise, “Disiplin cezaları ilgililerin özlük dosyalarında saklanır. Uyarma ve kınama cezalarının uygulanmasından itibaren beş yıl, aylıktan veya ücretten kesme ve kademe ilerlemesinin durdurulması veya birden fazla ücretten kesme cezalarının uygulanmasından itibaren on yıl sonra atamaya yetkili amire başvurularak verilmiş olan cezaların özlük dosyasından silinmesi talep edilebilir. İlgilinin, bu süreler içerisindeki davranışları, isteğini haklı kılacak nitelikte görülürse, talep yerine getirilir.” hükümleri yer almaktadır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Daire kararının, davanın ehliyet yönünden reddine ilişkin kısmı yönünden;

Davalı idarelerden Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı tarafından, davanın ehliyet yönünden değil süre aşımı yönünden reddine karar verilmesi gerektiği iddiasıyla kararın bu kısmının gerekçe yönünden temyiz edildiği görülmekte ise de, 2577 sayılı Kanun’un 14. maddesinin 3. fıkrasında, dava dilekçelerinin, görev ve yetki, idari merci tecavüzü, ehliyet, idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken işlem olup olmadığı, süre aşımı, husumet, 3. ve 5. maddelere uygun olup olmadıkları yönlerinden sırayla inceleneceği kuralına yer verildiğinden, davalı idarenin söz konusu iddiasına itibar edilmemiştir.

Daire kararının, Yönetmeliğin 1. maddesinde yer alan “verilecek disiplin cezalarını göstermek amacıyla” ibaresinin, 9. maddesinin 1. fıkrasının (c), (d) ve (h) bentlerinin, 15. maddesinin ve 46. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “Disiplin cezaları verildiği tarihten itibaren hüküm ifade eder ve derhal uygulanır.” ibaresi ile davacıya 13/01/2011-15/04/2011 tarihleri arasında ödenen 16.792,19-TL maaşın geri alınmasına ilişkin işlemin iptaline ilişkin kısmı yönünden;

Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;

“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,

b) Hukuka aykırı karar verilmesi,

c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

Dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçesi yukarıda açıklanan Danıştay Sekizinci Dairesi kararının, Yönetmeliğin 1. maddesinde yer alan “verilecek disiplin cezalarını göstermek amacıyla” ibaresinin, 9. maddesinin 1. fıkrasının (c), (d) ve (h) bentlerinin, 15. maddesinin ve 46. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “Disiplin cezaları verildiği tarihten itibaren hüküm ifade eder ve derhal uygulanır.” ibaresi ile davacıya 13/01/2011-15/04/2011 tarihleri arasında ödenen 16.792,19-TL maaşın geri alınmasına ilişkin işlemin iptaline ilişkin kısmı, aynı gerekçe ile Kurulumuzca da uygun bulunmuş olup temyiz dilekçelerinde ileri sürülen iddialar, kararın anılan kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

Daire kararının, davacının görevinden çekilmiş sayma cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin işlemin ve bu işleme yapılan itirazın reddine ilişkin işlemin iptaline ilişkin kısmı yönünden;

Dava konusu işleme dayanak oluşturan 2547 sayılı Kanun’un 53. maddesinin (b) fıkrasının işlem tarihindeki hali; “Öğretim elemanları, memur ve diğer personelin disiplin işlemleri, disiplin amirlerinin yetkileri, devlet memurlarına uygulanan usul ve esaslara göre Yükseköğretim Kurulunca düzenlenir.” şeklinde iken, 01/03/2014 tarih ve 6528 sayılı Kanun’un 7. maddesiyle, “Öğretim elemanları, memur ve diğer personele uygulanabilecek disiplin cezaları uyarma, kınama, yönetim görevinden ayırma, aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması, üniversite öğretim mesleğinden çıkarma ve kamu görevinden çıkarma cezalarıdır. Hangi fiillere hangi disiplin cezasının uygulanacağı, bu bentte sayılan kişilerin disiplin işlemleri ve disiplin amirlerinin yetkileri, Devlet memurlarına uygulanan usul ve esaslar da göz önüne alınmak suretiyle Yükseköğretim Kurulunca düzenlenir.” şeklinde değiştirilmiş; Anayasa Mahkemesinin 14/01/2015 tarih ve E:2014/100, K:2015/6 sayılı kararıyla da, “kapsama dâhil personelin disiplin işlemlerine dair usul ve esasların kanunda gösterilmeyerek, tüm bu işlemlerin Yükseköğretim Kurulunca düzenlenmesini öngörmesi nedeniyle, Anayasa’nın 38., 128. ve 130. maddelerine aykırı olduğu” gerekçesiyle, 2547 sayılı Kanun’un 53. maddesinin (b) fıkrasının ikinci cümlesinin iptaline ve kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiştir.

Anayasa Mahkemesinin 14/01/2015 tarih ve E:2014/100, K:2015/6 sayılı iptal kararı üzerine yeniden düzenlenen, 2547 sayılı Kanun’un 09/12/2016 tarih ve 29913 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6764 sayılı Kanun’un 26. maddesi ile değişik 53. maddesinin (b) fıkrasında, Devlet ve vakıf yükseköğretim kurumlarının öğretim elemanları, memur ve diğer personeline uygulanabilecek disiplin cezalarının, uyarma, kınama, aylıktan veya ücretten kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması veya birden fazla ücretten kesme, üniversite öğretim mesleğinden çıkarma ve kamu görevinden çıkarma cezası olduğu hükme bağlanmış ve anılan cezaları gerektiren fiiller Kanun’da sayma suretiyle belirtilmiştir.

Bununla birlikte; 2547 sayılı Kanun’un, 6764 sayılı Kanun’un 26. maddesi ile değişik 53. maddesinin (b) fıkrasının (1), (2), (3), (4) ve (6) numaralı bentlerinde yer alan “657 sayılı Kanundaki fiillere ilave olarak…” ibarelerinin, “öğretim elemanı, memur ve diğer personelden oluşan yükseköğretim kurumları kamu personeline ilişkin disiplin kuralları öngörülürken kanun koyucu tarafından bunlar arasında görevin niteliğinden kaynaklanan ve Anayasa tarafından öngörülen ayrım ve farklılıkların dikkate alınmayarak öğretim elemanları ile memur ve diğer personelin tümüyle aynı kurallara tabi kılınması ve dava konusu ibareler yoluyla öğretim elemanlarının disiplin sorumluluğu kapsamına 657 sayılı Kanun’da sayılan fiillerin tamamının dâhil edilmesi, Anayasa’da bu kişiler için öngörülen güvencelerle örtüşmediği gibi gerek uygulayıcılar gerekse disiplin kurallarının muhatapları yönünden birtakım belirsizliklere de yol açtığından dava konusu kuralların Anayasa’nın 2., 27. ve 130. maddeleriyle bağdaşmadığı” gerekçesiyle, Anayasa Mahkemesinin 10/04/2019 tarih ve E:2017/33, K:2019/20 sayılı kararıyla iptaline ve kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiştir.

Anayasa Mahkemesinin yukarıda anılan iptal kararından sonra, 2547 sayılı Kanun’un 53. maddesinin (b) fıkrasının (1), (2), (3), (4) ve (6) numaralı bentleri, 17/04/2020 tarih ve 31102 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7243 sayılı Kanun’un 7. maddesi ile değiştirilmiştir.

Anayasa Mahkemesi bir kanun maddesini iptal ettikten sonra, Anayasa Mahkemesince iptal hükmünün yürürlüğü ertelenmiş ise, iptal hükmünün yürürlüğünün ertelenmesi süresi içinde veya daha sonraki bir tarihte yasama organınca yeni bir yasal düzenleme yapılırsa, uyuşmazlığın bu düzenlemeye göre çözümlenmesi gerekmektedir. Aksi yaklaşımın, işlenen fiillerin cezasız kalması neticesini doğuracağı açıktır.

Nitekim, bakılan uyuşmazlık özelinde de, Anayasa Mahkemesinin yukarıda anılan iptal kararlarından sonra 2547 sayılı Kanun’un 53. maddesinin (b) fıkrası, 6764 sayılı Kanun’un 26. maddesi ve 7243 sayılı Kanun’un 7. maddesi ile değiştirildiğinden, uyuşmazlığın yeni yasal düzenlemeye göre çözümlenmesi gerekmektedir.

Uyuşmazlıkta, Anayasa Mahkemesinin yukarıda anılan iptal kararlarından sonra değiştirilen 2547 sayılı Kanun’un 53. maddesinin (b) fıkrasında, Devlet ve vakıf yükseköğretim kurumlarının öğretim elemanlarına uygulanabilecek disiplin cezalarının; uyarma, kınama, aylıktan veya ücretten kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması veya birden fazla ücretten kesme, üniversite öğretim mesleğinden çıkarma ve kamu görevinden çıkarma cezaları olarak sayıldığı ve görevinden çekilmiş sayma cezasına yer verilmediği görülmektedir.

Bu durumda, kanuni dayanağı bulunmayan davacının görevinden çekilmiş sayma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemde ve bu işleme yapılan itirazın reddine ilişkin işlemde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.

Diğer taraftan, davacıya isnat edilen; kız öğrenciye cinsel taciz, öğrenciye kitap satmak, kendi bölümündeki öğretim üyelerine ve öğrencilere hakaret etmek ve aşağılamak fiilleri ile ilgili olarak, davalı idarece yeni yasal düzenleme uyarınca yeniden işlem tesis edilebileceği de açıktır.

KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle;

1. Davalı idarelerin temyiz istemlerinin reddine,

2. Danıştay Sekizinci Dairesinin temyize konu 06/04/2017 tarih ve E:2011/6074, K:2017/2625 sayılı kararının, dava konusu Yönetmeliğin 1. maddesinde yer alan “verilecek disiplin cezalarını göstermek amacıyla” ibaresinin, 9. maddesinin 1. fıkrasının (c), (d) ve (h) bentlerinin, 15. maddesinin ve 46. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “Disiplin cezaları verildiği tarihten itibaren hüküm ifade eder ve derhal uygulanır.” ibaresi ile davacıya 13/01/2011-15/04/2011 tarihleri arasında ödenen 16.792,19-TL maaşın geri alınmasına ilişkin işlemin iptaline ilişkin hüküm fıkrası ile davanın ehliyet yönünden reddine ilişkin hüküm fıkrasının ONANMASINA oybirliği ile,

3. Anılan Daire kararının, davacının görevinden çekilmiş sayma cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin … Üniversitesi Disiplin Kurulunun … tarih ve … sayılı işleminin ve bu işleme yapılan itirazın reddine ilişkin Yükseköğretim Kurulu Yüksek Disiplin Kurulunun … tarih ve … sayılı işleminin iptaline ilişkin hüküm fıkrasının yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA oyçokluğu ile,

4. Kesin olarak, 23.09.2020 tarihinde karar verildi.

KARŞI OY

X- Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği ve davacının disiplin cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemin dayanağı olan 2547 sayılı Kanun’un 53. maddesinin (b) fıkrasının ikinci cümlesinin, “kapsama dâhil personelin disiplin işlemlerine dair usul ve esasların kanunda gösterilmeyerek, tüm bu işlemlerin Yükseköğretim Kurulunca düzenlenmesini öngörmesi nedeniyle, Anayasa’nın 38., 128. ve 130. maddelerine aykırı olduğu” gerekçesiyle, Anayasa Mahkemesinin 14/01/2015 tarih ve E:2014/100, K:2015/6 sayılı kararıyla iptaline ve kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiştir.

Anayasa Mahkemesinin 14/01/2015 tarih ve E:2014/100, K:2015/6 sayılı iptal kararı üzerine yeniden düzenlenen, 2547 sayılı Kanun’un 09/12/2016 tarih ve 29913 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6764 sayılı Kanun’un 26. maddesi ile değişik 53. maddesinin (b) fıkrasında, Devlet ve vakıf yükseköğretim kurumlarının öğretim elemanları, memur ve diğer personeline uygulanabilecek disiplin cezalarının, uyarma, kınama, aylıktan veya ücretten kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması veya birden fazla ücretten kesme, üniversite öğretim mesleğinden çıkarma ve kamu görevinden çıkarma cezası olduğu hükme bağlanmış ve anılan cezaları gerektiren fiiller Kanun’da sayma suretiyle belirtilmiştir.

Bununla birlikte; 2547 sayılı Kanun’un, 6764 sayılı Kanun’un 26. maddesi ile değişik 53. maddesinin (b) fıkrasının (1), (2), (3), (4) ve (6) numaralı bentlerinde yer alan “657 sayılı Kanundaki fiillere ilave olarak…” ibarelerinin, Anayasa Mahkemesinin 10/04/2019 tarih ve E:2017/33, K:2019/20 sayılı kararıyla iptaline ve kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiştir.

Anayasa Mahkemesinin yukarıda anılan iptal kararından sonra, 2547 sayılı Kanun’un 53. maddesinin (b) fıkrasının (1), (2), (3), (4) ve (6) numaralı bentleri, 17/04/2020 tarih ve 31102 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7243 sayılı Kanun’un 7. maddesi ile değiştirilmiştir.

Anayasa Mahkemesi bir kanun maddesini iptal ettikten sonra, Anayasa Mahkemesince iptal hükmünün yürürlüğü ertelenmiş ise, iptal hükmünün yürürlüğünün ertelenmesi süresi içinde veya daha sonraki bir tarihte yasama organınca yeni bir yasal düzenleme yapılırsa, uyuşmazlığın bu düzenlemeye göre çözümlenmesi gerekmektedir. Aksi yaklaşımın, işlenen fiillerin cezasız kalması neticesini doğuracağı açıktır.

Nitekim, bakılan uyuşmazlık özelinde de, Anayasa Mahkemesinin yukarıda anılan iptal kararlarından sonra 2547 sayılı Kanun’un 53. maddesinin (b) fıkrası, 6764 sayılı Kanun’un 26. maddesi ve 7243 sayılı Kanun’un 7. maddesi ile değiştirildiğinden, uyuşmazlığın yeni yasal düzenlemeye göre çözümlenmesi gerekmektedir.

Bu durumda, Dairesince, davacı tarafından işlendiği iddia edilen fiillerin, sübut bulup bulmadığı, disiplin cezasını gerektirip gerektirmediği, lehe bir hüküm olup olmadığı ve olayda tekerrür hükmünün uygulanıp uygulanamayacağı yönlerinden işin esasına girilerek bir değerlendirme yapıldıktan sonra varılacak sonuca göre yeniden bir karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, temyize konu Daire kararının, davacının görevinden çekilmiş sayma cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin işlemin ve bu işleme yapılan itirazın reddine ilişkin işlemin iptaline yönelik kısmının bozulması gerektiği oyuyla, kararın bu kısmına katılmıyoruz.

KARŞI OY

XX- Dava konusu işleme dayanak oluşturan 2547 sayılı Kanun’un 53. maddesinin (b) fıkrasının işlem tarihindeki hali; “Öğretim elemanları, memur ve diğer personelin disiplin işlemleri, disiplin amirlerinin yetkileri, devlet memurlarına uygulanan usul ve esaslara göre Yükseköğretim Kurulunca düzenlenir.” şeklinde iken, 01/03/2014 tarih ve 6528 sayılı Kanun’un 7 maddesiyle, “Öğretim elemanları, memur ve diğer personele uygulanabilecek disiplin cezaları uyarma, kınama, yönetim görevinden ayırma, aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması, üniversite öğretim mesleğinden çıkarma ve kamu görevinden çıkarma cezalarıdır. Hangi fiillere hangi disiplin cezasının uygulanacağı, bu bentte sayılan kişilerin disiplin işlemleri ve disiplin amirlerinin yetkileri, Devlet memurlarına uygulanan usul ve esaslar da göz önüne alınmak suretiyle Yükseköğretim Kurulunca düzenlenir.” şeklinde değiştirilmiştir.

İşlem tarihinde yürürlükte bulunan, Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği’nin 4. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendinde, görevinden çekilmiş sayma cezası, görevle ilişkinin istekle olmuşçasına kesilmesi olarak tanımlanmış, 9. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde, “Görevi ile ilgili olarak her ne şekilde olursa olsun çıkar sağlamak”; (d) bendinde, “Amirine veya maiyetindekilere karşı küçük düşürücü veya aşağılayıcı fiil ve hareketler yapmak”; (h) bendinde ise, “Ticaret yapmak veya kısmi statüde bulunanlara 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun tanıdığı imkanlar dışında Devlet Memurlarına yasaklanan diğer kazanç getirici faaliyetlerde bulunmak” fiili kademe ilerlemesinin durdurulması cezasını gerektiren fiil ve haller arasında sayılmış, 10. maddesinde, kademe ilerlemesinin durdurulması cezasından bir derece ağır ceza olan görevinden çekilmiş sayma cezasını gerektiren fiil ve haller sayılmış, 15. maddesinde de, disiplin cezası verilmesine sebep olmuş bir fiil veya halin cezaların sicilden silinmesine ilişkin süre içinde tekerrüründe bir derece ağır ceza uygulanacağı öngörülmüştür.

Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği ve davacının disiplin cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemin dayanağı olan 2547 sayılı Kanun’un 53. maddesinin (b) fıkrasının ikinci cümlesinin, “kapsama dâhil personelin disiplin işlemlerine dair usul ve esasların kanunda gösterilmeyerek, tüm bu işlemlerin Yükseköğretim Kurulunca düzenlenmesini öngörmesi nedeniyle, Anayasa’nın 38., 128. ve 130. maddelerine aykırı olduğu” gerekçesiyle, Anayasa Mahkemesinin 14/01/2015 tarih ve E:2014/100, K:2015/6 sayılı kararıyla iptaline ve kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiştir.

Bu durumda, dava konusu işlemin yasal dayanağının kalmadığı ve davacının, Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararından yararlanması gerektiği açık olduğundan, Daire kararının, davacının görevinden çekilmiş sayma cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin işlemin ve bu işleme yapılan itirazın reddine ilişkin işlemin iptaline yönelik kısmının yukarıda belirtilen gerekçeyle onanması gerektiği oyuyla, kararın bu kısmına gerekçe yönünden katılmıyorum.

Bu Yazıyı Paylaşın