Eğer aylık harcamanız sıfır ise asgari ücret bile iyi paradır, tümünü tasarruf edebilirsiniz.
Eğer yedikleriniz vücudunuzda bir gram bile yağa dönüşmüyorsa, hiç kilo almıyorsanız, sağlığınız da bozulmuyorsa istediğiniz kadar yiyebilirsiniz.
Eğer arabanız çok benzin yakıyorsa ama tüm istasyonlardan bedava benzin alabiliyorsanız, bu yakıt tüketiminin hiç mi hiç önemi yoktur.
Eğer ihracatınız artıyor ve ciddi ciddi döviz kazanıyorsanız, ama diğer yanda ithalata hiç döviz ödemiyorsanız dış ticaret dengenizin bozulmasından da hiç kaygı duymazsınız. Bunu varsın sizden mal alıp döviz ödeyenler ve size mal satın döviz kazanamayanlar düşünsün.
Ama benzeri durumlar masallarda bile yok artık. Ne kimsemin aylık harcaması sıfır, ne yediğinden rahatsızlık duymayan ya da kilo almayan var, ne de herkesin deposunu bedava benzinle doldurması mümkün. Hele hele ihracattan döviz kazanıp ithalata ödeme yapmıyor olmak hiç söz konusu değil.
Dolayısıyla artık bir kenara bırakmalı şu “İhracatımız rekor kırıyor” diye avunmayı. Arada ithalata da bakmalı.
İşte son veriler… TÜİK dün açıkladı ve ithalat ihracattan daha hızlı artmaya devam ediyor. Kaldı ki ihracat ve ithalat aynı oranda artsa bile ithalat mutlak değer olarak daha büyük olduğu için makas açılıyor, dış ticaret açığı büyüyor.
Yılın ilk çeyreğinde 41.2 milyar dolar olan ihracat geçen yıla göre yaklaşık yüzde 9, 61.9 milyar dolar olan ithalat ise yaklaşık yüzde 23 artış gösterdi. Dış ticaret açığındaki artış ise tam yüzde 64 oldu.
Son beş yılın en kötüsü
Son on yılın ilk çeyrek verilerini bir araya getirdik ve gidişatın nasıl olduğunu gözlemeye çalıştık.
2009, küresel kriz yüzünden üretimin sekteye uğradığı, bu yüzden ithalatın adeta dip yaptığı bir yıldı ve bundan dolayı dış ticaret verileri çok olumluymuş gibi göründü. İlk çeyrek itibarıyla ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 85’i buldu. İstisnai bir yıl olan 2009’un etkileri 2010’da da sürdü.
İthalat 2011’de önceki iki yılın acısını çıkarırcasına artınca ilk çeyrek itibarıyla açık rekoru kırdık. Sonra normale, kendi standardımıza döndük; 2012 ve 2013 yılları böyle geride kaldı.
2014 ile birlikte ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 70’e dayandı, 2015-2017 dönemi de yüzde 70-75 karşılama oranıyla geçildi.
Ama bu yıl durum değişiverdi. İthalatta ilk çeyrekler itibarıyla tüm yılların rekorunu kırdık. Ticaret açığı son beş yılın en yüksek düzeyine çıktı, ihracatın ithalatı karşılama oranı da yine son beş yılın en düşük düzeyinde gerçekleşti.
Neyse ki turizm iyi
Geçen yıl martta 57 milyar dolar olan yıllık dış ticaret açığı bu yıl 85 milyar dolara dayandı.
Aynı ay itibarıyla yıllık ihracat 146 milyardan 160 milyara çıkarken, ithalatın 202 milyardan 245 milyara yükseldiği görüldü.
Bu veriler 2018 yılında döviz ihtiyacımızın çok olacağını gösteriyor. Yani ya döviz bulacağız ya istediğimiz kadar döviz temin edemeyeceğiz bu durumda kur yükselecek ya da Merkez Bankası rezervine başvuracağız.
Neyse ki bu yıl ithalat için fazla fazla ihtiyaç duyduğumuz dövizi karşılayacak bir kaynak var; turizm. Turizmde işler iyi gidiyor ve buradan gelecek dövizle ithalata kaynak yaratmamız mümkün olabilecek.
Kaynak: Dünya Gazetesi-Alaattin Aktaş