Çocuklar Hakkında Hapis Cezasına En Son Çare Olarak Başvurulması Gerekir

T.C. YARGITAY

Ceza Genel Kurulu

Esas No : 2014/2-180
Karar No : 2014/324
Tarih : 10.06.2014

İÇTİHAT METNİ

DAVA :

6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan sanık Ü.. Ö..’ın aynı kanunun 15/1 ve 5237 sayılı TCK’nun 31/3. maddeleri uyarınca 4 ay hapis ve 300 lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, sanığa verilen 4 ay hapis cezasının TCK’nun 50/1-c maddesi gereğince 2 yıl süreyle bir meslek ve sanat edinmeyi sağlamak amacıyla gerektiğinde barınma imkanı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etme tedbirine çevrilmesine ve “TCK’nun 50/6. maddesine göre hüküm kesinleştikten sonra Cumhuriyet savcılığınca yapılan tebligata rağmen 30 gün içinde seçenek yaptırımın gereklerinin yerine getirilmesine başlanmaması veya başlanıp da devam edilmemesi halinde mahkememizce kısa süreli hapis cezasının tamamen veya kısmen infazına karar verilip, bu kararın derhal infaz edileceğinin suça sürüklenen çocuğa ihtarına” ilişkin Erzurum Çocuk Mahkemesince verilen 26.05.2009 gün ve 144-155 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 03.12.2012 gün ve 2012/22392-47340 sayı ile;

“… Dosya kapsamına göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

5237 sayılı TCK’nun 50/3. maddesinde daha önce hapis cezası ile mahkum olmayan 18 yaşını doldurmamış çocukların mahkum edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezalarının aynı maddenin birinci fıkrasında yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrileceği belirtilmiş, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 106/4. maddesinde ‘Çocuklar hakkında hükmedilen adli para cezasının ödenmemesi halinde bu ceza hapse çevrilemez, bu takdirde onbirinci fıkra hükmü uygulanır’ şeklinde düzenleme yapılmıştır.

Her ne kadar 5237 sayılı TCK’nun 50/6. maddesinde seçenek tedbirin yerine getirilmemesi halinde tedbire çevrilen kısa süreli hapis cezasının tamamen veya kısmen infazına karar verileceği belirtilmiş ise de, yukarıda açıklanan düzenlemeler karşısında 5237 sayılı TCK’nun 50/6. maddesinin çocuklar yönünden uygulanamayacağı, hükmolunan seçenek tedbirin yerine getirilmemesi halinde diğer seçenek tedbirlerden birine veya adli para cezasına karar verilebileceği sonucuna varılmaktadır.

Bu itibarla kısa süreli hapis cezasından çevrilen seçenek tedbirin yerine getirilmemesi halinde hapis cezasının tamamen veya kısmen infaz edileceği ihtarı yapılamayacağı gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi…”,

İsabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Yerel mahkeme ise 04.01.2013 gün ve 486-1 sayı ile;

“… Doğrudan hükmedilen adli para cezaları ile birlikte TCK’nun 50/1-a maddesinde seçenek yaptırımı olan adli para cezasının ödenmemesi halinde TCK’nun 50/6. maddesine göre temel kısa süreli hapis cezasının kısmen veya tamamen infazının çocuklar açısından CİGK’nun 106/4. maddesinin açık hükmü ile kanun koyucu engellemiştir. Kanun koyucunun bu istinası çocukların bu yaşta öğrenci olması veya gelir getirici bir işi olmayacağı nazara alındığında hükmedilen adli para cezasını ödeyemeyeceği çok açık olduğundan yerinde bir tasarruftur. Ancak diğer seçenek yaptırımlarda çocuklara bir şeyi yapma ya da yapmama edimi yükletilmekte ve bunları yerine getirmesinin çocukların kabiliyeti dahilindedir. Yasa koyucu TCK’nun 50/3. maddesinde sayılan durumlardaki kişiler hakkında infaz aşamasında TCK’nun 50/6. maddesinin uygulanmamasını istemiş olsaydı çocuklar hakkında adli para cezasının ödenmemesi halinde bunun hapis cezasına çevrilemeyeceği şeklinde düzenleme yoluna gitmezdi ve CİGK’nun 105. maddesinde yer alan ve TCK’nun 50/1-f maddesinde seçenek yaptırım olarak yer alan kamuya yararlı bir işte çalışmanın infazının düzenlenmesinde de çocuklar için benzer bir istisnaya yer verirdi. TCK’nun 50/3. maddesi ile CİGK’nun 106/4. maddesinin birlikte değerlendirilmesi sonucu TCK’nun 50/6. maddesinin uyglanamayacağı seçenek tedbirin başka bir seçenek yaptırıma veya paraya çevrilmesi halinde seçenek tedbirin icrasının tamamen hükümlünün ihtiyarına kalacağı bu durumda da iki yıl hatta şartları varsa üç yıl hapis cezası gerektiren suçları işlemesi halinde çocuklar hakkında sonuç olarak hükmedilen cezaların infazının imkansız hale gelmesine yol açacak, bu durum çocukların daha fazla suça sürüklenmesine ve toplumsal barışın bozulmasına da neden olabilecektir. TCK’nun 50. maddesi gerek lafzi gerekse amaçsal yöntemle yorumlandığında adli para cezası dışında kalan seçenek tedbirlerine suça sürüklenen çocuklar tarafından uyulmaması hakkında temel ceza olan kısa süreli hapis cezasının kısmen ve aynen infaz edilmesi gerektiği bu doğrultuda TCK’nun 50/6. maddesinin ihtar edilmesinin yasal zorunluluk olduğu…”,

Gerekçesiyle önceki hükümde direnmiş ve tedbirin gereklerinin yerine getirilmemesi halinde kısa süreli hapis cezasının kısmen veya tamamen infazına karar verileceği ihtarında bulunmuştur.

Bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C. Başsavcılığının “bozma” istekli 03.03.2014 gün ve 60879 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır:

KARAR :

Sanığın 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; suç tarihinde 17 yaşı içinde bulunan sanık hakkında kısa süreli hapis cezası yerine TCK’nun 50/3 ve 50/1-c maddeleri uyarınca hükmedilen seçenek tedbirin yerine getirilmemesi durumunda hapis cezasının tamamen veya kısmen infaz edileceğine yönelik olarak aynı maddenin 6. fıkrası uyarınca ihtar yapılıp yapılamayacağının belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya kapsamından;

13.03.1990 doğumlu sanık Ü. Ö.’ın suç tarihi olan 23.01.2007 itibariyle 17 yaşının içerisinde olduğu ve adli sicil kaydına göre sabıkasının bulunmadığı,

Sanığın, inceleme dışı diğer iki sanık ile birlikte şikâyetçiye ait bir binanın üçüncü katında bulunan depodan hırsızlık yapacakları sırada tanık tarafından görülerek kovalandığı, diğer sanıklarla birlikte açık olan ikinci kat penceresinden yakında bulunan bir çatıya atladığı sırada ayağının burkulması nedeniyle kaçamayıp kolluk görevlilerince yakalandığı ve üzerinde, alınan kriminal rapora göre 6136 sayılı Kanun kapsamında kalan, sabitleme mekanizması çalışır vaziyette sustalı bir bıçağın ele geçirildiği,

Yerel mahkemece, sanığın 6136 sayılı Kanunun 15/1 ve TCK’nun 31/3. maddelerine göre 4 ay hapis ve 300 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, “… TCK’nun 50/3. maddesindeki zorunluluk da dikkate alınarak suça sürüklenen çocuğa verilen kısa süreli hapis ( 4 ay hapis ) cezasının sanığın herhangi bir meslek ve sanat sahibi de olmadığı dikkate alınarak TCK’nun 50/1-c maddesine göre 2 yıl süreyle bir meslek ve sanat edinmeyi sağlamak amacıyla gerektiğinde barınma imkanı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etme seçenek yaptırımına çevrilmesine,

TCK’nun 50/6 maddesine göre hüküm kesinleştikten sonra Cumhuriyet savcılığınca yapılan tebligata rağmen 30 gün içinde seçenek yaptırımın gereklerinin yerine getirilmesine başlanmaması veya başlanıp da devam edilmemesi halinde mahkememizce kısa süreli hapis cezasının tamamen veya kısmen infazına karar verilip, bu kararın derhal infaz edileceğinin suça sürüklenen çocuğa ihtarına…”, karar verildiği,

Anlaşılmaktadır.

5237 sayılı TCK’nun “Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar” başlıklı 50. maddesi; “ ( 1 ) Kısa süreli hapis cezası, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre;

a ) Adli para cezasına,

b ) Mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle, tamamen giderilmesine,

c ) En az iki yıl süreyle, bir meslek veya sanat edinmeyi sağlamak amacıyla, gerektiğinde barınma imkanı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etmeye,

d ) Mahkum olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanmaya,

e ) Sağladığı hak ve yetkiler kötüye kullanılmak suretiyle veya gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranılarak suç işlenmiş olması durumunda; mahkum olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, ilgili ehliyet ve ruhsat belgelerinin geri alınmasına, belli bir meslek ve sanatı yapmaktan yasaklanmaya,

f ) Mahkum olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle ve gönüllü olmak koşuluyla kamuya yararlı bir işte çalıştırılmaya,

Çevrilebilir.

( 2 ) Suç tanımında hapis cezası ile adli para cezasının seçenek olarak öngörüldüğü hallerde, hapis cezasına hükmedilmişse; bu ceza artık adli para cezasına çevrilmez.

( 3 ) Daha önce hapis cezasına mahkum edilmemiş olmak koşuluyla, mahkum olunan otuz gün ve daha az süreli hapis cezası ile fiili işlediği tarihte onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş bulunanların mahkum edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, birinci fıkrada yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilir.

( 4 ) Taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hapis cezası uzun süreli de olsa; bu ceza, diğer koşulların varlığı halinde, birinci fıkranın ( a ) bendine göre adli para cezasına çevrilebilir. Ancak, bu hüküm, bilinçli taksir halinde uygulanmaz.

( 5 ) Uygulamada asıl mahkumiyet, bu madde hükümlerine göre çevrilen adli para cezası veya tedbirdir.

( 6 ) Hüküm kesinleştikten sonra Cumhuriyet savcılığınca yapılan tebligata rağmen otuz gün içinde seçenek tedbirin gereklerinin yerine getirilmesine başlanmaması veya başlanıp da devam edilmemesi halinde, hükmü veren mahkeme kısa süreli hapis cezasının tamamen veya kısmen infazına karar verir ve bu karar derhal infaz edilir. Bu durumda, beşinci fıkra hükmü uygulanmaz.

( 7 ) Hükmedilen seçenek tedbirin hükümlünün elinde olmayan nedenlerle yerine getirilememesi durumunda, hükmü veren mahkemece tedbir değiştirilir” hükmünü içermektedir.

Maddenin uyuşmazlık konusunu ilgilendiren altıncı fıkrasında, kısa süreli hapis cezası yerine hükmolunan tedbirin gereklerinin yerine getirilmemesinin hukukî sonuçları düzenlenmiş olup, hüküm kesinleştikten sonra Cumhuriyet savcılığınca yapılan tebligata rağmen otuz gün içinde seçenek tedbirin gereklerinin yerine getirilmesine başlanmaması veya başlanıp da devam edilmemesi hâlinde, hükmü veren mahkemece kısa süreli hapis cezasının tamamen veya kısmen infazına karar verilecek ve bu karar derhâl infaz edilecektir. Bu durumda, uygulamada asıl mahkumiyet kısa süreli hapis cezası olacaktır. Hükmolunan seçenek tedbirin hükümlünün elinde olmayan nedenlerle yerine getirilememesi durumunda ise, aynı maddenin yedinci fıkrası uyarınca hükmü veren mahkemece tedbir değiştirilecektir.

Öte yandan 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un “Adli para cezasının infazı” başlıklı 106. maddesinin uyuşmazlıkla ilgili 4. ve 11. fıkralarında ise;

“ ( 4 ) Çocuklar hakkında hükmedilen adli para cezasının ödenmemesi halinde, bu ceza hapse çevrilemez. Bu takdirde onbirinci fıkra hükmü uygulanır…

( 11 ) İnfaz edilen hapsin süresi, adli para cezasını tamamıyla karşılamamış olursa, geri kalan adli para cezasının tahsili için ilam, Cumhuriyet Başsavcılığınca mahallin en büyük mal memuruna verilir. Bu makamlarca 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre kalan adli para cezası tahsil edilir” hükmü yer almakta olup, çocuklar hakkında hükmedilen adli para cezasının ödenmemesi halinde, bu cezaların hapse çevrilemeyeceği, ancak amme alacaklarının tahsili yöntemine başvurularak tahsil edileceği öngörülmüştür.

Kanunun diğer seçenek tedbirlerin infazını düzenleyen 109. maddesinde ise kısa süreli hapis cezası yerine Türk Ceza Kanununun 50. maddesine göre hükmedilen seçenek tedbirlerin infazında uygulanacak rejimin tüzükte gösterileceği belirtilmektedir.

Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük’ün 51. maddesinin uyuşmazlıkla ilgili bir eğitim kurumuna devam etme yaptırımının infazına ilişkin 3. fıkrasında da; “a ) Bir eğitim kurumuna devam etme yaptırımının infazı, hükümlünün mahkeme kararıyla en az iki yıl süreyle, bir meslek veya sanat edinmeyi sağlamak amacıyla gerektiğinde barınma imkanı da bulunan eğitim kurumunda eğitime tabi tutulması suretiyle yerine getirilir,

b ) Denetimli serbestlik ve yardım merkezi şube müdürlüğü ya da bürosu, ilgili kurumlarla işbirliği yaparak, bölgelerinde bulunan eğitim kurumlarını belirler ve mahkemelere verir,

c ) Kesinleşen bir eğitim kurumuna devam etme yaptırımını içeren ilâm Cumhuriyet başsavcılığına verilir. Cumhuriyet başsavcılığınca ilâm denetimli serbestlik ve yardım merkezi şube müdürlüğüne ya da bürosuna gönderilir. Bu birimlerce yapılacak tebligatta on gün içinde hükümlünün kararın infazı için başvurması istenir. Başvuru halinde hükümlüye eğitim kurumuna devam etme yaptırımının infaz şekli bildirilir. Hükümlünün, haklı, geçerli ve gerektiğinde belgelendirilebilen mazereti olmaksızın on gün içinde gelmemesi ve otuz gün içinde seçenek yaptırımın infazına başlanmaması hâlinde durum Cumhuriyet başsavcılığı aracılığı ile mahkemeye bildirilir” şeklinde düzenleme yer almaktadır.

Geçerli bulunan hukuk kurallarına göre suç oluşturan fiili işlediği sabit olan kişiye verilecek cezanın amacı başlangıçta kefaret ( ödetme ) anlayışına dönük iken, zaman içerisinde bu anlayıştan vazgeçilerek hükümlünün ıslahı ve topluma kazandırılması hedeflenmiştir. 5275 sayılı Kanunun 3. maddesinde de; ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı ile ulaşılmak istenilen temel amacın, öncelikle genel ve özel önlemeyi sağlamak, bu maksatla hükümlünün yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek, toplumu suça karşı korumak, hükümlünün yeniden sosyalleşmesini teşvik etmek, üretken ve kanunlara, nizamlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir hayat biçimine uyumunu kolaylaştırmak olduğu açıklanmıştır.

Birleşmiş Milletler Teşkilatınca kabul edilip ülkemiz tarafından 14 Eylül 1990 tarihinde imzalanan ve 09.12.1994 gün ve 4058 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunan “Çocuk Haklarına Dair Sözleşme”nin 3/1. maddesi; “Kamusal ya da özel sosyal yardım kuruluşları mahkemeler, idari makamlar veya yasama organları tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde, çocuğun yararı temel düşüncedir”; 37. maddesi, “Bir çocuğun tutuklanması, alıkonulması veya hapsi yasa gereği olacak ve ancak en son başvurulacak bir önlem olarak düşünülüp, uygun olabilecek en kısa süre ile sınırlı tutulacaktır”, 40. maddesinin birinci ve dördüncü fıkraları, “1. Taraf Devletler, hakkında ceza yasasını ihlâl ettiği iddia edilen ve bu nedenle itham edilen ya da ihlal ettiği kabul edilen her çocuğun; çocuğun yaşı ve yeniden topluma kazandırılmasının ve toplumda yapıcı rol üstlenmesinin arzu edilir olduğu hususları gözönünde bulundurularak, taşıdığı saygınlık ve değer duygusunu geliştirecek ve başkalarının da insan haklarına ve temel özgürlüklerine saygı duymasını pekiştirecek nitelikte muamele görme hakkını kabul ederler.

4. Koruma tedbiri, yönlendirme ve gözetim kararları, danışmanlık, şartlı salıverme, bakım için yerleştirme, eğitim ve meslek öğretme programları ve diğer kurumsal bakım seçenekleri gibi çeşitli düzenlemelerin uygulanmasında, çocuklara durumları ve suçları ile orantılı ve kendi esenliklerine olacak biçimde muamele edilmesi sağlanacaktır ” hükümlerini ihtiva etmektedir.

5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun “Temel ilkeler” başlıklı dördüncü maddesinin ( i ) bendinde ise; ” ( 1 ) Bu Kanunun uygulanmasında, çocuğun haklarının korunması amacıyla;…..

İ ) Çocuklar hakkında özgürlüğü kısıtlayıcı tedbirler ile hapis cezasına en son çare olarak başvurulması,

İlkeleri gözetilir” şeklinde düzenleme öngörülmüştür.

Görüldüğü gibi, çocuk sanıklar hakkında verilen hükümlerin infazının ana amacı çocuk haklarının korunması, çocuğun gelecekte yeniden suç işlemekten uzak kalabilmesi ve böylece toplumun da yeni suçlardan korunmasının yanısıra, onun yeniden sosyalleşmesinin temini ile topluma kazandırılmasıdır. Çocuk sanık hakkında hükmolunan ve son çare olarak düşünülen hürriyeti bağlayıcı cezanın infazı mümkündür, ancak bu ceza kısa süreli olup TCK’nun 50. maddesi uyarınca adli para cezasına ya da seçenek tedbirlere çevrilmişse, adli para cezasının ödenmemesi ya da seçenek tedbirin yerine getirilmemesi halinde artık kısa süreli hapis cezasının tamamen ya da kısmen infazına karar verilemeyecektir.

Çocuk sanıklar hakkında, sadece adli para cezasının infazı açısından bir istisna getirilerek hükmedilen adli para cezasının ödenmemesi halinde, bu cezaların hapse çevrilemeyeceği ancak amme alacaklarının tahsili yöntemine başvurularak tahsil edileceğinin düzenlenmiş olması ve diğer seçenek tedbirler yönünden böyle bir istisnaya yer verilmemesi nedeniyle TCK’nun 50. maddesinin 6. fıkrasının çocuk sanıklar hakkında da uygulanmasının mümkün olduğu ileri sürülebilir ise de; 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununda ve Çocuk Hakları Sözleşmesinde yer alan “mahkemelerce çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde çocuğun yararının temel düşünce olması” ve “özgürlüğü sınırlayıcı tedbirler ile hapis cezasına en son çare olarak başvurulması” gibi ilkelere göre, tıpkı adli para cezasının ödenmemesi halinde, bu cezanın hapse çevrilmesi yasağına benzer şekilde, seçenek tedbirin gereğini yerine getirmeyen çocuk sanık hakkında da kısa süreli hapis cezasının tamamen veya kısmen infazına karar verilemeyeceği ve adli para cezasına çevrilme de dahil olmak üzere diğer seçenek yaptırımlara hükmolunması seçeneklerinin değerlendirilmesi gerektiğinin kabulü kanun koyucunun amacına daha uygun olacaktır.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

5237 sayılı TCK’nun 50. maddesinin 6. fıkrası ile yalnızca yetişkin sanıklarla ilgili bir düzenleme öngörüldüğü ve anılan bu düzenlemenin çocuk sanıklarla ilgili olarak uygulama imkanı bulunmadığından, hakkında hükmolunan kısa süreli hapis cezası 5237 sayılı TCK’nun 50. maddesinin birinci fıkrasının ( c ) bendinde yer alan seçenek tedbire çevrilen, ancak seçenek tedbirin gereklerini yerine getirmeyen çocuk sanık hakkında, aynı maddenin 6. fıkrası uyarınca hapis cezasının tamamen ya da kısmen infazına karar verilmeyerek, adli para cezasına çevrilme de dahil olmak üzere, 50. maddenin birinci fıkrasında yer alan diğer seçenek yaptırımlardan birisine çevrilmesi gerekmektedir.

Bu nedenlerle, yerel mahkemenin direnme hükmü, seçenek tedbirin gereklerinin yerine getirilmesine başlanmaması veya başlanıp da devam edilmemesi halinde kısa süreli hapis cezasının tamamen veya kısmen infazına karar verileceğinin ihtarı yönünden isabetsizdir.

Öte yandan, yerel mahkeme hükmü, sanık hakkında 6136 sayılı Kanunun 15/1 ve TCK’nun 31/3. maddeleri uyarınca tayin edilen 300 Lira adli para cezasının TCK’nun 52/4. maddesi uyarınca dörtten az sayıda taksitlendirilemeyeceği gözetilmeden, “aylık 150 liradan olmak üzere 2 eşit taksitte ödenmesine” karar verilmesi yönünden de isabetsizdir.

Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına, ancak bu aykırılıklar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, TCK’nun 50/6. maddesi uyarınca ihtara ilişkin bölümün hükümden çıkartılması, adli para cezası bakımından iki olan taksit sayısının da dört olarak belirlenmesi suretiyle hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmelidir.

SONUÇ :

Açıklanan nedenlerle;

1- ) Erzurum Çocuk Mahkemesinin 04.01.2013 gün ve 486-1 sayılı direnme hükmünün, seçenek tedbire çevrilen kısa süreli hapis cezasının, seçenek tedbirin gereklerinin yerine getirilmesine 30 gün içinde başlanmaması veya başlanıp da devam edilmemesi halinde tamamen veya kısmen infaz edileceğinin ihtarına karar verilmesi ve sanığa tayin edilen 300 Lira adli para cezası için öngörülen taksit miktarının TCK’nun 52/4. maddesi uyarınca dörtten az olamayacağının gözetilmemesi isabetsizliklerinden BOZULMASINA,

Ancak bu hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, 1412 sayılı CMUK’nun, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, yerel mahkeme hükmünde yer alan “TCK’nun 50/6 maddesine göre hüküm kesinleştikten sonra Cumhuriyet savcılığınca yapılan tebligata rağmen 30 gün içinde seçenek yaptırımı gereklerini yerine getirilmesine başlanmaması veya başlanıp da devam etmemesi halinde mahkememizce kısa süreli hapis cezasının tamamen veya kısmen infazına karar verilip, bu kararın derhal infaz edileceğinin suça sürüklenen çocuğa ihtarına” ilişkin bölümün hükümden çıkartılması ve adli para cezasının taksitlendirilmesiyle ilgili bölümdeki “… aylık 150 TL’den olmak üzere, 2 eşit taksitte…” şeklindeki ibarenin çıkartılarak yerine “aylık 75 TL’den olmak üzere 4 eşit taksitte…” ifadesinin eklenmesi ve hükümdeki diğer hususların aynen bırakılması suretiyle, sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan direnme hükmünün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

2- ) Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 10.06.2014 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

Bu Yazıyı Paylaşın