Harika bir Pazar günü, yaz başladı, ağrı-sızım sona erdi. Rutin işlerimi de erken bitirdim (Pazar sabahı 03:00, bu maalesef bir espri değil). Şimdi hobilerimle uğraşıyorum, yani makale yazıyorum. Evet, acınacak kadar heyecansız bir hayatım var. Bu yüzden de yanımdan şişeyi, nargileyi, hap kutusu ve kıvrılmış bir yüz dolarlık banknotu asla eksik etmiyorum.
Efendim, malumu aliniz, Türkiye’de entel-dantel siyaset erbabının ana gündem maddesi normalleşme. Yani Sevgili Erdo’mun CHP dürtmesiyle bizi bunaltan, hayatımızı karartan bu fuzuli baskı ve zulüm rejiminde biraz frene basması. Nerdeyse bir konsensus var, Erdo’mun öyle bir niyeti yok.
Ama, bir yanda da gerçek sebebi anlaşılamayan bir AKP-MHP yağlı güreşi var. Erdo, Bahçeli Amcam’la ipleri kopartıp, CHP’yle balayına çıkmayacaksa, niye bir günde kapattırmıyor Sinan Ateş ve Ayhan Bora Kaplan çetesi davalarını? Bana, kamuoyu tepkisinden korkuyor demeyin, komik olursunuz.
İşte bu noktada, Erdo’mun normalleşme hamlesini biraz ciddiyetle değerlendirmekte fayda var. Normalleşme doğrudan değil, ama sosyal psikoloji ve yabancı yatırımcı algısını iyimserleştirme vasıtasıyla Mehmet Şimşek şefliğindeki Ekonomik İstikrar Programı’na da katkı sağlayabilir.
Önce, normalleşmenin sınırlarını çizelim. Bu yaştan sonra benim Katolik Kilisesine katılıp, manastırda keşiş olmamın olasılığı ne? Erdo’mun da insan hakları sicilini düzeltme, yeniden demokratikleşme ya da gerici eğitimden mola almaktan, sokak köpeklerini acımasızca itlafa kadar toplumu geren konularda islah olmayacağını ben de biliyorum, siz de. Normalleşme, tek bir amaca hizmet eder ve kapsamı da fırsatçılıkla sınırlıdır: Erdo’mun yeniden seçilmek için ya anayasa değişikliği, ya da erken seçime ihtiyacı var. Bunların anahtarı da CHP’de. Maksat, CHP’ye asgari taviz verip, yeniden seçilme hakkı kazanmak.
Özel, anayasa değişikliğine yanaşmaz, yanaşsa da isteyeceği bedel Erdo’m ve Bahçeli Amcam’mın ödeyemeyeceği kadar ağır olur. Mesela, bazı başkanlık yetkilerinin Yargı, Yüce Meclis ve belediyelere devredilmesi. Geçelim. Ayrıca CHP’nin ön şartlarını kabul etmek, yani Osman Kavala ve Gezi Mahkumları ya da Selahattin Demirtaş ve Kobani günahsızlarını salmak, MHP’nin ittifaktan kopması ile sonuçlanır. Erdo’mun %50 artı 1 yakalamak için –şimdilik–MHP’ye ihtiyacı var. Yani, yeni anayasa filan yok. Zaten yeni bir içerik de yok. Halktan ilgi hiç yok.
Ama, Özel’le bir erken seçimde anlaşabilir. Burasını dikkatli okuyun, çünkü bir çok uzman bu noktayı kaçırıyor. Erken seçim, anayasa değişikliğinden daha çok işine gelir RTE’in. Öncelikle, tarih konusunda pazarlıklar zarfında, CHP’ye zırnık koklatmak zorunda değil. İkincisi, Bahçeli’nin zart-zurt icraatına veto atması kafasını kızdırsa da şu anda ittifakı bozup “solucan konservesinin kapağını açmak” zorunda değil.
Anayasa değişikliğinin RTE açısından tek avantajı, bir maddeyle başkanlık seçimi kurallarını değiştirerek tek turda, en fazla oy alanın seçildiği yönteme geçiş. Ama, buna zaten Bahçeli izin vermez. Bahçeli açısından, Erdoğan’ın iktidarda kalması elzem. Çünkü, onun yerine geçecek hiç bir lider Bahçeli’ye devletin naibi olma yetkisini elceğiziyle devretmez.
Peki, AKP-MHP kavgası niye? Çünkü, Erdoğan’ın hala anayasadan umudu var, Numan Kurtulmuş yaz sıcağında nafile turları bitirsin, bu kavga da yatışır. İki alternatif daha var ki, olasılığı düşük de olsa kayıkçı kavgasının karakolda biteceği düşüncesini aklımda tutuyor. Bu durumda, yukarda anlattığım erken seçim tek geçerli senaryo olur. İlkin, MHP-Mafya ilişkisine dair çok çirkin kanıtlar birikiyor. Türkiye’nin organize suç ve koko lojistiğinde bölge liderliğine oynaması artık para ve diplomatik kıyaklar beklediğimiz müttefiklerimizi rahatsız ediyor olabilir. Yani, ABD ve AB “Çıkın bu Mafya işinden, size daha rahat kaynak bulmanın yollarını açarız” diyor olabilir.
İkincisi, Erdo’m, MHP’yle ittifak yaptığı sürece, partisinde reform yapamayacağı ve AKP’nin 2015 seçimlerinden bu yana kaybettiği seçmen kitlelerini geri kazanamayacağını çakmış olabilir.
Neyse ne, kavga boşanmayla biter, ya da gönülsüz evlilik devam eder. Ama, Erdoğan’ın yeniden seçilebilmesi için tek yol erken seçim. Ekonomik İstikrar Programı açısından bakalım şimdi bu siyasi çerçeveye. Dediğim gibi, TBMM’nin başlattığı bir erken seçim YSK içtihatına göre, RTE’ye otomatik olarak yeniden aday olma imkanı sağlıyor. Yani, ballı börek. Erdoğan, 3 yıl pazarlık eder, 2028 başında Özel’in erken seçim isteğine razı olur. Bu senaryoda, Ekonomik İstikrar Programı’nda çok radikal önlemler beklerim. Bunlardan en önemlisi yeni yılda emekli maaşlarından asgari ücrete, zamların TCMB 2025 TÜFE hedefine göre yapılması olur. Milyonlarca insanı en az bir yıl perişan eder, ama enflasyonu da aşağı çeker.
Fakat ve velakin Özel keriz değil. Şu anda anketlerde önde, ama Şimşek olur da ekonomiyi islah ederse, AKP yine liderliğe soyunabilir. Özel açısından optimal erken seçim tarihi 2025’in ikinci yarısıdır. Bu senaryoda, emekliye kallavi zam yapılır. Asgari ücrete de ha keza. Mehmet Şimşek’e yeni göre verilir: Bana para bul, seçmene harcayacağım. Ha, bi de ne halt edersen et, seçimlere kadar döviz kurunu sabit tut.
Ne heyecanlı değil mi? Ekonomi ve piyasalar seçim geride kaldı diye politikayı boşladı, sonbahar gelsin hop oturup hop kalkacaklar.