Birden Fazla Araç Alım Satımı Yapıldığından Bahisle Gelir Vergisi Mükellefiyetliği Tesis Edilemez

 

T.C.
DANIŞTAY
Dördüncü Dairesi
Esas No : 2012/5419
Karar No : 2015/4852
Tarih : 27.10.2015
ÖZET :
  • BİRDEN FAZLA ARAÇ ALIM SATIMI YAPILDIĞINDAN BAHİSLE GELİR VERGİSİ MÜKELLEFİYETLİĞİ TESİS EDİLMESİNE İLİŞKİN İŞLEMİN İPTALİ
  • TİCARİ FAALİYET KONUSUNDA SOMUT VERİLERİN ARANMASI GEREĞİ
  • TİCARİ FAALİYET ARAŞTIRMASI YAPILACAĞI
  • ALIM VE SATIMLARDA SÜREKLİLİK VE DEVAMLILIK UNSURU
  • KAZANÇ ELDE ETME AMACI

İÇTİHAT METNİ

ÖZET :

Dava, araç alım satımı nedeniyle gerçek usulde gelir vergisi mükellefiyeti tesis edilmesine ilişkin işlemin iptali talebine ilişkindir.Alım ve satım halinde, böyle bir faaliyetin hangi şartlar altında ticari faaliyet olarak değerlendirilmesi gerektiği hususunda yasada açıklık bulunmamaktadır.Ticari faaliyet için, hem alım satımlarda devamlılık ve süreklilik bulunması hem de kazanç elde etme amacıyla yapılmış olması gerekir.Aksi takdirde bu şartları taşımayan bir faaliyeti ticari faaliyet olarak kabul etmek hayatın olağan akışı ile ticari icaplara da uygun düşmez.Davacının 2007, 2008 ve 2010 yıllarında toplam beş adet araç alım satımı yaptığının tespit edilmesi üzerine adına mükellefiyet tesis edilmiştir. Ancak araç alım satımlarının değişik yıllara yayıldığı, kar amacı güdülerek ve bu satışlardan kar elde edildiği yönünde somut bir tespitin bulunmadığı göz önüne alındığında, ticari faaliyetin varlığının en önemli unsurları olan devamlılık ve süreklilik de kazanç elde etme amacı koşullarının olayda gerçekleştiğini kabul etmek mümkün değildir.

İstemin Özeti : Davacı adına taşıt alım satımından dolayı 20/07/2007 tarihinden itibaren gerçek usulde gelir vergisi mükellefiyeti tesis edilmesine ilişkin 08/09/2011 tarih ve 12007 sayılı işleminin iptali istemiyle dava açılmıştır. Edirne Vergi Mahkemesinin 29/02/2012 günlü ve E:2011/696, K2012/136 sayılı kararıyla; 2007 yılında satın alınan 1 adet taşıtı aynı yıl, 2008 yılında alınan 1 adet taşın 2009 yılında satıldığı, 2009 yılında satın alınan 1 adet taşın (motosiklet) halen kullanıldığı, 2010 yılında alınan 3 adet taşıtın 2 tanesinin 2010 yılında 1 tanesinin de 2011 yılında satıldığı, 2011 yılında ise 1 adet (traktör) taşıt satın alındığı ve halen kullanıldığı saptanan davacının bu alım-satım faaliyetinden elde ettiği kazancın ticari kazanç olarak vergilendirilmesine ilişkin tüm koşulların gerçekleştiği, bu alım-satımların ticari kazanç sağlama amacı dışında nedenlerle yapıldığı iddiasını kanıtlaması gereken davacı tarafından, araçların ticari amaçlı alınıp satılmadığı, satışı yapılan araçların eğitim gören oğlunun okul masraflarının karşılanması ve bakım onarım masraflarından kurtulmak için yapıldığı iddia edilmekte ise de özellikle 2010 yılı içerisinde satın alınan 3 adet aracın sırasıyla 181, 15 ve 51 gün sonra tekrar satışının yapıldığının görüldüğü dolayısıyla bu alım-satım işleminin devamlılık gösterdiği ve bu kadar kısa süre içerisinde 3 adet araç satışının yapılmasının da sadece ihtiyaç nedeniyle açıklanması olağan olmadığından, bu faaliyetin kazanç elde etmek amacıyla yürütüldüğü sonucuna varıldığından mükellefiyet tesis edilmesine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Kararın, hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

Danıştay Tetkik Hakimi …. Düşüncesi: Dava konusu işlemin dayanağını oluşturan ve davacı nezdinde düzenlenen yoklama tutanağında araçların kar amacı güdülmeksizin ihtiyaç nedeniyle alıp satıldığı beyan edilmesine rağmen bunun aksi davalı İdarece ispatlanamamıştır. Ayrıca araçlar ticari bir organizasyon içerisinde alınıp satılmamıştır. Vergi doğuran olayın gerçek mahiyeti esastır. Bu nedenle, araç alım satanlarından kar elde edildiği ve bu alım satımların kar amacı güdülerek yapıldığı yönünde somut bir tespit bulunmadığından davacı adına tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmadığından Vergi Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereği görüşüldü:

KARAR :

Davacı adına taşıt alım satımından dolayı 20/07/2007 tarihinden itibaren gerçek usulde gelir vergisi mükellefiyeti tesis edilmesine ilişkin 08.09.2011 tarih ve 12007 sayılı işleminin iptali istemiyle açılan davayı reddeden Vergi Mahkemesi kararı temyiz edilmiştir.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 3’üncü maddesinin (B) bendinde, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu; gerçek mahiyetin, yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceği, vergiyi doğuran olayla ilgisi tabii ve açık bulunmayan tanık ifadesinin ispatlama vasıtası olarak kullanılamayacağı, iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde, ispat külfetinin bunu iddia edene ait olduğu hüküm altına alınmıştır.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun yoklama başlıklı 127. maddesinde, yoklamadan maksadın, mükellefleri ve mükellefiyetle ilgili maddi olayları, kayıtları ve mevzuları araştırmak ve tespit etmek olduğu ifade edilmiş, yoklama fişi başlıklı 131. maddesinde de, yoklama neticelerinin tutanak mahiyetinde olan yoklama fişine geçirileceği hükmüne yer verilmiştir.

Davacının 2007 yılında satın alınan 1 adet taşıtı aynı yıl, 2008 yılında alınan 1 adet taşıtı 2009 yılında sattığı, 2009 yılında satın alınan 1 adet taşıtı (motosiklet) halen kullandığı, 2010 yılında alınan 3 adet taşıtın 2 tanesinin 2010 yılında 1 tanesinin de 2011 yılında satıldığı, 2011 yılında ise 1 adet (traktör) taşıt satın aldığı ve halen kullandığı, araçları kullanmak için aldığı, paraya ihtiyacı olduğunda sattığı, herhangi bir kar amacı güdülmediği hususları davacı nezdinde düzenlenen 08/09/2011 tarihli yoklama tutanağı ile tespit edilmiştir.

Alım ve satım bulunması durumunda böyle bir faaliyetin hangi şartlar altında ticari faaliyet olarak değerlendirilmesi gerektiği hususunda Vergi Usul Kanununda bir açıklık bulunmamaktadır. Ancak bir faaliyetin ticari faaliyet olabilmesi için, hem alım satımlarda devamlılık ve süreklilik bulunması hem de kazanç elde etme amacıyla yapılmış olması zorunludur. Aksi takdirde bu şartları taşımayan bir faaliyeti ticari faaliyet olarak kabul etmek hayatın olağan akışı ile ticari icaplara da uygun düşmez.

Davacının 2007, 2008 ve 2010 yıllarında toplam beş adet araç alım satımı yaptığının tespit edilmesi üzerine adına mükellefiyet tesis edilmiştir. Ancak araç alım satımlarının değişik yıllara yayıldığı, kar amacı güdülerek ve bu satışlardan kar elde edildiği yönünde somut bir tespitin bulunmadığı göz önüne alındığında, ticari faaliyetin varlığının en önemli unsurları olan devamlılık ve süreklilik de kazanç elde etme amacı koşullarının olayda gerçekleştiğini kabul etmek mümkün değildir.

Bu durumda davacının, ticari faaliyet bulunduğu hususunda somut bir tespit bulunulmadan tesis edilen mükellefiyet işleminde ve işleme karşı açılan davayı reddeden mahkeme kararında hukuka uyarlık görülmemiştir.

SONUÇ :

Bu nedenle, temyiz isteminin kabulüne ve Edirne Vergi Mahkemesinin 29/02/2012 günlü ve E:2011/696, K:2012/136 sayılı kararının bozulmasına, 27.10.2015 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY :

Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, temyize konu mahkeme kararının bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

[mks_separator style=”solid” height=”2″]

Kaynak: Palmiye Yazılım


Bu Yazıyı Paylaşın