Bu yaz Avustralya genelinde yaşanan yıkıcı orman yangınları, iklim değişikliğinin insan sağlığını nasıl etkilediğine bir kez daha şahit olmamıza neden oldu. Bu sezon yaşanan orman yangınları şimdiden 30’dan fazla insanın yaşamını yitirmesine, birçok insanın duman soluma kaynaklı hastalıklar ve ruh sağlığı bozukluklarıyla boğuşmasına neden oldu.
Geçtiğimiz gün Future Earth tarafından yayınlanan Our Future Earth 2020 başlıklı rapor, dünya çapındaki yangınların değişen yapısına ve iklim krizinin trajik sonuçlarına odaklanıyor.
Rapora katkıda bulunan, 52 ülkeden 222 önde gelen bilim insanı öne çıkan beş küresel riski şöyle listeliyor: iklim değişikliğinin hafifletilmesi ve adaptasyonunda yaşanan başarısızlık, aşırı hava olayları, büyük biyolojik çeşitlilik kaybı ve ekosistem çöküşü, gıda krizleri ve su krizleri.
Uzmanlar bu beş riskin gezegen sağlığı (insan ırkının sağlığı ve dünya üzerindeki doğal sistemlerin yapısı) açısından en büyük beş tehlike olduğuna dikkat çekiyorlar.
Bilim insanları özellikle bu riskler arasındaki etkileşim ve geri bildirim döngülerinin yarattığı tehdidin altını çiziyor. Başka bir deyişle, bu küresel risklerin her biri, kademeli olarak birbirini kötüleştirme ve dünya çapında bir sistemik kriz yaratma potansiyeli taşıyor.
Örneğin Avustralya’da yaşanan felaket yalnızca yangınların değil yangınların beraberinde oluşan kuraklık, biyoçeşitlilik kaybı, seller ve ekosistem bozulmaları ile bu denli büyük hale geldi.
Raporun tamamı, akıllara şu soruyu getiriyor: İnsanlık dünya üzerinde yaşamaya devam edebilecek mi? Cevap, ayak izimizi azaltmak için acil olarak birlikte hareket edip edemeyeceğimize bağlı.
Bu küresel risklerin ötesinde, rapor gıda, okyanuslar, siyaset, medya ve zorunlu göç gibi konuları kapsıyor. Rapor sadece sorunları tanımlamakla kalmıyor, teknoloji gibi ilerleme sağlanan alanların da altını çiziyor.
Mevcut teknolojilerin çoğu, ekosistemleri korumak veya adil ve adil toplumları teşvik etmek yerine, ekonomik büyüme arayışında tüketimi teşvik etmek için kullanılmaktadır. Ancak rapor, dijital sektörün emisyonları azaltma ve insanları ekosistemleri izlemeye ve korumaya yönlendirme konusunda nasıl büyük bir potansiyele sahip olduğunu da vurguluyor.
Örneğin, enerji verimliliğini artırmak ve binalar, ulaşım ve endüstrideki emisyonları azaltmak için dijital teknolojiler kullanılılabilir. Yeni görüntüleme teknolojileri de ormanları gerçek zamanlı olarak izlemek ve ormansızlaşmayı ve yasa dışı orman faaliyetlerini izlemek için uydu verileri sağlıyor.
Fakat 20. yüzyılın ikinci yarısında ekonomik büyümenin “büyük ivmesi” dünya sistemleri üzerinde büyük baskı yarattı. Geniş ölçekli tarımın hızlı bir şekilde genişlemesi ve bazı bölgelerde kapsamlı madencilik; ormanların yok edilmesi, biyolojik çeşitlilik kaybı ve arazi bozulmasına yol açtı.
Bunun yanında iklim krizinin yol açtığı felaketler insanlığın geleceğini de doğrudan etkiliyor. Yakın geçmişte Avustralya’da yaşanan felaketin insan sağlığı üzerindeki etkilerini gördük. Hayatını kaybedenlere ek olarak yangınlardan çıkan duman, Avustralya’daki toplam insan nüfusunun yaklaşık yarısını haftalarca tehlikeli hava kirliliğine maruz bıraktı.Bunun yanında akıl sağlığı uzmanları, orman yangınları hakkında artan kaygı düzeylerinden endişe duyuyorlar.