Bilirkişi Raporu Bağlayıcı Değildir

 

T.C.
DANIŞTAY
Onuncu Dairesi
Esas No : 2010/10955
Karar No : 2015/3710
Tarih : 11.09.2015
ÖZET :
  • BİLİRKİŞİ RAPORUNUN BAĞLAYICILIĞI

İÇTİHAT METNİ

ÖZET :

Dava, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacılar yakınının, elektrik direği ile telefon direği arasına çamaşır asmak için çekilen tele oyun oynamak amacıyla tutunduğu esnada, çamaşır telinde bulunan elektrik akımına kapılarak öldüğü çekişmesizdir. Uyuşmazlık konusu olayda, çamaşır asmak amacıyla kullanılan bir telde elektrik akımı olmasının hayatin olağan akışına aykırı olduğu, dolayısıyla davacı anne ve babadan çocuklarını bu konuda uyarmaları ya da eğitmelerinin beklenemeyeceği, bu sebeple olayın meydana gelmesinde davacı anne ve babaya atfedilebilir kusur olmadığı sonucuna varıldığından, bilirkişi raporlarında yer alan aksi yöndeki tespitlere itibar edilmemiştir. Bu durumda, İdare Mahkemesince, davacıların olayın meydana gelmesinde kusurlarının bulunmadığı dikkate alınmak suretiyle maddi tazminat istemi hakkında karar verilmesi gerekmekte olup; temyize konu kararın davanın reddine ilişkin kısmında hukuki isabet görülmemiştir. Öte yandan, davalı idarece olayın meydana gelmesinde kusuru bulunan 3. kişilere rücu edilebileceği açıktır.

İstemin Özeti : Erzurum 1. İdare Mahkemesinin 12.05.2010 tarih ve E.2008/848, K.2010/761 sayılı kararının, taraflarca aleyhlerine olan kısımları yönünden temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti : Taraflarca savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi …. Düşüncesi: Temyize konu mahkeme kararının davanın kabulüne ilişkin kısmının onanması, davanın reddine ilişkin kısmının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği görüşüldü:

KARAR :

Dava, davacıların yakım …’in, 15.11.2007 tarihinde Erzurum İli, Karayazı İlçesi, Karşıyaka Mahallesindeki davalı idarenin denetim ve gözetimi altında bulunan elektrik direğinde oluşan kaçak elektrik akımı nedeniyle ölmesinde hizmet kusuru bulunduğundan bahisle uğranıldığı ileri sürülen zarar karşılığı 80.000,00 TL maddi, 35.000,00 TL manevi tazminatın, olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

Erzurum 1. İdare Mahkemesince; 16.195,20 TL maddi, 35.000,00 TL manevi tazminatın, davalı idareye başvuru tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin maddi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.

Taraflarca, anılan kararın aleyhlerine olan kısımları yönünden temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.

Anayasa’nın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-b maddesinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.

İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuradan çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.

İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karakteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve ask nedenini oluşturmaktadır.

Dosyanın incelenmesinden, davacılar yakım …’in 15.11.2007 tarihinde saat 12:00 sıralarında okula giderken, … isimli şahsa ait evin yanında bulunan elektrik direği ile ağaç telefon direği arasına bağlanan çamaşır teline dokunduğu ve çamaşır telinde bulunan elektrik akımına kapılarak öldüğü; İlçe Jandarma Komutanlığınca düzenlenen 15.11.2007 tarihli olay yeri inceleme raporunda, …’e ait evin yanında bulunan elektrik direğinden, ağaç telefon direğine metal tel çekildiği, çekilen telin orta kısmından kopuk ve uçlarının yere temas etmiş vaziyette olduğu, … ‘e ait eve giden elektrik hattının şebekeye bağlantı yerinin usulüne uygun olmadığı ve düzensiz bağlantı yapılmış olduğu, elektrik direğinden …’e ait eve giden elektrik hattının bağlantı uçlarının yapılan incelemesinde ise, bağlantılardan birinin elektrik direğinin metal kısmına sarılmış ve bu sarılan kablonun yer yer izolasyonunun soyulmuş olduğu, bu soyulan kısmın metal direğe teması sonucu elektrik kaçağının oluştuğu, izolasyonun hava şartlarının etkisi ve zamanla soyulduğu tespitlerine yer verildiği anlaşılmaktadır.

Olayın meydana gelmesinde davalı idarenin hizmet kusurunun bulunup bulunmadığının tespit edilmesi amacıyla dosya üzerinden yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen ve idare mahkemesince hükme esas alınan 21.03.2010 tarihli bilirkişi raporunda; davalı … Elektrik Dağıtım A.Ş.’nin davaya konu olayın meydana geldiği metal gövdeli elektrik dağının hattı direğinin (köy evini besleyen elektrik hattı hariç) denetimi ve muayene edilmesinden mesul olduğu, söz konusu kazanın meydana geldiği mahalde bulunan metal gövdeli iletim hattı direğinin koruma topraklamasının olmadığı, oysa insanların bulunduğu ya da girip çıktığı binaların yakınında bulunan direklerin can (insan hayatı) ve mal güvenliği için topraklamasının yapılmasının gerektiği, söz konusu iletim hattı ve taşıyıcı direğin cana ve mala zarar vermeyecek / tehlike oluşturmayacak şekilde tesis edilmesi gerektiği, bu hak de; tesis şeklinin uygun olmadığı ve davalı idarenin yükümlülüklerini yerine getirmemiş olduğu, bu itibarla davalı idarenin ölüm olayının meydana gelmesinde % 40 oranında kusurlu olduğu, davalı idareye ait metal gövdeli elektrik dağıtım hattı direği ile ağaç gövdeli telefon hattı direği arasına, çamaşır asmak amaçlı … tarafından bağlanan metal iletken tele, oyun amaçlı olarak elleri ile asılan maktul …’in, kaçak elektrik akımına kapılarak ölmesinde maktulün babasının da kusurlu olduğu görüşüne yer verilmiş, ancak babaya atfedilen kusurun sebebinin ne olduğu belirtilmemiştir.

Olay sonrası Karayazı Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında düzenlenen 23.07.2008 tarihli bilirkişi raporunda ise; Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri Yönetmeliğinin 42. maddesi hükümlerine aykırı bağlantı yapan ev sahibi … ‘in olayın meydana gelmesinde 1. derecede kusurlu olduğu, köy sınırları içerisinde yer ENH ve dağıtım hatlarının doğurabileceği tehlikeler hakkında köy halkını uyarmayan, gerekli önlemleri almayan ve köyde usulsüz elektrik bağlantısı yapıldığını gerekli mercilere haber vermeyen köy muhtarı ile yöreye diktikleri elektrik yüksek gerilim hatlarıyla ilgili olarak yönetmelik gereği yapılması gereken periyodik bakım ve denetimleri yapmayan, elektrik direklerinde meydana gelmesi muhtemel arızalara ve vatandaşlar tarafından yapılması muhtemel müdahalelere karşı denetim yapması gerekirken yapmayan TEDAŞ görevlilerinin olayın meydana gelmesinde 2. derecede kusurlu olduğu, çocuklarına gereken ihtimamı göstermeyen elektriğin tehlikeleri konusunda çocuklarını eğitmeyen anne ve babanın da olayın meydana gelmesinde 3. derecede kusurlu olduğu tespitlerine yer verilmiş; anılan soruşturma sonrasında köy muhtarı … ve TEDAŞ görevlisi … hakkında, Karayazı Kaymakamlığınca 4483 sayılı Kanun uyarınca Soruşturma izni verilmemesi nedeniyle, anne … ve baba … hakkında ise Türk Ceza Kanun’un 22/6 maddesi uyarınca, şüphelilerin çocuklarını kaybetmeleri nedeniyle aşırı derecede mağdur olmaları nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği; … hakkında ise taksirle ölüme neden olma suçunu işlediğinden bahisle iddianame düzenlendiği, Karayazı Asliye Ceza Mahkemesinin 08.02.2010 tarih ve E:2009/l, K2010/14 sayılı kararı ile …’in taksirle ölüme neden olma suçundan cezalandırılmasına, 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği görülmektedir.

Yukarıda aktarılan bilirkişi raporları ve olay yeri inceleme raporunun değerlendirilmesinden, yapması gereken periyodik bakım ve denetimleri yapmayan, elektrik direğini usulüne uygun olarak inşa etmeyen davalı idarenin olayın meydana gelmesinde kusurlu olduğu sonucuna ulaşıldığından, davalı idarece ileri sürülen temyiz nedenleri, temyize konu kararın kabule ilişkin kısmının bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemiştir.

Davacıların temyiz istemine gelince:

Davacıların maddi zararının hesaplanması amacıyla yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen 15.06.2009 tarihli bilirkişi raporunda, Anne …’in zararı 17.693,24 TL, baba …’in zararı 22.795,75 TL olarak hesaplanmış, İdare Mahkemesince, 21.03.2010 tarihli bilirkişi raporunda belirlenen kusur oranları esas alınmak suretiyle maddi tazminata hükmedilmiştir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. maddesinin atıfta bulunduğu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 266. maddesinde, “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir.” kuralına yer verilmiştir.

Bilirkişiye başvurulmasındaki amacın, hukuka uygun karar verebilmek için gerekli verilere ulaşmak olduğu göz önünde tutulduğunda; özel ve teknik bilgiyi gerektiren uyuşmazlıklarda, İdare Mahkemelerince bilirkişilik kurumuna başvurulması veya mevcut bilirkişi raporunun değerlendirilmesi zorunlu ise de; bilirkişilerce düzenlenen rapora her durumda uyulması zorunluluğu bulunmamaktadır. Daha açık bir anlatımla, Mahkemece, raporun yetersiz ya da çekşkik görülmesi üzerine, aynı bilirkişilerden ek rapor istenilebileceği veya başka bilirkişilere yeni bir inceleme yaptirılabileceği gibi; teknik bilgiye sahip bilirkişkerce ortaya konulan tespit ve veriler doğrultusunda (bu tespitler esas alınmak ve bu tespitlerle uyumlu olmak kaydıyla) raporda varılan sonuçtan farklı bir sonuca varılması halinde, söz konusu farklılığın gerekçelendirilmesi suretiyle rapor dışında bir karara varılabileceğinin de kabulü gerekmektedir. Esasen bu husus, yargı yetkisinin, hukuka ve vicdani kanaate uygun olarak kullanılmasının doğal sonucudur.

İdare Mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunda, olayın meydana gelmesinde maktulün babasının da kusurlu olduğu görüşüne yer verilmiş, ancak babaya atfedilen kusurun sebebinin ne olduğu belirtilmemiş; Karayazı Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında düzenlenen 23.07.2008 tarihli bilirkişi raporunda ise, çocuklarına gereken ihtimamı göstermeyen elektriğin tehlikeleri konusunda çocuklarım eğitmeyen anne ve babanın da olayın meydana gelmesinde 3. derecede kusurlu olduğu tespitlerine yer verilmiştir.

Davacılar yakınının, elektrik direği ile telefon direği arasına çamaşır asmak için çekilen tele oyun oynamak amacıyla tutunduğu esnada, çamaşır telinde bulunan elektrik akımına kapılarak öldüğü çekişmesizdir.

Uyuşmazlık konusu olayda, çamaşır asmak amacıyla kullanılan bir telde elektrik akımı olmasının hayatin olağan akışına aykırı olduğu, dolayısıyla davacı anne ve babadan çocuklarını bu konuda uyarmaları ya da eğitmelerinin beklenemeyeceği, bu sebeple olayın meydana gelmesinde davacı anne ve babaya atfedilebilir kusur olmadığı sonucuna varıldığından, Anılan bilirkişi raporlarında yer alan aksi yöndeki tespitlere itibar edilmemiştir.

Bu durumda, İdare Mahkemesince, davacıların olayın meydana gelmesinde kusurlarının bulunmadığı dikkate alınmak suretiyle maddi tazminat istemi hakkında karar verilmesi gerekmekte olup; temyize konu kararın davanın reddine ilişkin kısmında hukuki isabet görülmemiştir. Öte yandan, davalı idarece olayın meydana gelmesinde kusuru bulunan 3. kişilere rücu edilebileceği açıktır.

SONUÇ :

Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin reddi ile Erzurum 1. İdare Mahkemesinin 12.05.2010 tarih ve E.2008/848, K.2010/761 sayılı kararının kabule ilişkin kısmının onanmasına; davacıların temyiz istemlerinin kabulü ile andan kararın redde ilişkin kısmının bozulmasına; bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, 11.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


Bu Yazıyı Paylaşın