İÇTİHAT METNİ
İstemin Özeti: Bursa 1. İdare Mahkemesince verilen 18/11/2011 tarihli ve E:2010/1357; K:2011/1544 sayılı kararın, dilekçede yazılı nedenlerle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hâkimi:
Düşüncesi: Soruşturma kapsamında ifadesi alınan tanık ile dava konusu işlemi tesis eden disiplin amiri aynı kişi olup, disiplin cezalarının tarafsızlığı ve objektifliği ilkesine aykırı olarak tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmadığından, kararın bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Karar veren Danıştay Onikinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dava; davacının, Bursa Gemlik İlçesi Gemlik Mesleki Eğitim Merkezi Müdürü olarak görev yapmakta olduğu dönemde hakkında yapılan soruşturma sonucu 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/B-l maddesi uyarınca kınama cezası ile cezalandırılmasına ilişkin 27/10/2010 günlü ve 7175 sayılı Gemlik İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince, davacının, okulda görev yapan personelle karşılıklı çekişmelere girdiği, bu yönde tavır ve davranışlar sergilediği soruşturma kapsamında alınan ifadelerden ve soruşturma dosyasında yer alan belgelerden anlaşıldığından, sübuta eren bu fiili nedeniyle dava konusu disiplin cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından, mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
Disiplin cezaları, kamu hizmetinin gereği gibi yürütülebilmesi bakımından kamu görevlilerinin mevzuat uyarınca yerine getirmek zorunda oldukları ödev ve sorumlulukları ifa etmemeleri veya mevzuatta yasaklanan fiillerde bulunmaları durumunda uygulanan yaptırımlar olup, memurların özlük hakları üzerinde doğrudan ve önemli sonuçlar doğurmaları sebebiyle subjektif ve bireysel etkileri bulunduğu gibi kamu görevinin gereği gibi sürdürülmesi ve kamu düzeninin sağlanması bakımından objektif ve kamusal öneme sahiptirler.
Bu bakımdan disiplin soruşturmalarının yapılmasında izlenecek yöntem, ceza verilecek fiiller ve ceza vermeye yetkili makam ve kurallar pozitif olarak mevzuatla belirlenmekte, doktrin ve yargısal içtihatlarla da konu ile ilgili disiplin hukuku ilkeleri oluşturulmaktadır.
Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Hakkında Yönetmeliğinin “Disiplin amirlerinin yetkileri” başlıklı 18. maddesinde; disiplin amirlerinin kamu hizmetlerinin gereği gibi yürütülmesini sağlamak amacı ile kanunların, tüzüklerin ve yönetmeliklerin Devlet memuru olarak emrettiği görevleri yurt içinde veya dışında yerine getiremeyenlere, uyulmasını zorunlu kıldığı hususları yapmayanlara, yasakladığı işleri yapanlara durumun niteliğine ve ağırlık derecesine göre, 657 sayılı Kanunda yazılı disiplin cezalarından yetkisi dahilinde bulunanları vermeye yetkili olduğu hükme bağlanmıştır.
Bu nedenle, kamu görevlisinin suç oluşturduğu iddia edilen fiili ile ilgili olarak idarece açılan bir disiplin soruşturmasında, konu ile ilgili her türlü araştırmanın yapılması, kanıt niteliğinde toplanan tüm bilgi ve belgelerin değerlendirilmesi, tanıkların dinlenmesi, hatta teknik konularda bilirkişilere inceleme yaptırılmak suretiyle, soruşturulanların görev ve konumları itibariyle sorumlukları ile suçun oluş biçimi irdelenerek düzenlenen rapor ile fiilin sübut bulup bulmadığının ortaya çıkarılması gerektiği, soruşturma yapmakla görevlendirilenlerin ve cezayı verecek olan disiplin amirlerinin soruşturmaya konu olayla hiçbir ilgisi bulunmayan, hakkında soruşturma yapılan kamu görevlisinin suç konusu eyleminden zarar gören veya yarar sağlayan veya soruşturulanın veya olayın mağduru durumundaki kişilerden etkilenecek konumda bulunmayan tamamen tarafsız kişi veya kişilerden olmaları ve kıdem ve görev bakımından en az soruşturulan ile aynı seviyede veya üst düzeyde bulunmaları gerekmektedir.
Yukarıda belirtilen hükümler doğrultusunda; disiplin suçu teşkil eden fiillerle ilgili olarak soruşturma yapılması zorunlu olduğu gibi soruşturmanın belirli usuller çerçevesinde yapılması da isnada maruz kalanların hukuki güvencesidir. Soruşturma emri verilmesi; bağımsız ve üst veya denk görevde olan bir soruşturmacı atanması, olayla ilgili tanık ve soruşturulanın ifadelerinin alınması, ifade alınmadan kişiye haklarının ve soruşturma konusunun bildirilmesi, isnat olunan fiille ilgili lehe ve aleyhe başkaca delillerin araştırılması, soruşturma sonucunda bir rapor hazırlanması ve bu raporda; olayın değerlendirilmesi soruşturmacının kanaat ve teklifini Belirtmesi ve raporun ilgili makama sunulması, soruşturmayı yapan kişi ile soruşturmada elde edilen delilleri değerlendirecek kişi veya kurulların ayrı olmasının, yasal süre içerisinde isnat olunan fiiller bildirilerek sanığın savunmasının alınması gerekliliği disiplin hukukunun temel ilkelerinden olduğu gibi hukuki güvenlik ilkesinin de gereğidir.
Dosyanın incelenmesinden; davacının, Bursa Gemlik İlçesi Gemlik Mesleki Eğitim Merkezi Müdürü olarak görev yapmakta olduğu dönemde hakkında “İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünce yapılan tüm uyarılara rağmen personelle karşılıklı çekişmelere devam etmek suretiyle kurumu her geçen gün yıprattığı” iddiası ve başkaca iddialar üzerine yapılan soruşturma sonucunda 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/B-l maddesinde belirtilen; “Kurumun huzur sükun ve çalışma düzenini bozmak” hükmü uyarınca kınama cezası ile cezalandırıldığı anlaşılmaktadır.
Davacıya isnad edilen olaya ilişkin düzenlenmiş olan 20/09/2010 tarih ve 410/21 sayılı soruşturma raporunda, davacı hakkında isnat edilen eyleme ilişkin tanık olarak ifadesi alınanlardan biri olan İlçe Milli Eğitim Müdür M.E aynı zamanda dava konusu işlemi tesis eden kişidir.
Buna göre, davacıya isnad edilen olayın tanığı olarak gösterilen ve ifadesi alınan İlçe Milli Eğitim Müdürü tarafından aynı eylem nedeniyle davacıya ceza verilmiş olması hususu birlikte ele alınıp değerlendirildiğinde, bir olayın tanığı olan kişilinin, aynı olay nedeniyle disiplin amiri sıfatıyla ceza vermesinde, disiplin cezalarının tarafsızlık ve objektiflik kriterine uygun olarak verilmesi ilkesine aykırılık görüldüğünden bu haliyle dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulü ile Mahkeme kararının bozulmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın İdare Mahkemesine gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere 22.12.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.