T.C. |
||
Esas No | : 2017/18554 | |
Karar No | : 2017/21559 | |
Tarih | : 05.10.2017 |
İÇTİHAT METNİ
DAVA :
Tehdit suçundan sanık …’in, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/1, 62/1-2.cümle, 43/2, 62 ve ve 52. maddeleri uyarınca neticeten 600.00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına dair, Burdur Ağır Ceza Mahkemesi’nin 07/02/2017 tarihli ve 2016/210 esas, 2017/15 Sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 03.07.2017 gün ve 38280 Sayılı tebliğnamesiyle dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:
KARAR :
İstem yazısında: “Dosya kapsamına göre; sanığın “hepinizi süründüreceğim, sizi sürdüreceğim “şeklinde sözler söylemek suretiyle katılanları tehdit ettiğinden bahisle cezalandırılmasına karar verilmiş ise de, Yargıtay 18.Ceza Dairesinin 15.02.2017 tarihli ve 2015/20853 esas, 2017/1705 karar sayılı ilamı ile de belirtildiği üzere, sanığın söylediği kabul edilen ifadelerin tehdit suçunu oluşturmadığı gözetilmeksizin, beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
I- )Olay:
Tehdit suçundan sanık … hakkında yapılan yargılama sonucunda, Burdur Ağır Ceza Mahkemesi’nin 07/02/2017 tarihli kararıyla, 600, 00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, kesin nitelikteki adli para cezasının temyiz kabiliyeti bulunmadığından yoklukta verilen kararın temyiz edilmeksizin kesinleşmesinden sonra, infaz aşamasında sanığın tehdit suçunu işlemediğini ve suçun unsurlarının oluşmadığını belirtmesi üzerine, kanun yararına bozma yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
II- )Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Sanığa yükletilen tehdit suçunun unsurlarının oluşmamasına karşın, mahkumiyetine karar verilmesi şeklinde ortaya çıkan hukuka aykırılığa ilişkindir.
III- )Hukuksal Değerlendirme:
5237 Sayılı TCK’nın 106.maddesinin 1.fıkrasının ikinci cümlesinde yazılı tehdit suçunun tanımında; “sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehdit” eyleminden söz edilmiş ise de, eylemin hukuka aykırılık öğesinin oluşması bakımından olayda hukuka uygunluk nedenlerinin bulunmaması da zorunludur. TCK’nın 26.maddesinde “hakkını kullanan kişiye ceza verilmez” hükmü yer almaktadır. Anayasanın 36.maddesinde ise, herkesin yargı merciileri önünde iddia ve savunmada bulunma hakkının bulunduğu belirtilmiştir. Ayrıca, gerçek kişiler veya resmi mercilerin hukuka aykırı işlem ve eylemleri sebebiyle kişilerin şikayet hakları da hak arama özgürlüğü kapsamında bu madde içerisinde değerlendirilmektedir. Şikayet hakkının kullanılması, kişilerin veya kamu görevlilerinin yasaya uygun davranmadıkları iddiasıyla idare veya yargı makamlarınca denetlenmelerine olanak sağlamaktadır. Şikayet edilen kişinin suç işlediği için cezalandırılması veya kamu görevlisinin hukuka aykırı davranışı sebebiyle disiplin işlemine ya da yargılamaya tabi tutulması sair kötülüğe uğratılması anlamına gelebilecek ise de, yasal hakkın kullanılması sebebiyle kişi cezalandırılmaz.
Hukuksuz bir muameleye maruz kalan kişinin bu haksızlığı icra eden sivil veya kamu görevlisi olan kişiye, hukuk önünde hesaplaşması anlamına gelen sözler tehdit olarak düşünülmemelidir. Zira bu halde Anayasayla güvence altına alınan ( m.74 ) şikayet hakkının kullanımı söz konusudur. Bu kişinin ilgili makamlara müracaat etmesi da, kendiliğinden hak alma ya da tehdit düşüncesiyle değil, şikayet hakkının kullanılması amacıyla hareket ettiğinin göstergesi olmaktadır.
Dosyanın incelenmesinden; sanığın çocuğunu tedavi için getirdiği hastanede çocuğun damar yolunun açılamaması sebebiyle tartışma yaşadığı hemşire olan katılanlara hitaben “sizi sürdüreceğim, süründüreceğim, yarın gazetelerde boy boy resimlerinizi göreceksiniz” dediği iddiasıyla kamu davası açılmıştır. Katılanlar, sanığın işlerine karıştığını, hakaret ettiğini, hakim olduğunu söyleyerek iddianamede belirtilen sözleri sarf ettiğini ileri sürmüşler, sanık ise tüm aşamalarda, suçlamaları kabul etmeyerek, katılan hemşirelerin kendisine kötü davrandıklarını, damar yolunu açamadıkları için çocuğun elinin morarıp şiştiğini, görevlerini gereği gibi yapmadıklarını, çocuğun tedavisini yapmayacaklarını söylemeleri üzerine sadece “Bana bu şekilde davrandığınız için sizi ilgili yerlere şikayet edeceğim” dediğini, olaydan sonra da katılanlardan şikayetçi olduğunu ancak haklarında soruşturma izni verilmemesi sebebiyle dava açılamadığını ifade etmiştir. Hastanede doktor olarak görev yapan tanık … ise mahkemede tekrar ettiği Cumhuriyet Savcılığındaki beyanında, tartışma sesleri üzerine hemşire odasına gittiğinde, sanık ile hemşireler arasında hasta çocuğun damar yolunun açılamaması konusunda gerginlik yaşandığını, annesinin bağırması sebebiyle çocuğun ağlamaya başladığını, sanığın katılanlara hitaben “sizi her yere şikayet edeceğim, yarın boy boy haberleriniz gazetelerde çıkacak, beceriksizsiniz işinizi yapmayı bilmiyorsunuz, işinizi bilmiyorsanız burada ne işiniz var, sizi sürdüreceğim” dediğini belirtmiş, olay sırasında hastanede hasta olarak bulunan ve olayı gören tanık Zeki S.’da, taraflar arasında önce çocuğun damar yolunun el üzerinden mi yoksa koldan mı açılacağı konusunda gerginlik yaşandığını, hemşirenin el üzerinden damar yolunu açma girişiminin başarısız olması üzerine taraflar arasında tartışma yaşandığını, sanığın tartışma sırasında katılanlara “Ben hakimim beni neden dinlemiyorsunuz, sizi yarın sürdüreceğim, sizi gazetelere çıkaracağım “dediğini ifade etmiştir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; olayın oluş biçimi, sanığın görevini gereği gibi yerine getirmediğini iddia ettiği katılanları ilgili yerlere şikayet edeceğini söylediğine dair savunmasının tanık …’ın, sanığın katılanlara onları şikayet edeceğini söylediğine dair anlatımları ile örtüşmesi, anılan sözler tartışmanın bütünü ve söylendiği bağlam içinde değerlendirildiğinde sanığın maruz kaldığını düşündüğü ve iddia ettiği haksızlığa karşı şikayet hakkını kullanacağını bildirme niteliğinde olduğu, şikayet hakkının kullanılması kapsamında söylendiği, dosya kapsamından da sanığın katılanlar hakkında görevi kötüye kullanma suçundan şikayetçi olduğu ancak soruşturma izni verilmemesi nedeniyle dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği yine sanığın eşi olan tanık … tarafından elektronik posta yoluyla hastanede yaşanan bu olayla ilgili İl sağlık müdürlüğünün … sayfasına başvuruda bulunulduğu, Dairemizin yerleşmiş içtihatlarına göre de anılan sözlerin tehdit niteliği taşımadığının anlaşılması karşısında, olayda TCK’nın 26/1. maddesinde düzenlenen “hakkın kullanılması” kapsamında hukuka uygunluk nedeninin bulunduğu gözetilerek sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerekirken mahkumiyet kararı verilmesi hukuka aykırıdır.
SONUÇ :
Adalet Bakanlığının istemi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,
1- )Tehdit suçundan sanık … hakkında, Burdur Ağır Ceza Mahkemesi’nin 07/02/2017 tarihli ve 2016/210 esas, 2017/15 Sayılı kararın, 5271 Sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
2- )Hükümdeki hukuka aykırılık sanığa verilen cezanın kaldırılmasını gerektirmekle, anılan kanun maddesinin 4-d fıkrası gereğince, sanığın tehdit suçundan BERAATİNE,
3- )Bu suçtan hükmolunan cezanın çektirilmemesine, 05.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.