SpaceX ve Tesla Motors şirketlerinin kurucusu Elon Musk, saç telinden daha ince olan sicimlere bağlı elektrotlar ile beynin sinyallerini çözme girişimi olarak adlandırılan “Neuralink” projesi hakkında yaptığı açıklamada, insanın bilgisayarlar tarafından ele geçirilmemesi için tek çıkar yolun, bilgisayarların insan beyni ile birleşebileceği bir sistemin olması gerektiği iddiasında bulunmuştu.
“Yapay zeka ile birleşme senaryosu, şu anda elimizdeki en iyi senaryo” ifadesini kullanan Musk, yeni beyin implantı ile insan beyninin makinelerle irtibat kurabileceğini söylemişti.
İstanbul Medipol Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Lütfü Hanoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Elon Musk’ın “Neuralink” projesinin, aslında bir “beyin makine arayüzü (BMI)” projesi olduğunu söyledi.
Hanoğlu, bu alandaki çalışmaların uzun zamandır devam ettiğini belirterek, “Beyin makine arayüzleri, kişilerin doğal beyin, sinirler ve kas sistemlerini, bir başka deyişle beynin doğal motor sinir sistemlerini kullanmadan sadece düşünce ile bir bilgisayarı, elektromekanik bir kolu ya da çeşitli nöroprotezleri kontrol etmelerini olanaklı hale getiren sistemlerdir.” dedi.
Projenin sağlık alanında önemli gelişmelere sebep olabileceğini vurgulayan Hanoğlu, şöyle konuştu:
“Bu eğer başarılı olursa, örneğin felç geçiren ve bu nedenle beyni ile kasları arasındaki bağlantı koptuğu için hareketsiz kalan insanlara yeniden hareket edebilme imkanı sağlayabilmek, el, ayak gibi organ kayıplarında ya da ALS gibi giderek tüm kasları felç eden hastalıklarda hareket ve dış dünya ile etkileşimin tekrar sağlanabilmesi mümkün olabilecektir. Bu nedenle ilk hedef zaten sağlık ile ilgiliydi. Halen de bu alanda çok yoğun bir gayret söz konusudur. Örneğin, belden aşağısı felçli Juliano Pinto, beyin dalgalarıyla kontrol ettiği dış iskelet yardımıyla 2014 Dünya Kupası’nın başlangıç vuruşunu yapmayı başarmıştır.”
Prof. Dr. Lütfü Hanoğlu, “Neuralink” projesinin, mevcut BMI sistemleri ile farlılıklarına dikkati çekerek, şunları kaydetti:
“Bugünün en gelişmiş BMI sistemleri, en fazla birkaç yüz nöronun, yani sinir hücresinin faaliyetini birkaç çıktı parametresine (örneğin, protez kol için pozisyon, hız ve kavrama kuvveti parametreleri) çevirmek için kullanılıyor. Musk’ın Neurolink şirketi, yayımladığı makalede özetle, mevcut sistemlerin bu kısıtlılığına vurgu yaparak, çok sayıda küçük ve beyne kalıcı olarak yerleştirilebilir elektrot sistemleri ve bunları beyne hasar oluşturmadan yerleştirebilecek bir beyin cerrahisi robotu yaptıklarını, bu şekilde tek bir USB kablosu ile eşi görülmemiş düzeyde veri aktarımı sağlayabileceklerini dile getiriyor. Bu gerçekten mevcut sistemleri çok ileri götürebilir ve sağlık alanında umut verici gelişmelere yol açabilir. Ama işin tabii bir de diğer yüzü var. Bu çalışmalarda ortaya çıkan ürün, diz problemi nedeniyle yürüyemeyen insanlar için bir robot dış iskelet olarak da, gerçek insanlarca kontrol edilen çok güçlü ve zırhlı savaş robotları olarak da ortaya çıkabilir. Nitekim alana en önemli yatırımı yapan ABD’nin askeri araştırma kurumu DARPA’dır.”
İstanbul Medipol Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Hanoğlu, BMI’lerin insan zihnini tamamen çözemediğini söyledi.
Hanoğlu, “Burada söz konusu olan, kişinin kendi iradesi ile oluşturduğu bir kararın ya da zihninden geçen bir düşünce ya da zihninde oluşan bir imgenin nöronlardan alınan sinyaller ile doğrudan saptanması değildir. Öğrenme süreçleri boyunca bilgisayar, belirli sinir hücresi sinyal özellikleri ile belirli durumlar, mesela kolu ileri uzatma arasında bir ilişki kurar ve algoritmalar geliştirir. Sonuç olarak, durumu biraz basitleştirirsek BMI’ler, insan zihnini tüm karmaşıklığı ile değerlendirmekte değildir sadece, basit bazı elektriksel aktiviteler bazı karşılıklar oluşturmaktadırlar.” şeklinde konuştu.
“ETİK VE HUKUKSAL SORUNLAR ARTABİLİR”
“Neuralink” projesi bağlamında etik problemleri de değerlendiren Hanoğlu, projenin insan beynini tam anlamıyla çözememesi nedeniyle beynin tıpkı bir bilgisayar gibi hacklenmesinin şu an için mümkün olmadığını söyledi.
Hanoğlu, şunları kaydetti:
“Ama beyin-makine arayüzleri sayesinde hareket sinyallerimizi kollarımızdan kat kat güçlü robot kollara ulaştırabilir, devasa kayaları kaldırabiliriz. Herhangi bir yerdeki, mesela bir drone’daki kameralar kayıtlarını beyin-makine arayüzlerine gönderir, gözümüzü dahi açmadan kilometrelerce ötesini görebiliriz. Yine çok uzakta olan şeyleri mikrofonlar ve onların beyin-makine arayüzleri üzerinden duyabiliriz. Yani normal insan, fiziksel gücünün ve algılarının ötesine ulaşmayı başaran insan, nasıl bir hayat sürer? Diğer insanlar ile aralarında hangi koşullarda ve ahlaki kurallar ile bir rekabet söz konusu olabilir? Kendi bedenini yetersiz bulup bütün hayatını vekil robotlara mı devreder? Tüm bunlar üzerinde hızla konuşulacak etik/hukuksal sorunlar haline gelebilir.”