Çoğunlukla kısa vadeli düşünüyoruz.
Bugün ekmek var mı? Karnımız doyuyorsa gerisi çok önemli değil.
Hatırlayın 91 seçimlerini. Nasıl bir seçim rüşveti dağıtılmıştı. “Kim ne verirse 5 lira fazlası benden” cümlesi acı bir gerçeği gösteriyordu. ‘İktidar olursam devletin parasını kendi kişisel hırslarım için istediğim gibi kullanırım’ anlayışının yansımasıydı.
Her mahalleye iki milyoner
Herkese iki anahtar
Vs vs vs
Nerde o vaatler? Ne oldu o vaatlerin sonu?
Elbette 2001 krizi o vaatlerin sonucu olmuştu. Devlet adeta battı.
Kasalar boşaldı.
Borç batağına saplandık.
Maaşlar bile borçla ödenir olmuştu.
Peki, herkes 2001 yılında sorumlu ararken, aslında bu sonuca giden yolu 1991’de biz açtık diye aynaya baktı mı?
Şimdi size çok ama çok daha derin bir konudan bahsedeceğim.
Kalkınma Bakanlığı sitesinde uzun vadeli süreçleri-gelişmeleri gösteren önemli veriler var.
Gelin nereye gittiğimizi hep beraber görelim:
1985 yılında 50,6 milyon olan nüfusumuz 2017 yılında 80,8 milyona yükseldi. Ama 1985 yılında nüfusumuzun yüzde 37,5’i 0-14 yaş grubundaydı.
Bugün 0-14 yaş grubundaki nüfus oranımız yüzde 23,6’ya düşmüş durumda. 2015-2017 arasında bile 0-14 yaş grubu nüfusun oranı yüzde 24,0’den yüzde 23,6’ya düştü.
Bu gösterge ne diyor biliyor musunuz: Hey millet uyanın, yakında sokaklar yaşlılarla dolacak.
Geriden çalışacak ve size bakacak bir genç nüfus gelmiyor.
Bugün (2017) orta yaş nüfus (15-64) oranı yüzde 67,9 düzeyindedir. Bu oran 2016 yılında yüzde 68,0 ile rekor kırmıştı. Orada da geriye dönüş başladı.
Ülkenin çalışma çağındaki nüfus oranı zirveden dönüyor.
Çocuk az,
Yaşlı az,
Tam çalışma ve kazanma dönemi.
2015 yılında nüfusumuzun yüzde 8,2’si 65+ yaş üzerindedir. Sadece ve sadece son iki yılda bu oran 0,3 puan artmış ve 2017 yılında 65+ üstü nüfus oranı yüzde 8,5’e çıkmıştır.
Yılda yüzde 1,5 puan oranında yaşlı nüfus oranı ekstra artmaya başladı. Bu tabloya göre 5 yıl sonra 65+ yaş üstü nüfusumuz bugünkü 6,9 milyondan 13,0 milyonun üzerine çıkmış olacak.
Bugün yaklaşık olarak 20,5 milyon kayıtlı çalışan 12,4 milyon emekliye bakıyor. Bakıyor derken, aslında bakamıyor ve devletin kasasından yılda 100 milyar liranın üzerinde para sosyal güvenlik sistemine aktarılıyor.
Hızla yaşlanmaya başladığımız çok açık.
Özellikle son yıllarda yaşlanma oranımız hızlanıyor.
Kendi geleceğimizi çocuklarımıza borçluyuz. Onlar bize bakacak.
Ama çocuk nüfus oranı da hızla düşüyor. Zirveden geri dönüyoruz. Ve eski genç nüfus kısa sürede yaşlı nüfus haline geliyor.
Sahi bize kim bakacak?
Bir tarafta emekli olmayıp, çalışmaya devam ettiğinde maaşı düşen bir sitem kurmuşuz.
Diğer tarafta emekli olduğumuzda bize bakacak yeni bir nesil oranını da düşürmüşüz.
Bugün 50-53 yaş aralığında bu ülkede emekli olunuyor. Ortalama ömür süresi 78 yıl. 30 yıla yakın maaş alınarak emeklilik hayatı yaşıyoruz.
“Şer güçler” dediğimiz batılı ülkeler ise emeklilik için 65+ yaşını 67+’ye çıkarttı. Bunu eski tarihte “Şer güçler çalışıyor” başlığı altında yazmıştım.
Bize çok çalışmak ise cezalandırılıyor. Devlet bize “50’li yaşlarda emekli ol” diyor. Yoksa “çok çalışırsan maaşını düşürürüm” diyor. Kaç ilgili Bakana bu konuyu açtığımı, yazdığımı unuttum bile.
Bir adım atılmadı.
Kimse çözüme yanaşmadı.
Ama sosyal göstergeler diyor ki, bu geriden gelen gençler siz yaşlılara bakamaz. Size o maaşları veremez.
Bugün 50 yaşlarında emekli olup maaş alabiliyoruz ama sonrasını bence kimse bilmiyor. 5-10 yıl sonra emekli maaşı almak bile hayli zor olacak.
Baston ile gezenler belki de vatan haini ilan edilecek.
Bize bu gençler soracak: Ne çalıştınız, ne birikim bıraktınız? Bu borçlar kimin? Kim ödeyecek bu borçları?
Şimdiden çocuklarımıza hesap vermeye başlayalım derim. Yoksa emeklilikte maaş bile hayal olabilir.
Kaynak: Karar Gazetesi-İbrahim Kahveci