Tekstil, ülkemizde bugün ulaştığımız düzeyde önemli iş ve aş kaynaklarından biri. Tekstilde bitirme işlemlerinin kimyasında, makinelerinde ve uygulamalarında dünyanın neresinde olduğumuzu daha önce üç firma yetkilisinin objektifinden paylaştık. Bu yazıda Has Group’un yöneticisi Tamer Hasbay’la yaptığımız değerlendirmeyi bilgilerinize sunuyoruz.
Has Group geçen yıl üretiminin yüzde 55’ini ihraç etmiş, bu yıl hedef yükselterek yüzde 65’ini ihraç etmeyi planlayan bir makine imalatçısı. Alanında gelecek iddiası olan bir firma. Tamer Hasbay’a önce geride bıraktığımız 10 yılın başlıca eğilimlerinin neler olduğunu soruyoruz. Beş eğilimin altını çiziyor:
• Ülkemizde yüksek hacimli üretim sürecinden geçtik.
• Yüksek üretim kapasiteleri olan üretim tesislerine yatırım yapıldı.
• Ölçek büyüterek maliyetleri düşürme eğilimi güç kazandı.
• Makinelerin elektronik donanımlarında önemli değişmeler oldu, bu eğilim sürüyor.
• Otomasyon arttı; katma değer yaratılmasında ciddi farklılaşmalar oluştu.
Geçmiş 10 yılın eğilimlerinin altı çizilince, gelecek 10 yılı sormazsak eksik anlatım olur. Bu kez gelecek 10 yılda hangi eğilimlerin zihni modellerimizi etkileyeceğini soruyoruz Hasbay’a:
• Yüksek hacimli üretim eğilimi gelecek on yılda da sürecek.
• Yüksek hacimli üretim-düşük maliyet ilişkisi önemini koruyacak.
• Türkiye orta teknolojiler kullanan orta gelirli bir ülke; emek-odaklı rekabetin önemi azalacak.
• Gelecek on yılda daha çok teknoloji yatırımı yapılacak, daha az işgücü kullanımına tanıklık edeceğiz.
• Ürün çeşitlenmesi süreci hızlanacak, ürün farklılaştırması rekabet gücünü etkileyecek.
• Daha az iş, daha az işçilik ve teknoloji-yoğun yatırım ihtiyacı artacak
Müşteri bilincinin etkileri
Müşteri birikimlerinden yararlanma, dijital ekonominin temel girdilerinden biri. İş yaşamında çalışanların birikimini iyi değerlendirmeden; müşteri birikimlerini bir değere dönüştürmeden var olabilmek oldukça zor. Müşterinin dünyadaki gelişmelerin farkında olması, kendi imkanlarını iyi bilmesi etkin bir üretiminin de olmazsa olmazlarıdır. Bu açıdan müşteri bilinciyle ilgili eğilimlere ilişkin gözlemlerini de öğrenmek istiyoruz Tamer Hasbay’dan. Verdiği yanıt daha önce görüşlerini paylaştığımız iş insanları da doğruluyor. Yanıtını madde madde sıralıyor:
• Ön araştırma yapan, talebinin ayrıntısını analiz eden müşteri sayısı ülkemizin ihtiyacı olan yerde dersek kendimizi yanıltmış oluruz.
• Geleceğe yönelik planlanan işlerin çok önemli bir bölümü, geçmiş 10 yılın eğilimlerini yansıtıyor; geleceğin eğilimlerinden türetilen varsayımları içermiyor.
• İçinde bulunduğumuz ‘geçiş sürecini’ yönetmek kolay değil. Hep birlikte zihniyetlerimizi, iş yapılanmasını, algıları ve yatırım yönetimi anlayışını gözden geçirmek ve değiştirmek zorundayız.
• Piyasa iş yeri yönetimlerini ciddi biçimde zorlayacak. Kapasite dolduramayan, rekabetçi fiyat-maliyet dengesini kuramayan işyerleri rekabetten ciddi biçimde etkilenecek.
• Türkiye Pakistan, Hindistan, Afrika ülkelerinin pazara girmesiyle işyerlerinin yapısını, işlevini ve kültürünü değiştirmek zorunda kalacak.
Eğilimlerde ciddi değişmenin olması, fırsat ve tehlikelerin farklılaşması anlamına geliyor. Has Group gibi dışa ve dünyaya açılmış bir üretim tesisinde geleceğin nasıl planlandığını paylaşırsak, başka iş yerleri için de öğretici olabilir;
Geleceği planlama
Tamer Hasbay’a “Grubunuzun gelecek 5 yılı planlamadaki vizyonu hangi bileşenleri kapsıyor?” diye soruyoruz. Ne yapacaklarını iyi düşündükleri için bir çırpıda özetliyor: Makinelerin market segmentlerini çeşitlendiriyoruz: Örgü,dokuma, ev tekstili, denim ve teknik tekstil alanlarına giriyoruz. Makinelerde elektronik donanım gelişmelerini ve otomasyon olanaklarını yakından izliyor; uyum sağlıyoruz; kendi birikimlerimizi katıyoruz. Makine-donanımda çevreye olan duyarlılık artışını dikkate alarak yeni işlevler ekliyor; çevreye olumlu katkı yapacak geliştirme çalışmalarını aralıksız sürdürüyoruz. Enerji her alanda olduğu gibi, tekstil makinelerinde de önemli. Makinelerimizin enerji tasarrufu yaratan özellikler kazanmasına özen gösteriyoruz.
Otomasyon gelişmeleriyle makineler insan gücünden uzaklaşıyor; robotların yarattığı yeni maliyet yapılarını yakından izliyor; kendi ürettiğimiz makineleri gelişmelere uyumlu hale getiriyoruz.
Makine üretiminde gelişmelere uyumun önemli ayaklarından biri de malzeme sağlanması. Tekstil makinelerinde “Malzeme kalitesi ve erişebilirlik konusunda neredeyiz?” sorusuna da Hasbay’ın yanıtı şöyle: “Malzeme konusunda 10 yıl öncesine göre epey ilerledik. Açıkça ifade edelim ki Avrupa ülkelerine göre gerideyiz. Gelişmiş ülkeler ArGe çalışmalarıyla sağladıkları yenilikleri önce kendi ülkelerine ve bölgelerine veriyor. Bunu açık engellerle yapmasalar bile uyguladıkları fiyatlarla yapabiliyorlar. Ayrıca pazarın büyüklüğünün etkisi, lojistik maliyetler, ülke riski gibi unsurlar da etkili oluyor.”
Tekstil makinelerinde büyüklükler
Dünya geneline bakıldığında tekstil makinelerinin yıllık cirosu 30 milyar dolar civarında. Türkiye’nin bu pazardan aldığı pay yüzde 8 ile 10 arasında bir yerde. Dünya tekstil makineleri piyasasında ilk üç ülke arasına giriyoruz. İplik, dokuma, örgü, kumaş hazırlama, boya ve apre, konfeksiyon makinelerini dikkate almak gerekiyor.
Türkiye’nin tekstil makineleri 800 milyon dolarlık. Bunun yüzde 80’ini boya ve apre makineleri oluşturuyor. Makine üretiminde hamleler yapacak üretici birikimi var ama bu saatten sonra buna girişen olur mu? Bugün geldiğimiz aşamada ne yapmalıyız? Taner Hasbay net ifadelerle açıklıyor.
Çin’in kalitesi düşük ürünlerden hızla kaliteli ürünlere geçişi sektörü ciddi biçimde etkiyecek.
Çin’deki orta sınıfın hızla yükselmesi talep yapısını da değiştiriyor. Ayrıca Çin Avrasya’da ulaşabilirlik ve erişilebilirleri artırmak için hızlı demiryolu projelerini hızla devreye sokuyor. Örneğin, Yunanistan’da Pire limanını alan Çin şirketleri, şimdi de Pire, Selanik, Üsküp, Belgrad ve Budapeşte arasında 350 kilometrelik hızlı demiryolu 3 milyar dolar yatırımla hayata taşıyor.
Dayanıklılığı artıran “çeşitlilik” dediğimiz zaman genellikle ırk, inanç gibi kültürel çeşitlilik anlıyoruz. Asıl çeşitliliği indirgemeci anlayışın tuzaklarına yakalanmayan ‘düşünce çeşitliliği’ olarak algılamalıyız.Tarihin tekstil makineleri sektöründe önümüze çıkardığı fırsatları, düşünce çeşitliliği içinde değerlendirerek geleceğimizi planlamalıyız.
Siz tam yetkili olsaydınız hangi önlemlere öncelik verirdiniz?
Teknolojik üretim olduğu için sektör ilgilileriyle oturur ihtiyaçları netleştirir ona göre destekler verirdim.
Türkiye’ de tekstilin geliştiğini, piyasanın geliştiğini; müşteri birikimlerinin yönlendirici etkilerini dikkate alarak; sektöre nitelik kazandıran projelere pozitif ayrımcılık yapan bir teşvik sistemi uygulardım.
Finans sektörünün bütün sektörlere benzer bakış açısıyla yaklaşmasını farklılaştırır; sektörün yapısal ve ekonomik özelliklerini dikkate alan destek araçları geliştirmesini sağlar; erişebilirliği kolaylaştırırdım.
Sektörün yetişmiş işgücünü cezbedici özelliklere sahip olmasını sağlar; yüksek becerili ve yetişkin insanın rekabette artan önemini ihmal etmeden konuya yaklaşırdım.
Bizim sanayici bir ülke olmadığımızı; tüccar bakışımızın daha ağır bastığını bilerek, kazançodaklı yaklaşımı, üretim-odaklı yaklaşıma taşımak için sistemin bütün bileşen ve bağlamlarını dikkate alan politikalar geliştirirdim.
Yeni nesillerin bu tip sektörlerden uzaklaşmasının sakıncalarını giderecek özendiricileri uygulamaya sokardım.
Türkiye geleceğe yönelik ne yapmalı?
Ar-Ge tek başına olmaz, girişimciler, üniversiteler ve kamu yönetimi güçlü işbirliği yapmalı.
Sanayiciler Ar-Ge merkezlerinden aldıklarını uygulama alanına taşımada destek vermeli.
Akademik buluş sevinci, üreticinin dönüştürme sevinciyle birleştirilmeli ki etkili sonuç alınsın.
Biz bu köprüyü tam olarak kuramadık, ivedilikle kurmamız gerekiyor.
Teşvik sistemleri geri-bildirim döngüsüyle gelişmeleri güçlendirmeli, proje odaklı titizlikle izlenmeli.
Sektörü genç nesillerin ilgi alanına sokacak önlemler alınmalı; giderek azalan ilginin tehlikesi gözden ırak tutulmamalıdır.
Kaynak: Dünya Gazetesi-Rüştü Bozkurt