Ya İnebolu’da da Deprem Olursa?…

Elimden geldiğince kendi mesleğimi ilgilendiren mevzuatla ilgili yazılar yazmaya çalışıyorum.

Tanıyanlar bilir, maksadım akıl vermek de değildir. Konuları basit bir dille sizlere anlatmaya çalışırım.

Bir şey bilmek istemeyen ya da anlama derdi olmayanla zaten işim yok.

Senede belki birkaç defa bunun dışına çıkıp İnebolu’yu da kapsayan genel konularla ilgili düşündüklerimi yazıyorum.

Bu seferkine de ne yazık ki yaşadığımız en büyük felaket vesile oldu.

6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan çifte deprem ile ülkemiz ve milletimiz inanılmaz bir doğal afetle karşı karşıya kaldı.

Allah yardımcımız olsun.

Ama iş bununla bitmiyor tabii.

Bu felaketlerin bizim bölgemizde, hatta ilçemizde de yaşanmaması için ortada bir sebep gözükmüyor.

Yıllarca yaşanmayan sel felaketinin yanı başımızda yaşandığını, bizim ise son 2 yılda 2 defa sel felaketinin kıyısından döndüğümüzü düşünürsek bugün o soruyu sormak zorundayız:

Ya İnebolu’da da deprem olursa?…

DÜN…

Depremleri anlamanın en kolay yanı düne bakmak.

Tarihte büyük depremlerin olduğu her yerde bugün de yarın da deprem olacak.

İnebolu’nun deprem hasarlarıyla ilgili olarak adı ilk defa 1885 yılında meydana gelen bir depremde geçiyor.

6 şiddetinde olduğu anlaşılan ve Kastamonu Depremi diye bilinen bu deprem aslında Tosya’da meydana geliyor ama Doç.Dr. Kadir Dirik’in Kastamonu İli ve Civarı’nın Depremselliği raporunda “Sinop, İnebolu, Taşköprü, Tosya, Çankırı, İskilip’te hasara neden olan deprem” olarak anılıyor.

Elbette elimizde İnebolu’da nasıl bir hasara yol açtığı ile ilgili bir  bilgi yok.

Görsel olarak İnebolu ile ilgili bir ize rastladığımız ikinci deprem ise 26 Kasım 1943 tarihli Ladik-Tosya Depremi.

Derya Yalçın’ın “Türkiye’de Aletsel Dönemde Meydana Gelmiş Yıkıcı Depremlerin Şiddet Haritalarının Yeniden Oluşturulması” başlıklı Kocaeli Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Jeofizik Mühendisliği Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi‘nin 52 nci sayfasında yer alan bilgilere göre İnebolu, bu depremi “oldukça güçlü” ve yer yer “güçlü ve çok güçlü” olarak hissetmiş.

Üstelik bu depremin büyüklüğü 7,2 ve dış-merkezinde şiddet XI (11) olarak belirlenmiş.

Yıkımla ilgili benim rastladığım tek kayıt Ercan Çelebi’nin “Büyük Hareket: 26 Kasım 1943 Tarihli Tosya-Lâdik Depremi’nin Kastamonu Merkez Ve Tosya İlçesindeki Etkileri Üzerine Bir Değerlendirme” başlıklı bildiri metninin 50 nci sayfasında geçen “Kastamonu’ya bağlı Daday, Küre ve İnebolu ilçelerinde deprem hissedilmekle birlikte herhangi bir hasar söz konusu olmamıştır.” ifadesi.

Dönemin yapı özellikleri de bu hasarsızlıkta etkili olmuş olabilir.

1999 yılında yaşanan Gölcük ve Düzce depremlerini ise sokaklara fırlayacak şekilde yaşadığımızı hepimiz biliyoruz.

Dünü kapatırken şu karşılaştırmayı da önemli bulduğum için buraya alıyorum:

Burada bahsettiğimiz depremlerle ilçemizin uzaklığı yaklaşık 110 km.

6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan depremin merkez üssü olan Elbistan ile yerle bir olan Hatay’ın arası ise yaklaşık 226 km.

Yani bu şiddette bir depremle, bugünkü bina envanteri, yapı malzemesi ve yapı tarzı ile karşılaştığımızda ne yaşarız gerçekten belli değil.

BUGÜN…

Gelelim bugünkü bilgilere.

Evet, aslında İnebolu merkezli bir deprem olmuyor gibi gözüküyor. Ama depremin yıkımına uğramak için depremin merkezinde olmak da gerekmiyor.

Üstelik son depremin merkezi ile yıkım noktası arasına göre, biz tarihi kayıtlara geçmiş Ladik-Tosya depreminin merkez üssüne, Hatay’ın Elbistan’a olan uzaklığından, yaklaşık 120 km daha yakınız.

Kaldı ki İnebolu ya da köyleri merkezli depremler de kayıtlarda gözüküyor. Uluköy, Şeyhömer, Güde, Soğukpınar, Güneşli ve Çiçekyazı Köyü merkezli depremler de olmuş ve oluyor.

Bununla da kalmıyor:

Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğünün Yenilenmiş Diri Fay Haritalarının 36-11 numaralı Kastamonu paftasında gördüğümüz kadarıyla Tosya’dan geçen Kuzey Anadolu Fay Hattından daha da yakın bir fay olan Ekinveren Fayı Daday’dan başlayıp Hanönü üzerinden Sinop’a doğru uzanıyor.

Bu fayın bize olan uzaklığı ise kuş uçuşu 35 km.

Bu mesafeler şaka değil. Üstelik işin deniz tarafındaki boyutunu hiç bilmiyoruz.

Zira Karadeniz’in depremselliğiyle ilgili derin bir çalışma yapılabilmiş değil.

Ama burada da bitmiyor.

Gazi Üniversitesi Deprem Mühendisliği Uygulama ve Araştırma Merkezi (DEMAR) Uzmanı Doç. Dr. Bülent Özmen, Kastamonu’yu etkileyecek 7 ve üzerindeki bir depremin 100 yıl içerisinde meydana gelme olasılığının yüzde 80 civarında olduğunu söylüyor.

Bu da yetmiyor.

CHP Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı, bundan 2 yıl önce 42 sayfalık Kastamonu Deprem Raporu‘nu kamuoyu ile paylaşıyor.

Üstelik bu raporda depreme dayanıksızlığı raporlara geçmiş İnebolu’daki 6 binadan bahsediliyor.

Yani herkes neyin gelmekte olduğunu anlatmaya çalışıyor.

YARIN…

Şimdi gelelim İnebolu için zurnanın zırt dediği yerlere.

Kuş uçuşu 80 km. uzaklıktaki il merkezi 1 inci derecede, 60 km uzaklıktaki komşu ilçesi Cide ise 2 nci derecede deprem bölgesindeyken İnebolu’nun kaçıncı derecede deprem bölgesinde olduğu sanıldığı kadar önemli değildir.

Hele hele, yapılmış bazı inşaatlarda C40 betonun nüfuzunu ve dolayısıyla işin hızını artırmak için sulandırıldığından, beton vibrasyonunun hiç yapılmadığından, çakılla doldurulmuş bina temellerinden bahsedilirken hiç önemli değildir.

Evet, deprem olmaz ama depremden bugünkü bina envanteriyle nasıl etkileneceğimiz tam bir soru işaretidir.

Mevcut nüfusun yarısının oturduğu Aşağıhatipbağı ve Cünürye Mahallelerinin toprak yapısının ne olduğunu hepimiz biliyoruz. Bilenler bilmeyenlere anlatsın.

Sahil kesiminde yer alan İsmetpaşa ve Zafer Yolu Caddelerinin nasıl yol haline getirildiğini çoğumuz biliyoruz. Bilenler bilmeyenlere anlatsın.

Yakın merkezli bir deprem anında buraların ne olabileceği ile ilgili herkes başını ellerinin arasına alıp düşünsün.

Bu ilçenin böyle adetleri yoktur ama yarınları da düşüneceksek önce soruları sorup, sonra cevapları vererek ilerlemek zorundayız.

Çünkü belli ki bu konu artık sadece devletin bir şeyler yapmasından çıkmış, yerel irade ve idarelerin de aktif halde rol üstlenmesine kadar gelmiştir.

BUGÜNDEN ÇÖZÜM ARAYACAKSAK…

Bugünden çözüm arayacaksak genelde ve özelde şunları ortaya koymalıyız:

1- İlçede savaş halinden vazgeçtik, herhangi bir felaket anında bile kullanılacak bir siren sistemi olduğu şüphelidir ama ilçenin depremle ilgili bir planı olmalı. Mesela tahliye ve yardım giriş yönü tespit edilmeli. Muhtemel depremin gerçekleşeceği Kastamonu tarafının alternatifi ile ilgili çalışma yapılmalı.

2- Deprem ve afet toplanma alanları sadece e-devlette gösterildiğine bağlı kalınmaksızın yeniden ve daha fazla sayıda belirlenmeli.

3- Mahalle ve köy muhtarlıkları gerekirse deprem konteynırları hazırlamalı.

4- Bina envanterimizin depreme dayanıklı olup olmadığını bilen tek bir kişi olmadığına göre, bununla ilgili bir çalışma yapılmalı.

5- Nasıl bir bela olduğu son depremde bir kez daha ortaya çıktığına göre, bugüne kadar yapılan yanlıştan geri dönülmeli ve bina altlarına işyeri, dükkân ve depo açılması alışkanlığına bir noktada son verilmeli.

6- Bir depremin tetikleyeceği heyelan alanları yeniden tespit edilmeli.

7- Deniz kumu ya da nervürsüz demir kullanımı, eğer varsa, hemen durdurulmalı.

8- Son imar affından İnebolu’da kaç binanın yararlandığı konuşulmalı.

9- Hasan Baltacı’nın raporunda bahsedilen 6 binanın hangi binalar olduğu bugüne kadar merak edilmediyse bile bugünden sonra merak edilmeli.

10- Nihayetinde İnebolu konut yapımını kayalık alanlara doğru kaydırmaya başlamalı.

11- Kimsenin bir şey yapmaması, diğer yerleşim birimlerinin bütün bunları umursamaması, bizim de aynı şekilde davranmamızı gerektirmemeli.

SON SÖZ…

Ben kendi kişisel tarihime bir not düşmek için bu yazıyı yazdım. Bir başlangıç noktası olarak kulak asıp asmamak elbette önce keyfinize sonra da yöneticilerinize kalmış.

Özetle önümüzde iki yol var.

Birincisi şu:

İnebolu Kapalı Cezaevi “depreme dayanıksızlık” gerekçesiyle elimizden alınırken yeri göğü inleterek sormayı akıl bile edemediğimiz (Vicdanımız rahat, biz bir grup insan sormuştuk da zırcahil bir esnaf cezaevinin gitmesini çok büyüttüğümüzden bahsetmişti.) “Depreme dayanıksız diyorsunuz ama 4 üncü derecede deprem bölgesi olan İnebolu’da hangi depremmiş o cezaevini yıkacak olan?” sorusunun yerine belki şimdi şu soruyu sorarız:

Ya İnebolu’da da deprem olursa?…

İkincisi de şu:

Ya da sormayız, İnebolu’da depreme dayanıksız tek binanın İnebolu Kapalı Cezaevi olduğuna inanarak kişisel menfaat, rant, koltuk vesaire peşinde devam ederiz.

Unutmayın, herkes seçtiğini yaşar.

FOTOĞRAF:pirha
Bu Yazıyı Paylaşın