Plastiklerdeki kimyasallara ilişkin kapsamlı bir veri tabanının sonuçları açıklandı 4.200 plastik bileşen, insan ve çevre sağlığı açısından risk taşıyor!
Bilim insanları, plastiklerde bulunan ham maddeler ve katkı maddeleri de dahil olmak üzere plastiklerde kullanıldığı düşünülen 16.000’den fazla “plastik kimyasalın” yer aldığı bir veri tabanı hazırladı. Norveç Araştırma Konseyi tarafından finanse edilen grup, bunlardan en az 4.200’ünün “kalıcı, biyobirikimli veya toksik” olduğunu ortaya çıkardı.
Trondheim’daki Norveç Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’nden çevresel toksikolog ve çalışmanın da baş yazarı olan Martin Wagner, elde ettikleri sonucun “oldukça şaşırtıcı” olduğunu söyledi. Wagner, endüstrinin özel bilgileri her zaman paylaşmaması nedeniyle tüm bu kimyasallar hakkında sağlam bilgiye ulaşmanın zor olduğunu da sözlerine ekledi.
Grup ayrıca 10.000’den fazla kimyasal için tehlike verilerinin mevcut olmadığını ve 9.000’den fazla bileşik içinse bunların hangi plastiklerde kullanıldığına ilişkin kamuya açık hiçbir bilginin bulunmadığını keşfetti.
Bu bilinmezlikten rahatsız olan araştırmacılar, bu sıkıntılı durumun, yaptıkları çalışmayı daha da önemli hale getirdiğini belirtti. “Bu bugüne kadarki en kapsamlı rapor,” diyen İsveç’teki Göteborg Üniversitesi’nden ekotoksikolog Bethanie Carney Almroth, sunulan rakamların “sarsıcı” olduğunu dile getirdi.
3.600 plastik düzenlemeye tabi değil
Bilim insanları, bazı bileşenlerin gıdaya, suya ve çevreye sızdığı ve olumsuz etkileri olduğu bilinen plastik polimerlerin ve endişe verici kimyasalların bir listesi çıkararak plastik üretimi ve atık yönetiminin tüm aşamalarındaki tehlikeleri gözler önüne sermek istedi.
Raporda, ilgili kimyasalların yaklaşık 1.000’inin Kalıcı Organik Kirleticilere İlişkin Stockholm Sözleşmesi gibi küresel çabalarla düzenlenmesine rağmen, 3.600’den fazlasının düzenlemeye tabi olmadığı belirtti.
Yazarlar, tehlikeli olduğunu ortaya koydukları kimyasallar için bir “kırmızı liste” oluşturulmasının önemini vurgularken, Wagner hem halk hem de çevre sağlığı için gerekli adımların atılmasını gerektiğini savundu.
Merkezi ABD, Washington DC’de bulunan ve “plastik sektörünü korumayı, tanıtmayı ve büyütmeyi” amaçlayan bir grup olan Plastik Endüstrisi Birliği ise Nature’ın yorum talebine yanıt vermedi.
ABD’deki kimya şirketlerini temsil eden bir ticaret grubu olan Amerikan Kimya Konseyi’nin (ACC) düzenleyici ve teknik işlerden sorumlu olan başkan yardımcısı Kimberly Wise ise söz konusu çalışmaya karşı çıkarak şu açıklamada bulundu:
“Plastik katkı maddeleri, plastiklerin işlevini ve dayanıklılığını artıran birçok önemli fayda sunuyor. Plastik ürünler, daha azıyla daha fazlasını yapmamızı sağlıyor. Ne yazık ki söz konusu rapor, gerçek dünyadaki riskleri göz ardı eden, düzenleyiciler ve halk için eksik bir tablo ortaya koyan bir ‘tehlike çerçevesi’ geliştirmeyi amaçlıyor.”
Yaygın tehlikeler
1976’de yürürlüğe giren ABD Zehirli Maddeler Kontrol Yasası gibi “kimyasalları düzenlemeye yönelik” birçok girişim, risk temelli bir yaklaşım benimseyerek, bir kimyasalın hem tehlikelerini hem de ona maruz kalma olasılığını dikkate alarak değerlendiriyor.
Raporun yazarları, bu yaklaşım yerine yalnızca tehlikelere bakan daha ihtiyatlı bir yaklaşımı tercih ediyor; bunun nedeni plastiklerin çok yaygın olması ve maruz kalma durumunun değerlendirilmesinin lojistik açıdan zor olması.
Wagner, ekibinin ne kadar çok endişe verici kimyasal bulduğunu ve bunların ne kadar yaygın olduğunu görünce şaşırmış durumda.
Geçmişte pek çok araştırmacı, endişe verici kimyasalların çoğunun “eski bileşikler” olduğunu ve artık plastik üretiminde gerçekten kullanılmadığını savunmuştu. Ancak ekip, pek çok içeriğin hâlâ kullanımda olduğuna dair ikna edici kanıtlar ortaya koydu.
Wagner “Tüm önemli polimer türlerinde 400’den fazla endişe verici kimyasal bulduk. Bu şaşırtıcıydı,” diye ekledi.
Şirketler daha şeffaf olmalı
Rapor, şirketlere kullandıkları plastiklerinin içeriği konusunda daha şeffaf olmalarını ve bilgi boşluklarını doldurmalarını tavsiye etti. Almroth da “Söz konusu bilgi boşlukları göz önüne alındığında, çevreye veya insanlara verilen zararı azaltmak mümkün değil ve bunun devam etmesine izin vermek tamamen sorumsuzluktur,” dedi.
Wagner, bilim insanlarının veri boşlukları olan kimyasalların tehlikeleri hakkında bilgi edinerek ve bu bileşikler üzerinde meta-analizler yaparak giriştikleri çabaya yardımcı olabileceklerini söyledi.
“Dünyanın aynı zamanda daha iyi analitik tekniklere de ihtiyacı var; örneğin bir kimyasalın canlı organizmalar üzerindeki etkisini ölçebilen gelişmiş biyoanalizler geliştirilmesi lazım,” diye belirten Wagner, sözlerine şöyle son verdi: “Bana göre deliller çok açık. Hükümetlerin birlikte hareket etmesi gerekiyor.”
Batuhan Sarıcan / batusarican@gmail.com