Ücretin Ödendiği Tanıkla Kanıtlanamaz

T.C.
YARGITAY
DOKUZUNCU HUKUK DAİRESİ
 
Esas : 2022/651
Karar : 2022/2849
Tarih : 07.03.2022

BÖLGE ADLİYE

MAHKEMESİ : … 48. Hukuk Dairesi

DAVA TÜRÜ : MENFİ TESPİT

İLK DERECE

MAHKEMESİ : … 9. İş Mahkemesi

Taraflar arasındaki menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre ve diğer temyiz şartları yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin, davalının amcası olduğunu, … San. Tic. Ltd. Şti.’nin de temsilcisi olduğunu, davalının sözü edilen şirkette çalıştığını ve 31.03.2013 tarihinde hiç bir alacağı kalmadan işten ayrıldığını, davalı tarafından … 6. İcra Müdürlüğünün 2014/22725 Esas sayılı takip dosyası ile 120.000,00 TL bedelli kambiyo senedine dayalı takip başlatıldığını, senetteki imzanın müvekkiline ait olmadığından bahisle icra mahkemesinde imza inkarı davası açıldığını ve Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulduğunu, davalıya açık senet verilmediğini, davalının herhangi bir alacağının bulunmadığını belirterek sözü edilen takipten dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava konusu senedin müvekkiline davacı tarafından verildiğini, Cumhuriyet Savcılığınca yapılan imza incelemesinde imzanın davacıya ait olduğunun tespit edildiğini ve davacının iddialarının asılsız olduğunu, ayrıca davacının %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesini talep ettiklerini savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı ile davalı arasında işçi- işveren ilişkisi olduğu, davalı işçinin, amcası olan davacı işverene ait … isimli işyerinde 01.10.1991-05.08.1993, 10.09.1996-31.05.1999 ve 01.03.2001-31.03.2013 tarihleri arasında kesimhane sorumlusu olarak en son net 2.400,00 TL ücret karşılığında çalıştığı, senetteki imzanın davacının eli ürünü olduğunun Adli Tıp Kurumu raporu ile belirlendiği, dava konusu senedin davalı işçinin tazminat ve diğer işçilik alacakları için verildiği, iş sözleşmesinin tazminat gerektirmeyecek şekilde feshedildiğinin davalı tarafça ispatlanamadığı, buna göre davalının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığı, ayrıca ödenmeyen ücret, fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, yıllık izin ve asgari geçim indirimi alacaklarının da bulunduğu; taraflarca ödendiği kabul edilen 30.000,00 TL’nin mahsubu ile davalının bakiye alacağının 145.652,52 TL olduğu ve bu miktarın senette yazılı olan 120.000,00 TL’nin çok üzerinde olduğu, bu sebeple açılan hizmet tespiti davasının sonucunun beklenmesine de gerek olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı vekili de süresi içinde katılma yoluyla istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle davalının, müvekkilinin işçisi olmadığını, şirket çalışanı olduğunu ve müvekkilinin yetkilisi olduğu şirkette çalışma sürelerinin gerekçeli kararda belirtildiğini, ancak hizmet tespiti davasının devam ettiğini, işten çıkışının 04 kodu ile yapılmasının ispat külfetini müvekkili üzerine geçirmeyeceğini, takibe ve davaya konu senette malen kaydının bulunduğunu, bu hususun incelenmediğini, dinlenen tanıkların davacının şirketten ayrılırken herhangi bir alacağının kalmadığını beyan ettiklerini, davalı tarafın icra takibini işçilik hak ve alacağı iddiasıyla başlatmadığını, kambiyo takibi yaptığını, bilirkişi raporunda işçilik alacaklarının bulunduğuna yönelik tespitlerin hatalı olduğunu, esasen bu şekilde bir tespitin yapılamayacağını, bizzat davalı tanıklarının dahi iş sözleşmesinin müvekkili tarafından sonlandırıldığını beyan etmediklerini, tanık beyanlarından davalının, 2012 yılında Berlingo marka aracı alırken 11.000,00 TL’sinin müvekkili tarafından karşılandığının ortaya çıktığını, ayrıca tanık ….’nin beyanına göre şirket alacağı için tanık tarafından verilen 9.000,00 TL bedelli senedin de davalıda olduğunu, bu miktarların mahsup edilmesi gerektiğini, davalı lehine fazla çalışma, ücret ve asgari geçim indirimi alacağı hesaplaması yapılmasının hatalı olduğunu, fazla çalışma ya da genel tatil çalışması yapıldığında karşılığının elden ödendiğinin davalı tanıklarınca da beyan edildiğini, davaya konu senetle ilgili olarak asliye ceza mahkemesindeki yargılamasında davalının senedi sonradan doldurduğunu açıkça beyan ettiğini ileri sürerek davanın kabulüne karar verilmek üzere İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

Davalı vekili katılma yoluyla istinaf dilekçesinde özetle davacının, müvekkilinin alacağına kavuşmasını kötüniyetli olarak engellediğini, açtığı davanın reddedildiğini, ancak alacağın%20’sinden aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesi talepleri yönünden bir karar verilmediğini, bu sebeple kararın düzeltilerek onanması gerektiğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı ile davalı arasında işçi işveren ilişkisi bulunduğu, her ne kadar davalı hakkında açığa imzanın kötüye kullanılması suçundan mahkumiyet kararı verilmişse de bu kararın işçilik alacaklarının varlığını ortadan kaldırmayacağı, davalının ceza dosyasındaki savunmasında işçilik alacaklarını hesaplayıp tespit ettiği miktar üzerinden takibe geçildiğini, daha yüksek bir miktar yazıp senedi ciro yoluyla başkalarına devredebilecek iken bu yola başvurmadığını belirttiği; iş sözleşmesinin tazminat gerektirmeyecek şekilde feshedildiğinin ispatlanamadığı, davalının kıdemi ve yaptığı işe göre ücretinin 2.400,00 TL kabul edilmesinin ve buna göre hesaplanan alacakların dosya kapsamına uygun olduğu, davalının bu miktar üzerinden yapılan hesaplamalar neticesinde işçilik alacaklarının ve davalı tarafça alındığı kabul edilen 30.000,00 TL’nin düşülmesi ile takibe ve davaya konu senette belirtilen kadar işçilik alacağının mevcut olduğu dolayısıyla bahse konu senedin davacı tarafça davalıya işçilik alacaklarına karşılık verildiği sonucuna ulaşıldığı gerekçeleriyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle davalının, müvekkilinin işçisi olmadığını, şirket çalışanı olduğunu, hizmet tespiti davasının devam ettiğini ve sonucu beklenmeden karar verilemeyeceğini, davaya konu senetle ilgili olarak davalının asliye ceza mahkemesindeki yargılamasında davalının senedi sonradan doldurduğunu açıkça beyan ettiğini, ayrıca kur farkını da hesaplayarak o miktar üzerinden doldurduğunu bildirdiğini, işçilik alacaklarına kur farkı ekleneceği yönünde bir uygulama bulunmadığını, işten çıkışının 04 kodu ile yapılmasının ispat külfetini müvekkili üzerine geçirmeyeceğini, takibe ve davaya konu senette malen kaydının bulunduğunu, bu hususun incelenmediğini, dinlenen tanıkların davacının şirketten ayrılırken herhangi bir alacağının kalmadığını beyan ettiklerini, davalı tarafın icra takibini işçilik hak ve alacağı iddiasıyla başlatmadığını, kambiyo takibi yaptığını, bilirkişi raporunda işçilik alacaklarının bulunduğuna yönelik tespitlerin hatalı olduğunu, esasen bu şekilde bir tespitin yapılamayacağını, bizzat davalı tanıklarının dahi iş sözleşmesinin müvekkili tarafından sonlandırıldığını beyan etmediklerini, tanık beyanlarından davalının, 2012 yılında Berlingo marka aracı alırken 11.000,00 TL’sinin müvekkili tarafından karşılandığının ortaya çıktığını, ayrıca tanık ….’nin beyanına göre şirket alacağı için tanık tarafından verilen 9.000,00 TL bedelli senedin de davalıda olduğunu, bu miktarların mahsup da edilmesi gerektiğini, ayrıca davalının tazminat ve alacakları için olduğunu söyleyerek piyasadan senet aldığını, aldığı senet miktarlarının da düşülmesi gerektiğini, davalı lehine fazla çalışma, ücret ve asgari geçim indirimi alacağı hesaplaması yapılmasının hatalı olduğunu, fazla çalışma ya da genel tatil çalışması yapıldığında karşılığının elden ödendiğinin davalı tanıklarınca da beyan edildiğini ve temyiz dilekçesinde belirttiği diğer hususları ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, icra takibine ve davaya konu senetten dolayı davacının borçlu olup olmadığı ve borçlu ise borcun miktarı noktasında toplanmaktadır.

İlgili Hukuk

6100 sayılı Kanun’un “Bekletici sorun” kenar başlıklı 165 inci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“ Bir davada hüküm verilebilmesi, başka bir davaya, idari makamın tespitine yahut dava konusuyla ilgili bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise mahkemece o davanın sonuçlanmasına veya idari makamın kararına kadar yargılama bekletilebilir.”

6100 sayılı Kanun’un “İkrar” kenar başlıklı 188 inci maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

“(1) Tarafların veya vekillerinin mahkeme önünde ikrar ettikleri vakıalar, çekişmeli olmaktan çıkar ve ispatı gerekmez.

…”

4857 sayılı İş Kanunu’nun 37 nci maddesine göre, işçiye ücretin elden ya da banka kanalıyla ödenmesi durumunda, ücret hesabını gösteren imzalı ve işyerinin özel işaretini taşıyan ücret hesap pusulası verilmesi zorunludur.

Uygulamada çoğunlukla “ücret bordrosu” adı altında belgeler düzenlenmekte ve periyodik ödemelerde işçinin imzası alınmaktadır. Banka aracılığı ile yapılan ödemelerde banka kayıtları da ödemeyi gösteren belge niteliğindedir.

Ücretin ödendiğinin ispatı işverene aittir. Bu konuda işçinin imzasını taşıyan bir ödeme belgesi yeterli ise de, para borcu olan ücretin ödendiğinin tanıkla ispatı mümkün değildir.

İşçinin fazla çalışma ve ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarından indirim yapılması konusunda yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. Söz konusu alacakların uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde Yargıtayca son yıllarda indirim yapılması gerektiği istikrarlı uygulama halini almıştır. Bu indirim, dosyadaki delillerin durumu ve niteliğine göre yapılması gerekli uygun bir indirimdir. Ancak fazla çalışma veya ulusal bayram genel tatil günlerinde çalışma iddiasının tanık anlatımları yerine yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle bir indirime gidilmemektedir. Tanık anlatımlarına göre ispat halinde yapılacak indirimin, işçinin çalışma şekline, işin düzenlenmesine ve hesaplanan fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti miktarına göre takdir edilmesi gerektiği gözden kaçırılmamalıdır (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 15.02.2022 tarihli, 2022/1004 Esas ve 2022/1761 Karar sayılı kararı).

Değerlendirme

Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Somut uyuşmazlıkta; dava konusu senedin işçilik alacakları için boş olarak davalıya verildiği, senetteki imzanın davacıya ait olduğu, davalı tarafından yapılan hesaplama sonucunda alacakların 150.000,00 TL olarak belirlendiğiı ve işverence ödenen 30.000,00 TL’nin mahsubu ile senedin 120.000,00 TL bedelle doldurulduğu dosya kapsamı ile sabittir.

Davacının, icra takibine ve davaya konu senetteki miktarın tamamından sorumlu olup olmadığı ve alacakların hesabı ise taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.

Hizmet süresinin uyuşmazlık konusu olduğu durumlarda, ilgili hizmet tespiti davası açmaya zorlanamazsa da açılmış bir hizmet tespiti davası varsa bunun sonucu beklenmelidir. Davalı ile davacının temsilcisi olduğu şirket arasında devam eden hizmet tespiti davasının sonucu, somut davada yapılacak hesaplamayı etkileyecek mahiyettedir. Belirtilen sebeple, hizmet tespiti davasının sonuçlanması beklenmeli ve karar sonucuna göre gerekirse dava konusu alacaklar yeniden hesaplanmalıdır.

Davalı, … 54. Asliye Ceza Mahkemesinde görülmekte olan ceza davasında sanık sıfatıyla yaptığı ek savunmasında; “ … Ben müdahilin yanında sigortalı olarak çalıştım. Ben müdahilden 14 yıllık tazminatım, 14 yıllık izin param, yaklaşık 3 yıla yakın bir süre ücret alacağımı 2010 ilâ 2013 yılları arasında haftalık olarak tam ücret yerine yarım aldım. …” şeklinde beyanda bulunmuştur. Davalının Mahkeme huzurundaki bu beyanı bağlayıcı olup dava konusu ücret alacağının hesaplanmasında dikkate alınmalıdır. Ayrıca dosyada bir kısım imzalı ücret bordrosu da bulunduğu halde hükme esas alınan bilirkişi raporunda bordroların dikkate alınmadığı anlaşılmıştır. Bu durumda, davalının ücret alacağı hesaplanırken son üç yıllık dönemde ücretin yarısının ödendiği ve yarısının ödenmediği kabul edilmeli, sunulan imzalı bordrolarda tahakkuk ettirilen miktarlar yönünden de ücretin yarısını aşan miktar varsa hesaplanan alacaktan mahsup edilmelidir.

Dava konusu fazla çalışma ve ulusal bayram ve genel tatil alacaklarının tanık anlatımına göre hesaplandığı göz önünde bulundurulduğunda, anılan alacakların miktarı tespit edilirken uygun bir indirim yapılmalıdır.

Yukarıda belirtilen şekilde davalının işçilik alacakları yeniden hesaplanıp belirlendikten sonra davacının dava konusu senet miktarının ne kadarından sorumlu olduğu açıklığa kavuşturulmalı ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.

Her ne kadar davalı vekilinin katılma yoluyla istinaf talebi yönünden Bölge Adliye Mahkemesince bir inceleme yapılmamış ise de kararın davalı tarafça temyiz edilmediği anlaşıldığından, bu husus bozma sebebi yapılmamıştır.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

03.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

KAYNAK:CORPUS
Bu Yazıyı Paylaşın