Tüzel Kişilerin Tasfiye Edilmiş Olmaları Dahi Kanuni Temsilcilerin Önceki Zamanlara Ait Sorumluluklarını Kaldırmaz

T.C.
DANIŞTAY
Vergi Dava Daireleri Kurulu

Esas No : 2010/746
Karar No : 2012/325
Tarih : 26.09.2012
KAVRAM:
  • TÜZEL KİŞİLERİN TASFİYE EDİLMİŞ OLMALARI DAHİ KANUNİ TEMSİLCİLERİN ÖNCEKİ ZAMANLARA AİT SORUMLULUKLARINI KALDIRMAZ
  • KANUNİ TEMSİLCİLER İÇİN ÖNGÖRÜLEN SORUMLULUKLAR

İÇTİHAT METNİ

İstemin Özeti : … Hizmetleri ve Ticaret Anonim Şirketinin Aralık 2000 yılı dönemine ilişkin vergi borcunun tahsili amacıyla yönetim kurulu üyesi olan davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen ödeme emri davaya konu yapılmıştır.

Davayı inceleyen İzmir İkinci Vergi Mahkemesi 05.12.2007 günlü ve E:2007/136, K:2007/1308 sayılı kararıyla; Borçlu anonim şirket hakkında yapılan mal varlığı araştırması sonucu 05.06.2006 gün ve 2006/29 sayılı aciz belgesi düzenlenerek yönetim kurulu üyesi olan davacının takibi yoluna gidilmiş ise de; mahkemelerince verilen ara kararı üzerine Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından gönderilen yazıda anonim şirketin mal, hak ve varlıklarından oluşan ticari bütünlüğün Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun 19.07.2007 gün ve 2007/338 sayılı kararı uyarınca 20.08.2007 tarihinde yapılan ihale sonucu 1.305.000 TL bedel karşılığı .. Mağazacılık ve..Anonim Şirketine satıldığı, aciz belgesinin düzenlendiği tarihte mal, hak ve varlıkları bulunduğu anlaşılan şirketin aciz alinde olmadığı, düzenlenen aciz belgesinin hukuken geçerliliğinin bulunmadığı sonucuna varıldı, davalı idarenin kamu alacağından dolayı anonim şirketi gereği gibi takip ettiğinden ve tüm takip yollarını tükettiğinden söz edilemeyeceğinden, davacı adına kanuni temsilci sıfatı ile düzenlenen ödeme emrinin hukuka uygun düşmediği gerekçesiyle ödeme emrini iptal etmiştir.

Vergi idaresinin temyiz istemini inceleyen Danıştay 3. Dairesi 28.05.2009 günlü ve E:2008/1165, K:2009/1858 sayılı kararıyla; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10’uncu Maddesinin vergi yükümlüsü tüzel kişiliğin vergi borçlarından dolayı kanuni temsilcilerin sorumluluğunu, kamu alacağının tüzel kişiliğin varlığından kısmen ya da tamamen tahsiline olanak bulunmaması ve alacağın kanuni temsilcilerin tüzel kişiliğin vergi ile ilgili ödevlerini yerine getirmemeleri koşuluna bağladığı, …. Hizmetleri Ticaret Anonim Şirketi adına vadesinde ödenmeyen vergi borçlarının tahsili amacıyla ödeme emri düzenlenerek tebliği edilmesine karşın tahsilat yapılamaması üzerine haciz varakaları ve şirketin haczedilebilir varlığı bulunamadığının saptanması nedeniylede 05.06.2006 gün ve 2006/29 sayılı aciz belgesi düzenlenip, anonim şirketin kanuni temsilcilerinin takibi yoluna gidildiği, vergi mahkemesince, şirketin aciz halinde olmadığı yolundaki davacı iddialarının araştırılması amacıyla verilen ara kararı üzerine gönderilen yanıtta Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından 20.08.2007 tarihinde anonim şirketin mal, hak ve varlıklarının 1.305.000 TL bedel karşılığı satıldığı ve ihale bedelinin tahsil edildiğin bildirilmesi nedeniyle 05.06.2006 günlü aciz belgesinin hukuken geçerli olmadığı dolayısı ile şirket hakkında tüm takip yollarının tüketildiğinden söz edilemeyeceği gerekçesi ile dava konusu ödeme emrinin iptal edildiği, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun 26.11.2007 gün ve 27481 sayılı yazısında … Hizmetleri Anonim Şirketlerinin iktisadi bütünlüğünün 1.305.000 TL bedel karşılığı satıldığı anonim şirketin tüm kamu kurum ve kuruluşlarına olan borçlarının araştırıldığı ve kamu kurumlarınca gönderilecek borç miktarına ilişkin bilgi ve belgelerin tamamlanmaması halinde 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 134’üncü Maddesi hükümlerine göre hazırlanacak sıra cetveli doğrultusunda ödemelerin yapılacağının açıklandığı, vergi idaresince hakkında mal varlığı araştırılmasının yapıldığı 05.04.2006 tarihi itibariyle 14.110.427 TL vergi borcu bulunduğu anlaşılan anonim şirketin, 20.08.2007 tarihi itibariyle mal, hak ve varlıklarının satış bedeli olan 1.305.000 TL’den davalı idareye ait kamu alacağının tahsil edilmesine imkan bulunmadığı anlaşıldığından 6183 sayılı yasanın 75’nci Maddesinde tanımlanan aciz hali belirtilen nedenle gerçekleşen şirketin kanuni temsilcilerinin şahsi varlığıyla takibi için gereken koşulların oluştuğu, bu nedenle davanın; Şirketin varlığından aciz haline düşmesi nedeniyle tahsil edilmeyen kamu alacağı ile kanuni temsilcisi olan davacının yerine getirilmeyen vergi ödevi arasındaki ilişki ve bu konudaki sorumluluğun koşulları incelendikten sonra karar bağlanması gerektiği gerekçesiyle kararı bozmuş, davacının karar düzeltme istemini reddetmiştir.

Bozma kararına uymayan İzmir 2. Vergi Mahkemesi 16.09.2010 günlü ve E:2010/146, K:2010/1400 sayılı kararıyla; İlk kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçeye ek olarak şirketin borçlarının, satış miktarının üstünde olmasına karşın ödeme emirlerinin satış bedeli dikkate alınmadan borcun tamamına yönelik olarak düzenlenmesinin davacıdan sorumlu olduğu miktar üzerinde tahsili yoluna gidilmesine yol açacağı gerekçesiyle ilk kararında ısrar etmiştir.

Israr kararı vergi idaresi tarafından temyiz edilmiş ve anonim şirketin isim hakkının satılmasından sonra elde edilen ihale bedelinin tamamı vergi idaresine ayrılmasına rağmen 17.167.514,87 TL tutarındaki borcu karşılayamadığı gibi, şirketin hali hazırda 21.032.946,25 TL tutarında borcu bulunduğu, borcun şirketten tahsil olanağı bulunmadığı açık olduğundan kanuni temsilci adına ödeme emri düzenlenmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.

Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmuştur.

Danıştay Tetkik Hakimi …. Düşüncesi: Dosyada bulunan, belgelerden kamu alacaklarının asıl borçlu şirketten tahsil olanağının kalmadığı anlaşıldığından, kanuni temsilciden aranılmasında yasal isabetsizlik bulunmamakta ise de; davanın, davacının ilgili dönemde kanuni temsilci olup olmadığı ve davacı ile yerine getirilmeyen vergi ödevi arasındaki ilişki ve bu konudaki sorumluluğun koşulları incelendikten sonra karara bağlanması gerektiğinden; davanın reddi yolundaki ısrar kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

KARAR :

….. Hizmetleri ve Ticaret Anonim Şirketinin Aralık 2000 dönemine ilişkin vergi borcunun tahsili amacıyla yönetim kurulu üyesi olan davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen ödeme emrini iptal eden vergi mahkemesi ısrar kararı temyiz edilmiştir.

Vergi Usul Kanununun “Kanuni Temsilcilerin Ödevi” başlıklı 10’uncu maddesinin birinci fıkrasında, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların vakıf ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa temsilcileri tarafından yerine getirileceği, aynı maddenin ikinci fıkrasında da birinci fıkrada sayılanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı hükme bağlanmıştır.

Bu kural uyarınca kanuni temsilcilerin, vergiyle ilgili görevleri gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan vergi borçlarından sorumlu tutulabilmeleri için kamu alacağının, şirket tüzel kişiliğinden tahsil olanağının kalmaması gerekmektedir. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü hakkında Kanunun 75’inci maddesinde, yapılan takip sonunda, borçlunun haczi caiz malı olmadığı veya bulunan malların satış bedeli borcu karşılamadığı takdirde borçlunun aciz halinde sayılacağı kurala bağlanmıştır. 6183 sayılı yasada ön görülen tahsil ve takip yolları tüketilmesine karşın kamu alacağının tahsil imkanının kalmadığının tespiti halinde, aynı yasanın 75’inci maddesine göre borçlu aciz halinde sayılacağından, aciz halinin kurucu unsuru olmayıp sadece aciz halini gösteren aciz fişinin düzenlenmemiş olması, kamu alacağından kanuni temsilcinin kişisel varlığıyla sorumlu tutulmasını engel oluşturmamaktadır.

Vergi Usul Kanununun 10’uncu maddesinin son fıkrası uyarınca tüzel kişilerin tasfiye edilmiş olmaları dahi kanuni temsilcilerin, önceki zamanlara ait sorumluluklarını kaldırmamaktadır. Madde de kanuni temsilciler için ön görülen sorumluluk tüzel kişinin vergiyle ilgili ödevlerinin gereği gibi yerine getirilmemesinden doğmakla birlikte, tüzel kişinin varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilememiş olmak şartına bağlanmıştır.

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun 26.11.2007 gün ve 27481 yazısında, …. Hizmetleri Anonim Şirketinin iktisadi bütünlüğünün 20.08.2007 tarihinde yapılan ihale sonucu 1.305.000 TL bedel karşılığı satıldığı, Anonim Şirketin tüm kamu kurum ve kurum ve kuruluşlarına olan borçlarının araştırıldığı ve kamu kurumlarınca gönderilecek borç miktarlarına ilişkin bilgi ve belgelerin tamamlanmaması halinde 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 134’üncü maddesi hükümlerine göre hazırlanacak sıra cetveli doğrultusunda ödemelerin yapılacağı belirtilmiştir.

Dosyanın içeriğinden, asıl borçlu şirketin 01.01.1997 tarihinden itibaren üç farklı vergi dairesinde mükellefiyet kaydının bulunduğu, tahsil edilen ihale bedelinden.09.04.2008 tarihin de 100.000 TL; 26.12.2008 tarihin de ise 406.120 TL’nin şirketin vergi borçlarına mahsup edildiği halde sadece davalı idareye 03.11.2010 tarihi itibarı ile 21.032.946 TL vergi borcunun bulunduğu anlaşılmaktadır.

Vergi idaresince hakkında mal varlığı araştırmasının yapıldığı 05.04.2006 tarihi itibarı ile 14.155.729 TL vergi borcu bulunduğu anlaşılan anonim şirketinin 20.08.2007 tarihin de mal, hak ve varlıklarının satış bedeli olan 1.305.000 TL den şirketin vergi borcunun tahsiline olanak kalmadığı açıktır. Bu nedenle, şirketin ortakları veya kanuni temsilcilikleri adına ve bu sıfatlardan dolayı ödeme emri düzenlenmesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Ancak Vergi Usul Kanunun 10’uncu maddesi, tahsil imkansızlığı şartı gerçekleştiği takdirde, kamu alacağının ait olduğu vergilendirme dönemindeki kanuni temsilcilerin sorumlu tutulmasını öngörmüştür.

…..ve Ticaret Anonim Şirketinin 15.05.2000 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında yönetim kuruluna seçilen davacının, münferit imza ile şirketi temsile yetkili yönetim kurulu başkanı ve başkan vekili yanında bir diğer yönetim kurulu üyesi ile birlikte müştereken temsile yetkin kılındığı, bu yetkisinin 26.09.2000 tarihli yönetim kurulu kararı ile kaldırıldığı, bu hususun ise açılan tespit davası sonucunda verilen hüküm uyarınca 20.12.2010 tarihinde ilan edildiği anlaşılmaktadır.

Bu nedenle davanın; öncelikle şirketin vergilendirme dönemindeki nev’i de gözetilerek, davacının ödeme emri ile istenen borçtan ne miktarda sorumlu tutulabileceği, borcun ait olduğu vergilendirme döneminde şirketin kanuni temsilcisi olup olmadığı ve bu sıfatın varlığı belirlendiği takdirde, sorumlu tutulmasını gerektiren ve gereği gibi yerine getirilmeyen vergi ile ilgili ödevi de gözetilerek karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeye dayalı ödeme emrinin iptali yolundaki ısrar kararının bozulması gerekmiştir.

SONUÇ :

Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile İzmir 2. Vergi Mahkemesinin, 16.09.2010 günlü ve E:2010/1460, K:2010/1400 sayılı ısrar kararının bozulmasına, yeniden verilecek kararda karşılanacağından yargılama giderleri yönünden hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına, 26.09.2012 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY :

Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, ısrar kararının dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından, istemin reddi gerektiği oyu ile karar katılmıyoruz.

[mks_separator style=”solid” height=”2″]

Kaynak: Palmiye Yazılım


Bu Yazıyı Paylaşın