T.C.
YARGITAY
Yirminci Hukuk Dairesi |
Esas No |
: 2015/17094 |
Karar No |
: 2017/269 |
Tarih |
: 19.01.2017 |
|
|
KAVRAM: |
- DEVLETİN SORUMLULUĞU
- TEMSİLCİDE YANILMA
- HUSUMET
|
İÇTİHAT METNİ
DAVA :
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR :
Davacılar vekili, Çekmeköy ilçesi, Ömerli köyünde bulunan 49 ada, 2 parselle, 60 ada 4 parselin müvekkillerine ait olduğunu; Ümraniye 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/312 Esas, 2006/160 Karar sayılı hükmüyle bu parsellerin yüzölçümlerinin daraltılmasına karar verildiğini; 2 numaralı parselin 8.518,00 m2’den 4.829,22 m² ye indirildiğini; 4 parselin ise 11.628,00 m2 den 5.415,66 m2’ye indirildiğini; davanın Hazine tarafından açılarak; kadastro çalışmaları esnasında, paftaların zemine yanlış tersim edilmesi sonunda, olması gereken parsellerden daha büyük parsellerin oluştuğunun iddia edildiğini; yapılan yargılama sonunda iddianın doğru olduğu anlaşılarak davanın kabulüne karar verildiğini; ancak davacı müvekkillerinin zamanında, tapuya güvenerek bu hisseleri aldıklarını; kadastro elemanlarının tersim hatası yaptıklarının çok sonra ortaya çıktığını; ancak müvekkillerinin bu hatadan dolayı daha geniş bir taşınmaz aldıklarına inanarak fazla para ödediklerini; TMK’nın 1007. maddesi gereğince Devletin bu zararı ödemesi gerektiğini belirterek; fazlaya dair haklarını saklı tutmak suretiyle şimdilik 300.000,00.- TL’nin en yüksek faiziyle devletten tahsiline karar verilmesini talep etmiş; bilahare alınan bilirkişi raporlarından sonra talebini ıslah ederek Sevim Elbirlik için 256.122,00.- TL, İsmail Hakkı Elbirlik için 512.244,00 TL’sı olmak üçere toplam 768.366,00 TL’na yükseltmiştir.
Mahkemece davanın kabulü ile; davacılardan Sevim Elbirlik için 256.122,00.- TL’nin, İsmail Hakkı Elbirlik için 512.244,00.-TL’nin 06/10/2009 olan dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle Hazineden tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, TMK’nın 1007. maddesi gereğince tazminat istemine ilişkindir.
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi, tapu sicilinin aleniliği ve tapu siciline güven ilkelerinin yansımasının sonucu olarak, mülkiyet hakkı ya da başkaca bir aynî hak edinen kişinin, bu sicilin tutulması nedeniyle uğradığı zararın tazminine ilişkin olup, buna göre “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur”.
Medenî Kanunun 1007. maddesi gereğince davalı sıfatı Hazinenin olup tapu müdürlüğünün davalı sıfatı bulunmadığından tapu müdürlüğü aleyhine açılan davanın husumetten reddi gerekeceği hususu düşünülebilir ise de; Yüksek Hukuk Genel Kurulunun HGK.2011/9-718 E. – 2012/36 K. sayılı kararında da değinildiği üzere, HMK’nın 124/4. maddesindeki, “Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder.” hükmü uyarınca, somut olayda, tapu müdürlüğünün davalı gösterilmesi ve tapu müdürlüğünün de Hazine vekili tarafından temsil edilmiş olmasının temsilcide yanılgı olarak değerlendirilmesi gereklidir.
Yargıtayın istikrar kazanmış uygulamalarına göre de, davacı, temsilcideki yanılmayı sonradan düzeltebilir. Temsilcide yanılmanın hukuki yaptırımı, hasımda yanılmada olduğu gibi, davanın reddi gibi ağır bir sonuç doğurmaz.
Davanın niteliğine göre, husumetin Hazineye yöneltilmesi gerekirken, taraf sıfatı bulunmayan tapu müdürlüğü hasım gösterilmiştir. Dava dilekçesindeki anlatım ve istemden, asıl dava edilmek istenenin tapu müdürlüğü değil, Hazine olduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, davanın davalı olarak sadece tapu müdürlüğüne yöneltildiğinden söz edilemez. Ortada belirgin biçimde temsilcide yanılma hali vardır. Mahkemece temsilcide yanılma hali re’sen gözetilerek, davanın Hazineye yönlendirilmesi için davacı yana olanak verilmesi, Hazinenin delilleri toplanarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken taraf teşkili sağlanmadan işin esası hakkında hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
SONUÇ :
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalının temyiz itirazlarının kabulü hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer yönlerin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 19.01.2017 günü oy birliği ile karar verildi.
[mks_separator style=”solid” height=”2″]
Kaynak: Palmiye Yazılım