Şirket Ortağı Olmak Gerçek Kişiyi Tacir Yapmaz

T.C.
YARGITAY
Yirmiüçüncü Hukuk Dairesi

Esas No : 2019/3445
Karar No : 2020/959
Tarih : 13.02.2020

İÇTİHAT METNİ

DAVA :

MAHKEMESİ: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki iflas davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik verilen ek kararın süresi içinde davalı vekilince ek karar yönünden temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü;

KARAR :

Davacı vekili, davalının İstanbul Anadolu 25. İcra Müdürlüğünün 2018/1439 E. sayılı dosyasında yapmış olduğu itirazının kaldırılarak iflasına karar verilmesi gerektiğini, davalı borçlunun iflasa tabi olmadığını öne sürerek takibin şekline itiraz etmişse de, bilindiği üzere, TTK’ya göre tacir olanların iflasa tabi kişiler olduğunu, TTK’nın 12/1. maddesi gereğince, bir ticari işletmeyi kısmende olsa kendi adına işleten kimselerin tacir olduğunu, davalı borçlunun … Şirketler Grubu’nun sahibi olup 30 kadar şirketin ortağı, yönetim kurulu başkanı ve münferiden imza yetkilisi olduğunu, davalının gayrimenkul satıcısı iş adamı olarak devamlı reklamlarda rol aldığını, davalı şahsın iflasa tabi bir şahıs olmadığı yönündeki iddianın kabulünün mümkün olmadığını ileri sürerek davalının icra takibine yapmış olduğu itirazının kaldırılmasına ve iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, müvekkilinin tacir sıfatına sahip olmadığını, aleyhine İflas yolu ile takibe girişilemeyeceğini, şirket ortağı ve yönetici olmanın tacir sıfatını kazandırmayacağını, ayrıca ortada bir borcun olmadığını, takibe dayanak yapılan 08.05.2018 tarihli belgenin başlığında her ne kadar “Garanti Taahhütnamesi” yer alıyor ise de, söz konusu belgenin hukuki niteliğinin garanti taahhüdü olmayıp, taşınmaz simsarlığı sözleşmesi olduğunu, belgede davacı imzası bulunmadığından geçerli bir taşınmaz simsarlığı sözleşmesi olmadığını, bir an için geçerli bir simsarlık sözleşmesi olduğu kabul edilse dahi, kararlaştırılan ücretin fahiş olduğunu, indirilmesi gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalının iş adamı olarak tanınmasının tacir sayılması için yeterli olmayacağını, takibin usulüne uygun olmasının bir dava şartı olduğunu, iflas talep edilen davalının tacir olması, iflas yolu ile takip için özel takip ve dava şartı olduğunu, tacir olmayan kişi hakkında yapılan bir takibin usulüne uygun bir takip sayılamayacağı gerekçesiyle, davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine dair verilen karara yönelik, taraf vekillerinin istinaf başvurusu üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesinin 07.11.2019 tarihli ve 2019/1077 E.- 2019/1997 Karar sayılı kararı ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa dair hususlar incelenmeksizin kabulüne ve kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.

Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiş, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesinin 03.04.2019 tarihli ek kararı ile verilen kararın kesin olması nedeniyle temyiz talebinin reddine karar verilmiştir.

Ek kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz sebepleri yerinde görülmemiştir.

SONUÇ :

Yukarıda açıklanan nedenlerle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi ek kararına ilişkin davalı vekilinin tüm temyiz sebeplerinin reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesine gönderilmesine 13.02.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Bu Yazıyı Paylaşın