“Sahte Fatura Kullanmak” ile “Sahte Fatura Düzenlemek” Fiilleri Birbirinden Ayrı Farklı Suç Tipi Olup, Birbirlerine Dönüşmeleri Mümkün Değildir

T.C.
YARGITAY
ONDOKUZUNCU CEZA DAİRESİ
 
Esas : 2015/2757
Karar : 2015/2003
Tarih : 27.05.2015

Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihlerine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Suçlamayı kabul etmeyen sanığın muhasebeciliğini yapan …’ın vergi denetmenine verdiği beyanında, 2005 yılının 11 ve 12. dönemleri ile 2006 yılının ilk dört ayına ilişkin KDV beyannamelerinin internet üzerinden verilmesine aracılık yaptığını, 2005 yılına ait yevmiye defteri kayıtlarının mevcut olduğunu, alış ve satış faturalarını da tetkik ettiğini ifade ettiği, 16.05.2008 tarih ve VDENR-2008-770/48 sayılı vergi suçu ve ekindeki raporlarda sanık tarafından düzenlenmiş herhangi bir fatura mevcudiyetinin kanıtlanamadığı gibi harici tespit ve varsayımlara dayalı olarak sahte fatura düzenlendiği sonucuna varıldığının anlaşılması karşısında, tebliğnamedeki düşünceye iştirak edilmemiştir.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

Kartal Vergi Dairesinin mükellefi olup reklam, organizasyon, bilgisayar ve kırtasiye faaliyetiyle uğraşan…. Reklam Organizasyon Bilgisayar Kırtasiye San.Tic.Ltd.Şti yetkilisi olan sanığın gerçek bir mal teslimi veya hizmet ifasında bulunmaksızın 2005 ve 2006 takvim yıllarında sahte faturalar düzenlediğinin iddia olunduğu, sanığın suçlamayı kabul etmeyerek sahte fatura düzenlemediğini savunduğu, davanın dayanağını oluşturan 16.05.2008 gün VDENR-2008-770/48 sayılı vergi suçu ve tekniği raporlarında sanığın işyeri ve ikametgah adreslerinde bulunamadığı, faaliyette olduğuna dair bilgi elde edilemediği, Ba/Bs formlarının verilmediği, sanığın ortağı ve yöneticisi olduğu başka şirketler hakkında olumsuz tespitler bulunduğu, vergi beyannamelerinin farklı yerlerden posta yoluyla verildiği belirtilmiş ise de, 213 sayılı VUK’nın 227/3 ve 230. maddelerinde öngörüldüğü üzere anılan suçun oluşabilmesi için düzenlenen sahte faturaların yasada öngörülen zorunlu bilgileri içermesinin gerektiği ancak sanığın düzenlediği iddia olunan faturaların aslı veya onaylı örnekleri dosya içinde bulunmadığı gibi fatura bilgilerinin de yer almaması karşısında; faturaların asılları ve onaylı suretleri getirtilerek yasada öngörülen zorunlu bilgileri içerip içermediğinin incelenmesi, faturaları kullananlar belirlenip sanıktan alınıp alınmadığı hususunda ifadelerine başvurulması, yine faturalardaki imza ve yazıların sanığa ait olup olmadığı hususunda imza incelemesi yaptırılarak sonucuna göre hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, eksik incelemeyle yazılı şekilde sanığın mahkumiyetine karar verilmesi,

Kabule göre de;

5271 sayılı CMK’nın 225. maddesi uyarınca hükmün konusu duruşmanın neticesine göre iddianamede gösterilen fiilden ibaret olup, Kartal Cumhuriyet Başsavcılığının 15.12.2008 tarih ve 2008/15113 Esas sayılı iddianamesi ile, İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığının mütalaası, vergi suçu ve tekniği raporlarına uygun olarak sanık hakkında, ”2005 ve 2006 takvim yıllarında sahte fatura düzenlemek” suçlarından kamu davası açıldığı, ”sahte fatura kullanmak” suçundan açılmış bir dava ve yargılama koşulu olan mütalaa bulunmadığı gibi birbirinden ayrı ve bağımsız suçlar olan ”sahte fatura düzenlemek” ve ”sahte fatura kullanmak” suçlarının birbirine dönüşmeyeceği de gözetilmeden kararın gerekçe kısmında sahte fatura düzenlemek suçunun sübutu kabul olunmasına karşın kısa ve gerekçeli kararda iddianame dışına çıkılarak sanığın 2005 ve 2006 takvim yıllarında sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullandığından bahisle yazılı şekilde hükümler kurulması,

5237 sayılı Kanunun 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca aynı maddenin 1. fıkrasının c bendinde yer alan hak yoksunluğunun, sanığın sadece kendi alt soyu üzerindeki yetkileri açısından koşullu salıverilmeye kadar uygulanabileceği gözetilmeden yazılı şekilde hükümler kurulması,

Gerekçeli karar başlığında katılan kurumun gösterilmemesi suretiyle, CMK’nın 232/2-b maddesine aykırı davranılması,

Kanuna aykırı ve sanık müdafiinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnamedeki onama düşüncesinin reddiyle HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 27.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bu Yazıyı Paylaşın