Avrupa’dan çöp ithalatıyla gündeme gelen Türkiye’de ormanlarda yapılan katık atık tesislerinin sayısı hızla artıyor. Resmi verilere göre 2012-2019 arasında ormanlarda 129 tesisin yapımına izin çıktı.
Türkiye’de orman alanlarının çeşitli amaçlarla başka kullanımlara izin verilmesi mümkün. Enerji, madencilik, otoyol ve köprülerin yanı sıra izin verilen alanlardan bir tanesi de katı atık bertaraf tesisleri.
Orman Genel Müdürlüğü’nün 2019 yılı Ormancılık İstatistikleri’ne göre 2012-2019 yılları arasında ormanlarda 129 adet katı atık bertaraf tesisi için izin verildi. Tesisler için izin verilen toplam alan 1844 hektarı buluyor.
Son olarak 20 Ocakt’ta, Antalya’da Batı Entegre Atık Değerlendirme, Geri Dönüşüm, Enerji Üretim ve Bertaraf Tesisleri için Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından ihale açıldı. İhale 5 Şubat’ta yapılacak.
Katı atık bertaraf tesislerinde evsel, tarımsal ve endüstriyel faaliyetler sonucu oluşan katı atıklar, yönetmeliklere göre sızıntı suyu, depo gazı ve koku önlemleri alınarak depolanırken, ayrıştırma, geri kazanım, kompost üretimi, enerji eldesi gibi çeşitli proseslerden geçiyor.
Tepkiye yol açıyor
Söz konusu tesislerin orman alanlarında yapımı hızla artarken, doğanın tahrip edilmesi ile ilgili şikayetler gündemde. Son dönemde Düzce, Zonguldak, Giresun ve Bodrum’da da ormanlık alanda yapılan veya yapılması planlanan katı atık bertaraf tesisleri tepkiye yol açmıştı.
Düzce’de geçen yıl katı atık süzüntü sularının Melen çayına karıştığına ilişkin iddialar gündeme gelmişti. Zonguldak’ın Alaplı ilçesinde ise katı atık tesisi yapımı amacı ile il genel meclisinden geçen imar planı değişikliği kararına tepkiler sürüyor. Planlanan tesisin, tarım ve orman alanlarına yakınlığı nedeniyle halk sağlığını tehdit ettiği belirtiliyor.
Peki bu tesisler için neden ormanlar tercih ediliyor?
“Ruhsat alımı kolay”
DW Türkçe’ye konuşan Çevre Mühendisleri Odası Genel Başkanı Ahmet Kahraman’a göre, bu durum ormanların savunmasız olmasından kaynaklanıyor. Kahraman, “Kamu yararı gözetmeyen yönetimlerde orman alanında faaliyet için ruhsat almanın kolaylığı şaşırtıcı değil. Bu uğurda gitgide yeni yollar açılırken, kamu malı olan ormanların sermayenin insafsızlığına bırakılması talana zemin hazırlıyor” diyor.
Kahraman, söz konusu tesislerle ilgili yerel halkın tepkisini de haklı görüyor. Bu tür tesislerin kurulum aşamasında yer ve yöntem seçiminin çevresel açıdan en kritik aşama olduğunu söyleyen Kahraman’a göre, eğer halkın tepkisi değerlendirilmiyorsa o projenin kamu yararına olduğu söylenemez.
Katı atığın zaten kendisinin bir çevre sorunu olduğunu söyleyen Kahraman, katı atık bertaraf tesislerinin buna ilave olarak yeni problemler getirdiğine dikkat çekiyor.
Su ve toprak kirliliği
Kahraman, “Bu tesisler, her şeyden önce kamu adına ve yararına yapılmadığında bir endüstriyel faaliyet kimliğini taşır. Yer altı sularının kirlenmesi, orman alanlarının tahrip olması, toprağın kirlenmesi, atmosferin kirlenmesi, halk sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri gibi bilindik riskleri vardır” diyor.
Kahraman, Türkiye’de kuraklık konuşulurken orman alanlarının bu şekilde tahrip edilmesinin endişe verici olduğunu vurguluyor.
DW Türkçe’ye konuşan İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay da Türkiye’de enerji, madencilik yatırımları, otoyol ve köprüler, tren yolları, kampüsler, sağlık tesisleri, cezaevleri, hayvan barınakları, mezarlıklar gibi farklı amaçlar için orman alanlarından verilen izinlerin toplamının 738 bin hektarı bulduğunu belirtiyor.
Prof. Dr. Tolunay, katı atık depolama izinlerinin hektar olarak küçük bir alan gibi gözükse de yüksek riskleri olduğuna dikkat çekiyor. Bunlardan biri de orman yangınları.
Üç yılda 132 yangın
Bodrum, Marmaris, Urfa ve Manisa’da katı atık depolama alanlarından sıçrayan kıvılcımlarla hemen çevresindeki ormanlarda yangınlar çıktığını anımsatan Tolunay, “Bu nasıl oluyor? Daha çok araç giriş çıkışı oluyor tesislere. Bunların egzozlarından çıkan bir kıvılcım çıkabiliyor. Çöplerin depolanması sırasında içlerinde organik atıklar fazla ise bunlar oksijensiz ortamda ayrışırken ısınabiliyorlar ve kızışma adını verdiğimiz olay sonucunda da yangınlar çıkabiliyor. Yine çok miktarda metan gazı çıkışı söz konusu olabiliyor, bu da çok yanıcı ve patlayıcı bir gaz. Bu nedenle orman içinde başta orman yangını açısından çok büyük tehdit oluşturuyor” diye konuşuyor.
Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi’nden Doç. Dr. Sedat Gündoğdu’nun hazırladığı haritaya göre, Türkiye’de geri dönüşüm tesislerinde son 3 yılda 132 yangın meydana geldi.
Bazı tesislerde birden fazla yangın çıktığını dile getiren Ahmet Kahraman, yangın riskinin orman alanlarına toplandığını, sadece bunun bile tek başına vahameti gözler önüne serdiğini söylüyor. Kahraman, bu nedenle Orman Bakanlığı’nın ormanı korumak, orman yangınlarına dikkat çekmek konulu kamu spotlarını “samimiyetsiz” olarak değerlendiriyor.
Ormanlar parçalanıyor
Katı atık depolama tesislerinin diğer bir olumsuz etkisi de ormanların parçalanmasına neden olması.
İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Tolunay, ormanın ortasında kurulan tesisler için ayrıca kamyon giriş çıkışını sağlayan yollar ve elektrik gibi alt yapı hizmetlerinin yapıldığını söylüyor. Bunların da ormanların parçalanmasına yol açtığını vurguluyor. Tolunay, “Diğer tüm orman içinde yapılan tesisler gibi katı atık depolama tesisleri de ormanın çok daha küçük parçalara ayrılmasına neden oluyor. Başta biyolojik çeşitlilik ve yaban hayatı üzerinde olumsuz etkilere sahip. Çünkü bu tesislerin yapıldığı yerdeki canlılar, hayvanlar başka yerlere gidebiliyor. Ama bitki örtüsünü kaldırdığınız için buradaki varsa endemik türler, tehdit altındaki türler zarar görebiliyor” diyor.
Biyokütle enerji santralleri
DW Türkçe’ye konuşan DOĞADER Yönetim Kurulu Üyesi Murat Demir ise Greenpeace örgütünün verilerine göre Türkiye’nin Avrupa’dan çöp ithalatında birinci sıraya çıktığını hatırlatıyor.
Demir, yine orman alanlarında tarımsal atık ve orman atıklarını değerlendirmek amacıyla kurulan biyokütle enerji santrallerinin çoğunun amacı dışı kullanıldığına ve bu tesislerde çöp yakıldığına işaret ediyor. Teknik olarak incelendiğinde akışkan yataklı kazanı olan tesislerin çöp yakma amacıyla kullanıldığının görülebileceğini söyleyen Demir, Bursa Karaağız’da yapılması planlanan bir santral projesinin 2019’da köylülerin direnişi sonucu iptal edildiğini ifade ediyor.
Samsun’un Çarşamba ilçesinde kurulan biyokütle enerji santraline karşı da protestoların sürdüğünü ifade eden Demir, santralin tarım arazilerini ve ormanları tehdit ettiği uyarısında bulunuyor.
Peki katı atık bertaraf tesislerinin yapımı için hangi alanlar değerlendirilebilir?
“Atıl araziler kullanılmalı”
Hazine arazileri ya da belediye arazilerine işaret eden Doğanay Tolunay’a göre, atıl arazilerin bu alanda kullanımı için planlama yapılması gerekiyor. Tarım ve orman alanlarıyla mera alanlarının kamu yararı var denilerek amaç dışı kullanımlara açılmaması gerektiğini ifade eden Tolunay, “Eğer uzun vadeli düşünmez, planlamalar yapmazsak kısa vadeli amaçlar için ormanları ya da diğer ekosistemleri, tarım alanlarını tahrip edersek uzun vadede evet çöplük için yer bulamayabiliriz ama orman alanımız da tarım alanımız da kalmayabilir” diyor.
Çevre Mühendisleri Odası ise Türkiye’nin yeni atık yönetim planları geliştirmesi gerektiği görüşünde. Bu konuda en kritik unsurun yer seçimi olduğunu, çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) raporlarının kılıf kimliğinde kullanılması yöneliminin de bu sorunu maskelediğini söyleyen Ahmet Kahraman, tarım ve orman alanlarının, yer altı su kaynaklarının, atmosferin, halk sağlığının korunması gibi ilkelerin çevresel etki değerlendirmesinin kaçınılmaz unsurları olması gerektiğini vurguluyor. Kahraman, ayrıca atık yönetimi sorununu çözmek için nihai bertaraf yönteminden önce atık azaltımı, kaynağında ayırma yöntemlerinin uygulanması gerektiğini ifade ediyor.