Rize’nin İkizdere ilçesinde açılmak istenen taş ocaklarıyla ilgili bir rapor yayınlayan Türkiye Ormancılar Derneği, konuyla ilgili açıklama yaptı. Daha ocak için kazı faaliyetleri başlamadan sadece yol genişletilmesi çalışmalarında bile proje tanıtım dosyasındaki taahhütlere uyulmadığına işaret edilen açıklamada, “Dere yataklarına müdahale edilmeyeceği taahhüt edilmesine rağmen ocak alanına giden yolun genişletilmesi çalışmalarında kazı fazlasının dere yataklarına boşaltıldığı, hatta yol kenarındaki orman ağaçlarına Orman Kanununa aykırı olarak zarar verildiği, köklerinden söküldüğü ve dere yatağına atıldığı da görülmektedir” ifadelerine yer verildi.
Rize’nin İkizdere ilçesine bağlı Cevizlik, Şimşirli ve Gürdere köylerindeki ormanlık alanda taş ocağı açılmak istenmesine yöre halkı karşı çıkıyor. İyidere’de yapılması planlanan lojistik limanı projesi için denizin doldurulmasında ve bölgedeki otoyol projelerinde kullanılması için malzeme çıkarılması planlanan taş ocakları, ihaleyi alan Cengiz Holding tarafından işletilecek.
Taş ocaklarıyla ilgili Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, Trabzon 11. Bölge Müdürlüğü tarafından yapılan ÇED başvurularının ardından 3 ayrı köyün sınırlarında açılması planlanan ancak geniş bir alanı etkilemesi beklenen proje için “ÇED Gerekli Değildir” kararı verilmişti.
Bir yanda arıcılık ve hayvancılık yapılan, diğer yanda ise son yıllarda ekoturizm konusunda önemli adımların atıldığı İkizdere’nin liman inşaatına yakın olduğu gerekçesiyle taş ocağı olarak seçilmesine tüm ülkeden tepki geldi.
TÜRKİYE ORMANCILAR DERNEĞİ’NDEN İKİZDERE RAPORU
Türkiye Ormancılar Derneği (TOD) ise taş ocağı projesiyle ilgili bir rapor hazırlayarak projenin olumsuz etkilerine dikkat çekti. Türkiye Ormancılar Derneği’nin konuyla ilgili açıklamasında, son yıllarda ekonominin lokomotifi olarak görülen inşaat sektörünü ucuz hammadde ile beslemek için mıcır ve kum elde etmek amacıyla açılan taş ocaklarının sayısının hızla arttığına dikkat çekilerek, “Yer seçiminde kamulaştırma bedeli ödememek için genellikle ormanlık alanlar ya da dere yatakları tercih edilmektedir. Bu tercih nedeniyle kamu kurumları ve şirketlerin ekonomik maliyeti bir miktar düşse bile, bu uygulamanın ekolojik ve sosyal maliyeti çok yüksek olmaktadır. Bu tür uygulamalar ülkemizin doğal varlıklarının nasıl bir talana maruz bırakıldığı ve olağanüstü doğal varlıkların nasıl değersizleştirildiğinin en açık kanıtıdır.”
‘TAŞ OCAĞI DAHA AÇILMADAN ÇATIŞMALARA YOL AÇTI’
İkizdere’nin Cevizlik köyü yakınlarındaki taş ocağının tamamen yanlış bir yerde planlandığına dikkat çekilen açıklamada, şöyle denildi: “Böylesine dik, sarp ve ormanlarla kaplı, köy yerleşimlerinin ortasında ve tarım alanlarına neredeyse bitişik bir alanda taş ocağı işletmesi açılmasının daha başlamadan çeşitli çatışmalara yol açtığı bilinmektedir. Öte yandan, yöre insanını etkileyecek, mevcut yaşam birliklerini ve habitatları tamamen yok ederek kayalığa dönüştürecek bir faaliyet için ‘ÇED gerekli değildir’ kararı verilmesi de ayrı bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Üstelik bu karar verildikten sadece kırk gün sonra 13,45 hektar olan ocak alanının 37,02 hektara ve 15.7 milyon ton olan yıllık taş üretiminin 20 milyon tona çıkarılmasına yönelik kapasite artışı için ÇED başvurusunda bulunulmuş ve başvuruda 2025 yılına kadar üretim yapılacağı açıklanmaktadır.
HUKUKA AYKIRI ŞEKİLDE ORMAN TAHRİBATININ ÖNÜ AÇILDI
Taş ocağının gerekçesi olarak İyidere ilçesinde yapılması planlanan lojistik merkez ve liman gösterilmektedir. Ancak bu lojistik merkez ve limanın ÇED raporunda ‘Proje kapsamında herhangi bir malzeme ocağı işletilmesi veya hazır beton tesisi kurulması planlanmamaktadır’ diye yazmasına rağmen İkizdere’deki taş ocağında işlemlere başlanmıştır. Böylece hem lojistik merkez ve limanın ÇED Raporuna aykırı hareket edilmiş, hem de hukuki bir temeli olmayan bir gerekçeyle orman tahribatının önü açılmış olmaktadır. Taş ocağı proje tanıtım dosyasında, proje alanının tamamının orman olduğu yazılmaktadır. Oysa ocak alanında tarım alanları da bulunmakta olduğu gerekçesiyle 20.03.2021 tarihli Cumhurbaşkanı Kararı ile bu tarım alanları acele kamulaştırılmıştır. Dolayısıyla proje tanıtım dosyasının yeterli inceleme yapılmadan hazırlandığı anlaşılmaktadır.”
TAŞ OCAĞI EVLERE 230, TARIM ALANLARINA 50 METRE MESEFADE
Proje alanının çok yakınında köy yerleşimlerine ait ev ve diğer yapıların bulunduğuna dikkat çekilen Türkiye Ormancılar Derneği’nin açıklamasında, şu ifadelere yer verildi: “Bölgede yaşayan halkın evlerine 230 metre, tarla ve tarım alanlarına ise 50-70 metre mesafelerde yılın neredeyse tamamında delme, patlatma, yükleme ve taşıma faaliyetlerinin öngörülmesi her şeyden önce fahiş bir planlama hatasıdır. Daha ocak için kazı faaliyetleri başlamadan sadece yol genişletilmesi çalışmalarında dahi ocağın proje tanıtım dosyasındaki taahhütlere uyulmadığı gözlenmektedir.
AĞAÇLAR SÖKÜLDÜ, DERE YATAĞINA KAZI MALZEMESİ DÖKÜLDÜ
Örneğin; dere yataklarına müdahale edilmeyeceği taahhüt edilmesine rağmen ocak alanına giden yolun genişletilmesi çalışmalarında kazı fazlasının dere yataklarına boşaltıldığı, hatta yol kenarındaki orman ağaçlarına Orman Kanununa aykırı olarak zarar verildiği, köklerinden söküldüğü ve dere yatağına atıldığı da görülmektedir.
Özetle doğrudan ve dolaylı olarak dere yatağına müdahale edilmiştir. Karadeniz Bölgesindeki sellerin büyük bir çoğunluğunun nedeni dere yataklarına yapılan müdahalelerdir. Şimdiden bölgede sel riskinin arttığını ve derelerden akan suyun kalitesinin erozyon nedeniyle bozulduğunu söylemek mümkündür. Türkiye Ormancılar Derneği olarak gelecekte yaşanması olası sel ve heyelanlara karşı yetkilileri uyarıyor ve acilen ocak faaliyetlerinin sonlandırılması ve devam eden dava süreçlerinin tamamlanması gerektiğine inanıyoruz.”
FAUNANIN ÜREME ZAMANINDA FAALİYETE BAŞLANDI
Yörede uluslararası sözleşmelere göre korunması gereken hayvan türlerinin bulunduğu kaydedilen açıklamada, proje tanıtım dosyasında da bu türler açıkça raporlandığı belirtilerek, “Bern Sözleşmesinde ‘Kesin olarak korunması gereken hayvan türlerinin üreme ve dinlenme yerlerine kasıtlı olarak zarar vermek veya buraları tahrip etmek, yabani faunayı üreme, geliştirme ve kış uykusu dönemlerinde kasıtlı olarak rahatsız etmek yasaktır’ hükmü yer almaktadır. İşin trajik tarafı; proje tanıtım dosyasında; Bern Sözleşmesinin bu ve diğer hükümlerine uyulacağı taahhüt edilmiş olmasına rağmen faunanın önemli bir kısmının üreme zamanı olan Nisan ayında faaliyetlere başlanmış olmasıdır” denildi.
ÇAY ALANLARI VE BAHÇE BİTKİLERİ TOZDAN ETKİLENECEK
Taş ocağının faaliyete başlamasından sonra oluşacak toz kirliliği nedeniyle vadideki ormanların, çay alanlarının ve bahçe bitkilerinin olumsuz etkileneceğine dikkat çekilen açıklamada ayrıca şu görüşlere yer verildi: “Çünkü çoğu taş ocağında tozumayı önlemek için alınacağı ifade edilen önlemler alınmamaktadır. Çok dar ve dik bir vadide yankılanacağının da hesaba katılarak, işletmeden kaynaklanan gürültünün, başta uyku bozukluğu olmak üzere insanlarda ruhsal sorunlar yaratması ve yaban hayvanlarını da olumsuz etkilemesi kaçınılmazdır.
20 SANTİM TOPRAK ÜZERİNDE AĞAÇ YETİŞMESİ MÜMKÜN DEĞİL
Diğer yandan taş ocağının faaliyetin sona ermesinden sonra rehabilite edileceği de proje tanıtım dosyasında taahhüt edilmektedir. Ancak sıyrılması öngörülen toprak miktarı sadece 20 cm. kalınlıktadır ve faaliyet sonrası som kayanın üzerine serilecek 20 cm. toprak üzerinde ağaç yetişmesi mümkün değildir. Nitekim ülkemizde başta mermer ocakları olmak üzere birçok taş ocağının rehabilite edilemediği de ortadadır. Türkiye Ormancılar Derneği, ülkemizin en güzel, doğal zenginlik açısından en varsıl yörelerinden birinde, yöre halkının haklı olarak karşı olduğu bu doğa düşmanı projenin derhal iptal edilmesi gerektiğini beyan etmektedir. Yöre halkının haklı mücadelesini tüm benliğimizle ve mesleki duyarlılığımızla destekliyoruz.”
Kaynak: odatv4.com-Yusuf Yavuz
https://odatv4.com/orada-artik-agac-yetismesi-mumkun-olmayacak-11052126.html