Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) yapılan yeni bir araştırma, cinsel ve toplumsal cinsiyet azınlıklarına mensup öğrencilerin, akranlarına kıyasla depresyondan muzdarip olma olasılığının daha yüksek olduğunu gösteriyor.
Araştırma, 2007-2022 yılları arasında 18-35 yaş aralığındaki 480.000’den fazla üniversite öğrencisinin katıldığı ve ABD’deki öğrenci ruh sağlığını inceleyen yıllık Sağlıklı Zihinler Çalışması verilerine dayanıyor.
The Journal of American College Health dergisinde yayınlanan bulgulara göre, LGBTQIA+ öğrenciler üniversite öğrencilerinin yaklaşık beşte birini oluştursa da, depresyon vakalarının neredeyse yarısını temsil etmekte. Bu grup, lezbiyen, gey, biseksüel, transseksüel, queer, interseks, aseksüel, ikili olmayan veya cinsiyet normlarına uymayan bireyleri kapsıyor.
New York Eyalet Psikiyatri Enstitüsü’nde doçent olan Dr. David Pagliaccio, “Bu çalışma, özellikle LGBTQIA+ olarak tanımlanan öğrencilerin ruh sağlığını desteklemek için hedefe yönelik müdahalelere duyulan ihtiyacı vurguluyor,” dedi. “Kapsayıcı ve destekleyici akademik ortamlar yaratmak giderek daha acil hale geliyor.”
Çalışmaya göre, zamanla artan bir trendle, ortalama her on öğrenciden biri majör depresyon belirtileri bildiriyor. Heteroseksüel öğrencilerin yüzde 8,5’ine kıyasla, LGBTQIA+ öğrencilerin yüzde 27’si depresyon belirtisi gösterirken, bu da üç kat daha yüksek bir oran olarak dikkat çekiyor.
‘Bu trend, her yerde görülüyor’
Uluslararası LGBTQI Gençlik ve Öğrenci Örgütü IGLYO’nun yönetici direktör yardımcısı ve politika ve araştırma müdürü Rú Avila Rodriguez, Euronews Health’e gönderdiği e-postada, “LGBTQI bireylerde ruh sağlığı yönünden eşitsizlikler 10 yaşından itibaren başlıyor,” dedi.
Avrupa’da da benzer bir eğilim gözlemlenip gözlemlenmediği sorulduğunda, “Bu, bu tür araştırmaların yapıldığı her yerde küresel olarak görülen bir eğilim,” yanıtını verdi.
Rodriguez, bu durumu açıklayabilecek bir teori olarak ‘Azınlık Stresi Teorisi’ni işaret etti. Bu teori, LGBTQI bireylerin yaşadığı ruh sağlığı sorunlarının damgalanma, ayrımcılık, destekleyici olmayan ortamlar (aile, okul, sağlık sistemleri), önyargı ve mağduriyet gibi faktörlerin neden olduğu yüksek sosyal stres düzeylerinden kaynaklandığını öne sürüyor.
ABD’de yapılan yeni bir araştırma da, ayrımcılık ve aidiyet eksikliğinin ruh sağlığı eşitsizliklerinin “temel etkenleri” arasında yer aldığını vurguluyor.
IGLYO’nun Avrupa’da 14-30 yaş arasındaki LGBTQI gençlerle yaptığı bir araştırma, katılımcıların yarısından fazlasının okul ortamlarının ruh sağlıklarına olumsuz etkisi olduğunu belirttiğini gösteriyor.
Rodriguez, “LGBTQI öğrencilerde depresyon oranları artmaya devam ettiğinden, stratejilerin bu durumu kabul etmesi, LGBTQI topluluklarına öncelik vermesi ve özellikle gençleri desteklemek için özel stratejiler oluşturması çok önemli,” diye ekledi.