Kayıt Dışı Hasılat ve Kaydi Envanter Çalışmasında Bilirkişi Raporu İstenmesi Gerekli Değildir

T.C.
DANIŞTAY
ÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas : 2019/4034
Karar : 2022/3950
Tarih : 20.10.2022

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Müdürlüğü

KARŞI TARAF (DAVACI) : … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi

VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU: … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararına yöneltilen istinaf başvurusuna ilişkin … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :

 

Dava konusu istem: Davacı şirket adına, hasılatının bir kısmını kayıt ve beyan dışı bıraktığı yönünde saptamalar içeren vergi tekniği raporu done alınarak düzenlenen vergi inceleme raporuna dayanılarak 2012 yılının Temmuz, Ağustos, Ekim ila Aralık dönemi için re’sen salınan katma değer vergisi ve tekerrür hükümleri gereğince artırılarak kesilen bir kat vergi ziyaı cezası ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 353. maddesinin 1. uyarınca kesilen özel usulsüzlük cezasının kaldırılması istemine ilişkindir.

 

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Uyuşmazlığın çözümlenmesi amacıyla emtia hareketlerini kapsayacak kaydi envanter yapılmak suretiyle bir kısım satış ve bu satışlar sonucu elde edilen hasılatın beyan dışı bırakılıp bırakılmadığı, muhasebe ilmi ve pratiği açısından davacının defterleri üzerinde yapmış olduğu kayıt işlemlerinin belgesiz satış ve bu satışlardan kaynaklanan kayıt dışı hasılat manasına gelip gelmediği, yapılacak olan her türlü inceleme ve araştırma sonucu davacının emtia hareketleri içerisinde bir kısım belgesiz alışlarının da bulunup bulunmadığı, davacının banka hesap hareketleri ile nakit hareketlerinin incelenmesi sonucu yapılan söz konusu işlemlerin tek başına belgesiz satış ve gizli hasılat manasına gelip gelmediğinin tespiti amacıyla yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda, tarhiyatın dayanağını oluşturacak somut ve objektif bir delile rastlanılmadığı, görüş ve kanaatine varıldığının bildirildiği ve söz konusu bilirkişi raporunun Mahkemelerince de aynen benimsenerek davacının, hasılatının bir kısmını kayıt ve beyan dışı bıraktığı hususunda somut ve hukuken geçerli biçimde saptama olmadığı sonucuna ulaşıldığı, somut bir tespit bulunmaksızın özel usulsüzlük cezası kesilemeyeceği gerekçesiyle dava konusu vergi ve cezalar kaldırılmıştır.

 

Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: İstinaf başvurusunun, usul ve hukuka uygun olduğu sonucuna varılan Vergi Mahkemesi kararının kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca reddine karar verilmiştir.

 

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı şirket hakkında düzenlenen vergi tekniği raporuyla bir kısım hasılatını kayıt ve beyan dışı bıraktığı somut olarak saptandığından, adına yapılan tarhiyat ve kesilen özel usulsüzlük cezasında hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir.

 

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.

 

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

 

Karar veren Danıştay Üçüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

 

İNCELEME VE GEREKÇE:

 

MADDİ OLAY :

 

Davacı hakkında düzenlenen vergi tekniği raporunda; asfalttan ve benzeri malzemelerden yapılan ürünlerin imalatı işiyle iştigal etmek üzere 21/06/1990 tarihinde mükellefiyet tesis ettirdiği, 2012 takvim yılı açılış kayıtlarına göre 210 adet kamyon, çekici, römork, tanker, otobüs, jip ve binek aracının olduğu, ilgili yılda 135 ile 195 arasında değişen çalışanının bulunduğu, hakkında sahte belge düzenlediğine dair bir saptama yapılmadığı, banka ve nakit hareketlerinden 20.167.411,74-TL hasılat farkının hesaplandığı tespitlerine yer verilmiştir.

 

Söz konusu vergi tekniği raporunun done alındığı vergi inceleme raporuna dayanılarak, dava konusu tarhiyat yapılmış ve özel usulsüzlük cezası kesilmiştir.

 

İLGİLİ MEVZUAT:

 

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 3. maddesinin (B) bendinde, vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceği, vergiyi doğuran olayla ilgisi tabii ve açık bulunmayan şahit ifadesinin ispatlama vasıtası olarak kullanılamayacağı, iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfetinin bunu iddia eden tarafa ait olacağı hükme bağlanmış, 30. maddesinde de; re’sen vergi tarhı, vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitine imkan bulunmayan hallerde takdir komisyonları tarafından takdir edilen veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca düzenlenmiş vergi inceleme raporlarında belirtilen matrah üzerinden vergi tarh olunması şeklinde tanımlanmış, aynı Kanun’un 134. maddesinde ise vergi incelemesinden maksadın ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunun araştırılması, saptanması ve sağlanması olduğu kurala bağlanmıştır.

 

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 20. maddesinin 1. bendi ile Danıştay ile idare ve vergi mahkemelerinin, bakmakta oldukları davalara ait her çeşit incelemeleri kendiliklerinden yapacakları, 31. maddesinin atıf yaptığı 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun, 266. maddesinde, mahkemelerin, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verecekleri, hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişinin dinlenmeyeceği hükmüne yer verilmiştir.

 

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

 

Yargılama hukukunda, bilirkişi, davanın çözümünün gerektirdiği özel ve teknik bilgiyi hakime sağlayan kişi olarak tanımlanmaktadır. Bu yüzden, görülmekte olan davada bilirkişiye başvurulabilmesi, uyuşmazlığın özel ve teknik bilgi gerektiren bir yönünün bulunmasına bağlıdır.

 

Bir davada hukuksal sorunların davaya bakan idari yargı yerince çözüme kavuşturulması, Yargılama Hukukunun temel kuralıdır. Bununla birlikte; kimi zaman, hukuki çözüme ulaşılması, maddi olayın teknik yönünün açıklığa kavuşturulmasına bağlı olabilmektedir. Bu ise, hakimin mesleki bilgisini aşan, teknik bilgi ve uzmanlık isteyen bir uğraş niteliğindedir. Bu yüzden; davada, ilgili Kanun hükümlerinden yararlanarak, bilirkişi incelemesi yaptırılması zorunlu olabilir. Ancak, bu halde bilirkişiden yalnızca teknik bilgi ve uzmanlık gerektiren konularda bilgi ve açıklama istenilmesi, davadaki hukuksal sorunların çözümünün ise bilirkişinin vereceği teknik bilgi ve açıklamaların ışığında idari yargı yerince gerçekleştirilmesi, anılan müessesenin ve Yargılama Hukukunun yukarıda değinilen niteliği gereğidir.

 

Olayda; Mahkemece, uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması amacıyla yaptırılmasına karar verilen bilirkişi incelemesiyle ilgili olarak bilirkişiye sorulan hususlar, özel ve teknik bilgi gerektirmeyip hakimin genel ve hukuki bilgisiyle çözümlenebilecek nitelikte olduğundan, bu konuda bilirkişinin rey ve görüşüne başvurulması ve bu hususlarla ilgili bilirkişi değerlendirmeleri esas alınmak suretiyle dava hakkında hüküm kurulması yargılama hukuku kurallarına uygun düşmemiş ise de davacı hakkındaki tespitlerin, kayıt dışı hasılat elde ettiğini somut olarak ortaya koyacak mahiyette olmadığı sonucuna ulaşıldığından, tarhiyatın ve özel usulsüzlük cezasının yazılı gerekçeyle kaldırılması yolundaki Vergi Mahkemesi kararına yöneltilen istinaf başvurusunun reddinde sonucu itibarıyla hukuka aykırılık görülmemiştir.

 

KARAR SONUCU:

 

Açıklanan nedenlerle;

 

Vergi Dava Dairesi kararına yöneltilen TEMYİZ İSTEMİNİN REDDİNE,

 

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca, kararın taraflara tebliğini ve bir örneğinin de ilgili Vergi Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 20/10/2022 tarihinde oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.

KAYNAK:CORPUS
Bu Yazıyı Paylaşın