TESKOMB kefaletiyle esnafa pandemide destek diye sunulan ve esnafı daha da batırmaya neden olan 13 milyar TL’lik kredi Haziran ayına ertelendi. Özel bankalardan alınanların ne olacağı konusunda ise kimsenin bir fikri yok.
En son BDDK ödemesi sorunlu alacakların takibe atılması süresini 3 aydan 6 aya uzatacak bir yaklaşımı ortaya koymuştu. Yani en iyi ihtimalle onlar da Mart gibi hayatımıza yeni bir sorun olarak girer.
İşin ilginç yanı bu müjde diye sunuldu. Söylenen o ki 1 milyon 300 bin esnaf böylece nefes aldı. Ben bundan daha büyük bir aldatmaca görmedim. İnanın batmış adama borç vermekten çok daha ilginç bir durumla karşı karşıyayız.
Niye diyeceksiniz? Kelimeler önemlidir ve asıl işin sırrı da kelimelerin anlamında gizlidir. Müjde diye sunulan kredilerin ödenmesi dondurulmadı, ertelendi. Ne fark var diyeceksiniz?
Eğer dondurulsaydı, yeni faiz işlemezdi ve faiz oranlarında da bir değişikliğe gidilmezdi. Ama işin içine erteleme girdiğinde yeni faiz oranlarıyla, borcu artırarak sorunu ötelersiniz.
Zamanı geldiğinde de bugün borcu ertelenen esnaf çok daha büyük miktarlı ve ödenemez bir rakamla karşı karşıya kalır. Peki niye Haziran? Bilhassa dünyadaki pandemi gelişimini dikkate alırsak rahatlıkla şunu söyleyebiliriz?
Haziran ayının tek özelliği yılın yarısı olması. Yani bunun dışında hiçbir anlamı yok. Haziran yaklaştığında duruma bakıp, yılın ikinci yarısı için bir karar verilecek. Fakat bu aşamada siftah edemeyen, hatta dükkanı kapalı ama maliyetleri hızla ödenemez halde artan esnaf kaderiyle baş başa kalacak.
Bu aslında kimsenin cebine para koymadan, borcunu yeniden kredilendirip kredi vermek anlamına geliyor. Daha açık bir ifadeyle borca batmış ve terminolojik olarak konkordato görünümü veren insanları, daha çok batırmaktan başka bir işe yaramayacak.
Çukura düşmüş ip diye yılan atıyorlar. Kimsenin aklına esnafı çukurdan çıkarıp, tekrar çukura düşülmemesini sağlayacak yöntemi konuşmak gelmiyor. Gelse de zaten bunu yapacak anlayış da, para da yok. Hadi bir soru daha soralım.
Mesela ekonomi yönetimi faiz düşürmekten bahsediyor. Haziran ayı geldiğinde faizler düşerse, oradaki maliyeti de düşürecek mi? Elbette hayır. Zor durumdaki insana olmayan parayı kağıt üzerinde satma derdindeler. Gerçek çözüm ise gündemde değil. Bir hayal dünyasında ve algı yönetiminde savrulup gidiyorlar.
Üretici deseniz onun da durumu farklı değil. Gerçek olmayan enflasyon rakamlarında bile herkesin şikayetçi olduğu tüketici enflasyonu ile üretici enflasyonu arasındaki fark açılmaya devam ediyor.
Her ay neredeyse tüketici enflasyonunun yüzde 75 fazlası enflasyon üreticinin üzerine yıkılıyor. Mevcut koşullarda da bunu yansıtamıyor. Son rakamla birlikte fark yüzde 11’e kadar çıktı.
Elbette bunların gerçek enflasyon rakamı olmadığını da herkes biliyor. Monopoly parası gibi ekonomi istatistiklerimiz var. Fırsatçı söylemleri içinde reel sektör tehdit edilirken, finans piyasalarının bile değil, buradaki kısıtlı sayıdaki oyuncunun kovasına su taşınıyor.
Bu filmin sonu ne olur? Herkes bunu merak ediyor. Bu iş hızla tüm borçların ya da kurum alacaklarının kamulaşmasına doğru koşar adım yürüyor. Günün sonunda bu para ödenebilir olmaktan çıktı.
Peki kamulaşırsa ne olur? Kendi alacağının 390 milyar TL’lik kısmını tahsil edemeyen, yapılandırdığı 110 milyar TL’nin de ne kadarının tahsilatını gerçekleştireceği kısmete kalmış bir kamu yönetimi bu borçları ödeyebilir mi?
İşte herkesin aynı gemide olduğu an o andır. Toplam borç yeni sayımızla 83 milyon 614 bin 362 kişiye bölünür, vergi ve zam olarak ihale edilir. Peki vatandaş alım gücünü yitirmiş haliyle bunu nasıl öder? Dolaylı vergiler dışında ödeyemez. Onu da deftere yazar, yapılandırır, yine tahsil edemeyiz. Çünkü ip diye yılan atarsanız, o zehir sadece yılana sarılanı değil, çekeni de zehirler.
Kaynak: paraanaliz.com-Çetin Ünsalan
https://www.paraanaliz.com/2021/ekonomi/borc-krizi/cetin-unsalan-ip-yerine-yilan-atiyorlar-56844/