Hukuk Eğitiminde Baroların da Söz Hakkı Vardır

T.C.
DANIŞTAY
İdari Dava Daireleri Genel Kurulu

Esas No : 2019/341
Karar No : 2019/1604
Tarih : 08.04.2019

İÇTİHAT METNİ

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : Samsun Barosunu temsilen Samsun Barosu Başkanı Kerami Gürbüz, Samsun Adliyesi Baro Başkanlığı K:3 – İlkadım/SAMSUN

KARŞI TARAF (DAVALI) : Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı – Bilkent/ANKARA

İstemin Konusu : Danıştay Sekizinci Dairesi’nin 12/11/2018 tarih ve E:2018/4807, K:2018/6788 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:

Dava Konusu İstem: 2018 yılı Yükseköğretim Kurumları Sınavı Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzu’nun 11. sayfasında yer alan “Başarı Sırasına Göre Sınırlama” uygulamasının hukuk programlarını tercih edecek öğrenciler için eşit ağırlık puan türünde yüz doksan bininci başarı sırasındaki öğrenciye kadar genişletilmesi şeklindeki düzenlemenin iptali istenilmiştir.

Daire Kararının Özeti: Danıştay Sekizinci Dairesi’nin 12/11/2018 tarih, E:2018/4807, K:2018/6788 sayılı kararıyla;

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinde iptal davalarının, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu, maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılabileceklerinin hükme bağlandığı, bu hükme göre, iptal davası açılabilmesi için gerçek ya da tüzel kişiler ile dava konusu işlem arasında makul ve ciddi bir ilişkinin varlığı yeterli bulunduğu, İdare Hukukunun genel ilkelerine göre idari işlemin değişiklik yarattığı ya da doğmasına engel olduğu hukuki durumla, menfaat bağı olan herkesin bu idari işlemin iptalini isteyebileceği,

İptal davalarının hukuki nitelikleri göz önüne alındığında, idare hukuku alanında tek taraflı irade açıklamasıyla kesin ve yürütülmesi zorunlu nitelikte tesis edilen işlemlerin, ancak bu idari işlemlerle kişisel, meşru ve güncel bir menfaat ilgisi olanlar tarafından iptal davasına konu edilebileceğinin kabulünün zorunlu olduğu, kişisel, meşru ve güncel bir menfaat alakasının varlığının taraf ilişkisinin kurulmasında yeterli sayıldığı ve bu hususun davanın niteliğine ve özelliğine göre belirlendiği,

Dava açma ehliyetinin bulunup bulunmadığı saptanırken, iptal davasının genel amacının yanı sıra dava konusu idari işlemin niteliğine bakılarak menfaat ilgisinin olaya özgü değerlendirilmesi gerektiği,

Davacı baro tarafından, hukuk fakültesinden mezun olanların ileride hakim, savcı, avukat, noter olarak çalışabileceği, nitelikli hukukçuların yetişmesi için hukuk fakültelerine öğrenci kabul ederken seçici davranılması gerekirken dava konusu düzenleme ile bu durumun aksine sıralamanın geriye çekildiği, avukatlık mesleğini yapabilmek için hukuk fakültesinden mezun olmak gerektiği, dava konusu düzenleme ile sıralama geriye çekilerek eğitim kalitesinin düştüğü iddia edilmekte ise de, 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 76. maddesinin 1. fıkrasında baroların avukatlık mesleğini geliştirmek, meslek mensuplarının birbirini ve iş sahipleri ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni sağlamak, meslek düzenini, ahlakını korumak gibi görevleri olan meslek kuruluşları olduğu, dava konusu düzenlemeden doğrudan etkilenmediği, güncel meşru bir menfaat bağı bulunmadığından sübjektif dava ehliyeti bulunmayan davalı baronunun açtığı davanın ehliyet bakımından reddi gerektiği,

Hukuk fakültelerinden mezun olan öğrencilerin tamamının avukatlık mesleğini icra edip etmeyeceği de bu aşamada belli olmadığından, davacı baronun dava konusu düzenlemenin iptalini istemekte doğrudan güncel ve meşru menfaati bulunmadığı,

sonucuna varılmıştır.

Belirtilen gerekçelerle davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmiştir.

Temyiz Edenin İddiaları: Davacı tarafından, 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 3. maddesinde avukatlığa kabul şartları arasında hukuk fakültesinden mezun olmak şartının sayıldığı, 1136 sayılı yasanın 76. maddesinde de meslek düzenini savunmak ve korumanın baro yönetim kurulunun görevleri arasında sayıldığı, baro başkanının görevlerini düzenleyen maddelerde de avukatlık mesleğini ve meslektaşlarını savunmak görevinin yüklendiğini, Samsun Barosundaki stajyer avukat sayısının yıllar geçtikçe arttığını, bunun nedeninin hukuk fakültesi sayısının ve bu fakültelerdeki öğrenci kontenjanlarının ölçüsüz biçimde artması olduğunu, mesleğin niteliğinin artırılmasında menfaatleri bulunduğu, ayrıca hukuk fakültelerinden mezun olan hakimlik-savcılık gibi meslekleri tercih edenlerin kaliteli eğitim almalarının da baroları ilgilendirdiği, dava açmada menfaatleri bulunduğundan ileri sürülmektedir.

Karşı Tarafın Savunması : Davalı idare tarafından, Danıştay Sekizinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hakimi Nermin Tombaloğlu’nun Düşüncesi: Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, dosya tekemmül ettiğinden davacının yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin işin gereği görüşüldü:

KARAR :

İNCELEME VE GEREKÇE:

Maddi Olay: Davacı Baro tarafından 2018 yılı Yükseköğretim Kurumları Sınavı Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzunun 11. sayfasında yer alan hukuk programlarını tercih edecek öğrenciler için eşit ağırlık puan türünde yüz doksan bininci başarı sırasındaki öğrenciye kadar genişletilmesine ilişkin düzenleme ile hukuk fakültelerine girmeye aday öğrencileri seçerken belirlenen kriterlerin esnetilerek eğitim kalitesinin düşmesine neden olunduğu, genel olarak bilgi ve bilgiyi yorumlama düzeylerinin olması gerekenden düşük olması, ayrıca öğrenme, araştırma alışkanlığı, düşünme, sorgulama yeteneklerinin kazanılamaması gibi sorunlar nedeniyle ortaöğretim programlarından mezun öğrencileri hukuk fakültesi programlarına seçerken daha dikkatli ve titiz davranılması gerektiği, aksi halde nitelikli hukukçuların yetişemeyeceği iddialarıyla Kılavuzda yer alan sıralamaya dair düzenlemenin iptali istenilmiştir.

İlgili Mevzuat: 2577 sayılı Yasanın 2. maddesinde iptal davalarının, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu, maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılabilecekleri hükme bağlanmıştır.

1136 sayılı Avukatlık Kanununun 76. maddesinde, Baroların, avukatlık mesleğini geliştirmek, meslek mensuplarının birbirleri ve iş sahipleri ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni sağlamak; meslek düzenini, ahlakını, saygınlığını, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak, avukatların ortak ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla tüm çalışmaları yürüten, tüzel kişiliği bulunan, çalışmalarını demokratik ilkelere göre sürdüren kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları olduğu düzenlemesi yer almaktadır.

2018 yılı Yükseköğretim Kurumlan Sınavı Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzu’nun 11. sayfasında yer alan düzenleme ile hukuk programlarına başvurabilmek için en düşük başarı sırası eşit ağırlık puan türünde yüz doksan bininci başarı sırasındaki öğrenci olarak belirlenmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

İdarenin bütün eylem ve işlemlerinin yargısal denetime açık olduğu hukuk devletinde idarenin hukuka uygunluğunun sağlanmasında en etkin araçlardan biri “iptal davaları”dır.

İptal davalarındaki sübjektif ehliyet koşulu, doğrudan doğruya hukuk devletinin yapılandırılması ve sürdürülmesine ilişkin bir sorundur. Dolayısıyla sübjektif ehliyet koşulunun, idari işlemlerin hukuka uygunluğunun iptal davası yoluyla denetlenmesini engellemeyecek bir biçimde anlaşılması gerekmektedir.

Bir idari faaliyet ile dava açmayı sağlamaya yetecek ölçüde muhatap olup, menfaat ilgisini kuran kişi ve kuruluşlar, bu faaliyetle ilgili idari işlemlerin iptali istemiyle dava açabilirler. Açılan iptal davasında “menfaat” ilgisinin bulunup bulunmadığının, davacının idari faaliyet karşısındaki tutumu, statüsü ve sıfatı belirlenerek saptanması gerekir.

Dava açma ehliyeti, davanın esasının incelenebilmesinin ön koşuludur. Bu aşamada davacı iddialarının hukuken doğru olup olmadığı yönünde bir değerlendirme yapılamaz. Davada menfaat ihlalinin olup olmadığının saptanabilmesi için, öncelikle davacının iddialarına bakılması gerekmektedir.

Dava; hukuk fakültesinden mezun olanların ileride hakim, savcı, avukat, noter olarak çalışabileceği, nitelikli hukukçuların yetişmesi için hukuk fakültelerine öğrenci kabul ederken seçici davranılması gerekirken dava konusu düzenleme ile bu durumun aksine eğitim kalitesinin aleyhine sıralamanın seçmede belirlenen kriterlerin esnetildiği, avukatlık mesleğini yapabilmek için hukuk fakültesinden mezun olmak gerektiği, dava konusu düzenleme ile eğitim kalitesinin düştüğü iddialarıyla açılmış olup, dava konusu kılavuz maddesinin hukuk eğitimine ilişkin bir düzenleme niteliğinde olması ve davacının uğraşısının da bu alanda olması nedeniyle, bu davanın açılmasında kişisel, meşru ve güncel bir menfaat bağının bulunduğunun kabulü gerektiği sonucuna ulaşıldığından davanın ehliyet yönünden reddi yolundaki Daire kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

SONUÇ :

Açıklanan nedenlerle;

1. 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesine uygun bulunan davacının temyiz isteminin kabulüne;

2. Davanın ehliyet yönünden reddine ilişkin Danıştay Sekizinci Dairesi’nin 12/11/2018 tarih ve E:2018/4807, K:2018/6788 sayılı kararının BOZULMASINA,

3. Kullanılmayan 73,10 TL yürütmeyi durdurma harcının istemi halinde davacıya iadesine,

4. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Daireye gönderilmesine, kesin olarak, 08.04.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Bu Yazıyı Paylaşın