Hiçbir Soruşturma İşlemi Yapılmadan Takipsizlik Kararı Verilemez

T.C. YARGITAY Dördüncü Ceza Dairesi
Esas No : 2015/25228
Karar No : 2016/2455
Tarih : 15.02.2016
KAVRAM:
  • HAKARET VE TEHDİT SUÇU
  • ŞÜPHELİLERİN BASININ VE TANIKLARIN HUZURUNDA DERNEK BAŞKANI VE DERNEK ÇALIŞANLARINA HAKARET VE TEHDİT ETTİKLERİ İDDİASI
  • KAMERA KAYITLARININ DOSYAYA SUNULDUĞU
  • DOSYANIN SAVCILIĞA GÖNDERİLMESİ GEREĞİ

İÇTİHAT METNİ

DAVA ve KARAR :

Hakaret ve tehdit suçundan şüpheliler … ve … haklarında, yapılan soruşturma evresi sonucunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 25/12/2014 tarihli ve 2014/83926 soruşturma, 2014/91537 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın reddine ilişkin, İstanbul 7. Sulh Ceza Hakimliğinin 15/05/2015 tarihli ve 2015/662 değişik iş sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 21/09/2015 gün ve 308925 sayılı istem yazısıyla dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:

İstem yazısında; “Dosya kapsamına göre, şüpheli …’in “sen bittin” şeklindeki ifadesinin sehven söylenmiş olabileceği ve diğer hakaret ile tehdit suçları yönünden ise yeterli delil ve emare elde edilemediğinden bahisle şüpheliler hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ise de, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. maddesinde yer alan “Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.” şeklindeki düzenleme karşısında, Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmak zorunda olduğu, müşteki tarafından öne sürülen iddia ile ilgili olarak müşteki vekilinin şikayet dilekçesinde belirttiği tanıkların dinlenmesi ve olay anını gösterir görüntülerin üzerinde gerekli bilirkişi incelemesi sonucu olayın bir bütün olarak değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekmesi karşısında, kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

I-Olay:

Hakaret ve tehdit suçundan şüpheliler … ve … hakkında yapılan soruşturma sonucunda, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 25/12/2014 tarihli kararıyla, şüpheli …’in söylediği “sen bittin” şeklindeki sözlerin tanık … tarafından doğrulanmış ise de, bu sözlerin kavga ortamında söylendiği için suç işleme kastının bulunmadığı, ayrıca tanığın, müştekinin yakın koruması olması nedeniyle, beyanının objektif olarak dikkate alınmaması gerektiği, ayrıca müştekiye karşı sarfedilen diğer tehdit ve hakaret sözleri açısından da yeterli delil ve emare bulunmadığı gerekçesiyle takipsizlik kararı verildiği, müşteki vekilinin karara süresinde itirazı üzerine, İstanbul 7. Sulh Ceza Hakimliğinin 15/05/2015 tarihli kararıyla itirazın reddine karar verildiği, kesin olan bu karara karşı müşteki … vekilinin eksik soruşturma yapıldığına ilişkin müracaatı üzerine, kanun yararına bozma talebinde bulunulduğu anlaşılmıştır.

II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:

Kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karara, müşteki vekili tarafından eksik soruşturma yapıldığı gerekçesiyle yapılan itirazın reddine dair merci kararının, hukuka uygun olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.

III- Hukuksal Değerlendirme:

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. maddesinin 1. fıkrasında, “Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.” 2. fıkrasında, “Cumhuriyet savcısı, maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adli kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.” 170. maddesinin 2. fıkrasında, “Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet Savcısı, bir iddianame düzenler.” 172. maddesinin 1. fıkrasında, “Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir.” hükümleri düzenlenmiştir.

Aynı Kanun’un 6545 sayılı Kanun’la değişik “Cumhuriyet savcısının kararına itiraz” başlıklı 173. maddesinde ise;

“(3) (Değişik: 18/6/2014-6545/71 md.) Sulh ceza hâkimliği, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek suretiyle, o yer Cumhuriyet başsavcılığından talepte bulunabilir; kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak reddeder; itiraz edeni giderlere mahkûm eder ve dosyayı Cumhuriyet savcısına gönderir. Cumhuriyet savcısı, kararı itiraz edene ve şüpheliye bildirir.

(4) (Değişik: 25/5/2005 – 5353/26 md.) Sulh ceza hâkimliği istemi yerinde bulursa, Cumhuriyet savcısı iddianame düzenleyerek mahkemeye verir.” hükümleri yer almaktadır.

Yukarıda yer verilen düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere, Ceza Muhakemesi Kanununun “soruşturma” başlıklı 2. kitabında, Cumhuriyet savcısının, maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için suç soruşturmasına ilişkin süreci nasıl yürüteceği ve kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi durumunda, itirazı incelemekle görevli hakimliğin görevleri açık bir şekilde düzenlenmiş bulunmaktadır.

Bu çerçevede, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı itiraz üzerine inceleyen hakimlik, kamu davası açılması için yeterli delil bulunmaması durumunda itirazın reddine, yeterli delil bulunması durumunda itirazın kabulüne veya eksik soruşturma nedeniyle soruşturmanın genişletilmesine karar verebilecektir.

Diğer taraftan, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 13. maddesi uyarınca da, temel hak ve özgürlükleri ihlal edilen kimselere etkili bir başvuru yapma hakkı tanınması zorunlu olup, anılan hükmün uygulanmasına ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında, (Örn: Vilko E. – Finlandiya kararı 2007; Sürmeli – Almanya kararı 2006) etkili başvuru yolunun hem teoride, hem pratikte erişilebilir, yeterli ve etkili olması gerektiği belirtilmektedir.

CMK’nın 170/2. maddesine göre; kamu davası açılabilmesi için soruşturma aşamasında toplanan delillere göre suçun işlendiğine dair yeterli şüphe bulunması gerekir. Suç ihbar veya şikayeti yoluyla soruşturma yaparak maddi gerçeğe ulaşma yükümlülüğü ve yetkisi bulunan Cumhuriyet savcısı, soruşturma sonucunda elde edilen delilleri objektif bir şekilde değerlendirerek kamu davası açmayı gerektirir nitelikte yeterli şüphe olup olmadığını takdir edecektir. Ancak soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısının delil değerlendirmesiyle, kovuşturma aşamasında hakimin delilleri değerlendirmesi birbirinden farklı özelliklere sahiptir. CMK’nın 170/2. maddesine göre soruşturma aşamasında toplanan deliller kamu davası açılması için yeterli şüphe oluşturup oluşturmadıkları çerçevesinde incelemeye tabi tutulurken, kovuşturma aşamasında isnad edilen suçun işlenip işlenmediği hususunda tam bir vicdani kanaat oluşturup oluşturmadığı çerçevesinde değerlendirilmektedir.

İnceleme konusu somut olayda; müşteki … vekilinin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına sunmuş olduğu şikayet dilekçesinde, olay günü şüphelilerin T… A… İş Adamları Derneği Genel Merkezine geldiklerinde, basının ve tanıkların huzurunda dernek başkanı olan müştekiye karşı sinkaflı sözlerle hakaret edip tehdit ettiklerini, müştekinin başkanlık görevini icra etmesine engel olduklarını, ayrıca şüpheli … dernek çalışanı … cep telefonundan bir çok kez arayarak, müştekiye hitaben hakaret ve tehdit ettiğini belirterek, olay gününe ait kamera kayıtlarını CD ortamında sunduğu, görüntülerin … ana haber bülteninde yayınlandığını belirterek bu kayıtların celbini talep ettiği, ayrıca tanıklar … dinlenilmesini ve cep telefonu HTS kayıtlarının celbini talep ettiği görülmektedir.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca dosyaya ibraz edilen kamera görüntüleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmadığı ve HTS kayıtları istenilmediği gibi, yukarıda isimleri belirtilen tanıklar … dinlenilmemiş, polis memuru olan tanık … ise müştekinin yakın koruması olduğu gerekçesiyle beyanına itibar edilemeyeceği belirtilerek, Yargıtay 4. Ceza Dairesinin, tehdit suçunun manevi unsuru yönünden de tasarlamanın aranacağına, diğer bir deyişle kavga sırasında öfkeye kapılarak söylenen sözlerde tehdit suçunun tasarlama unsurunun oluşmayacağına ilişkin önceki görüşlerinden 1990 yılından itibaren döndüğü dikkate alınmaksızın mevcut uygulamaya aykırı bir yorumla takipsizlik kararı verilmiştir.

Bu itibarla, itiraz merciince, soruşturmanın eksik yapılmış olduğu gözetilerek, takipsizlik kararına yapılan itirazın kabulüyle, soruşturmanın tamamlanması için dosyanın Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesi gerekirken, itirazın reddine karar verilmesi hukuka aykırıdır.

IV- Sonuç ve Karar:

Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kanun yararına bozma isteği doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,

1-İstanbul 7. Sulh Ceza Hakimliğinin 15/05/2015 tarihli ve 2015/662 değişik iş sayılı kararının, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,

2-Aynı Kanun maddesinin 4-a fıkrası gereğince, sonraki işlemlerin mahallinde tamamlanmasına, 15.02.2016 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.

Bu Yazıyı Paylaşın