Araç İçerisinden Defter ve Belgelerin Çalınması Hayatın Olağan Akışına Terstir

T.C.
DANIŞTAY
Dördüncü Dairesi

Esas No : 2019/1560
Karar No : 2020/2253
Tarih : 23.06.2020

İÇTİHAT METNİ

YARGILAMA SÜRECİ:

Dava Konusu İstem: Davacı adına, 2011 yılı defter ve belgelerini vergi incelemesine ibraz etmediğinden ve 2010 yılından devreden indirilecek KDV tutarının 2010 yılı için davacı hakkında düzenlenen inceleme raporu uyarınca sıfırlandığından bahisle, davacının 2011 yılı indirilecek KDV’lerinin reddedilmesi ve 2011/01 dönemine devreden indirilecek KDV tutarı sıfır kabul edilmek suretiyle 2011/1 ila 12 dönemleri için re’sen tarh edilen üç kat vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi ile 2011/1 dönemi için 213 sayılı Kanunun 353/1 maddesi gereğince kesilen özel usulsüzlük cezasının kaldırılması istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti: İstanbul 14. Vergi Mahkemesince verilen 06/10/2017 tarih ve E:2017/18, K:2017/1865 sayılı kararda; her ne kadar dava dilekçesinde vergilerin zamanaşımına uğradığı, şirkete düzenlenen faturaların sahte ve komisyon karşılığı kesildiğine dair somut bir delil ortaya konulmadığı, sahte olduğu iddia edilen faturalar içeriği emtianın gerçekten alındığı belirtilmişse de, zamanaşımının 31/12/2016 tarihinde dolacak olması, dava konusu ihbarnamelerin ise 11/12/2016 ve 24/10/2016 tarihinde elektronik tebligat olarak tebliğ edildiğinden zamanaşımı koşullarının oluşmadığı, davacıya tebliğ edilen defter ve belge ibraz yazısına rağmen davacının 2011 yılı defter ve belgelerini ibraz etmediği, defter ve belgelerin herhangi bir mücbir sebepten dolayı ibraz edilemediğine ilişkin bir vesikaya da yer verilmediği, Vergi Usul Kanununda yer alan defter ve belgelerin ibrazına ve vergi muamelelerinin ispatına ilişkin hükümler ile, Katma Değer Vergisi Kanununda yer alan KDV indirimine ilişkin hükümler gereği, defter ve belgelerini bir mücbir sebep olmaksızın vergi incelemesine ibraz etmeyen davacının bu defter ve belgelere dayanarak indirim konusu yaptığı KDV’lerin hukuka uygun kabul edilmesinin mümkün olmadığı, ayrıca defter belge ibraz etmeme fiilinin 213 sayılı Vergi Usul Kanunu 359. maddesinde sayılan fiiller arasında bulunması ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 344. maddesinde, vergi ziyaına 359. maddede yazılı fiillerle sebebiyet verilmesi halinde bu cezanın üç kat uygulanacağının hükme bağlanmış olması karşısında davacının KDV indirimlerinin reddedilmesi suretiyle yapılan tarhiyat ve kesilen üç kat vergi ziyaı cezalarında hukuka aykırılık görülmediği, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 353. maddesinin 1. fıkrasının 1. bendi uyarınca özel usulsüzlük cezası kesilebilmesi için öncelikle maddede belirtilen belgelerin verilmediğinin ve alınmadığının belirlenmesi ve bu belgeleri vermeyen ve almayanların saptandığına ilişkin hukuken geçerli bir tespitin mevcut olması gerektiği, olayda ise gerçek satıcıların tespitine yönelik bir araştırma ve saptama mevcut olmayıp davacı hakkında düzenlenen inceleme raporuna istinaden ceza kesildiği, buna göre özel usulsüzlük kesilmesini öngören ve bu cezanın kesilmesine dair koşulları düzenleyen maddede belirtilen unsurların bir arada gerçekleşmediği anlaşıldığından, idari cezalar için de geçerli olan, cezayı gerektiren fiilin tüm unsurları tamam olmadan failin cezalandırılamayacağı yolundaki genel ceza hukuku ilkesinin varsayım ya da kıyas yoluyla ceza tayinine olanak tanımadığından davacı adına kesilen özel usulsüzlük cezasında hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabul, kısmen reddine karar verilmiştir.

Bölge İdare Mahkemesi Kararının Özeti: Bölge İdare Mahkemesince; idare istinaf isteminin, kararın, özel usulsüzlük cezasına ilişkin kısmının kaldırılmasını gerektirir nitelikte bulunmadığı; dava konusu cezalı tarhiyatın dayanağı vergi incelemesi sırasında, ibraz ödevinin yerine getirilmesine engel teşkil eden bir mücbir sebep halinin mevcudiyetini ortaya koyacak belge ibraz edilememiş ise de, davacıya defter/belge ibraz yazısı tebliğ edilmeden yaklaşık 5 ay önce 14/04/2015 tarihinde açılan zayi davasında İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 21/11/2016 tarih ve E:2015/396; K:2016/757 sayılı kararıyla, davacının 2009 ila 2012 yıllarına ait ticari defter ve kayıtlarının, hırsızlık yapılan araçtan çalındığı ve bulunamadığı yönünde soruşturma dosyasının mevcut olduğu tespit edilerek, anılan yıllara ait yevmiye defterleri, defteri kebirler, envanter defterleri, alış-satış faturaları ve irsaliyeler, tahsilat ve ödeme makbuzları ile bunlarla ilgili belgelerin zayi olduğunun tespitine karar verildiği ve kararın 15/04/2017 tarihinde kesinleştiği, söz konusu zayi belgesinin, davacıya ait 2011 yılı defter ve vesikalarının, iradesi dışındaki sebepler dolayısıyla elinden çıkmış bulunduğunu hukuken itibar edilebilir şekilde ortaya koymaya yeterli bulunduğundan dava konusu cezalı tarhiyatın, davacının 2011 yılı KDV indirimlerinin reddinden kaynaklanan kısmında hukuka uyarlık bulunmadığı; katma değer vergisi açısından vergi alacağının, katma değer vergisinin konusunu oluşturan teslim ve hizmetin yapıldığı tarihte doğacağı, ancak teslim ve hizmetin yapıldığı tarihte ödenecek katma vergisinin ortaya çıkmamasının, vergi alacağının henüz doğmadığı anlamına gelmeyeceği, 2010 yılına ilişkin hesapları incelenen davacının ilgili yıldan devreden katma değer vergisinin değiştirilmesine bağlı olarak, sonraki yıllara ait katma değer vergisi beyan tablolarında ortaya çıkan zincirleme etki sonucunda, 2011 yılında ödenecek katma değer vergisi bulunması halinin, vergi alacağının 2011 yılında ortaya çıktığı ve bu nedenle zamanaşımının 2011 yılını takip eden yıldan itibaren başlayacağı şeklinde yorumlanın, mükelleflerin katma değer vergisi beyan tablosuna göre değişken ve süresi belirli olmayan bir zamanaşımı süresine tabi olması sonucunu doğuracağı, bu durumda, 2010 yılında doğan katma değer vergisi alacağının, Vergi Usul Kanunu’nun 113 ve 114. maddeleri uyarınca, 31/12/2015 günü sonunda zamanaşımına uğrayacağı, davalı idarece, davacının 2011 yılı beyan tablosunun yeniden düzenlendiği vergi inceleme raporuna istinaden gerçekleştirilen dava konusu cezalı tarhiyatı ihtiva eden ihbarnamelerin ise bu tarihten sonra, 2016 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, buna göre, dava konusu cezalı tarhiyatın, önceki yıldan devreden indirilecek KDV tutarının sıfırlanmasından kaynaklanan kısmında da zaman aşımına uğraması nedeniyle hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle, davalı istinaf başvurusunun reddine, davacı istinaf başvurusunun kabulüne, İstanbul 14. Vergi Mahkemesinin 06/10/2017 tarih ve E:2017/18, K:2017/1865 sayılı kararının, dava konusu vergi ziyaı cezalı KDV tarhiyatına ilişkin kısmı yönünden kaldırılmasına, bu kısım yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.

Temyiz Edenin İddiaları: Davacı adına yapılan tarhiyatlarda ve kesilen cezalarda hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülmektedir.

Karşı Tarafın Savunması : Cevap verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi …. Düşüncesi: Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

KARAR :

İNCELEME VE GEREKÇE:

Temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler, Vergi Dava Dairesi kararın, 2011/1 dönemi için 213 sayılı Kanunun 353/1 maddesi gereğince kesilen özel usulsüzlük cezası ile önceki yıldan devreden indirilecek KDV tutarının sıfırlanmasından kaynaklanan kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

Vergi Dava Dairesi kararın, 2011 yılı KDV indirimlerinin reddinden kaynaklanan katma değer vergisine ilişkin temyiz istemine gelince;

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 3. maddesinde, vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu belirtilmiş olup, Kanunun 30. maddesinin 2. fıkrasının 3. bendinde de, bu Kanuna göre tutulması mecburi olan defter ve belgelerin hepsinin veya bir kısmının vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlara herhangi bir sebeple ibraz edilmemesi hali re’sen takdir nedeni olarak sayılmış, 13. maddesinin 2. bendinde; vergi ödevlerinin yerine getirilmesine engel olacak yangın, yer sarsıntısı ve su basması gibi afetler mücbir sebep olarak kabul edilmiştir.

213 Sayılı Kanunun 253. maddesinde, bu Kanuna göre defter tutmak mecburiyetinde olanların, tuttukları defterlerle, üçüncü kısımda yazılı vesikaları ilgili bulundukları yılı izleyen takvim yılından başlayarak beş yıl süre ile muhafaza etmek zorunda olduğu, 256. maddesinde, mükelleflerin muhafaza etmek zorunda oldukları her türlü defter, belge ve kayıtları muhafaza süresi içinde yetkili makam ve memurların talebi üzerine ibraz ve inceleme için arz etmek zorunda olduğu, 359. maddesinin (a) bendinin 2 Nolu alt bendinde ise, vergi kanunlarına göre tutulan veya düzenlenen defter, kayıt ve belgeleri tahrif edenler veya gizleyenler veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyenler veya bu belgeleri kullananların kaçakçılık fiilini işledikleri, varlığı noter tasdik kayıtları veya sair suretlerle sabit olduğu halde inceleme sırasında vergi incelemesine yetkili kimselere defter ve belgelerin ibraz edilmemesinin bu fıkra hükmünün uygulamasında gizleme olarak kabul edileceği hükme bağlanmıştır.

Kanunun 341. maddesinde, “vergi ziyaı, mükellefin veya sorumlunun vergilendirme ile ilgili ödevlerini zamanında yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi yüzünden verginin zamanında tahakkuk ettirilmemesini veya eksik tahakkuk ettirilmesini ifade eder” şeklinde tanımlanmış, 344. maddesinde ise, 341. maddede yazılı hallerde vergi ziyaına sebebiyet verildiği takdirde, mükellef veya sorumlu hakkında ziyaa uğratılan verginin bir katı tutarında vergi ziyaı cezası kesileceği, vergi ziyaına 359. maddede yazılı fiillerle sebebiyet verilmesi halinde bu cezanın üç kat olarak uygulanacağı, hüküm altına alınmıştır.

İncelenen dosyada, İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 2. Vergi Dava Dairesinin 05/10/2018 tarih ve E:2018/148, K:2018/2965 sayılı kararı ile her ne kadar, davacının 2009 ila 2012 yıllarına ait ticari defter ve kayıtlarının, hırsızlık yapılan araçtan çalındığı ve bulunamadığı yönünde soruşturma dosyasının mevcut olduğu tespit edilerek, anılan yıllara ait yevmiye defterleri, defteri kebirler, envanter defterleri, alış-satış faturaları ve irsaleyseler, tahsilat ve ödeme makbuzları ile bunlarla ilgili belgelerin zayi olduğunun tespitine karar verildiği ve kararın 15/04/2017 tarihinde kesinleştiği, söz konusu zayi belgesinin, davacıya ait 2011 yılı defter ve vesikalarının, iradesi dışındaki sebepler dolayısıyla elinden çıkmış bulunduğunu hukuken itibar edilebilir şekilde ortaya koymaya yeterli bulunduğundan dava konusu cezalı tarhiyatın, davacının 2011 yılı KDV indirimlerinin reddinden kaynaklanan kısmında hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle davacı istinaf başvurusunun kabulüne, İstanbul 14. Vergi Mahkemesinin 06/10/2017 tarih ve E:2017/18, K:2017/1865 sayılı kararının, dava konusu vergi ziyaı cezalı KDV tarhiyatına ilişkin kısmı yönünden kaldırılmasına, bu kısım yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.

Uyuşmazlıkta; İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/11/2016 tarih ve E:2015/396, K:2016/757 sayılı kararıyla davacının defter ve belgelerinin zayi olduğunun tespitine karar verilmiş ise de, bahsi geçen belgelerin araç içerisinde bulundurulması, muhafazası ve çalınması hayatın gerçeklerine uygun düşmediği, bu hali ile davacının defter ve belgelerini mücbir sebep olmaksızın incelemeye ibraz etmediği hususu sabit olduğundan üç kat vergi ziyaı cezalı tarhiyatta hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmaktadır.

Bu nedenle; Vergi Mahkemesi kararına yönelik davacı istinaf başvurusunun belirtilen gerekçeyle kabulü ile İstanbul 14. Vergi Mahkemesinin 06/10/2017 tarih ve E:2017/18, K:2017/1865 sayılı kararının, dava konusu vergi ziyaı cezalı KDV tarhiyatına ilişkin kısmı yönünden kaldırılmasına ve bu kısım yönünden davanın kabulüne ilişkin Vergi Dava Dairesi kararında yasal isabet görülmemiştir.

SONUÇ :

Açıklanan nedenlerle;

1. Temyiz isteminin kısmen kabul, kısmen reddine,

2. İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 2. Vergi Dava Dairesinin 05/10/2018 tarih ve E:2018/148, K:2018/2965 sayılı kararının, 2011/1 dönemi için 213 sayılı Kanunun 353/1 maddesi gereğince kesilen özel usulsüzlük cezası ile önceki yıldan devreden indirilecek KDV tutarının sıfırlanmasından kaynaklanan kısmının ONANMASINA,

3. Anılan Vergi Dava Dairesi kararının, 2011 yılı KDV indirimlerinin reddinden kaynaklanan katma değer vergisine ilişkin kısmının BOZULMASINA,

4. Bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Vergi Dava Dairesine gönderilmesine, 23/06/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bu Yazıyı Paylaşın