Işık, sıcaklık ve basınç gibi çevresel uyarıları organizmalar, uzmanlaşmış duyu hücreleriyle kaydederler. Örneğin gözdeki ışığa duyarlı reseptörler veya mekanik uyarıları dönüştüren ve sesleri duyulabilir hale getiren iç kulak kıl hücreleri gibi. Fakat bunların dışında daha az uzmanlaşmış beden hücreleri de bazen kimyasal olarak etkimeyen uyarılara tepki verirler. Hücrelerin örneğin ateşlenme gibi yüksek sıcaklıktan korunmak için ‘ısı şok proteinleri’ ürettikleri bilinmektedir.
Benzer bir reaksiyon soğukta da yaşanır. Fakat diğer mekanik uyarılara hücrelerin ne şekilde tepki verdikleri ve kalıtımlarının ne şekilde etkilendiği bugüne dek çok az araştırılmıştı. Kyoto Üniversitesi’nde Masahiro Kumeta ile çalışan ekip, ‘basit hücrelerin’ de sese reaksiyon gösterip göstermediğini bilmediği için son çalışmada sese odaklanmış. Deneylerde farelerin bağdokularına, öncü sinir hücrelerine ve iskelet kaslarına ait dört hücre dizisi kullanılmış. Hücre kültürleri bir ısı kabininde birkaç saat boyu farklı frekansta ve yükseklikte seslerin etkisinde bırakıldıktan sonra araştırmacılar mekanik uyarılara tepki gösterdikleri bilinen üç gen üzerinde değişimler aramışlar. Bunlardan birinin kemiklerin büyümesinde, diğerlerininse yaraların iyileşmesinde ve bağdokusunun büyümesinde katkıları vardır. Bu incelemeler sayesinde gerçekten de gen etkinliklerinde ölçülebilir değişimler saptanmış. Genlerin etkinlikleri, bir ila iki saatlik 94 desibel gürültüden sonra yüzde kırk azalmış.
Ve bu etki en az dört saat kalıcı olmuş. Sesin yüksekliğine ve dalga biçimine göre de etkinin farklı olduğu tespit edilmiş. Dahası hücre dizileri arasında da farklılıklar söz konusu. Araştırmacılar en çok da kemiklerin ve kasların geliştiği hücrelerin en fazla tepki gösterdiklerini söylüyorlar. Bununla birlikte Kumeta, genetik değişimlerin dokular, dolayısıyla da organizma üzerinde etkili olup olmadığını gösteren sonuçların yeterli olmadığını da belirtiyor. Ve 94 desibel gürültünün de içinde yaşadığımız her çevrede bulunmadığını hatırlatıyor.
Fakat çevre gürültüsünün özellikle de trafik gürültüsünün hasta edebileceği (uyku bozukluğundan kalp-dolaşım bozukluğuna kadar) eski araştırmalardan bilinmektedir. Hatta Dünya Sağlık Organizasyonu’na (WHO) göre gürültü sağlığımızı etkileyen ikinci büyük çevre sorunu ve zararlı etkiler olasılıkla hücrelerin kalıtımlarından başlıyor. Kumeta bundan sonraki çalışmalarında daha çok gündelik yaşamda karşılaştığımız gürültü seviyelerini ele alarak organizmalar üzerindeki etkilerini araştırmak istiyor.