Albert Einstein’a göre “Hayal kurmak, bilgiden daha önemlidir”. Bugün pek çok eğitimci de aynı fikirde. Küreselleşmenin yarattığı devasa sosyal değişiklere bağlı olarak geleceği sağlama almanın tek yolu bugünün çocuklarını yaratıcılıklarını geliştirecek, hayal kurmalarını destekleyecek bir şekilde yetiştirmek. Bu da eğitimde kalıpların dışına çıkılmasını, hayal gücünü ve yaratıcılığı besleyecek sistemlere yatırım yapılmasını gerekli kılıyor.
Bugün 5 yaşında olan bir çocuk 2030 yılında çalışma hayatına atılacak. Çin’in o yıllarda dünyanın en güçlü devletlerinden biri olacağı varsayımından yola çıkarsak, bugün hiç vakit kaybetmeden çocuklara Çince öğretmek gerekir diye düşünebiliriz; böylece geleceğin genç iş adamları ticari ilişkilerinde sıkıntı yaşamamış olur. Ancak Google Translate’in çeviri konusunda insan aklına giderek yaklaşması yabancı dil öğrenme şartını ortadan kaldırabilir. Bu durumda geleceği bugünkü veriler üzerine kurmaya çalışmak yerine, daha fazla hayal gücü ve yaratıcı fikir ile beslenmiş bir vizyona dayandırmak daha gerçekçi olmaz mı?
Yaratıcılık sürekli beslenmesi gereken bir olgu
Pablo Picasso, çocuklarda sanat eğiliminin nasıl korunması gerektiği sorusuna şu yanıtı veriyor: “Tüm çocuklar sanatçı doğar; zorluk büyüdükçe sanatçı kalabilmeyi başarmaktır.” Bazılarına göre yaratıcılık doğuştan gelir; koşullar ne olursa olsun yaratıcılık kaybolmaz; ne var ki sürekli olarak beslenmesi gerekir. Oregon Üniversitesi’nden eğitim psikoloğu Ron Beghetto, “Bugünkü eğitim sisteminin yaratıcılığı yok ettiğini, zayıflattığı söylemek yanlıştır; yalnızca baskılanmış olabilir. Baskı ortadan kalkarsa yeniden yeşerir” diyor.
Geçen yıl World Economic Forum’un “Geleceğin Meslekleri” başlıklı raporunda 4. Sanayi Devrimi’nde şu üç temel beceriye sahip insanlara ihtiyaç duyulacağı belirtiliyor.
-Karmaşık problem çözümü
-Eleştirel düşünce
-Yaratıcılık
Karmaşık problem çözümü ve eleştirel düşünce, olayları farklı açılardan değerlendirme becerisine bağlı olarak gelişir. Bunun için de yaratıcılık gerekir. Sonuç olarak yaratıcılığın, geleceğin becerilerinin temelini oluşturduğu söylenebilir.
Üretim-odaklı işler, görevli kişi başında olmadığı zamanlarda başkaları, hatta makineler tarafından kolaylıkla yapılabilir. Oysa yaratıcılık nadir bir değerdir. Yaratıcılık, iş hayatında binlerce e-postayı ve anlamsız sunumları gereksiz kılar, çünkü önümüzde durduğu halde göremediğimiz yeni fırsatları algılamamızı sağlar. Yaratıcılığın gelişmesi için gereken optimal koşulları sağlayan faktörler konusunda bugün tam bir görüş birliği sağlanmamış olsa da, bu faktörlerin arasında zaman kısıtlamasına kesinlikle yer yoktur.
Yaratıcılık geliştirilebilir. Beghetto’ya göre dijital medya kullanımı arttıkça gençlerin yaratıcılıkları da gelişiyor. Son yapılan bir araştırmaya göre de küçük çocuklarda hayal gücü video oyunu sırasında tavan yapıyor.
Yaratıcılığı değerlendirilmeyen çocuk zarar görüyor
Psikolog-eğitimci Kyung Hee Kim, son yıllarda çocukların yaratıcılıklarında, hatta mizah algılarında bir gerileme saptandığına dikkat çekerek bu gidişatın geri döndürülmesi gerektiğini düşünüyor. Kim, durum saptaması yapmak için yaratıcılığın bir özelliği olan “Farklı Düşünme” becerisini ölçen Torrance testinden alınan 300.000 sonucu inceledi. Testten yüksek puan alan çocukların farklı, uyumsuz ve asosyal olarak değerlendirildiğini ve çoğunluk tarafından dışlandığını saptayan Kim, okul sistemine uyum sağlayamayan çocuğun başarısız olacağını ve erken yaşta eğitimine son verebileceğine dikkat çekiyor.
Kim yaratıcılığa yatırım yapmanın getireceği avantajları şöyle özetliyor: “Bir ülke yaratıcılığa yatırım yaparsa, bugün hayal bile edemeyeceğimiz yeni bir yönetişime, yeni malzemelere, araçlara, yeni teknolojilere ve mesleklere kapı açar. Eğer geleceğimizi sağlama almak istiyorsak yaratıcılığı besleyecek yöntemler saptanmalı ve eğitim sistemleri bunlara göre tasarlanmalıdır.”
Yaratıcılık nasıl beslenir? Aileler ve eğitimciler ne yapmalı?
Yaratıcılık konusunda bugün yaşanmakta olan krizin nedenleri biliniyor. Bunların başında standart testler, kalıplara hapsedilmiş eğitim yöntemleri, sanat eğitimine getirilen kısıtlamalar ve TV izleme alışkanlığı geliyor.
Kim ve meslektaşları, günümüzde yaşanmakta olan yaratıcılık krizinin o kadar kolay aşılamayacağını düşünse de bugün ebeveynlerin ve eğitimcilerin şu basit adımları izleyerek çocuklarda yaratıcılığın geliştirilebileceğini belirtiyor:
*Evde ve sınıfta yaratıcılığı besleyen ve sanata öncelik veren bir ortam yaratın. Boyama, resim yapma, oyun hamuru ile üç boyutlu şekiller yapma, müzik dinleme, yapı taşları ile değişik yapılar tasarlama gibi uğraşları destekleyin. Evde oyun alanları yaratın. Çocukların evi kirletmelerine, yerleşim düzenini bozmalarına izin verin.
*Çocuğun doğal merakına set çekmeyin; yaratıcılığını sürdürmesini sağlayın. Tüm çocuklar tonlarca soru sorarak meraklarını gidermek ister; ebeveynlerin de sıkılmadan, rahatsız olduklarını hissettirmeden soruları yanıtlamaya çalışması gerekir. Daha da iyisi çocuğu merak ettiği sorunun yanıtını kendisinin bulmasına yardımcı olmaktır. Kaldı ki çocuğun bazı sorularını aptalca bulabilirsiniz. Unutmayın ki en parlak fikirler ‘aptalca’ sorulardan çıkabilir.
*Doğru yanıtı bulmaktan çok, orijinal fikirlere odaklanmasını sağlayın, hata yapmalarına izin verin. Kim, öğretmen ve ebeveynlere imla hatalarına veya yazıda şekil bozukluklarına takılmamalarını tavsiye ediyor. Çocuklar hatalarını bulmak ve düzeltmek üzere eğitilebilir ama yaratıcılığı öğretmek daha zordur.
*Problemleri alışılmamış yöntemlerle çözmeye özendirin, sizlerle ters düşmelerine öfke ile karşılık vermeyin: Çözüm için farklı seçenekler bulmaya özendirin. Problemi çözdükleri zaman “Şimdi aynı problemi farklı bir yöntem ile yeniden çözmeye çalış” diyerek farklı yollar geliştirmeye yönlendirin.
*TV izlemek gibi pasif faaliyetleri sınırlamak yarar sağlar: İlginç olan uzmanların video oyunlarının etkisi konusunda farklı görüşlerde sahip olmalarıdır. Bazı psikologlar TV ve video oyunlarının çocukların hayal gücünü zayıflattığını iddia etse de, bu yılın başlarında yapılan bir araştırmaya göre video oyunları ile yaratıcılık arasında pozitif bir korelasyon bulunuyor. İleri araştırmalarla bu ilişkiyi kesinleştirinceye kadar yapılması gereken, çocukların video oyunları başında geçirecekleri zamanı makul bir süre ile kısıtlamak.
*Oyuna daha uzun ayırmalarına izin verin. Kim, ebeveynlerin ve eğitimcilerin, çocukların oyuna daha fazla zaman ayırmalarına ve üzerlerinde baskı hissetmeden oyun kurmalarına izin vermelerini öneriyor. Böylece çocuklar doğal eğilimlerini sergileme şansını yakalarken, ebeveyn ve eğitmen de çocuğun gerçek yeteneğini izleyerek keşfetmeye çalışır.
*Yaratıcılık sergiledikleri zaman çocukları ödüllendirmeyin. Ödüller yaratıcı süreci bozar; sonuçta ortaya çıkan ürünün kalitesini düşürür; düşünce esnekliğine zarar verir. Önemli olan nihai sonuca değil, sürece odaklanmaktır. Süreç hakkında sorular sorun: “Bunu yapmaktan hoşlandın mı?-Bitirdin mi?-En çok hangi kısmından hoşlandın?” –gibi..
*Ebeveyn ve öğretmen arasındaki iletişimi önemseyin. Ebeveyn ve öğretmenin sıklıkla görüş paylaşması çocuğu her iki tarafın da daha iyi tanımasını sağlar. Okulda zayıf olduğu konuların evde oyun yoluyla pekişmesi sağlanabilir. Önemli olan bu iletişimin iki “eşit” arasında oluşması ve tek yönlü olmamasına dikkat etmektir.