İÇTİHAT METNİ
DAVA ve KARAR :
Dava dilekçesinde, bağımsız bölümde beslenen köpeğin uzaklaştırılması istenilmiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı yönetim vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Dava, davalının kendi bağımsız bölümünde köpek beslemesi sebebiyle, kanuna ve yönetim planına aykırı davranışa son verilerek, köpeğin site dışına çıkarılması istemine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
SONUÇ :
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; dava konusu taşınmazın yönetim planının D/1/d maddesinde “bağımsız bölümlerde ve eklentilerinde kuş, balık gibi evcil hayvanlar hariç, başka hayvanlar besleyemezler, besledikleri hayvanların da diğer kat maliklerini rahatsız etmemesini sağlarlar. Aksi takdirde site kat malikleri sorun çıkaran hayvanın site dışına çıkarılmasını isteyebilirler. Bu konuda site kat maliklerinin alacağı kararlara hayvan sahipleri uymak zorundadırlar” denilmekte olup balık, kuş gibi evcil hayvanların beslenmesi, çevreye rahatsızlık vermemesi koşuluyla yer aldığı, dava konusu köpeğin de evcil hayvan kapsamında bulunduğu ve çevreye rahatsızlık verdiği de kanıtlanamadığına göre davanın bu gerekçeyle reddi yerine yazılı gerekçeyle reddine karar verilmesi doğru değil ise de, sonucu itibariyle doğru olan kararın gerekçe değiştirilerek ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 11.09.2014 gününde oybirliği ile, karar verildi.
NOT: KONUNUN ÖNEMİ GEREĞİ YEREL MAHKEME İLAMINI AŞAĞIDA YAYIMLIYORUZ.
T.C.
İSTANBUL
ANADOLU 12. SULH HUKUK MAHKEMESİ
ESAS NO : 2012/542 Esas
KARAR NO : 2013/432
DAVA: Kat Mülkiyeti Kanunundan Kaynaklanan Davalar
DAVA TARİHİ: 12/06/2012
KARAR TARİHİ: 29/03/2013
Mahkememize açılan 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun 33/2 maddesi uyarınca Hakimin müdahalesi ile yönetim planına aykırı olarak evde beslenen köpeğin uzaklaştırılması davasının yapılan açık yargılama sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI:
Davacı Detaykent Sitesi Yöneticiliği vekili Av. A. K. mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesi ile;
-Davalının Detaykent Sitesi A blok, 21 nolu bağımsız bölümde ikamet ettiğini, bağımsız bölümünde beslemekte olduğu evcil hayvanı site dışına çıkarması için site yönetimi tarafından kendisine uygun yollarla bildirim yapılmış olmasına rağmen davalının aykırı davranışını devam ettirdiğini,
-Kat Mülkiyeti Kanunu’na göre kat maliklerinin yönetim planı hükümlerine uymakla yükümlü olduğunu,
– Yönetim planının kat maliklerinin hakları ve yükümlülükleri başlıklı maddesinin d bendinde evcil hayvan konusunda yasak bulunduğunu,
– Davalının bağımsız bölümünde köpek beslediğini ve bu hususun yönetim planı ile yasakladığını,
-Davalıya Üsküdar 5. Noterliği’nin 7758 yevmiye numaralı ihtarnamesinin tebliğ edildiğini,
Belirterek, ev hayvanın site dışına çıkartılmasına karar verilmesini talep ettiği görülmektedir.
Buna göre davacı tarafın davasını yalnızca yönetim planındaki düzenlemeye dayandırdığı ve köpeğin rahatsızlık verdiğine ilişkin herhangi bir iddia öne sürmediği görülmektedir.
Davacı vekili 27/02/2013 havale tarihli dilekçesinde, köpeğin dava açıldıktan sonra evden uzaklaştırıldığını bildirmiş, son celsede davalının beyanı ile köpeğin tekrar eve alındığı anlaşılmıştır.
29/03/2013 tarihli celsede Davacı vekiline köpeğin rahatsızlık verip vermediği sorulmuş, davacı vekili başka bir delil sunmayacaklarını, davalının davayı kabul ettiğini, köpeği gönderdiğini, ancak geri almak istediğini, talep gibi köpeğin uzaklaştırılmasına karar verilmesini belirtmiştir.
Davalı 18/07/2012 havale tarihli dilekçesinde, dava edilen köpeğin uzun süredir psikolojik tedavi gören oğluna ait olduğunu, davaya konu evcil köpeğin oğlunun rehabilitasyon ve tedavisi için doktor tarafından önerildiğini savunmuştur.
Davalı 30/01/2013 tarihli ilk celsede, dava açıldıktan sonra dava ile uğraşmamak için köpeği kızının evine gönderdiğini savunmuş, ancak 29/03/2013 tarihli duruşmada kızının tekrar eve döndüğünü, bu nedenle köpeği mecburen geriye aldığını savunmuştur.
DELİLLER:
Tapu kaydı dosyaya getirtilmiş olup, davalı Işık Beşer’in Y.Dudullu mh., 14516 parselde, A blok, 21 nolu bağımsız bölümün maliki olduğu ve 25/05/2009 tarihli yönetim planının taşınmazın beyanlar kısmına işlenmiş olduğu anlaşılmıştır.
Taşınmazın kat mülkiyetine çevrilmiş olması nedeniyle, davada 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun uygulanacağı açıktır.
Yönetim planı örneği dosyaya getirtilmiş olup, 25/05/2009 tarihli yönetim planının kat maliklerinin hakları ve yükümlülükleri bölümünün 1/d maddesinde “Bağımsız bölümde ve eklentilerde kuş, balık gibi evcil hayvanlar hariç, başka hayvanlar besleyemezler. Besledikleri hayvanlarında diğer kat maliklerini rahatsız etmemesini sağlarlar. Aksi takdirde site kat malikleri sorun çıkaran hayvanın site dışına çıkarılmasını isteyebilirler. Bu konuda site kat malikleri kurulunun alacağı kararlara hayvan sahipleri uymak zorundadır” düzenlemesinin bulunduğu görülmektedir.
Dosyaya sunulan site genel kurulunun 26/02/2012 tarihli toplantısına ait karar defteri fotokopisinde “Evcil hayvanlar için yönetim planında da yazan evcil hayvan beslenmemesi maddesi uyarınca evcil hayvanı olanların hakkında yönetime dava açma yetkisinin verilmesi oylandı. Oy çokluğu ile kabul edildi.” şeklinde yönetime evcil hayvanlar konusunda dava açma yetkisinin verildiği görülmektedir.
Üsküdar 5. Noterliğinin 19/03/2012 tarih, 7758 yevmiye numaralı ihtarnamesinde, davalıya ihtarname keşide edilerek hayvanın acilen site dışına çıkartılmasının ihtar edildiği, ihtarnamenin 29/03/2012 tarihinde davalıya tebliğ edildiği görülmektedir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Davacı Detaykent Sitesi yönetiminin dava açma hakkı site genel kurulunun 26/02/2012 tarihli toplantısına ait karar defteri fotokopisi ile anlaşılmaktadır. Site yönetimi adına vekaletname veren yönetici şirket temsilcisinin yetkisi taraflar arasında ihtilaf konusu olmadığından ayrıca araştırılmamıştır.
Davalının bağımsız bölüm maliki olup pasif husumet ehliyetine sahip olduğu anlaşılmaktadır.
Davalının evde köpek beslediği davalının da kabulü ve mahkememizin keşifteki gözlemi ile sabittir.
Ancak köpeğin çevreye rahatsızlık verdiği iddia olunmamış, son celsede davacı vekilinden açıkça sorulmasına rağmen başka bir delil sunmayacağını beyan etmiştir.
Açılan dava ile davacı site yönetimi, 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun 33/2 maddesi uyarınca hakimin müdahalesini ve yönetim planına aykırı olarak yüksek katlı binaya ait bağımsız bölümde bulundurulan köpeğin bağımsız bölümden uzaklaştırılmasını talep etmiştir.
Köpeğin çevreye rahatsızlık verdiği iddia olunmadığından, mahkememizce hukuksal değerlendirme yalnızca yönetim planı ile yasaklanan yerde köpek bulundurulup bulundurulamayacağına yönelik olarak yapılmıştır.
YARGISAL UYGULAMALAR:
Şu ana kadar genel kabul görmüş ve yerleşmiş yargısal uygulamalara göre,
Yönetim planında, bağımsız bölümlerde evcil hayvan bakılması yasaklanmış ise, yönetim planının bağlayıcılığı karşısında, evcil hayvanın çevreye rahatsızlık verip vermediğine bakılmaksızın, yönetim planına aykırı olarak bakılan evcil hayvanın bağımsız bölümden uzaklaştırılmasına karar verilmektedir.
Yönetim planı evcil hayvan bakılması konusunda bir düzenleme içermiyor ise bu durumda sorun 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun 18. maddesinde düzenlenen kat maliklerinin birbirini rahatsız etmemek yükümlülüğü ve Türk Medeni Kanununun 737. maddesinde düzenlenen taşınmaz malikinin Komşusuna zarar verecek davranışlardan kaçınma yükümlülüğü kapsamında değerlendirilmiştir.
Bu durumda evcil hayvanın diğer kat maliklerine ve çevreye,
-Saldırgan davranarak kişisel güvenliği ve huzuru bozmak
-Havlayarak veya başka şekillerde gürültü yaparak gürültü kirliliği yaratmak,
-Dışkılamak, kıl dökmek vs. şekilde çevreyi kirletmek,
-Ve sair şekillerde çevreye rahatsızlık vermek,
şeklinde rahatsızlık verip vermediği araştırılmakta, verilen rahatsızlık birbirini rahatsız etmemek yükümlülüğünün ihlali boyutlarına ulaşmış ise evcil hayvanın evden uzaklaştırılmasına karar verilmektedir.
Yönetim planında açıkça yasaklanmış değil ise ve çevreye rahatsızlık vermiyor ise evden uzaklaştırma taleplerinin reddine karar verilmektedir.
Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 1992/13261 esas, 1993/1653 karar sayılı kararında Yönetim planında köpek beslenmesi konusunda bir yasak bulunmadığına göre Kat Mülkiyeti Kanununun 18. maddesinin 1. fıkrasında yazılı “rahatsız etmeme” koşulunun kanıtlanması gerekir. Köpek, evcil bir hayvan olup günümüzde birçok ailenin beslediği hayvanlardandır. O nedenle köpeğin bizatihi varlığının rahatsız edici bir unsur olarak kabulü mümkün değildir denilmek suretiyle üstte açıklanan uygulama belirtilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 19/02/1982 tarih, 1981/5- 780 esas, 1982/131 karar sayılı kararında da, “dava konusu olayda yönetim planının 5. maddesi ile kat maliklerinin kendi bölümlerinde (…kedi, köpek, tavuk gibi hayvanları…) beslemeleri açıkca men edilmiş bulunması itibari ile 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun yukarıda değinilen 28. Maddesi hükmüne göre davalı ile diğer bütün kat maliklerinin söz konusu maddenin açık hükmü karşısında bu men hükmüne aynen uymak zorunluluğu altında bulunduklarının kabulü gerekir.” şeklinde yönetim planının bağlayıcı olduğu vurgulanmaktadır.
Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 12/09/1995 tarih, 1995/8815 esas, 1995/8554 karar, aynı dairenin 13/04/1995 tarih, 1995/3870- 1995/4585 karar sayılı kararlarında da benzer şekilde yönetim planında ev hayvanı beslenmesi konusunda yasak bulunduğu durumda yasağın uygulanacağı kabul edilmiştir.
Yargıtay 18. Hukuk Dairesi’nin 10/07/1995 tarih, 1995/7532 esas-1995/8102 kararında açık bir şekilde “Kat Mülkiyeti Kanunu 28 maddesine göre tüm kat maliklerinin bağlayıcı sözleşme niteliğinde olan yönetim planında, bağımsız bölüm ve eklentilerinde kedi, köpek gibi hayvanların beslenmesi açıkça yasaklanmış ise, bağımsız bölümde beslenen köpek çevresine rahatsızlık vermemiş olsa dahi uyuşmazlık halinde mahkemece yönetim planı hükmünün uygulanması zorunludur.” denilerek yönetim planının rahatsızlık verilip, verilmemesine bakılmaksızın uygulanacağı belirtilmiştir.
Açıklanan yargısal uygulamalar, çevreye rahatsızlık vermeyen ev hayvanlarının evden uzaklaştırılıp uzaklaştırılmaması konusunda Yönetim Planını esas almaktadır.
Bu durumda Yönetim planının Hukuksal Niteliği mahkememizce inceleme konusu yapılmalıdır.
YÖNETİM PLANININ HUKUKSAL NİTELİĞİ:
634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun 28. maddesi aynen şöyledir.
B YÖNETİM PLANI:
Madde 28 – Yönetim planı yönetim tarzını, kullanma maksat ve şeklini yönetici ve denetçilerin alacakları ücreti ve yönetime ait diğer hususları düzenler. Yönetim planı, bütün kat maliklerini bağlayan bir sözleşme hükmündedir.
Yönetim planında hüküm bulunmayan hallerde, ana gayrimenkulün yönetiminden doğacak anlaşmazlıklar bu kanuna ve genel hükümlere göre karara bağlanır.
(Değişik fıkra: 13/04/1983 – 2814/11 md.) Yönetim planının değiştirilmesi için bütün kat maliklerinin beşte dördünün oyu şarttır. Kat maliklerinin 33 üncü maddeye göre mahkemeye başvurma hakları saklıdır.
Yönetim planı ve bunda yapılan değişiklikler, bütün kat malikleriyle onların külli ve cüzi haleflerini ve yönetici ve denetçileri bağlar.
Yönetim planının ve onda sonradan yapılan değişikliklerin tarihi, kat mülkiyeti kütüğünün (Beyanlar) hanesinde gösterilir ve bu değişiklikler yönetim planına bağlanarak kat mülkiyetinin kuruluş belgeleri arasında saklanır.
Görüldüğü üzere kanun, yönetim planının bütün kat maliklerini bağlayan bir sözleşme hükmünde olduğunu açıkça belirtmiştir.
Bütün kat maliklerini bağlayan Yönetim Planının ne şekilde oluştuğu incelendiğinde;
634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun 12/b maddesi, kat mülkiyetinin kurulması sırasında kat mülkiyetini kuran malik veya malikler tarafından imzalanmış bir yönetim planının tapu idaresine verilmesinin zorunlu olduğunu düzenlemektedir.
Buna göre Yönetim Planı, tüm kat maliklerinin bir araya gelerek oluşturdukları ve uzlaşma ile oluşturulmuş bir belge değildir.
Uygulamada kat mülkiyeti, çoğunlukla müteahhit firma tarafından inşaata başlanır iken kurulmakta, müteahhit firma tek başına oluşturduğu Yönetim Planını diğer belgeler ile birlikte tek başına imzalayarak tapu idaresine vermekte ve bu yönetim planı kat mülkiyeti kütüğünün beyanlar hanesine işlenerek, inşa edilen ana taşınmazda bağımsız bölüm edinen tüm kat maliklerini bağlamaktadır.
Yönetim planının çoğunlukla müteahhit firma tarafından tek başına oluşturulmasına rağmen değiştirilebilmesi için ancak bütün kat maliklerinin beşte dördünün oyuna ihtiyaç duyulması Yönetim Planını son derece önemli kılmaktadır.
Nitekim davamızda Yönetim Planının 25/05/2009 tarihinde 7-8 kişi tarafından imzalanarak oluşturulduğu, kat maliklerinin bu tarihten çok daha sonra ana taşınmazdan bağımsız bölüm edindikleri görülmektedir.
Belirtildiği üzere Yönetim Planı kat maliklerince müzakere edilerek oluşturulmamış, müteahhit firma tarafından tek taraflı olarak düzenlenmiştir.
Ancak 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun,
-28/1 maddesinde, yönetim planının bütün kat maliklerini bağlayan sözleşme hükmünde kabul edilmesi,
-28/3 maddesinde, yönetim planının bütün kat maliklerini bağlayacağının düzenlenmesi,
Karşısında Yönetim Planının hukuksal niteliğinin Bütün kat maliklerini bağlayan sözleşme olduğu açıktır.
Bu durumda mahkememizce Yönetim Planının sözleşme niteliği göz önünde bulundurularak tarafların hukuksal durumlarının Sözleşme hükümlerine göre değerlendirilmesi gerekir.
SÖZLEŞMELERİN HUKUKSAL NİTELİĞİ VE BAĞLAYICILIĞI:
6098 sayılı Borçlar Kanunu, 1-48 maddelerinde Sözleşmeden Doğan Borç İlişkilerini düzenlemektedir.
Buna göre Sözleşme borç doğuran en önemli hukuksal nedendir.
Sözleşme taraflarına hak ve borçlar doğurur.
Türk hukukunda sözleşme serbestliği ilkesi benimsenmiştir. Taraflar kanunda belirtilen belirli durumlar dışında diledikleri konularda serbestçe sözleşme yapabilirler. Sözleşme, taraflarını bağlar.
Üstte açıklandığı üzere davamızın çözümünde önemli bir rol oynayan Yönetim Planı Borçlar Kanununun 1-48inci maddelerinde düzenlenmiş bir Sözleşme hükmündedir ve bütün kat maliklerini bağlayacaktır.
Bağlayıcılık, tarafların sözleşme hükümlerine uymak zorunda olduğunu, uymaz ise diğer tarafın hukuksal korunma ve sözleşme hükümlerinin uygulanmasını isteyebileceğini, tarafların sözleşme hükümlerini sonradan tek taraflı olarak değiştiremeyeceğini ifade eden, kendisine birçok hukuksal sonuç bağlanmış bir kavramdır.
Ancak, Borçlar Kanununun 27. Maddesi Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür.
Sözleşmenin içerdiği hükümlerden bir kısmının hükümsüz olması, diğerlerinin geçerliliğini etkilemez. Ancak, bu hükümler olmaksızın sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, sözleşmenin tamamı kesin olarak hükümsüz olur. düzenlemesini içermektedir.
Buna göre, Sözleşmenin geçerli olabilmesi;
-Kanunun emredici hükümlerine,
-ahlaka,
-kamu düzenine,
-kişilik haklarına,
Aykırı olmaması koşuluna bağlıdır.
Belirtilen konularda aykırı hükümler taşıyan sözleşme geçersizdir.
Taraflar, bir sözleşmede kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı düzenlemeler var ise bu düzenlemelerin hükümsüz sayılması için hakime başvurabilirler.
Hakim, görmüş olduğu davada tarafların dayandığı sözleşmede, hükümsüz sayılmasını gerektirir bu tür bir aykırılık bulunduğunu gördüğünde resen bu kısmı hükümsüz sayacaktır. Zira hukukta bu aykırılıklar Mutlak Butlan teşkil edip taraflarca öne sürülmese dahi hukuksal sonuç doğurmazlar.
Bu halde mahkememizce 25/05/2009 tarihli Yönetim Planının kat maliklerinin hakları ve yükümlülükleri bölümünün 1/d maddesinde “Bağımsız bölümde ve eklentilerde kuş, balık gibi evcil hayvanlar hariç, başka hayvanlar besleyemezler. Besledikleri hayvanlarında diğer kat maliklerini rahatsız etmemesini sağlarlar. Aksi takdirde site kat malikleri sorun çıkaran hayvanın site dışına çıkarılmasını isteyebilirler. Bu konuda site kat malikleri kurulunun alacağı kararlara hayvan sahipleri uymak zorundadır” düzenlemesinin, kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı olup olmadığının incelenmesi gerekir.
Kişilik haklarının neler olduğu Temel Hak ve Özgürlükler kavramı ile ilintilidir.
Kanunda açıkça Temel Hak ve Özgürlükler ifadesine yer verilmemiş olsa dahi, temel hak ve özgürlüklerin, kişilik hakları kavramına dahil olduğu, sözleşmelerin temel hak ve özgürlüklere aykırı olamayacağı açıktır.
KİŞİLİK HAKLARI- TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER:
Kişilik hakları, çok geniş bir kavram olup tarihsel süreç içerisinde gelişme gösteren bir kavramdır.
Kişilik Hakları kapsamında, özellikle vazgeçilmez nitelikteki temel hak ve özgürlükler bir çok uluslararası ve ulusal düzenlemeye konu olmuştur.
-İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi,
-Birleşmiş Milletler Antlaşması,
-(Avrupa) İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme ve ek protokolleri,
-Avrupa Konseyi Statüsü,
-Kopenhag Kriterleri,
-Helsinki Belgesi,
Uluslararası metinlerden yalnızca birkaçıdır.
Ulusal düzenlemelerden,
-Anayasa,
-Türk Medeni Kanunu,
Temel hak ve hürriyetler ile kişilik hakları konusunda bir çok düzenleme içermektedir.
Bu düzenlemelerin İnsanı konu aldığı şüphesizdir.
Ancak İnsanın çevresinden ve doğadan soyutlanarak tek başına ele alınması insanı tanımlamak için yeterli olamaz.
İnsan Dünyada tek başına değildir. Dünya, hayvanı ile, bitkisi ile diğer canlılar ile paylaştığımız yaşam alanımızdır.
İnsan haklarının gelişme gösterdiği uzun süreçte, insan, diğer canlıları görmezden gelmiş ve Dünyanın tek efendisi rolü oynamış ise de bu tutumun devam ettirilemeyeceği geldiğimiz noktada açık seçik ortaya çıkmıştır.
İnsan hakları konusunda ilk metinlerden biri olan İnsan ve Vatandaşlık Hakları Bildirgesi, 28 Ağustos 1789 tarihlidir. Ancak insanlığın bir araya gelerek gerçek bir hak ve özgürlükler belgesi oluşturması, 10 Aralık 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Bildirisi ile mümkün olmuştur. Gelişmeler tamamlanmış sayılamaz. Halen bir çok eksiği olan insan haklarının, gelişmesi ve dünya geneline yaygınlaşması, sürekli ve içten bir çabayı zorunlu kılmaktadır.
İnsan hakları konusunda bu ölçüde ağır yürüyen ve zorlu süreç, hayvan hakları konusunda henüz neredeyse yolun başında sayılabilir.
HAYVAN HAKLARI KONUSUNDA DÜZENLEMELER:
A.-Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü UNESCO (United Nations Educational, Scientific and Cultural Organization) tarafından 15 Ekim 1978de Paris UNESCO evinde Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi ilan edilmiştir. Bu metin, 1989 yılında Hayvan Hakları Birliği tarafından tekrar düzenlenerek 1990 yılında UNESCO Genel Direktörü’ne sunulmuş ve aynı yıl halka açıklanmıştır.
Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi;
Başlangıçta Yaşamın tek olduğunu, yaşayan bütün canlıların ortak bir kökeni olduğunu ve türlerin evrimi yönünde farklılaştığını, yaşayan bütün canlıların doğal haklara sahip olduğunu ve sinir sistemi olan her hayvanın kendine özgü hakları bulunduğunu, bu doğal hakların küçümsenmesi ve hatta kolayca göz ardı edilmesinin doğa üzerinde ciddi zararlar doğuracağını ve insanoğlunun hayvanlara karşı suç işlemesine sebebiyet vereceğini, türlerin birlikte olmasının diğer hayvan türlerinin yaşama hakkının insanoğlu tarafından tanınmasını ifade edeceğini, insanoğlu tarafından hayvanlara saygı gösterilmesinin bir insanın bir diğerine gösterdiği saygıdan ayrı tutulamayacağını dikkate alarak, ilan edilir ki; düzenlemesinin ardından,
Henüz 1. maddesinde
Bütün hayvanlar biyolojik denge kavramı içerisinde varolmak bakımından eşit haklara sahiptir.
2. maddesinde
Bütün hayvanlar saygı gösterilme hakkına sahiptir.
düzenlemeleri ile Hayvanı insanlar gibi hak sahibi varlıklar olarak kabul etmiştir.
Temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası metinler, her türlü hukuksal kuralın üzerinde yer alır.
Hukukta, genel olarak Anayasa, normlar piramidinin en üstünde gösterilir. Ancak Anayasa dahi insanlık ailesinin kabul ettiği temel hak ve özgürlüklere aykırı düzenlemeler içeremez.
Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi, hayvanların temel hak ve özgürlüklerini ortaya koyan temel metin olması nedeni ile hakimin gerek diğer mevzuatı yorumlarken, gerekse taraflar arasındaki sözleşmeleri incelerken başvuracağı bir metindir.
Bu yaklaşım ile Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi incelendiğinde,
-Hayvanların aynı insanlar gibi hak sahibi olabileceği anlaşılmaktadır. Bu düzenleme hayvanı hak ehliyetine sahip kabul etmektedir.
Hayvan, aynı insanlar gibi hak ehliyetine sahip kabul edildiğine göre hakim, Borçlar Kanununun 27. maddesi uyarınca taraflar arasında yapılan sözleşmenin kişilik haklarına aykırı hükümler içerip içermediğini değerlendirir iken, yalnızca sözleşmenin tarafı olan insanların kişilik haklarını değerlendirmeyecek, sözleşmenin hayvanın kişilik haklarına aykırı düzenlemeler içerip içermediğini de göz önünde bulunduracaktır.
-Bildirgenin 5. Maddesinin 1 ve 2. Fıkralarında 1. Bir insanın desteğine ihtiyaç duyan her hayvan uygun beslenme ve bakımı görme hakkına sahiptir.
2. Hiçbir koşul altında terk edilemez veya adil olmayan bir şekilde öldürülemezler. düzenlemesi bulunmaktadır.
Bu düzenleme insana desteğe ihtiyaç duyan hayvanı besleme ve bakımını yapma yükümlülüğünü yüklemektedir.
B.-2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 90/son maddesi Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 7.5.2004-5170/7 md.)Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır. düzenlemesini içermektedir.
Bu düzenleme uyarınca, TBMM tarafından 4934 sayılı kanun ile uygun bulunarak kanun hükmünde sayılan 18 Kasım 1999 tarihinde Strazburg ‘da imzalanan “Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi”nin incelenmesinde;
-Giriş kısmında,
İnsanın yaşayan tüm canlılara ahlâkî bir yükümlülüğünün olduğunu tanıyarak ve insan ile ev hayvanları arasında mevcut özel ilişkileri hatırda tutarak,
Ev hayvanlarının yaşam kalitesine olan katkılarını ve bunun sonucu olarak da toplum için taşıdığı önemi dikkate alarak,
açıklamaları ile insanın tüm canlılara, özelde hayvana karşı ahlaki yükümlülüğünün bulunduğunu ve ev hayvanlarının, insanın yaşam kalitesine katkı sunarak toplum için önem taşıdığının kabul edildiği görülmektedir.
Hakim, taraflar arasında yapılan sözleşme hükümlerinin geçerli olup olmadığını değerlendirir iken insanın ahlaki yükümlülüğünü ve sözleşmenin tarafı olan insan ile ev hayvanı arasındaki mevcut özel ilişkiyi göz önünde bulundurmak zorundadır.
-1/1 maddesinde, ev hayvanının insan tarafından özellikle evde, özel zevk ve refakat amacıyla muhafaza edilen veya edilmesi tasarlanan her türlü hayvanı ifade eder. şeklinde tarif edildiği görülmektedir.
Bu tarif doğrultusunda davaya konu köpeğin ev hayvanı olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Davalı davaya konu evcil köpeğin oğlunun rehabilitasyon ve tedavisi için doktoru tarafından önerilmiş bir tedavi programı gereği bulundurulduğunu beyan etmiş olup, davacı tarafça köpeğin ev hayvanı olmadığı iddia ve ispat olunmamıştır. Aksine rehabilitasyon programına göre önerilmiş köpeğin ev hayvanı olduğu kuşkusuzdur.
-3/2. maddesinde Hiç kimse bir ev hayvanını terk edemez. düzenlemesi bulunmaktadır.
Hakim, taraflar arasında yapılan sözleşme hükümlerinin geçerli olup olmadığını değerlendirir iken sözleşme hükmünün hayvanın terk edilmesi sonucunu doğurup doğurmayacağını göz önünde bulundurmak zorundadır.
C.- 01.07.2004 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanununun incelenmesinde;
-3/e maddesinde evcil hayvanın, İnsan tarafından kültüre alınmış ve eğitilmiş hayvanları şeklinde,
-3/a maddesinde yaşama ortamının, hayvanın veya hayvan topluluğunun doğal olarak yaşadığı yeri şeklinde,
-3/ı maddesinde ev ve süs hayvanının İnsan tarafından özellikle evde, işyerlerinde ya da arazisinde özel zevk ve refakat amacıyla muhafaza edilen veya edilmesi tasarlanan bakımı ve sorumluluğu sahiplerince üstlenilen her türlü hayvanı, şeklinde,
-3/j maddesinde kontrollü hayvanın Bir kişi, kuruluş, kurum ya da tüzel kişilik tarafından sahiplenilen, bakımı, aşıları, periyodik sağlık kontrolleri yapılan işaretlenmiş kayıt altındaki ev ve süs hayvanlarını, şeklinde,
tanımlandığı görülmektedir.
Bu tanımlar bir arada değerlendirildiğinde, evcil hayvanların doğal yaşama alanının Ev olduğu, bu hayvanların doğuştan gelen, ırk özelliklerinin insan ile birlikte yaşamak olduğu anlaşılmaktadır. Bu anlamda Evcil hayvanın yaşam alanı, insan ile birlikte ev, çiftlik vs. iken yabani hayvanın yaşama alanı doğada serbest olma şeklindedir.
Kökeninde, tüm hayvanların yabani hayvan olarak doğada serbestçe yaşadıkları, ancak insan tarafından evcilleştirilen hayvanların, binlerce yıldır insanla birlikte yaşam sürerek evrimleştikleri, evcilleşen hayvanın, bu andan sonra insandan uzak bir şekilde doğada hayatiyetini koruyamayacağı, varlığının ancak insanla birlikte yaşama ile mümkün olacağı açıktır.
Öte yandan belirtilen tanımlamalar, davamıza konu köpeğin, ev ve süs hayvanı olarak kontrollü hayvan olduğunu, evcil hayvan olarak yaşama alanının EV olduğunu göstermektedir.
Hayvanları Koruma Kanununun 4. Maddesi temel ilkeleri düzenlemiştir.
Bu kapsamda (a) fıkrası Bütün hayvanlar eşit doğar ve bu Kanun hükümleri çerçevesinde yaşama hakkına sahiptir. düzenlemesi ile,
(b) fıkrası Evcil hayvanlar, türüne özgü hayat şartları içinde yaşama özgürlüğüne sahiptir. Sahipsiz hayvanların da, sahipli hayvanlar gibi yaşamları desteklenmelidir. düzenlemesi ile,
Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesindeki düzenlemelere paralel şekilde hayvanı hak sahibi bir canlı olarak kabul etmiş, hayvanın bir canlı olarak Hak Ehliyetibulunduğunu ortaya koymuştur.
Benzer şekilde, Kanunun 5/5 maddesinde bulunan Ticarî amaç güdülmeden bilhassa ev ve bahçesi içerisinde bakılan ev ve süs hayvanları sahiplerinin borcundan dolayı haczedilemezler. düzenlemesi, ev hayvanının yalnızca üzerinde mülkiyet ilişkisi kurulan bir eşya olmadığını, hayvanın hak sahibi olduğunu gösteren bir başka düzenlemedir.
Bundan çıkacak hukuki sonuç şudur: Hakim, Borçlar Kanununun 27. maddesi uyarınca önüne gelen sözleşmenin kanuna ve kişilik haklarına aykırı hükümler taşıyıp taşımadığını değerlendirir iken, sözleşmenin insanın kişilik hakları dışında, hayvanın kişilik haklarına aykırı düzenlemeler içerip içermediğini de değerlendirmek zorundadır.
Hayvanları Koruma Kanununun
-4. maddesi (c) fıkrası Hayvanların korunması, gözetilmesi, bakımı ve kötü muamelelerden uzak tutulması için gerekli önlemler alınmalıdır. düzenlemesi ile,
-(d) fıkrası Hiçbir maddî kazanç ve menfaat amacı gütmeksizin, sadece insanî ve vicdanî sorumluluklarla, sahipsiz ve güçten düşmüş hayvanlara bakan veya bakmak isteyen ve bu Kanunda öngörülen koşulları taşıyan gerçek ve tüzel kişilerin teşviki ve bu kapsamda eşgüdüm sağlanması esastır. düzenlemesi ile,
-5/1 maddesi Bir hayvanı, bakımının gerektirdiği yaygın eğitim programına katılarak sahiplenen veya ona bakan kişi, hayvanı barındırmak, hayvanın türüne ve üreme yöntemine uygun olan etolojik ihtiyaçlarını temin etmek, sağlığına dikkat etmek, insan, hayvan ve çevre sağlığı açısından gerekli tüm önlemleri almakla yükümlüdür. düzenlemesi ile,
İnsana, hayvanların korunması yönünden yükümlülükler yüklemiştir.
İnsanların yapmış oldukları düzenlemelerin ve bu kapsamda kişiler arasındaki sözleşmelerin, hayvanların korunmasına yönelik olarak, kanun tarafından öngörülen yükümlülüklere aykırı olmaması gerekir.
D.- 12.05.2006 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Hayvanların Korunmasına Dair Uygulama Yönetmeliğinin incelenmesinde kanun ile öngörülen ilkelere uygun ve ayrıntılı düzenlemelere yer verildiği anlaşılmaktadır.
HUKUKSAL DEĞERLENDİRME:
Tüm bu bilgiler ışığında dava konusunun incelenmesinde;
-Davacı vekilinin dava dilekçesi ile köpeğin evde bakılmasının yönetim planında mevcut yasağa aykırılık teşkil ettiği hukuksal sebeplerine dayanmış olduğu,
-Davada, köpeğin çevreye rahatsızlık verdiği iddiası bulunmaması nedeniyle bu konuda araştırma yapılamayacağı ve köpeğin çevreye rahatsızlık vermediğinin sabit kabul edilmesi gerektiği,
-Bu durumda, mahkememizce değerlendirmenin yalnızca site yönetim planında, ev hayvanı bakılması yasağının, dava konusu köpeğin evden uzaklaştırılmasını gerektirip gerektirmeyeceği hususlarında yapılması gerektiği anlaşılmaktadır.
Davalının maliki olduğu siteye ait 25/05/2009 tarihli “Yönetim Planı”nın, kat maliklerinin hakları ve yükümlülükleri bölümünün 1/d maddesinde “Bağımsız bölümde ve eklentilerde kuş, balık gibi evcil hayvanlar hariç, başka hayvanlar besleyemezler. Besledikleri hayvanlarında diğer kat maliklerini rahatsız etmemesini sağlarlar. Aksi takdirde site kat malikleri sorun çıkaran hayvanın site dışına çıkarılmasını isteyebilirler. Bu konuda site kat malikleri kurulunun alacağı kararlara hayvan sahipleri uymak zorundadır” düzenlemesinin bulunduğu görülmektedir.
Yönetim Planı, 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun 28/1 maddesi, son cümlesi uyarınca bütün kat maliklerini bağlayan bir sözleşme hükmündedir.
Bu halde Yönetim Planının, hukuksal olarak Borçlar Kanununun 1-48. maddelerinde düzenlenen ve borcun kaynaklarından olan Sözleşme olduğunun kabul edilmesi gerektiği açıktır.
Yönetim Planı, hukuken Sözleşme olduğuna göre, Yönetim planı içerisindeki düzenlemelerin, Borçlar Kanununun 27. maddesinde belirtilen Mutlak Butlan-Yokluk içerip içermediğinin hakimliğimizce değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Üstte ayrıntılı olarak açıklandığı üzere,
-Temel Hak ve Özgürlükler belgesi niteliğinde olan ve bu nedenle her türlü düzenlemenin üzerinde bulunup mahkememizce doğrudan uygulanması gereken Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi,
-Anayasanın 90/son maddesi uyarınca kanun hükmünde olan Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi,
-5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu,
Hükümlerine göre hayvanın hak sahibi bir varlık olduğu,
Taraflarca sözleşmeler düzenlenir iken hayvanın kişilik haklarını ihlal eden düzenlemeler yapılamayacağı,
Sözleşme hükmünde bulunan Yönetim Planının da benzer şekilde, hayvanın kişilik haklarına ve kanuna aykırı düzenlemeler içeremeyeceği,
Yönetim planında, hayvanın kişilik haklarına ve kanuna aykırı düzenlemeler bulunması halinde, bu düzenlemelerin Borçlar Kanununun 27. maddesi uyarınca mahkememizce resen hükümsüz kabul edilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Dava konusu köpek, ev hayvanıdır. Ev hayvanının doğal yaşam ortamı ev olup insan ile birlikte yaşama hakkına sahiptir.
Davalı tarafından sahiplenilerek eve alınan ve aile bireyleri ile birlikte yaşayan köpek, ev bireylerini kendi ailesi gibi benimsemiştir. Bu köpeğin çevreye hiçbir rahatsızlık vermemesine rağmen, sırf insanlar tarafından yapılan Yönetim Planı uyarınca evden uzaklaştırılması, onun kişilik haklarına aykırılık teşkil edecek niteliktedir.
Ev hayvanı olan dava konusu köpeğin, bu evden uzaklaştırıldığında hayvan barınağına bırakılabileceği söylenebilir. Ancak bu söylem bir insanın evi ile cezaevi koşullarının aynı olduğunu söylemekle eşdeğerdir. Bu düşüncede ironi oluşturan durum, ancak suçlu insan cezaevine konulabilir iken hiçbir suçu olmayan, toplumsal hayata uyum sağlamış hayvanın tamamen suçsuz bir şekilde, kendisi dışındaki sebeplerle hayvan barınağına bırakılarak, aralarında özel bir ilişki oluşan aile bireylerinden kopartılmasının savunulabilmesidir.
Hayvanın hak sahibi bir varlık olarak kabul edilmesi gerektiği üstte belirtilen uluslararası metinler ve Hayvanları Koruma Kanunu ile sabittir.
Hayvanları, ancak üzerinde mülkiyet ilişkisi kurulabilecek bir meta olarak gören anlayışın, gelişen hukuk ve çağdaş bakış açısı karşısında değişmesi, hayvanları kendi kişiliği ile canlı bir varlık olarak kabul etmesi zorunludur. İnsanın hayvandan güçlü olması onu yok saymak hakkı vermez.
Tüm bu nedenlerle dava konusu köpeğin çevreye rahatsızlık verdiğinin iddia olunmaması karşısında, ev hayvanı olarak insanlarla birlikte yaşamaya gösterdiği uyuma, çevreye zarar vermemesine rağmen,
Evden uzaklaştırılmasına dayanak oluşturacak Yönetim Planının evcil hayvan bakma yasağına ilişkin düzenlemesinin,
Hayvanın temel hak ve hürriyetlerini göz önünde bulundurmaması, hayvanın kişilik haklarına ve kanuna aykırı hükümler içermesi nedeniyle,
Borçlar Kanununun 27. maddesi kapsamında hükümsüz kabul edilmesi gerektiği mahkememizce kabul edilmiştir.
İNSANIN HAK VE YÜKÜMLÜLÜKLERİ
Elbette hayvanlar hak sahibi birer canlı olarak tanımlanır iken insanın hakları göz ardı edilemez.
Toplumsal yaşam gün geçtikçe daha fazla oranda, insanların bir arada yaşamasını gerektirmektedir. Bir arada yaşayan topluluk içinde her birey, diğer kişilerden güvenlik hakkına, sağlık hakkına saygı gösterilmesini, yaşam konforunu olumsuz etkileyecek davranışlardan kaçınmasını istemek hakkına sahiptir.
Bu nedenle ev hayvanı bulunduran herkes, baktığı hayvanın,
a.-Saldırgan davranışlarla diğer insanlar üzerinde tehdit oluşturmasına engel olmak,
b.-Çevreyi kirletmemek, hayvanın dışkı, tüy dökme gibi doğal atıklarını insanın yaşadığı çevreden hijyenik bir şekilde uzaklaştırmak,
c.-Hayvanın havlayarak vs. şekilde gürültü kirliliği yapmasına engel olmak,
d.-Hayvanın yaşadığı ortamın pis tutularak koku kirliliği yaşanmasına engel olmak,
ve burada sayılamayan benzer şekillerde hayvanın çevrede zarar oluşturması ve rahatsızlık vermesine engel olmak yükümlülüğü altındadır.
İnsanlar toplumsal yaşam içerisinde rahatsız edilmeden kendi yaşamını sürdürmek hakkına sahiptir.
Ev hayvanının insanla birlikte yaşamaya uyumu veya ev hayvanına bakan kişinin davranışları,
-634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun 18. maddesinde düzenlenen kat maliklerinin birbirini rahatsız etmemek yükümlülüğünün ihlali,
-Türk Medeni Kanununun 737. maddesinde düzenlenen taşınmaz malikinin Komşusuna zarar verecek davranışlardan kaçınma yükümlülüğünün ihlali,
boyutuna ulaştığı takdirde, çevrede yaşayan insanların hakları ile hayvanın hakları çelişir. Bu durumda hukuk, çelişen haklardan insanın güvenlik ve rahatsız edilmeme hakkını üstün tutmalı ve hayvanın, uyum sağlayamamış ise toplumsal yaşamdan, hayvanın bakımını üstlenen kişi bakım yükümlülüğünü yerine getiremiyor ise bu kişinin yanından uzaklaştırılması gerekir.
MAHKEMELERCE YAPILMASI GEREKEN İŞLEM
634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun 33/2 maddesi uyarınca Hakimin müdahalesi ile evde beslenen ev hayvanının evden uzaklaştırılması talep edildiğinde mahkemece,
I)Davacıdan evde bakılan hayvanın çevreye rahatsızlık verip vermediğinin sorulması,
II)Rahatsızlık verdiği iddia olunur ise rahatsızlığın açıklattırılması,
III)Verilen rahatsızlık gürültü ise Hayvanların Korunmasına Dair Uygulama Yönetmeliğinin 10/ğ maddesi uyarınca söz konusu hayvan ya da hayvanların yaşama ortamına en yakın konutta bulunan bir yatak odası için ses basıncı düzeyi ve oturma odaları için de kabul edilebilir ses basıncı düzeyleri ile ilgili olarak 1/7/2005 tarihli ve 25862 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliğindeki (2002/49/EC) değerlerin aşılıp aşılmadığının mahallinde keşif yapılarak uzman bilirkişi aracılığı ile yaratılan ses seviyesinin desibel değerinin ölçülmesi,
IV)Verilen rahatsızlık güvenlik ise hayvanın saldırgan davranıp davranmadığı, hayvan sahibinin gerekli önlemleri alıp almadığı hakkında tanıkların dinlenmesi ve hayvanın toplumsal yaşama uyum gösterip göstermediği hakkında veteriner bilirkişi aracılığı ile keşif yapılarak hayvanın davranışlarının gözlemlenmesi,
V)Verilen rahatsızlık çevreyi kirletmek ise buna ilişkin delillerin toplanması, tanıkların dinlenmesi, kirletme devam ediyor ise bunun keşif yapılarak gözlemlenmesi,
gerekmektedir.
Mahkemece tüm bu araştırma yapıldıktan sonra evde hayvan bakılması çevreye rahatsızlık veriyor ise hayvanın evden uzaklaştırılmasına, hayvan çevreye zarar vermiyor ise talebin reddine karar vermek gerekir.
Üstte açıklandığı üzere, sırf Yönetim Planında hayvan bakılmasına yönelik düzenlemeler bulunması çevreyi rahatsız etmeyen hayvanın uzaklaştırılmasına gerekçe yapılamaz. Yönetim planında bulunan ve ev hayvanlarının gerekçesiz olarak evden uzaklaştırılması sonucunu doğuran düzenlemeler, Borçlar Kanununun 27. maddesi kapsamında kanuna ve kişilik haklarına aykırılık teşkil ettiğinden hükümsüz sayılmalı, çevreyi rahatsız etmediği anlaşılan ev hayvanları doğal yaşam ortamları olan evden uzaklaştırılamayacağından talebin reddine karar vermek gerekir.
EK GEREKÇELER:
Mahkememizin bu kararında özetle,
-634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun 28/1 maddesi uyarınca Sözleşme hükmünde sayılan Yönetim Planınındaki düzenlemelerin,
-Borçlar Kanununun 27. maddesindeki mutlak butlan-yokluk koşullarını taşıdığı anlaşıldığında, hakim tarafından bu düzenlemelerin hükümsüz kabul edilebileceği,
-Yönetim planındaki ev hayvanı bakma yasağının,
-Hayvan hakları konusundaki uluslararası sözleşmeler, Hayvanları Koruma Kanunu ve yönetmeliğine aykırı olması nedeni ile kanunun emredici hükümlerine,
-Uluslararası sözleşmeler ve Kanun ile insana yüklenmiş olan hayvanlara karşı ahlaki yükümlülüğe aykırı olması nedeni ile ahlaka aykırı olduğu,
Kabul edilerek Yönetim Planının evcil hayvan besleme yasağına ilişkin düzenlemesi,
-Borçlar Kanununun 27/1 maddesi kapsamında, mutlak butlan-yokluk hukuki sonucuna bağlı olarak hükümsüz kabul edilmiş,
-Sonuçta çevreye rahatsızlık verdiği ispat edilemeyen davaya konu köpeğin, evden uzaklaştırılması isteminin reddi gerekmiştir.
Ancak belirtilen bu gerekçe dışında, davanın reddini gerektiren başka hukuki sebepler de bulunmaktadır.
a.-İnsanın Hayvan ile Birlikte Yaşama Hakkı:
Bu gün insanlar büyük oranda beton yığınları arasında yaşamak zorunda bırakılmış ise de her insanın doğa ile uyum içinde yeterince bitki ve hayvandan oluşan bir çevrede yaşama hakkı vardır.
Ev hayvanı bakmak isteyen kat malikine, sırf yönetim planında yasaklanmış olması nedeni ile ev hayvanı bakamayacağını söylemek, insanın makul düzeydeki, hayvanlarla birlikte yaşama hakkının ihlalini teşkil etmesi nedeniyle geçersiz olmalıdır.
Bu nedenle Yönetim Planınında bulunan ev hayvanı bakılması yasağı kat malikinin bu hakkını ihlal etmekte ise de, mahkememizce yapılan değerlendirmede Yönetim Planındaki ev hayvanı bakma yasağının, öncelikle hayvanın hakkını ihlal etmesi nedeni ile mutlak butlan ile hükümsüz sayılacağı anlaşılmakla, ayrıca bu hususun ev hayvanı bakmak isteyen kat malikinin kişilik haklarına aykırılık oluşturacağı hususu mahkememizce değerlendirmeye alınmamıştır.
b.-Genel İşlem Şartları:
Davamız açısından belirleyici nitelikte olan Yönetim planının oluşma aşaması incelendiğinde;
Yönetim planı uygulamada çoğunlukla,
-Kat mülkiyeti kurulur iken müteahhit firma tarafından tek taraflı olarak oluşturulmakta, tapunun beyanlar hanesine işlenmekte ve bağımsız bölümler bundan sonra satışa çıkartılmaktadır.
-Ana taşınmazda yaşamını sürdürecek olan kat maliklerinin, yönetim planının oluşması aşamasında katılımı mümkün olmamaktadır.
-Satıcı firma, binayı yapmasına ve yönetim planını düzenleyerek yaşam kurallarını belirleyici bir rol üstlenmesine rağmen firma yetkilileri, çoğunlukla bu yerde yaşamamakta, oluşturdukları kurallar bizzat kendilerine uygulanmamaktadır.
-Yönetim planı, firma ile kat malikleri arasında icap ve kabul ilkelerine uygun olarak oluşturulmamakta, kat mülkiyeti oluşturulduktan sonra bu yerden bağımsız bölüm edinen kat malikleri tarafından düzenlemelerin müzakere edilmesi ve değiştirilmesi mümkün olmamaktadır.
-Günümüzde satıcı firmalar bazen binlerce bağımsız bölümden oluşan siteler inşa etmekte, yönetim planını oluşturarak satışa sunmaktadır.
-Bu satışa muhatap olan kişinin iradesi, kural koyma konusunda tamamen etkisizdir. Ya tüm kuralları kabul ederek bağımsız bölümü satın alacak ya da sözleşmeden vazgeçecektir.
-Konut sahibi olma günümüz insanının temel ihtiyacıdır. Bu temel ihtiyacın ne zor şartlarda karşılanabildiği ve insanların ev sahibi olmak için büyük zorluklar yaşadığı kuşkusuzdur.
-Ev sahibi olmak isteyen, ekonomik yönden satıcıdan daha güçsüz insanların ev alırken göz önüne alacağı çok fazla unsur mevcuttur. Ancak bu unsurlardan, karar mekanizmasını en fazla etkileyen unsurun fiyat ve ödeme koşulları olduğu, insanların ekonomisine uygun fiyat ve ödeme koşullarını bulduğunda diğer kriterleri ön plana alamayıp, kendilerine dikte edilen kuralları kabul etmek zorunda kaldıkları bilinen bir gerçektir.
-Açıklanan şekilde, bir tarafın güçlü, diğer tarafın güçsüz olduğu, sözleşmeyi kurmak konusunda güçlü olanın kuralları koyduğu ve diğer tarafın sözleşmeyi imzalamak yada bu mal ve hizmetten faydalanamamak dışında başka seçeneğinin olmadığı sözleşmelerdeki hükümler genel işlem şartlarıdır.
Genel işlem şartlarının taraflar arasında gabin oluşturmaması, tarafların hak ve yükümlülüklerinde dengenin bozulmaması gerekir.
Kat maliklerinin hemen tamamı yönetim planını yapan firma karşısında edilgen-pasif durumda olan kişilerdir. Bunlardan bir kısmının ev hayvanı bakmak ister iken bir kısmının çevresinde ev hayvanı görmek istememesi doğaldır. Kişilerin tercihlerine saygı gösterilmesi gereklidir.
Ancak yönetim planında ev hayvanı bakma yasağı düzenlenmiş ise ev hayvanı bakmak isteyen grubun yönetim planını değiştirebilmek için tüm oyların 4/5ini toplaması gerekir. Uygulamada çoğunlukla genel kurul toplantısına 4/5 oranda katılım bile olmadığını düşünürsek, özellikle yüzlerce-binlerce kişinin bir arada oturduğu, birçok kat malikinin olduğu, insanların birbirini tanımadığı sitelerde, ev hayvanı bakmak isteyen kişilerin yönetim planının değiştirilmesini sağlaması neredeyse imkansız gibidir.
Bu durumda ev hayvanı istemeyen grup Yönetim Planı gereği son derece güçlüdür.
Bir kat maliki, diğer bir kat malikine, belki de çok sudan sebeplerle zarar vermek istediğinde, ev hayvanının kendisine rahatsızlık verip vermemesine bakılmaksızın, hemen bir dava açabilmekte ve o kişiye yaşamı çekilmez hale getirerek, büyük acılar yaşatabilmektedir.
Kanunun düzenlemesi gereği yönetim planı, bütün kat maliklerini bağlayan bir sözleşme hükmündedir. Ancak bu sözleşme, Kat Mülkiyeti Kanununun 18. Maddesi ile düzenlenen Rahatsız etmeme yükümlülüğünü ihlal edip etmediğine bakılmaksızın bir taraf diğer tarafa asla rahatsızlık vermemiş olsa dahi onun yaşamını düzenleme imkanı verebilmektedir.
Bu durumda sözleşme hükmündeki ve ev hayvanı bakmayı yasaklayan yönetim planının muhatapları arasında dengeyi gözetmediği, kat maliklerinin eşit haklara sahip olmasına rağmen, bir grubu keyfi bir güce sahip kılar iken diğer tarafın haklarını korumadığı anlaşılmaktadır.
Sözleşmelerdeki taraflar arasında dengeyi bozan, genel işlem şartı şeklinde kabul ettirilmiş düzenlemelerin hükümsüz sayılması gerektiği, Yargıtay uygulamaları ile sabittir.
Bu nedenle mahkememizce bu davada kabul edilen ve tek başına yeterli gerekçe dışında, ayrıca genel işlem şartı niteliğindeki ve taraflar arasındaki edimler dengesini bozan ev hayvanı bakma yasağı şeklindeki düzenlemenin hükümsüz sayılması gerekmektedir.
c.-Özel Kanun olma:
634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun 28. Maddesi Yönetim planı, bütün kat maliklerini bağlayan bir sözleşme hükmündedir. düzenlemesini içerir. Uygulamada, bu düzenleme uyarınca sözleşme hükmündeki yönetim planında ev hayvanı bakma yasağı var ise sözleşmenin kişileri bağlayacağı ve ev hayvanının rahatsızlık vermese dahi evden uzaklaştırılacağı kabul edilmektedir.
Ancak 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 90/son maddesi Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. düzenlemesini içermektedir.
TBMM tarafından 4934 sayılı kanun ile uygun bulunarak kanun hükmünde sayılan 18 Kasım 1999 tarihinde Strazburg ‘da imzalanan “Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi”nin -3/2. maddesinde Hiç kimse bir ev hayvanını terk edemez. Düzenlemesi mevcuttur.
Bu iki düzenlemeden hangisinin somut olaya uygulanması gerektiği değerlendirildiğinde özel kanun-genel kanun ilişkisinin çözümlenmesi gerekir.
Kat Mülkiyeti Kanununun kat mülkiyetine geçilmiş yerlerde özel kanun olduğu açıktır. Ancak Kat Mülkiyeti Kanunu bir çok yönetime ilişkin bir çok düzenlemeler yapar.
Yönetim planındaki ev hayvanı bakma yasağının Borçlar Kanunu 27. Maddesi uyarınca kanuna uygun olup olmadığı değerlendirilir iken, Kat Mülkiyeti Kanununun 28. Maddesinde yer alan yönetim planının bağlayıcılığı kuralına göre doğrudan ev hayvanına ilişkin hükümler içeren,
– “Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi”nin Hiç kimse bir ev hayvanını terk edemez düzenlemesini içeren 3/2. maddesinin,
– 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanununun Ev Hayvanlarının Ev ve süs hayvanları ile kontrollü hayvanlardan, doğal yaşama ortamlarına tekrar uyum sağlayamayacak durumda olanlar terk edilemez. düzenlemesini içeren 5/son maddesinin,
-Hayvanları Korunmasına Dair Uygulama Yönetmeliğinin Sahiplenilen hayvanlar terk edilemez düzenlemesini içeren 12/d maddesinin
özel kanun olarak uygulanması gerektiği açıktır.
Özel kanun var iken genel kanun uygulanamaz. Genel kanunun genel düzenleme içeren bir maddesi özel kanun hükümlerinin uygulanmamasının gerekçesi olacak şekilde yorumlanamaz.
Bu husus mahkememizce kabul edilen gerekçeyi destekleyen ek gerekçe niteliğindedir.
d.-Dürüstlük Kuralına Uyma Yükümlülüğü ve Hukuki Yarar:
Türk Medeni Kanununun 2. maddesi Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.
Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.
düzenlemesini içerir.
Davamızda Yönetim Planının evcil hayvan bakma yasağını düzenlendiği ve davacı site yönetiminin aynı yönetim planı ve genel kurul kararı uyarınca dava açma hakkına sahip olduğu görülmektedir.
Ancak üstte açıklandığı üzere, dava konusu ev hayvanının çevreye rahatsızlık verdiği iddia edilmediğine göre, yalnızca yönetim planındaki yasaklama hükmü nedeni ile çevreye hiçbir rahatsızlık vermeyen köpeğin evden uzaklaştırılmasını istemek Medeni kanunun 2/2 maddesindeki hakkın açıkça kötüye kullanılmasıdır ve hukuk düzeni hakkın kötüye kullanılmasını korumaz.
Öte yandan dava konusu köpek çevreye rahatsızlık vermediğine göre dava sonucunda köpeğin evden uzaklaştırılması davacıya herhangi bir hukuki yarar sağlamayacaktır.
HMKnun 114/1-h maddesi davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunmasını dava şartı olarak düzenlemiştir.
Davacının çevreye rahatsızlık vermeyen köpeğin evden uzaklaştırılmasında hukukça korunması gereken bir yararının bulunmadığı, aksine bu durumun davacıya yarar sağlamadan davalıyı ızrar edeceği açıktır.
Bu nedenle davanın hakkın kötüye kullanılması yasağına aykırılık oluşturduğu ve dava şartı olan hukuki yararın bulunmadığı hususları da ek gerekçe olarak değerlendirilebilir.
e.- Çoğunluğun temel haklar konusunda karar veremeyeceği:
Yargıtay kararlarında yönetim planında bağımsız bölüm ve eklentilerinde kedi, köpek gibi hayvanların beslenmesi yasaklanmış iken; Kat malikleri kurulunca, site sakinlerinin köpek besleyebilmelerine izin veren kararlar alabileceği belirtilmektedir.
Öte yandan Kat Mülkiyeti Kanunu’nu, 28/3 maddesinde “Yönetim planının değiştirilmesi için bütün kat maliklerinin beşte dördünün oyu şarttır.” düzenlemesi bulunmaktadır.
Buna göre yönetim planında yasaklamaya ilişkin bir düzenleme bulunmakta ise, kat maliklerinin 4/5’inin oyu ile bu yasağın kaldırılması mümkün olduğu gibi, yasak yok ise yine kat maliklerinin 4/5’inin oyu ile yasak konulması mümkündür.
Kat Mülkiyeti Kanunu, bir çok bağımsız bölümden oluşan ana taşınmazın yönetiminde “demokrasi” kurallarına uygun olarak çoğunluğu esas almıştır. Yönetici seçimi, kararların alınması gibi hususlarda kat malikleri, doğrudan demokrasinin bir görünümü olarak kat malikleri kurulunda bir araya gelecek ve çoğunluğun dediği olacaktır. Yönetim planının değiştirilmesi gibi hususlarda ise yasanın düzenlemesi uyarınca nitelikli çoğunluğa ihtiyaç bulunmaktadır.
Demokrasi, yönetenin seçilmesi gibi hususlarda çoğunluğa söz hakkı veren bir yönetim biçimi olmasına rağmen, demokrasi aynı zamanda azınlığın haklarını da güvence altına alan bir yönetim şeklidir.
Haklar konusunda çoğunluk, azınlığın haklarını yok edecek veya kullanılmasını zorlaştıracak kararlar alamazlar. Demokrasi, çoğunluğun azınlığı yok saydığı ve azınlık üzerinde hakları yok ederek baskı uyguladığı bir yönetim biçimi değildir.
Bu nedenle yönetim planında bulunan ev hayvanı beslenmesi yolundaki yasak hükmü konusunda çoğunluğun söz söyleyebileceğini kabul etmek, azınlığın hayvan besleme hakkının ve yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere uluslararası sözleşmeler ve kanunca ön görülmüş bizzat ev hayvanının doğal ortamı olan evde yaşama hakkının yok edilmesine neden olabilecek niteliktedir.
Demokrasi de çoğunluk, uluslararası toplum tarafından kabul edilmiş, insan haklarına aykırı kararlar alamayacağı gibi, ev hayvanının Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi, Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi, Hayvanları Koruma Kanunu gibi sözleşme ve kanun ile korunan haklarını da yok edecek kararlar alamaz.
Bu nedenle de ev hayvanlarının korunan haklarını yok edecek şekilde yönetim planında bulunan ev hayvanı bakma yasağının kaldırılmamış olması ya da kat malikleri kurulunca ev hayvanı bakılabileceğine ilişkin karar alınmamış olması hakları ihlal eder nitelikte olduğundan sonuca etkili kabul edilmemelidir.
Mahkememizin yukarıda karara esas alınan gerekçesi dışında çoğunluğun temel haklar konusunda karar veremeyeceği ek gerekçesi de mahkememiz gerekçesini destekler niteliktedir.
Açıklanan tüm bu nedenlerle,
Çevreye rahatsızlık vermediği anlaşılan ev hayvanı olan köpeğin evden uzaklaştırılmasına ilişkin istemin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Davanın REDDİNE,
Harçlar Kanununun Eki-1 sayılı tarife A-III-2 maddesi uyarınca alınması gereken 24,30 TL maktu harçtan peşin olarak alınan 21,15 TL harç düşüldükten sonra geriye kalan 3,15 TL harcın davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
Kullanılmayan yargılama gider avansının karar kesinleştiğinde, müracaatı halinde davacıya iadesine,
Davacı vekilinin ve davalının yüzünde HMKnun Geçici 3/1 maddesi uyarınca kanun yolu hakkında 1086 sayılı HUMK hükümleri uygulanarak, HUMK 437/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 8 gün içerisinde Mahkememize verilecek dilekçe ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 29/03/2013