Emekliyi Oyalıyorlar…

Emekli yine zam beklerken, ikramiyeyle oyalanmaya başlandı. Her şeyin seçime endekslendiği bir ülkede artık mesele ‘ayıp’ kıvamına geldi. Geçinemeyen ve açlık sınırının 5 bin TL altında maaş alan insanlara, ikramiye oyunu oynuyorlar.

Aslında bu yeni değil. 3-4 yıl içerisinde tüm emekli maaşlarının yarısını en az emekli maaşına indiren, asgari ücretin altına düşüren anlayış, geçtiğimiz senenin ortasında büyük hayat pahalılığı karşısında düzenlemeye gitti.

Asgari ücrete yapılan düzenlemeye rağmen, emekli maaşlarını 7 bin 500 TL ile yine açlık sınırının altında bırakan ve en kısa süre içerisinde düzenleme yapılacağını söyleyenler, büyük bir ikramiye oyunu oynadı.

Ha bugün ha yarın derken, konuyu Ekim ayına kadar taşıdılar. Sonra ikramiye gündeme geldi. Onu da çalışan çalışmayan diye tartışmaya açıp, yılın sonuna doğru herkese vererek zam meselesini unutturdular.

Hatta bu arada ‘Cumhuriyet tarihinin en yüksek maaşını veriyoruz’ ile başlayıp, ikramiyeyi bir lütufmuş gibi anlatıp, sonra da herkese birden vermekle övünüp, yılbaşında gerekli düzenlemenin yapılacağı söylemi ile zaman kazandılar.

Yılbaşında ne oldu? En düşük emekli maaşını 10 bin TL yaptılar. Bunu nasıl başardıkları ise tam bir yaratıcılık örneği. Çünkü söylendiği gibi yüzde 49 zam yapsalardı, en düşük emekli maaşının 11 bin 500 TL civarında olması gerekiyordu.

Bu yeterli mi, ayrı bir tartışma konusu. Ama göz göre göre insanların aklıyla dalga geçiyorlar. Kök maaşa zam diye bir icat çıkardılar. Ne kadar zam alırsanız alın, cebinize giren para değişmiyor.

Aynı şeyi 7 bin 500 TL’ye zam zamanında icat ettiler. Şimdi de uyguladılar. Ardından yine filmi tekrar izlemeye başladık. 10 bin TL’nin siyasi intihar olduğunun farkında olan iktidar, yeniden ikramiye konusunu açtı.

Şimdi açıklanan 3 bin TL’lik ikramiyeyi yüzde 50 zam diye satmaya çalışıyorlar. Belli ki kimse tatmin olmadı, kulislere ‘ikramiyeye artış gelebilir’ haberlerini yayıyorlar. Fakat ortada halen maaşlarda bir değişiklik yok.

İkramiyeyi iyi buldular. Çünkü bir kere veriyorsunuz ve konu kapanıyor. Hadi bayram nedeniyle bu sene iki kez alınacağını düşünelim. Lakin maaşın yetmediği gerçeğini ve artış talebini ortadan kaldırmıyor ki…

Fakat seçime kadar kriteriyle her şeyi atlatma üzerine kurgulanmış yaklaşım, en büyük seçmen kitlesi olduğuna inandığı emeklileri bu havuçla sakinleştirebileceğine inanıyor. Elbette bunu yaparken de seçim meydanlarında ‘biz olmazsak hizmet olmaz’ vurgusunu işliyor.

Oysa bu da tamamen sakat bir yaklaşım. Öncelikle kullandığınız paralar 85 milyona ait. Oy oranınız ise yüzde 35. O zaman dönüp vergileri de size oy verenlerden alın. Bu işin birinci sıkıntılı tarafı.

İkinci problem bu alenen yüzde 65’i vergiden soğutma suçuna girer. Herkes vergi vermekten imtina etmeye başlar. Üçüncüsü de bir itiraf ise görevi suistimale girer ve soruşturma ihtiyacı doğar.

Velhasıl kelam emeklilerle başlayan, ardından seçim şartı ile devam eden, el hareketleri ve hakaretle süregiden seçim süreci iyice garip bir hal almaya başladı. Ama günün sonunda belli ki her şey ‘seçime kadar kriteri’ çerçevesinde oyalamadan ibaret. En garip olan ise buna ekonomi politikası deniyor olması.

Bu Yazıyı Paylaşın