Yaklaşık 115.000 yıl önce Homo sapiens büyük oranda Afrika ile sınırlı, avcı-toplayıcı topluluğunda yaşıyordu. Henüz kesin olmamasına rağmen yine de Dünyayı Neandertallerle paylaştık. Bu çeşitli insansılar bunu bilmese de, Dünya çok büyük bir sıcak dönemin sonuna geliyordu. Mevcut iklimimize oldukça benzer bir iklimdi, ancak büyük bir çelişki vardı, o zamanlarda denizler bugünkünden 20 ile 30 fit (6 ile 9 metre) daha yüksekti. Bazen Eemian olarak adlandırılan bu antik dönemde, okyanuslar bugün oldukları kadar sıcaklardı. Geçen ay, merak uyandıran yeni araştırmalar, Kuzey Yarımküre buzullarının, Kuzey Kutbu’ndaki dramatik ısınmanın etkisiyle Eemian’da olduğu kadar gerilediğini ortaya koydu. Bulgular, kuzeydoğu Kanada’daki Baffin Adası’nda çalışan bir araştırmacı ekibinin, hızla gerileyen dağ buzullarının erimesiyle meydana çıkan antik bitkilerin kalıntılarını incelediği zaman ortaya çıktı.
Bitkilerin gerçekten çok yaşlı olduklarını ve belki de en son 115,000 yıl önce bu bölgelerde yetişmiş olduğunu buldular. Baffin Adası’ndaki araştırmayı yöneten, Boulder’daki Colorado Üniversitesi Jeolojisti Gifford Miller, “Çalıştığımız alanın, geçen yüzyılın son 115.000 yıldaki herhangi bir yüzyıl kadar sıcak olması dışında, başka bir açıklama yapmak çok zor” dedi. Ama Miller haklıysa, büyük bir sorunumuz var. Eemian’dan deniz seviyelerinin jeolojik kayıtlarına sahibiz ve bilim insanları, okyanusların 20 ile 30 fit (6 ile 9 metre) daha yüksek olduğuna inanıyor. Büyük olasılıkla bir miktar su, potansiyel deniz seviyesi yükselmesinin 20 fitten (6 metreden) fazlasını barındıran Grönland’dan geldi. Fakat bu kadar su sadece Grönland’dan gelmiş olamazdı, çünkü o zamanlar buz tabakasının tamamı erimemişti. Bu nedenle araştırmacılar, Antartika’nın en savunmasız kısmı olan Batı Antartika buz tabakasının çöküşünden şüpheleniyorlar. Bu bölge, deniz seviyesinin 10 fit yükselmesini (3 metre) kolaylıkla sağlayabilir.
Antarktika’nın Nasıl Düşeceğini Anlamaya Çalışalım
Batı Antarktika’nın bir kez daha geri çekilmeye başladığı gösterilmiştir. DeConto ve bazı araştırmacılar deniz-buz uçurumu çöküşü olarak adlandırılan, Batı Antartika’dan deniz seviyesinin çok fazla artışını sağlayabilecek olan anahtar bir süreç bulduklarını düşünüyorlar. Konuyu anlamak için, Batı Antarktika’nın hassas ortamını düşünün. Esasen, o büyük bir kısmı çok soğuk suya batmış muazzam bir buz kütlesi. Buzulların tüm kenarları okyanusa ve merkezine dik açı yapacak şekildedir. Bu yüzden buz tabakasının yüzeyi toplamda iki mil kalınlığında olacak kadar büyüse bile, hızla denize doğru eğim yapar. Denizin üzerinde 1.5 mil kadar buz olsa da, denizin altında çok daha fazla buz kütlesi vardır.
Eğer geçit buzulları geriye doğru hareket etmeye başlarsa -özellikle Thwaites adlı (şu ana kadarki en büyük) buzul- okyanus hızla daha kalın buzlara ev sahipliği yapabilir. Fikir şu ki, Eemian döneminde bu bölgenin tamamı bir buz bloğu değil, adı olmayan bir denizdi. Bir şekilde, okyanus içeri girdi, dış buzul savunmasını devirdi ve azar azar Batı Antarktika’nın tamamını suya sokarak erimesine yol açtı. DeConto, meslektaşı David Pollard ile birlikte, bunun nasıl olabileceğini anlamak için Eemian’a ve Pliyosen denilen (diğer bir antik sıcak dönem) bir model oluşturdu. ‘Deniz buz tabakası dengesizliği’ adı verilen modelde, kısmen batmış bir buzulun merkezine doğru gittiğinizde daha derin ve daha kalın olması durumu açıklanmaktadır.Bu yapıda, ısınmış su, okyanusu daha kalın buza maruz bırakarak aşağı doğru hareket etmesine neden olur ve daha kalın buz daha hızlı dışarı akar. Böylece buz kütlesi kendisinden beslenir. Deniz buzu tabakasının dengesizliği muhtemelen Batı Antarktika’da çoktandır var, ancak bu model yeterli değildi. DeConto ve Pollard çalışmalarında, şu anda Grönland’da Jakobshavn adlı büyük bir buzulun tükendiğini söylediler. Jakobshavn, bir denizaltı tepesinin yamacından geriye doğru ilerliyor, tıpkı çok daha büyük Thwaites gibi. Ancak Jakobshavn da başka bir şey daha var, neredeyse dilimlenen somun ekmek gibi, önündeki kalın buz parçalarını sürekli olarak koparıyor.
Sonuç olarak, Jakobshavn şimdi denize dik duruyor. Buzulların buzunun çoğu suyun altında ve hatta 100 metreden (330 fit) daha fazla kalınlıkta. Bu kalınlık DeConto ve Pollard’ın çalışmasını sürdürebilmeleri için sorun oluşturuyor. Buz çelik değildir. Kırılır. Ve kırılır. Ve kırılır.. ‘Deniz buz uçurumunun çökmesi’ adı verilen bu ek işlemi, Thwaites’e uygularsanız tam bir felakete sebep olur. Eğer Thwaites bir gün kendi buz rafını kaybeder ve okyanusa dik durursa, su yüzeyinden yüzlerce metre yükseklikte buzdan uçurumlara sahip olursunuz. DeConto ve Pollard, bu uçurumların devamlı denize ineceğini söylüyor ve bu hesaplamayı ekledikleri zaman, sadece Eemian dönemindeki deniz seviyesine yükselmeyi yeniden sağlamakla kalmadılar ve aynı zamanda Antartika’nın bu yüzyılda ne kadar buz üretebileceği – üç metreden fazla – konusunda tahmin yürütmelerini sağladı. Grönland gibi, deniz seviyesinin yükselmesi için diğer etmenler olduğundan beri, bu yüzyılda toplamda 6 fit kadar -kabaca önceki tahminlerin iki katı- su seviyesi yükselmesi görebileceğimiz anlamına geliyordu; Ve gelecek yüzyılda, bu yükselme daha da kötü olacak. Bugün Grönland’da gördüğümüz su seviyelerindeki artışı Antartika’da görseydik, o zaman Antarktika’nın buz tabakası daha kalın olduğu için, deniz seviyesinin yükselmesi gerçekten muazzam miktarlarda olurdu.
Deniz Buzu Uçurumları Üzerine Büyük Tartışmalar
Tamsin Edwards ikna olmadı. [Kings College London’daki bir glojolog, önde gelen yazarlardan – birkaç Antarktika uzmanıyla – Çarşamba günü Nature’da (DeConto ve Pollard’ı 2016’da yayınlayan aynı dergi) modelini ayrıntılı olarak tartışan bir çalışmanın baş yazarı.] Sonuçları incelemek için istatistiksel bir teknik kullanan Edwards ve çalışma arkadaşları, buzul uçurumların devrilmesinin, sıcak geçen dönemleri yeniden üretmek için gerekmediğini buldular. Bu yüzyılda Antartika’da deniz seviyesinin yükselme olasılıklarının daha düşük olabileceğini söylediler. Haklılarsa, su seviyesi yükselişi 3-4 metre yerine yaklaşık 40 santimetrede kalacak.
Edwards, “İşler, son çalışmanın öngördüğü kadar korkunç olmayabilir” dedi. “Ama yine de durum hala kötü.”
Bu yeni bir bilim ve buz kayalıklarının sonuçta deniz seviyesinin yükselişini nasıl etkileyeceği net değil. Fakat sonra Eemian’da ne oldu? Edwards, Batı Antartika’yı kaybetmenin uzun zaman aldığını düşünüyor. Sonuçta, tüm jeolojik dönem binlerce yıl uzunluğunda sürdü. “Biz insanlar sabırsız bir türüz ve buz tabakaları on yıllarca yanıt vermiyor, çok daha yavaş hareket ediyorlar.” dedi. DeConto yeni eleştirisinde, “bu süreçlerin gelecekteki deniz seviyesinin yükselmesi için önemli olmadığını ve ona göre bu durumun tehlikeli bir tür mesaj” olduğunu belirtti.
Dikkate değer önemli bir şey daha var – Eemian, çok miktarda sera gazı yayan insanlar olmadan ortaya çıktı. Atmosferik karbondioksit bugün olduğundan çok daha düşüktü. Bunun yerine, kuzey yarımküreye daha fazla güneş ışığının düşmesine yol açan Dünya’nın yörüngesindeki değişikliklerden kaynaklandı.
Bu sefer etraftaki en büyük fark, insanların Dünya’yı çok daha hızlı ısıtmasıdır. Thwaites Buzulu çalışması için uluslararası milyonlarca dolarlık bir misyonun ABD tarafını yöneten ve Colorado’daki Ulusal Kar ve Buz Veri Merkezinde kıdemli bir araştırmacı olan Antartika’dan bir araştırmacı Ted Scambos “bu çok önemli bir fark yaratıyor.” dedi. Scambos, “Mevcut iklim değişikliği çok hızlı” dedi ve ısınma oranı buzulların geçmişte olduğundan daha farklı olmasına neden olabilir. Thwaites Buzulu’nun kaderi hakkındaki endişesinin azalmadığını ve buzulun böyle giderse erimenin hızlanmayacağını garanti eden bir model yok” dedi.
Biz insanlar, Eemian’da ve modern dönemde, Thwaites’in erimesi kadar büyük bir buzul görmemiştik. Bunun için emsalsiz bir şeyin olması muhtemel. Örneğin, daha geçen hafta, bilim insanları buzulun bir bölümünün altında açılan büyük bir oyuk olduğunu bildirdi – modellemeler bunu tahmin edememişti. En azından daha olmadan önce gerçekte ne olabileceğini anlamaya çalışan büyük bir proje var. Çalışmalar şu anda örgütlenmiş ve sanayileşmiş biz insanların ve fosil yakıt uzmanlarının, kendi jeolojik geçmişimizin bir tekrarını yürütmeye hazır olup olamayacağımızın belirlenmesine yardımcı olacaktır. Bu makale original olarak The Washington Post. Tarafından yayınlandı.
Kaynak: beyinsizler.net-Zahide Gülsüm Solak