Vücudumuzun hem fiziksel hem de zihinsel olarak normal şekilde çalışması için doğru miktarda D vitaminine ihtiyacı vardır ve D vitamini eksikliğini depresyonla ilişkilendiren artan miktarda kanıt vardır.
Şimdi daha önceki pek çok çalışmanın yeni bir meta-analizi, D vitamini takviyesi almanın, hâlihazırda depresyon teşhisi konmuş kişilerde depresif semptomları hafifletebileceğini ve tedavi için potansiyel bir alternatif seçenek açabileceğini öne sürüyor.
D vitamininin vücuttaki kalsiyum ve fosfat seviyelerini kontrol etmenin yanı sıra, merkezi sinir sistemindeki çeşitli işlevleri düzenlemeye yardımcı olduğu düşünülüyor – ve hayvanlar üzerinde daha önce yapılan araştırmalar, beyindeki kimyasal dengelerin kontrolüne bile katkıda bulunabileceğini öne sürüyor. Bu, D vitamini ve ruh sağlığı arasındaki ilişkiyi açıklayabilir.
Doktora araştırmacısı ve çalışmanın başyazarı Tuomas Mikola, “Bu bulgular, depresyon tedavisinde D vitamini takviyesinin olası rolüne daha fazla ışık tutmak için depresyonlu hastalarda yeni, üst düzey klinik denemeleri teşvik edecek” diyor.
Yeni meta-analiz, depresyonu olan ve olmayanlar, D vitamini takviyesi alan kişiler ve plasebo alanlar ve çeşitli fiziksel koşullara sahip kişiler dâhil olmak üzere 41 çalışmadan toplam 53.235 çalışma katılımcısını kapsıyordu.
Kullanılan dozlar değişse de, tipik D vitamini takviyesi günde 50-100 mikrogramdı. Depresyonu olan katılımcılarda, D vitamini takviyelerinin depresif semptomları hafifletmede plasebodan daha etkili olduğu gösterildi.
Araştırmacılar, yayınlanan makalelerinde “Sonuçlarımız, D vitamini takviyesinin hem majör depresif bozukluğu olan hem de daha hafif, klinik olarak anlamlı depresif belirtileri olan kişilerde yararlı etkileri olduğunu gösteriyor” diyor.
Depresyon artık dünya çapında engelliliğin önde gelen nedeni olarak kabul edildiğinden – her yıl 280 milyondan fazla kişiyi etkiliyor – ve antidepresanların herkes için etkili olmaması nedeniyle, acilen daha fazla tedavi seçeneğinin keşfedilmesi gerekiyor.
Bununla birlikte, şu ana kadar sahip olduğumuz veriler, düşük D vitamini düzeylerinin depresyona neden olduğunu veya takviyelerin etkili bir tedavi olduğunu kanıtlamak için yeterli değil. Bu yeni meta-analiz bir bağlantı gösterse de, önceki araştırmalar o kadar kesin olmamıştır.
Bunun gibi bir meta-analiz, çok sayıda insan arasındaki sonuçları karşılaştırmada yardımcı olsa da, her bir bireysel çalışmadaki farklı yaklaşımlar ve faktörler, geniş sonuçlar çıkarmayı daha da zorlaştırıyor.
Hikâyenin kesin olarak ne olduğunu bilmek için yine de daha fazla istatistiksel değerlendirme gerekecektir: örneğin daha geniş genel ve klinik popülasyonlar üzerinde yapılan çalışmalar ve farklı doz miktarları ve farklı tedavi süreleri gözlemleyerek.
Mikola, “Bu meta-analizin geniş kapsamına rağmen, çalışılan popülasyonların heterojenliği ve çok sayıda çalışmayla ilişkili yanlılık riski nedeniyle kanıtların kesinliği düşük kalıyor” diyor.