Boşanma Davasında Kusur Belirlemesinin Somut Olarak Belirtilmemesi Bozma Sebebidir

T.C.
YARGITAY
İkinci Hukuk Dairesi

Esas No : 2018/3222
Karar No : 2019/2070
Tarih : 04.03.2019

İÇTİHAT METNİ

DAVA :

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı-davacı kadın tarafından; kusur belirlemesi, tazminat taleplerinin reddi, nafakanın miktarı ve ziynet alacağı yönünden temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 04/03/2019 günü temyiz eden davalı-davacı ile karşı taraf davacı-davalı ile vekili geldiler. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR :

1-)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-davacı kadının nafakanın miktarına yönelik temyiz itirazları yersizdir.

2-)Mahkemece taraflarca açılan evlilik birliğinin sarsılması sebebine dayalı (TMK m. 166/1) boşanma davalarının kabulüne ve maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir. Hükmün gerekçe kısmında “Taraflar arasında evlendikleri günden itibaren anlaşmazlıkların bulunduğu, her iki tarafın da boşanmayı istediği bu sebeple taraflar arasında mevcut evlilik birliğin devamının taraflardan beklenemeyecek derecede temelinden sarsıldığı, davanın kabulüyle tarafların boşanmalarına karar verilmesi gerektiği” belirtilmiş, maddi ve manevi tazminata ilişkin gerekçe kısmında ise “Boşanmaya sebebiyet veren olaylarda ve evlilik birliğinin sona ermesinde hangi tarafın kusurlu olduğu anlaşılamamış olup bu durumda tarafların eşit kusurlu oldukları kabul edilerek tarafların maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine” karar verildiği belirtilmiştir.

Hüküm, “Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri” (HMK m.297/1-c) kapsamalıdır.

Bir mahkeme kararının gerekçesi o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyar. Kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterir. Tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp, değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta bir gerekçe bölümünün bulunması zorunludur. Mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa’nın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. ve 297. maddeleri işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.

Yine, bazen bir mahkeme kararının, başka bir dava yönünden kesin hüküm veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi konularda yapılacak hukuksal değerlendirmelerin sağlıklı olabilmesi de, o kararın yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.

Somut olayda, yerel mahkeme kararında, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu belirtilmiş ise de, tarafların kusurları somut olarak belirtilmemiş, kusur değerlendirmesine esas alınan vakıalar gerekçede gösterilmemiştir. O halde yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, mahkemece kusura ilişkin bir tespit yapılmadan yeterli gerekçeden yoksun ve denetime elverişli olmayacak şekilde hüküm kurulması doğru görülmeyip bozmayı gerektirmiştir.

3-)Toplanan delillerle düğünde takılan ziynet eşyalarının bozdurularak davacı-davalı erkek adına bankada hesaba yatırıldığı anlaşılmaktadır. Düğünde takılan ziynetler kadına aittir. Davalı-davacı kadının ziynet eşyalarını geri istememek üzere davacı-davalı erkeğe verdiği erkek tarafından ispatlanamamıştır. Gerçekleşen bu durum karşısında ziynet alacağına ilişkin dava yönünden bilirkişi raporu alınıp sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle ziynet alacağının reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ :

Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. ve 3. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, 2. bentteki bozma sebebine göre kusur belirlemesi ve tazminatlara yönelik diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.03.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bu Yazıyı Paylaşın