Eğer bu sözü Twitter’da görseydiniz, muhtemel ki “bir troll paylaşımı” der, geçersiniz. Ama Türkiye’nin en yetkin kişilerinin katıldığı bir panelde bir bilim adamı tarafından söylenmesi sanırım, üzerinde düşünmeyi gerektiriyor. Küreselleşirken sadece avokado, ejder meyvesi gibi lezzetli yeni tatlar değil, böcekler gibi yeni gıdaları da kabul etmeye hazır olmalıyız.
16 Ekim Dünya Gıda Günü geride kaldı. Yaşamımız için hava ve sudan sonraki en önemli ihtiyaç kalemi gıda için bir adım daha atmalıyız.
Geçen Cuma günü, Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (SKD Türkiye), TÜSİAD ve Global Compact Türkiye’nin iş birliğiyle gerçekleştirilen Sürdürülebilir Tarım ve Gıdaya Erişim toplantısı, bu yeni söyleme şahitlik etti.
Orada beni en çok duygulandıran ise, Tekfen Holding Kurucusu ve Onursal Başkanı Ali Nihat Gökyiğit’in 94 yaşında olmasına rağmen toplantıda bir konuşma yapması ve toplantı sonuna kadar pür dikkat konuşmaları takip etmesiydi.
Malum, Gökyiğit TEMA’nın da onursal başkanlığını yürütüyor. Geçen hafta, Kocaeli’ne giderken, kurucusu olduğu Ataşehir Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi’nin yanından geçtik ve gazeteci arkadaşlarla bahçenin önemini konuşmuştuk.
Nihat Gökyiğit meramımızı güzel anlattı!
Bir çevre gönüllüsü ve öncüsü olan Gökyiğit’in toplantıdaki konuşmasından bir iki bölümü buraya almak istiyorum. Meramımızı güzel anlattı:
– Bilindiği gibi, geçen asrın ortalarından beri, dünyamız artarak devam eden bir doğa tahribine maruz kalmakta. Başta toprak, su, hava, yeşil örtü ve biyolojik çeşitlilik gibi doğal varlıklar artım ve yenilenmelerinden daha hızlı kirletilmeye, tüketilmeye ve tahrip olmaya başladı.
– FAO 2015 yılı kayıtlarına göre her yıl ortalama 6,5 milyon hektar yani Belçika yüzölçümünün iki katı kadar doğal orman, dünyamızı terk ediyor. Dünyadaki orman alanlarının sadece yüzde 5’ini oluşturan ağaç tarımı, odun hammaddesinin yüzde 35’ini karşılamaya başladı.
– Tarım ve Orman Bakanlığı ile birlikte yaptığımız çalışmalar sayesinde odun ihtiyacını uzun yıllar alan tarımla yetiştirme konusunda anlamlı adımlar attık. Her yıl ortalama 120 hektar dikim alanı ve 220.000 fidan ilave ederek plantasyona devam ediyoruz.
Yeterli gıdayı, sürdürülebilir bir şekilde temin etmek
Evet, sorun bugün ve gelecekte neslimize yeterli gıda temin edebilmek ve sürdürülebilir kılmak.
Paris İklim Anlaşmasına göre de en genel anlamıyla 2050 yılına kadar küresel ısınmayı 1,5 derecenin altında tutmak zorundayız. Böyle olsa bile iklim değişiklikleri sebebiyle 350 milyon insan bundan olumsuz etkilenecek. Asıl risk ise küresel ısınmanın 2 derece ve üstüne çıkmasıdır. Olacakları tahmin etmek mümkün değil.
Açlık ve obezite yan yana… Anlamak zor!
Bugün bile dünya genelinde 822 milyon aç insan yaşama mücadelesi veriyor. Bunu anlamakta zorlanabiliriz, çünkü etrafımızda obezite ile mücadele eden insan sayısı daha fazla. Aşırı kilolarıyla mücadele eden insan sayısının toplam ülkelerde 2 milyarı bulduğu tahmin ediliyor.
Ne acıdır ki, her 5 saniyede bir çocuk ölürken, yılda 1.3 milyar ton gıda kayıp, atık ve israf sonucu heba oluyor. Dünya, 10 milyar insanı besleyebilir ancak bu israf ve kayıpları önleyebilirsek…
Mevcut iklim şartları kalsa bile, beslenme şeklimiz ve gıdaya erişimimiz daralıyor. BM Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) verilerine göre insanlık tarih boyunca 6 bin 500 bitki türünün kültürünü yapabildi. Yani evcilleştirdi ve üretti. Ancak bu günümüze ancak 150 ürün olarak gelebildi.
Daha kötüsü ise endüstriyel tarım ve küresel gıda ticareti sebebiyle sadece 30 çeşidini bugün yetiştiriyoruz ve bu kadar basit beslenme yolunu tercih etmiş durumdayız.
Daha ucuz ve yaygın beslenme modeli arayışı
İşte başlıktaki “Böcek yemeye hazır olun!” ifadesi bunun bir sonucudur. Daha ucuz, daha kolay, daha yaygın bir beslenme modeli bizi buna mahkum ediyor.
Bu ifade, toplantıda bir konuşma yapan Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı Tarım Dairesi Başkanı Doç. Dr. Taylan Kıymaz’a ait. Kendisinin uzmanlık alanının, gıdanın küresel ticareti ve etkileri olduğunu hatırlatmak isterim.
Malum, Afrika’da geleneksel olarak çekirgeyi gıda olarak tüketme alışkanlığı var ve bu konuda AB de çekirge veya başka böceklerin gıda olabileceğine dair yasal düzenlemeleri koymuş bulunuyor.
Yeni Gıdalar (Novel Food)
Önceki yıl kabul edilen, AB’nin Yeni Gıdalar Yönetmeliği de bununla ilgilidir:
Yeni Gıdalar (Novel Food), 1997 yılından önce Avrupa’da üretilmeyen ve tüketilmeyen, kısmi olarak tüketilmiş olsa bile tanımlanmamış; içerisinde Avrupa dışından gelen moleküler yapısı değiştirilmiş ya da klonlanmış bitki, hayvan ya da böceklerden elde edilen maddelerin bulunduğu, yeni nesil gıda ürünleri olarak tanımlanıyor. AB, yeni bir yönetmelik ile söz konusu gıdaların pazara girme sürecini kısalttı.
Türkiye için de yeni olan bu konu, geleneksel tarım ürünleri ve gıdalar ile yeni teknolojilerle üretilebilecek pek çok gıdayı ilgilendiriyor. Türk gıda ihracatçısı için de fırsatlar taşıyan bu alanda, girişimciler AB ülkelerine başvuru yapmalıdır. Bu da işin bir başka yönü.
Yeni Gıda dediğimiz yeni nesil gıda ürünleri, 1997 yılından önce Avrupa’da üretilmiyor ve tüketilmiyordu. Kısmi olarak tüketilmiş olsa bile tanımlanmamış olması gerekiyordu. Yeni yönetmelik ile bu gıdalar tanımlanıyor ve içerisinde Avrupa dışından gelen moleküler yapısı değiştirilmiş ya da klonlanmış bitki, hayvan ya da böceklerden elde edilen maddelerin bulunduğu gıda ürünleri kapsıyor.
Bu ürünler daha önceleri Avrupa’da tüketilmiyordu, çünkü güvenli olup olmadığı o zamanlar tam olarak belli değildi. Zamanla bu ürünlerin sağlığa zararı olup olmadığı araştırıldı ve belirli kurumlar tarafından bilimsel araştırma sonuçlarına göre onay verildi.
AB, 180 yeni gıdaya izin vermiş durumda
Özellikle hatırlatmak isterim, bu konu GDO’lu ürünlerle ilgisi yok. O başka bir düzenlemeye tabidir.
Avrupa Birliği tarafından şimdiye kadar yaklaşık 180 farklı gıda maddesinin kıtaya girişine izin verilmiş durumda. Omega 3 bakımından zengin, Güney Afrika’dan getirilen chia tohumlarını buna örnek verebiliriz. Ayrıca kolestrolu düşüren bazı yağ yakıcı bitki sterolleri ve yeni şeker moleküllerini de Yeni Gıdalar arasında sayabiliriz.
Ancak “Yeni Gıda” ürünleri Avrupa’ya sadece besleyici özelliğinden dolayı ithal edilmiyor. Bu işin aynı zamanda teknolojik sebepleri de var. Örneğin yapışkanlığı daha az ve ağızda çiğnemesi daha kolay olan yeni bir sakız türü de izin verilen ürünler arasında bulunuyor.
Yeni süreçte yetkilendirilmiş farklı ülkelere başvurularak birkaç ayda izin alınabiliyor ve Avrupa Birliği sınırları içerisinde her ülkede o ürünün satışına onay veriliyor. Söz konusu gıda ürünü için beş yıl süreyle sadece izin alan kişi ve şirket bunun ticaretini gerçekleştirebiliyor.
Türkiye’den akla gelen ilk ürün, alıç
Türkiye’de yaygın olan “alıç”ın Yeni Gıda tanımı içine girebilecek bir ürün olduğunu hatırlatalım. Anadolu’yu gezerken böyle sayısız ürün bulabileceğimizi düşünüyorum.
Yeni gıda yönetmeliği, mühendislik ürünü nanomateryaller içeren gıdaları da açık şekilde kapsıyor. Avrupa Birliği Komisyonu, mühendislik ürünü nanomateryal tanımının teknolojik gelişmelere ya da uluslararası düzeyde anlaşma sağlanmış tanımlara uydurulmasını şart koşuyor.
Yeni yönetmelikte böcekler konusuna da açıklık getirilerek, bunların da onay sürecine dahil olduğu belirtiliyor.
Türk işadamları elini çabuk tutmalı!
Çünkü, bazı ülkelerde böcek yeniliyor. Bu ülkeler, böcek veya böcekli ürünlerine pazar arıyorlar. Bunlara kapı açılmış oldu. Türkiye böyle bir limit koymamış. Eğer Tarım ve Ormancılık Bakanlığı’ndan izin alırsanız, bu tür ürünleri ithal edebilir ve pazarlayabilirsiniz.
Türk işadamlarının acele etmesi gerekiyor. Kendi pazarımızda ticaretini yapabiliyoruz ama AB bu konuda bize pazarını açıyor. Alıcı bulabilecekseniz, bu pozisyonu değerlendirmeniz gerekiyor.
Klonlanmış hayvanlardan elde edilecek gıdalar, yeni gıda kanunlarına tabi olacak. Komisyon’un klonlama konusu için özel kanunlar oluşturması önerisi, halen Konsey ve Avrupa Parlamentosu’nda tartışılmaya devam ediyor.
Evet, çevremizi korumaya mecburuz. Çünkü bu bize miras değil, emanettir.
Dünya Gıda Günü’nde halimize şükrederken, gıda israfı konusunda daha fazla sorumluluk üstlenmeliyiz.
Küreselleşirken sadece avokado, ejder meyvesi gibi lezzetli yeni tatlar değil, böcekler gibi tiksinebileceğimiz yeni gıdaları da kabul etmeye hazır olmalıyız.
Kaynak: medium.com-Fikri Türkel