Bir Mükellefin Sahte Belge Düzenleyicisi Olduğunu Söylemek İçin Rapordaki Bulguların Faaliyeti Olduğuna Yönelik Yeterli Tespitler İçermemesi Gerekir

T.C.
İSTANBUL BÖLGE İDARE MAHKEMESİ
Birinci Vergi Dava Dairesi

Esas No : 2020/1263
Karar No : 2020/2218
Tarih : 21.12.2020

İÇTİHAT METNİ

DAVA :

İSTEMİN ÖZETİ : Davutpaşa Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün …vergi kimlik numaralı mükellefi … Kağıtçılık Matbaa Sanayi İç ve Dış Ticaret Limited Şirketi hakkında düzenlenen 06/04/2018 tarih ve 2018-A-5880/1 sayılı vergi tekniği raporuna istinaden re’sen tesis edilen …-…-… Adi Ortaklığı adına, takdir komisyonu kararları uyarınca belirlenen matrah üzerinden hesaplanan ve 2015/1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12. dönemleri için tarh edilen üç kat vergi ziyaı cezalı katma değer vergisinin kaldırılması istemiyle ortaklardan … tarafından açılan davada; 3065 sayılı Yasa gereği müteselsil sorumlu olan ortaklardan herhangi biri adına düzenlenmesi gerekirken adi ortaklık adına vergi/ceza ihbarnamesi düzenlenmesi anılan Kanunun 44’üncü maddesine uygun düşmediğinden, dava konusu vergi ziyaı cezalı KDV tarhiyatlarında hukuka uygunluk görülmediği gerekçesiyle davanın kabulü yönünde verilen İstanbul 4.Vergi Mahkemesi’nin17/12/2019 tarih ve E:2019/1227, K:2019/2527 sayılı kararına, davalı idarece istinaf başvurusunda bulunularak; kararın hukuka uygun olmadığı, adi ortaklık şeklinde sahte fatura düzenleyerek komisyon geliri elde edildiğinin tespiti üzerine tesis edilen işlemlerin hukuka uygun olduğu iddialarıyla kararın kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istenilmektedir.

SAVUNMANIN ÖZETİ : İstinaf dilekçesine cevap verilmemiştir.

Karar veren İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Birinci Vergi Dava Dairesi’nce dosyadaki belgeler incelenip davalı idare tarafından yapılan istinaf başvurusu hakkında gereği görüşüldü:

KARAR :

Davutpaşa Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün …vergi kimlik numaralı mükellefi … Kağıtçılık Matbaa Sanayi İç ve Dış Ticaret Limited Şirketi hakkında düzenlenen 06/04/2018 tarih ve 2018-A-5880/1 sayılı vergi tekniği raporuna istinaden re’sen tesis edilen …-…-… Adi Ortaklığı adına, takdir komisyonu kararları uyarınca belirlenen matrah üzerinden hesaplanan ve 2015/1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12. dönemleri için tarh edilen üç kat vergi ziyaı cezalı katma değer vergisinin kaldırılması istemiyle ortaklardan … tarafından açılmış olup, davalı idarece davanın kabulü yönündeki Vergi Mahkemesi kararının istinaf yoluyla incelenerek kaldırılması istenilmektedir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun ”İstinaf” başlıklı 45. maddesinin 1. fıkrasında, idare ve vergi mahkemelerinin kararlarına karşı, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi, mahkemenin bulunduğu yargı çevresindeki bölge idare mahkemesine, kararın tebliğinden itibaren otuz gün içinde istinaf yoluna başvurulabileceği; 2. fıkrasında, istinafın, temyizin şekil ve usullerine tabi olduğu; 3. fıkrasında, bölge idare mahkemesinin, yaptığı inceleme sonunda ilk derece mahkemesi kararını hukuka uygun bulursa istinaf başvurusunun reddine karar vereceği; 4. fıkrasında, bölge idare mahkemesinin, ilk derece mahkemesi kararını hukuka uygun bulmadığı takdirde istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vereceği, bu hâlde bölge idare mahkemesinin işin esası hakkında yeniden bir karar vereceği düzenlemelerine yer verilmiştir.

Aynı Yasanın ”Temyiz incelemesi üzerine verilecek kararlar” başlıklı 49. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde; kararın hukuka uygun bulunursa onanacağı, sonucu hukuka uygun olmakla birlikte gösterilen gerekçe doğru bulunmaz veya eksik bulunursa, gerekçe değiştirilerek onanacağı düzenlenmiş, 2. fıkrasında ise; ”görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması, hukuka aykırı karar verilmesi, usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksiklikler bulunması” bozma nedenleri olarak belirlenmiş bulunmaktadır.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620. maddesinde, adi ortaklık sözleşmesinin, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşme olduğu, bir ortaklığın, kanunla düzenlenmiş ortaklıkların ayırt edici niteliklerini taşımıyorsa, bu bölüm hükümlerine tabi adi ortaklık sayılacağı, 625. maddesinin birinci fıkrasında, yönetimin, sözleşme veya kararla yalnızca bir veya birden çok ortağa ya da üçüncü bir kişiye bırakılmış olmadıkça, bütün ortakların ortaklığı yönetme hakkına sahip olduğu, 637. maddesinde, kendi adına ve ortaklık hesabına bir üçüncü kişi ile işlemde bulunan ortağın, bu kişiye karşı bizzat kendisinin alacaklı ve borçlu olacağı, ortaklardan biri, ortaklık veya bütün ortaklar adına bir üçüncü kişi ile işlem yaparsa, diğer ortakların ancak temsile ilişkin hükümler uyarınca, bu kişinin alacaklısı veya borçlusu olacakları, kendisine yönetim görevi verilen ortağın, ortaklığı veya bütün ortakları üçüncü kişilere karşı temsil etme yetkisinin var sayılacağı, ancak, temsil yetkisine sahip yönetici ortağın yapacağı önemli tasarruf işlemlerine ilişkin yetkinin, bütün ortakların oybirliğiyle verilmiş olması ve yetki belgesinde bu hususun açıkça belirtilmiş olmasının şart olduğu hükmüne yer verilmiştir.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 124. maddesinde, ticaret şirketlerinin, kollektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketlerinden ibaret olduğu açıklanmış; 125. maddesinde ise, ticaret şirketlerinin tüzelkişiliği haiz olup Türk Medenî Kanununun 48. maddesi çerçevesinde bütün haklardan yararlanabilecekleri ve borçları üstlenebilecekleri belirtilmiştir.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 9. maddesinin birinci fıkrasında, mükellefiyet ve vergi sorumluluğu için kanuni ehliyetin şart olmadığı hükme bağlanmıştır.

Öte yandan, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun “Tarhiyatın Muhatabı” başlıklı 44. maddesinde, “Katma değer vergisi, bu vergiyle mükellef gerçek veya tüzelkişiler adına tarh olunur.” hükmüne yer verildikten sonra, aynı maddenin ikinci fıkrasının “a” bendinde ise, adi ortaklıklarda, verginin ödenmesinden müteselsilen sorumlu olmak üzere ortaklardan herhangi birinin tarhiyata muhatap tutulacağı hükme bağlanmıştır.

Tüm bu mevzuat hükümlerinin birlikte tetkikinden görüleceği üzere adi ortaklıkta, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortaklara belirledikleri bir amaca erişmek üzere birleştirilmesi istenilmekte, kazanç ve zarardaki payların paylaşımında eşitlik söz konusu olmakta olup, sermaye şirketleri gibi kurumlar vergisi mükellefi olmamakla birlikte katma değer vergisi mükellefi olabilmekte ve vergisel yükümlülüklerin yerine getirilmemesi durumunda da usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarına adi ortaklık olarak muhatap olmaktadırlar.

Bu durumda, 3065 sayılı Kanunun 44. maddesinde yer alan hükümle, tarhiyata muhatap olarak kimin alınacağı hususunda doğabilecek duraksamaları gidermek bakımından, ortaklardan herhangi birinin tarhiyatın muhatabı olacağı hükmü getirilmiş ise de, ihbarnamenin tebliğinin ortaklardan birine yapılmış olması ile süresinde ve ortaklardan biri tarafından açılan işbu davada, ihbarnamenin adi ortaklık adına düzenlenmiş olması tek başına vergilendirmeyi hükümsüz kılacak bir hukuka aykırılık olarak görülmediğinden, aksi gerekçeyle davanın kabulü yönünde verilen istinafa konu Vergi Mahkemesi kararında hukuka uyarlık bulunmadığı ve kararın kaldırılması gerektiği sonucuna varılmıştır.

Dava dosyasının incelenmesinden;… Kağıtçılık Matbaa Sanayi İç ve Dış Ticaret Limited Şirketi’nin 2014, 2015 ve 2016 yıllarına ilişkin hesap ve işlemlerinin sahte belge düzenleme yönünden incelenmesi neticesinde düzenlenen 06/04/2018 tarih, 2018-A-5880/1 sayılı vergi tekniği raporunda; anılan şirketin gerçek bir ticari faaliyetinin olmadığı, komisyon karşılığı sahte fatura düzenlemek amacıyla 21/08/2014 tarihinde mükellefiyet tesis ettirildiği, …, … ve …’nin birlikte hareket ederek firma adı altında düzenledikleri tüm faturaların sahte olduğu, bu şahıslar hakkında adi ortaklık mükellefiyeti tesis ettirilerek tarhiyat yapılması gerektiğinin belirtildiği, akabinde takdir komisyonunca ilgili dönem matrahlarının belirlenmesi üzerine …-…-… adi ortaklığı adına re’sen tarh edilen 2015/1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12. dönemleri için üç kat vergi ziyaı cezalı katma değer vergilerinin kaldırılması istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 3/B maddesinde, vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu belirtilmiş, 30. maddesinde re’sen vergi tarhı, vergi matrahının tamamen veya kısmen defter kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitine imkan bulunmayan hallerde takdir komisyonları tarafından takdir edilen veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca düzenlenmiş vergi inceleme raporlarında belirtilen matrah veya matrah kısmı üzerinden vergi tarh olunması şeklinde tanımlanarak, re’sen takdir sebepleri bentler halinde sayılmış, 6. bentte, tutulması zorunlu olan defterlerin veya verilen beyannamelerin gerçek durumu yansıtmadığına dair delil bulunması resen takdir sebebi olarak belirtilmiştir.

Aynı Kanunun 31. maddesinde ise takdir komisyonunca belli edilen matrah veya matrah kısmının takdir kararına bağlanacağı ve takdirin müstenidatı ve takdir hakkında izahatın takdir kararlarında bulunması gereken malumat arasında olduğu belirtilmiş, 72. maddenin 1. fıkrasına göre kurulan takdir komisyonlarının, 74. maddedeki görevleri dolayısıyla bu Kanunda yazılı inceleme yetkisini haiz oldukları, komisyonun yetkilerini belirleyen 75. maddenin 1. fıkrasında düzenlenmiştir. Kanunun 134. maddesinde de vergi incelemesinden amacın, ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırarak, tespit etmek ve sağlamak olduğu açıklanmıştır.

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun ise; 1. maddesinde, ticari faaliyet çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin katma değer vergisine tabi olduğu hükme bağlanmış, 10. maddesinin (a) bendinde; mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde, malın teslimi veya hizmetin yapılması vergiyi doğuran olay kapsamında sayılmış, 20. maddesinde; teslim ve hizmet işlemlerinin karşılığını teşkil eden bedelin katma değer vergisi matrahını oluşturduğu kuralı yer almıştır.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 359/1-b maddesinde ise; sahte belge, gerçek bir muamele ve durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belge olarak tanımlanmıştır.

Bu bağlamda, uyuşmazlığın çözümü için, hakkında inceleme yapılan söz konusu mükellef firmanın sahte fatura düzenleyerek komisyon geliri elde edip etmediği ve bu faaliyetin ortaklık tarafından organizasyon halinde gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği hususlarının ortaya konulması gerekmekte olup, Davutpaşa Vergi Dairesinin …vergi kimlik numaralı mükellefi … Kağıtçılık Matbaa Sanayi İç ve Dış Ticaret Limited Şirketi hakkında düzenlenen 06/04/2018 tarih ve 2018-A-5880/1 sayılı vergi tekniği raporunda özetle; mükellef kurumun kırtasiye ürünleri toptan ticareti yapmak üzere mükellefiyet tesis ettirdiği ve halen faaliyetine devam ettiği, Bakırköy 4.Sulh Ceza Mahkemesinin 06/05/2015 tarih ve 2015/2769D. İş sayılı arama, el koyma kararına istinaden mükellefin işyeri adresinde yapılan arama sonucunda 07/05/2015 tarihinde alıkonulan 1 adet koli içerisinde yer alan evrak ve materyallerin (42 farklı mükellefe ait boş tahsilat makbuzu, kaşe, sevk irsaliye vb.) incelenmesi sonucunda 23/04/2016 tarih ve 2016-A-1591/6 sayılı Görüş ve Öneri Raporunun düzenlendiği, mükellef kurumun 2014 ve 2015 hesap dönemlerinde KDV yönünden 6736 Sayılı Kanun hükümlerinden faydalanarak matrah arttırımında bulunduğunun tespit edildiği, mükellef kurumun 100.000,00 TL sermaye ile kurulduğu, %100 hisse ile …’in tek ortak ve şirket müdürü olduğu, adı geçenin aynı zamanda, %100 hisse ile tek ortak ve şirket müdürü olduğu … Çevre Tek. Ltd. Şti’ni … isimli şahıstan devraldığı, kanuni temsilcinin …’a vekaletname verdiği, …’nin …’ın kız kardeşi olduğu, …’nin eşi olan …’nin de ilgili şirkette sigortalı olarak çalıştığı ve para transfer hareketlerinde yer aldığı, mükellef kurumun 2014 dönemi kurumlar vergisi matrahının 10.894,30 TL olmasına rağmen ödenecek kurumlar vergisinin 0,00 TL olduğu, 2015 döneminde 130.809,97 TL iken ödenecek kurumlar vergisinin 600,54 TL olduğu, 2016 yılında kurumlar vergisi matrahının 118.402,76 TL iken ödenecek kurumlar vergisinin 75,11 TL olduğu, 2014 yılı KDV matrah toplamının 2.782.054,53 TL, 2015 yılında 26.064.625,80 TL, 2016 yılında 32.245.604,58 TL olduğu, 2014 yılında hiç çalışan bildirmediği, 2015 yılında 1 ila 4 arası çalışan işçi bildirdiği, 2016 döneminde 3 ila 5 arası işçi bildirdiği, mükellef kurum iş yerinde yapılan yoklamalara bakıldığında, 16/09/2015 tarihinde yapılan yoklamada, iş yerinin yaklaşık 120 m2 olduğu, aylık kirasının 1.000,00 TL olduğu ve kiranın elden ödendiği, herhangi bir pos cihazının bulunmadığı, SGK hizmet dökümünün bulunmadığı, ofis malzemelerinin olduğu, yaklaşık 300.000,00 TL’lik ticari mal bulunduğu, üretiminin olmadığı, şirket faaliyetinin fason kırtasiye ürünleri toptan ticareti yapmak olduğu, üretim parkurunun bulunmadığı, 20/10/2015 tarihli yoklamada, iş yeri kirasının aylık 800,00 TL olduğu ve banka yoluyla ödendiği, pos cihazının bulunmadığı, yaklaşık 100.000,00 TL değerinde ticari mal olduğu, beyan edilen 3 çalışanın olduğu şirket faaliyetinin fason kırtasiye ürünleri toptan ticareti olduğu, yoklamanın şirket müdürü … nezdinde yapıldığı, 02/11/2015 tarihli yoklamada önceki yoklamalarda tespit edilen hususlara yer verildiği, 18/04/2016 tarihli yoklamada mükellef kurumun faaliyetine devam ettiği, iş yerinin yaklaşık 100 m2 olduğu, aylık kirasının 1.200,00 TL olduğu ve banka yoluyla ödendiği, pos cihazı bulunmadığı, 3 çalışanın olduğu, demirbaş olarak ofis malzemesi bulunduğu, … nezdinde yoklama yapıldığı, 30/05/2016 tarihli yoklamada faaliyetin devam ettiği, iş yeri aylık kirasının 1.100,00 TL olduğu ve elden ödendiği, 4 çalışanı bulunduğu, ofis malzemesi bulunduğu, … nezdinde yoklama yapıldığı, 12/07/2016 tarihli … huzurunda yapılan yoklamada iş yeri adresinin merkez adres olduğu, şube ve deposunun bulunmadığı, 4 çalışanın bulunduğu, mükellef kurumun 147.224,42 TL vergi borcu ödediği ancak vadesi geçmiş ve rapor tarihinde ödenmesi gereken borcunun 35.586,20 TL olduğu, mükellef kurumun Ba-Bs bildirimlerindeki mükelleflerden … ve … hakkında düzenlenen raporlarda …, …, … ve …’in birlikte hareket ederek sahte belge düzenledikleri haklarında vergi suçu raporu düzenlenmesi gerektiği sonucuna varıldığı, mükellef kurumun verdiği muhtasar beyannamelerde 2-5 arasında işçisi olduğunu beyan ettiği, iş yeri adresinden başka depo, şube vs. olmadığı, şirket adına kayıtlı taşınmaz ve araç kaydına rastlanmadığı, 12/10/2017 tarihinde mükellef kurumun iş yeri adresinde vergi müfettiş yardımcısı ve kurum temsilcisi nezaretinde yapılan yoklamada şirketin 3 katlı olduğu, bodrum katının depo olarak kullanıldığı, 385.178,02 TL tutarında emtia bulunduğunun tespit edildiği, tutanak tarihi itibariyle incelemenin iş yerinde yapılması sürecinde VUK’nun 257. Maddesi uyarınca üzerine düşen sorumlulukları yerine getirdiği tespit ve değerlendirmelerine yer verildiği görülmektedir.

Davutpaşa Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün …vergi kimlik numaralı mükellefi … Kağıtçılık Matbaa Sanayi İç ve Dış Ticaret Limited Şirketi hakkında düzenlenen ve yukarıda özetlenen raporda yer verilen tespitler değerlendirildiğinde; adı geçen kuruma dair bir takım olumsuzluklar tespit edilmiş ise de, firmanın faaliyetini devam ettirdiği, işçi çalıştırdığı, yoklamalarda yerinde olduğu, çalışan işçisi ve emtiasının bulunduğu, vergi borçlarının büyük kısmının ödendiği, bildirimde bulunmamakla birlikte deposunun tespit edildiği, inceleme sırasında sorumlulukların yerine getirildiği görüldüğünden, anılan vergi tekniği raporunun, söz konusu firmanın faaliyetinin gerçek olmadığını, münhasıran sahte fatura düzenleyerek komisyon geliri elde etmek amacıyla mükellefiyet tesis ettirildiğini ve bu faaliyetin organizasyon dahilinde yürütüldüğünü kanıtlamaya yeterli somut delil içermediği sonucuna varılmış olup, anılan rapora istinaden tesis edilen adi ortaklık adına davaya konu dönemlere ilişkin olarak yapılan üç kat vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi tarhiyatlarında hukuka uyarlık bulunmamıştır.

SONUÇ :

Açıklanan nedenlerle, davalı idare istinaf başvurusunun kabulüne, İstanbul4.VergiMahkemesi’nin17/12/2019tarih ve E:2019/1227, K:2019/2527sayılı kararının kaldırılmasına, davanın (yukarıda belirtilen gerekçeyle) kabulüne, dava konusu vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi tarhiyatlarının kaldırılmasına, ilk derece mahkemesince yargılama giderleri ve vekalet ücreti yönünden davacı lehine hüküm kurulduğundan bu hususta yeniden hüküm kurulmamasına, davalı idarece istinaf aşamasında karşılanan 30,00-TL yargılama giderinin ise davalı idare üzerinde bırakılmasına, posta avansından artan kısmın hükmün kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine, kararın tebliğini izleyen günden itibaren 30 gün içerisinde Danıştay Başkanlığı nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere, 21/12/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bu Yazıyı Paylaşın